| Konu: | İstanbul Finans Merkezi Kanunu Teklifi münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 5 |
| Birleşim: | 106 |
| Tarih: | 22.06.2022 |
AYHAN EREL (Aksaray) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri, yüce Türk milleti; İstanbul Finans Merkezi Kanunu Teklifi'nin 2'nci maddesi üzerine partim İYİ Parti adına söz almış bulunmaktayım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Görüşmekte olduğumuz kanun teklifinin 2'nci maddesinde kanuna ilişkin tanımlar yapılmıştır. Bu maddenin (g) bendinde yönetici şirket tanımı da yer almaktadır. Her ne kadar yönetici şirketin Türkiye Varlık Fonu tarafından kurulacağı teklif metninde belirtilmişse de kurulan bu şirketin sonrasında satılamaması için hiçbir engel konulmamıştır. İstanbul Finans Merkezini yönetecek Türkiye Varlık Fonu tarafından kurulacak bu şirketin satılmaması için madde metninde yönetici şirket paylarının tamamının Türkiye Varlık Fonuna ait olması şartının getirilmesi, bu şirketin ve şirkete ait olan kamu mallarının yabancılara satışının engellenmesi için gereklidir. Maalesef bu yönde Komisyonda İYİ Parti olarak vermiş olduğumuz önerge Cumhur İttifakı milletvekilleri tarafından kabul edilmemiş, kurulacak olan şirketin özelleştirilmesi konusunda kanunda hiçbir engel konulmaması tercih edilmiştir.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Küresel Finans Merkezleri Endeksi en büyük ilk 10 finans merkezini açıklamıştır. Bu finans merkezlerini hepimiz biliyoruz, Londra, New York gibi şehirlerin bulunduğu finans merkezleri. Bu finans merkezlerinin devasa, gösterişli binaları olduğu için dünyanın en büyük 10 finans merkezi arasında olmadığını hepimiz biliyoruz. Peki, İstanbul uluslararası alanda üst düzey bir finans merkezi olabilir mi? Uluslararası finansal akışa ev sahipliği yapabilir mi? Keşke olsa. İstanbul Finans Merkezi keşke dünyada 1 numara olsa ama bunun olması için yapısal reformlara ihtiyacımız var. Her şeyden önce İstanbul'un finans merkezi olabilmesi için o kentin bulunduğu ülkenin ve toplumun finans merkez olayının merkezinde yer alan, finansın çekirdeğini oluşturan faizle sorununun olmaması gerekiyor. Eğer toplumun faizle sorunları varsa ve bu sorunlar yönetimi de etkiliyorsa o zaman o ülkenin bir kentinin üst düzey finans merkezi olması pek kolay değildir.
Diğer önemli bir ölçü, söz konusu kentin bulunduğu ülkede hukukun üstünlüğü, evrensel hukuk kurallarının geçerliliği ilkesi durumudur. Maalesef, bağımsız ulusal örgütlerin yaptığı araştırma sonuçlarında ülkemiz, Hukukun Üstünlüğü Endeksi'nde son sıralarda yer almaktadır. Eğer bir ülkede hukukun üstünlüğü söz konusu değilse orada yatırım gelişmez. Yatırımcıların rağbet etmediği bir ülkede, bir kentte finans merkezi olamaz. Olsa olsa yüksek faizden yararlanmak isteyen yabancı fonlar borç verip para kazanmaya gelir ki bu da orayı finans merkezi yapmaz, borçlanma merkezi hâline getirir. Bir kentin finans merkezi olabilmesi için o kentin bulunduğu ülkenin ekonomik istikrarı sağlamış olması gerekir. Bunun için enflasyonun, bütçe açığının ve cari açığın yüksek olmaması, ülke parasının dış değerinin sürekli ve yüksek oranda dalgalanma yaşamaması gerekir yani para biriminin değerli olması gerekir. Para birimi değerli olmayan bir ülke, finans merkezi olamaz. Merkez Bankasının bağımsız olması ise İstanbul'un uluslararası alanda üst düzey finans merkezi olabilmesi için diğer önemli bir konudur. Merkez Bankasının bağımsızlığı ise 2 önemli göstergeyle ölçülmektedir. Kurumun kendi politikalarını siyasi etkiden bağımsız olarak belirlemesi ve uygulaması, para politikası araçlarını siyasi müdahale olmadan serbestçe kullanabilmesi. Türk lirasının değerinin korunması için Merkez Bankasının siyasi iktidarın baskı ve müdahalesinden arınmış, tamamen bağımsız olması gerekmektedir. Ancak bu şekilde fiyat istikrarının sağlanabilmesi gerekir ve ancak bu şekilde İstanbul, finans merkezi olabilir.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; saymış olduğum bu kriterler üzerinde gerçek anlamda yapısal reformlar olmadığı sürece İstanbul'un finans merkezi olması imkânsız gibi görünüyor diyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)