| Konu: | İstanbul Finans Merkezi Kanunu Teklifi münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 5 |
| Birleşim: | 105 |
| Tarih: | 21.06.2022 |
CHP GRUBU ADINA GÖKAN ZEYBEK (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Görüşmekte olduğumuz, İstanbul Finans Merkezi... 2009 yılında İstanbul'da yeni bir ilçe meydana geldi, ilçenin adı Ataşehir; Kadıköy'den, Üsküdar'dan, Maltepe'den bazı mahallelerin birleşmesiyle bir ilçe meydana geliyor. Bugün, içindeki binaların bulunduğu Barbaros Mahallesi de Kadıköy ilçesinden Ataşehir ilçesine dâhil olmuş olan bir mahalle. Şöyle ki: Bu mahallede oturanlar 2009 yerel seçimlerinde oylarını da Ataşehir Belediye Başkanını belirlemek için kullanıyorlar. Tabii, Ataşehir'i Cumhuriyet Halk Partisi kazanınca bu finans merkezini yapma iddiasında bulunan o günkü Başbakanın, şimdiki Cumhurbaşkanının bir kararıyla burası Ümraniye ilçesine dâhil ediliyor. Tartışmalar, Büyükşehir Belediyesindeki plan uygulamaları; en son 2014 yılında, Türkiye Büyük Millet Meclisinden geçen bir yasayla İstanbul Finans Merkezi'nin içinde bulunduğu Barbaros Mahallesi'nin bu bölümü, Ümraniye ilçesinin sınırlarına dâhil ediliyor. Niye? Yani, şimdi, Ataşehir ilçesinin sınırları içerisinde olsa ne olur, Ümraniye ilçesinin sınırları içerisinde olsa ne olur?
Şimdi, değerli arkadaşlar, biliyorsunuz, hani son zamanlarda bir "yatay mimari" lafı var; şimdi ben size bu finans kentin yatay mimari örneğini veriyorum, tam da yatay mimari! Yani, binalara bakıldığı zaman... Biraz sonra bu binalardan kaynaklanan problemleri size göstereceğim. İstanbul kentinin içerisindeki yapı bütünlüğü açısından bakıldığı zaman, gördüğünüz İstanbul Finans Merkezi, bu bölge kentin geleceği, kentin gelişmesi, şehircilik ilkeleri açısından asla uygun olmayan bir mimari anlayışla planlanmış.
Şimdi, değerli arkadaşlar, 1980 yılında Londra'da, dünyanın en önemli finans merkezi olan Londra'da bir finans merkezinin bir araya toplanması; bütün yapı bloklarının, bankaların, aracı kurumların, SPK şirketlerinin, borsa şirketlerinin hepsinin toplanması destekleniyor çünkü henüz o dönemde internet yok, bankalar arasındaki evrakları birbirine telefon yoluyla ya da odacılar yoluyla gönderiyorsunuz. Yani, 1980'lerde aynı mekân içinde, aynı yapı adasında bulunma anlayışı 2020 yılına gelindiğinde yani artık bulutlar üzerinden iletişimin sağlandığı bir dönemde anlamını yitiriyor. Şimdi, İş Bankası kendi kulesini mi terk edecek; Sabancı, Akbank kendi kulesini mi terk edecek; Garanti Bankası kendi binasını terk edip buraya mı gidecek? Peki, ne oldu? Ankara'da bulunan kamu bankalarının genel merkezlerini İstanbul'a taşıdınız, önce özel firmalara ihale ettiniz, sonra bu firmalar bu işi yürütemediler, altından kalkamayınca da getirdiniz, bu binaları kamu bankalarına 500-600 milyon dolarlara sattınız. Hangi 600 milyon dolar? Hani bu tarımda sulamayı modernleştirmek için çiftçinin bulamadığı krediyi, hani küçük esnafın işini devam ettirebilmek için Halk Bankasına gidip alamadığı krediyi böyle, devasa, on binlerce metrekare olan binalara yatırdınız.
Şimdi, değerli arkadaşlar, gökdelenlerle ilgili mimari açıdan eleştireceğim. Biz enerji üreten bir ülke değiliz, doğal gaz kaynaklarımız, petrol yataklarımız yok. Dubai ya da Birleşik Arap Emirlikleri ya da Katar'daki gibi gökdelenleri biz, yer altından çıkarılan petrolden elde ettiğimiz enerjiyle soğutabiliriz, ısıtabiliriz ama biz enerjiyi ithal eden bir ülkeyiz. Bakın, bu büyüklükteki binaların yönetim giderleri, işletme giderleri beklenenin çok üzerinde olacak, bu binaları soğutmak için... Çünkü bu binalar İstanbul'un temel iklim özelliklerine göre de planlanmadı. Nedir bunlar? Bunlar yirmi dört saat temiz hava üretmek zorunda, yirmi dört saat aydınlatılmak zorunda, yirmi dört saat içerideki havanın klimal olarak filtreden geçirilerek yeniden mekânlara verilmesi gerekiyor. E, bunların tümü enerji maliyetini artıracak.
Şimdi siz diyorsunuz ki: "Biz burada kamu bankalarının, işte, BDDK'nin dışındaki diğer yerleri..." Net ihracatçı, finansal ürün ihraç eden bir kavram getiriyorsunuz. Şimdi, değerli arkadaşlar, finansal hizmet ihracatı şu demek: 70 sente muhtaç ettiniz ülkeyi. İster doğrudan doğruya sermaye ihracatı ister şirket satma ister tahvil ya da isterse başka araçlarla Türkiye'ye gelecek olan parayı getirecek olan aracılara "ihracatçı" tanımı getiriyorsunuz ve bunlarla ilgili de uzun vadeli vergiden istisnalar getiriyorsunuz.
