GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: İstanbul Finans Merkezi Kanunu Teklifi münasebetiyle
Yasama Yılı:5
Birleşim:106
Tarih:22.06.2022

HDP GRUBU ADINA NECDET İPEKYÜZ (Batman) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

İstanbul Finans Merkezi Kanunu Teklifi'nin ikinci bölümü üzerine partim adına söz almış oldum. İstanbul Finans Merkezi Kanunu Teklifi'nin gerekçesinin girişinde şöyle deniliyor: "Günümüz ekonomik ekosisteminde sürdürülebilir ekonomik büyümeyi hedefleme ve finansal piyasadan geri kalmamak amacıyla İstanbul'da bir merkez kurulması..." Tabii, Türkiye'de birçok şeye ihtiyaç var, bizim gerek yasama olarak gerekse çalışmacılar olarak bir çalışmayı yürütürken "Genel ihtiyaçlarımız neler ve fotoğraf nasıl görünüyor ülkede; ona göre neler yapılabilir?" konuşmak lazım. Tabii, önce finans ne demek ona bir baktığımızda, aslında finans risk almadan bankaların, senetlerin, fonların, kredilerin, yatırımcıların paradan para kazanması, kabaca böyle, paradan para kazanması. Bir taraftan üretimden söz edilmiyor, bir taraftan faize karşı çıkıldığı söyleniyor, bir taraftan asıl amacı paradan para kazanmak olan, emek hiç harcamayan finans kuruluşlarına yer yapılıyor. Peki, dünyada var mı? Var çünkü dünya bu eşitsizlikle beraber bu problemi Davos'ta, birçok yerde tartışıyor yani "Dünyanın gidişatı, bu makas açılması nereye gidiyor?" diye. Peki, risk olmaması ne demek? Bir yerde, hep siz para kazandığınızda, para sahipleri risksiz alan düşünüyorlar; risk olmaması için neresi lazım? Riskin olmaması için en başta hukukun olması lazım, hukukun işlemesi lazım, güven ortamının olması lazım; çatışma, savaş ortamı olmaması lazım, gerginliklerin olmaması lazım, baskının olmaması lazım; barış koşullarının yerinde olması lazım yani sadece finans kurumları için değil, aslında her yurttaş için yaşanabilecek ortam budur. Bir diğeri nedir? O ülkede yaşayan en az geliri olanlar ile en üst geliri olanlar arasında büyük bir uçurumun olmaması lazım. Türkiye fotoğrafına zaten bakacağız. İstanbul büyük bir kent, dünyada sayılı bir kent. İstanbul'da bir finans merkezi açılıyor. 1,5 milyon metrekare, hesapladım, 210 futbol sahasından daha büyük böyle bir alan açılıyor. Peki, bir finans merkezi açıldığında, bir finans merkezi kurulduğunda neyin kriter alınması lazım? Neye bakılması lazım? Yani dünya finans sistemiyle bir kere bağdaşması lazım, uyum içerisinde olması lazım. Dünya finans sistemindeki olmazsa olmazlar nedir? Dünya Ticaret Topluluğunun olması lazım, Dünya Bankasının olması lazım ve -programları konusunda IMF'yle ilgili hep konuşuyorsunuz- IMF'nin olması lazım. Demek ki aslında bir şekilde anlaşıyorsunuz ve burada bir faiz çalışmış olacak ama Türkiye'deki fotoğraf ne? Sabahtan beri gerek birinci bölümde gerek maddeler üzerinde ne konuştuk? Kredi Risk Primi (CDS) bir endeks oluşturmuş, bir ülke veya bir kurum para verdiğinde bu endekslere göre vermesi lazım; yüzde 800'lerde rakam ifade ediliyor. Ya, olmaması gereken... Neden çok riskli bir ülke? Türkiye şu anda öyle görünüyor. Peki, Türkiye fotoğrafı ne? Yani İstanbul Finans Merkezi'yle beraber Türkiye'deki fotoğrafa baktığımızda özgür basın var mı? Yok. Yani sabah araştırma önergesinde de konuştuk. Daha yeni, Diyarbakır'da özgür basına yönelik bir gizli tanığın -ne sihirli şeyse her şeye bir gizli tanık- beyanları alınıp bu dönemin olmazsa olmazı olan, hukukun ötesinde, en çok sesi duyulması gereken yerde basın susturuluyor ve ne oluyor? Van'ın Başkale ilçesinde bir köyde, bir gözaltı için saatlerce silah sıkılıyor, kadınların çığlıkları var; çıt çıkmıyor. Peki, bunu hangi basın duyuracak? Yok. Eşitsizlik var mı? Çok.