Şimdi, ben size bir bilgiyi vereyim: Arkadaşlar, CDS 850 oldu. Ne demek biliyor musunuz? Bugün Türkiye'nin en önemli cam şirketi yani Türkiye'nin cam üreten en önemli şirketinin yurt dışına bir yıllık borçlanma için ödediği net dolar faizi yüzde 10, net olarak dolar üzerinden. Artık Türkiye'de hiçbir şirket yüzde 10'un altında bir borçlanmayla para bulamıyor. Şimdi -2002-2007 dönemini ayrı tutarak- 2007'den sonra uygulamaya çalıştığınız modelle getirdiğiniz nokta bu.
Şimdi, peki, ne yapılması gerekiyor? Yani Türkiye'nin bugün 60'ıncı sıradaki İstanbul Finans Merkezi'nin daha önde bir yere ulaşabilmesi için yapılması gerekenleri size şimdi söyleyeceğim değerli arkadaşlar: Üretim, sadece üretim değil, sadece büyüme değil; kalkınma, büyümenin tabana yayılması, kalkınmanın adaletli biçimiyle sağlanması, kur rejimi. "Faiz neden, enflasyon sonuçtur." gibi çağ dışı bir anlayışın terk edilerek ihracat odaklı, teknoloji odaklı bir üretimin yeniden canlandırılmasıyla, politika faizi ile piyasa faizi arasındaki dengesizliğin, hiçbir bilimsel veriye dayanmayan dengesizliğin kesinlikle ortadan kaldırılmasıyla, destek ve kredi paketleriyle istenilen sonuca ulaşamayacağını görerek nitelikli insanını, liyakatli insanını, Türkiye'nin Batı'ya giden yetişmiş insanlarını tersine göçle yeniden ülkeye kazandıracak olan bir anlayışa ihtiyaç var. (CHP sıralarından alkışlar)
Yapısal sorunları, katılımcılığı, toplumun tüm katmanlarını yönetim erklerinin içine alarak demokrasiyi, çevreyi, dijitalleşmeyi ve güçlendirilmiş parlamenter sistemi sivil toplumla birlikte risk algısını azaltarak ancak tümüyle çözebilirsiniz. Hükûmet sistemi baştan sona değişmeli, yeniden parlamenter demokrasi egemen olmalıdır. Yapısal dönüşümü sağlayarak denge ve denetim yanlışlarını ortadan kaldıracak bir ekonomik anlayışın mutlaka ortaya konması gerekir. Saydam, hesap verebilir, liyakat sahibi, dünyayla entegre olmuş ve dünyada kendisine yeni bir yol arayan, yeni ekonomik kararları yeni kurullar ve yeni kurumlarla oluşturan bir büyük yönetim anlayışı değişikliğine ihtiyaç vardır. Ham maddeyi olabildiğince üretebilecek, ham maddenin iz sürümünü, üretim süreçlerini ve tüketime kadar geçen süreçlerini ekonomik verilere uygun olarak yönetebilecek, yeşil bir büyümeye toplumun bütün bireylerini inandıracak ve dijitalleşmeye açık bir yönetim anlayışına ihtiyaç vardır.
Siz cinsiyet eşitliğini sağlayamazsanız, siz İstanbul Sözleşmesi'nin gereğini yerine getiremezseniz, yargının bağımsızlığını sağlayamazsanız, hukukun üstünlüğünü olmazsa olmaz şart olarak yerine getiremezseniz İstanbul'u finans merkezi hâline asla getiremezsiniz. (CHP sıralarından alkışlar) Değişim, dönüşüm, cesaret, hep birlikte ancak bütün toplumun ortak hayaller kurmasıyla gerçekleşebilir. Bunun için zihinsel dönüşüme, bunun için Trakya'sıyla, Anadolu'suyla bütün Türkiye'nin ortak bir geleceğe birlikte inanmasıyla, sürdürülebilir kalkınma, yeni bir yol haritası, Anadolu'nun sesini, Trakya'nın sesini, Türkiye Büyük Millet Meclisinde işçinin, köylünün, üretenin sesini duyurduğumuz anda Türkiye ve İstanbul bir finans merkezine dönüşebilir. Tek fikir, tek model, teklik, tek adamcılık yerine çoğulculuğu esas alan bir yönetim anlayışını, baştan sona eğitim reformuyla ülkeyi yeniden orta gelir tuzağından, şimdi içine düştüğümüz orta eğitim tuzağından kurtaracak büyük bir eğitim hamlesiyle İstanbul'u dünyanın finans merkezi yapabilirsiniz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurunuz efendim.
GÖKAN ZEYBEK (Devamla) - Kadına şiddete karşı İstanbul Sözleşmesi'ni derhâl hayata geçireceğini açıklayarak, AB'yle entegrasyonu, kendi ülken içinde yaşayan tüm insanların hukuk önünde, devlet katında eşit ve adil bir biçimiyle hak sahibi olduğunu, Türkiye'nin kalkınması için Kopenhag Kriterlerini, Glasgow İklim Zirvesi kararlarını tümüyle hayata geçirecek ve ülkeyi topyekûn 84 milyon hep birlikte birlik olarak kalkındıracağınıza, büyüteceğinize, Türkiye Büyük Millet Meclisini etkin, verimli olarak kullanacağınıza, basın üzerindeki vesayeti ortadan kaldıracağınıza söz verdiğiniz anda ancak dünyada sermaye hareketleri için İstanbul bir cazibe hâline gelir. Siz gidince İstanbul finans merkezi olabilir. (CHP sıralarından alkışlar)