Yargıda atama yapıyorsunuz, atamalar da öyle bir hâle geldi ki Kobani davasının hâkimi çete üyesi çıkıyor ve bir kısım eski çete üyeleri nedeniyle Gültan Kışanak, Selahattin Demirtaş, Selçuk Mızraklı, İdris Baluken, bir kısım arkadaşlarımızın hepsi içeride; bırakılmaları gerekirken tekrar yargılanıyorlar.

Yerel yönetimler olmazsa olmazlardan biridir. Ya, ülkenin bir bölümünde kayyumlar atanmış, iki ayda bir uzatıyorsunuz. İnsan uzatırken bile der ki: "Ne oluyor?" Öyle bir hâle geldi ki her değişen kaymakamla, her değişen valiyle kayyum da değişiyormuş gibi oluyor; yasada öyle bir hüküm de yok çünkü kayyumla ilgili düzenleme ayrı. Öyle bir hâle geldi ki kayyumların hırsızlığı, kayyumların yolsuzluğu belgelenmiş Sayıştay raporlarında, müfettiş raporlarında. Herhangi bir kayyum içeride mi? Hayır, yok ama ikide bir çıkılıp seçilmiş, makamı gasbedilmiş insanlarla ilgili konuşuluyor; bir kısmı içeride, bir tane delil yok, bir tane ispatlanmış yolsuzluk, hırsızlık yok ama yolsuzluğu, hırsızlığı ispatlanmış kişiler dışarıda ve idare onları koruyor. Birçok yerde işkence yapanlara, kötü muamele yapanlara ceza verilmiyor, cezasızlık uygulanıyor ama baskı, korku yaygınlaşmış ve sosyal medyada giderek yaygınlaşıyor. Buna benzer birçok olay yani Demirtaş davası, Kavala'dan Gezi davasına... Böyle ülkeye kim gelir, hangi finans kurumu gelir? Kara parası olanlar gelir; işte, varlık barışı için çıkarıyorsunuz, "Kim olursan ol, gel." diyorsunuz. Bu "Kim olursan ol, gel." demek "Tekkeye gel, aklan, kendini arındır." demek değil, "Gel burada keyfine bak." demek. Nasıl keyfine bakacak? Sen eğer 3 ülkede aktif görev yapıyorsan, şirketin 3 ülkede aktif çalışıyorsa ve sen bulunduğun ülkelerden hangisini tercih ediyorsan ben onun hukuk sistemini uygulayacağım. Bir taraftan, parayı kaçır, kara parayı getir; istediğin ülkenin yani hangi ülkede güçlüysen oradaki ülkenin hukuk sistemini uygula. Böyle mi yapacaksınız? Böyle bir düzenleme getiriliyor ama ülkede açlık sınırı 6 bin küsur, yoksulluk sınırı 19 bin küsur; hayat pahalılığı artmış, insanlar temel ihtiyaçlarını alacak düzeyde değil ve herkes önümüzdeki günlerde nasıl bir maaş düzelmesi olacak, ne olacak merakında; biz burada İstanbul Finans Merkezi'ni konuşuyoruz.

Kayyumlardan söz ettim, bir özellik de şu: Yerel yönetimler... İstanbul'da bu merkez kuruluyor, Ümraniye ilçesinde kuruluyor. Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığına yetkiler verilmiş; arazisinde, arsasında, planlamasında, jeopolitik, jeoteknik düzenlemesi, her şey oraya verilmiş, belediye yok. Hani yerel yönetimlerin şeyi? Yani bir taraftan kayyum atadığınız yerlerde zaten yapmışsınız, atamadığınız yerde de elini kolunu kelepçeleyip hiçbir şey yaptırmayacaksınız. Sayın Cumhurbaşkanı, Adalet ve Kalkınma Partisi Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı olduğunda böyle bir yasa çıksaydı ne derdi acaba? İstanbul'da oturuyor ve kendisi orada; çöp toplayacaksın, kanalizasyondan sorumlusun, içme suyundan sorumlusun, parkından sorumlusun, toplu taşımasından sorumlusun ama sen yetkisizsin.

Bir diğeri, arkadaşlar -Sayın Yeneroğlu burada, aramızda yok- burada, Ankara'da Somali gibi bir yer olmuş; tabela var, renkler var, isim var ve ne biliyor musunuz? Türkçe dışında bir dil kullanıldığı için polisler hakaret ettiler, tehdit ettiler ve -bununla yetinilmemiş- Emniyet Genel Müdürlüğü onunla ilgili bir kınama metni çıkardı, suç duyurusunda bulundu.

Peki, Somalililer burada bu işi yaparken, kendi dilinde yaparken İstanbul Finans Merkezi'nde ne yapılıyor? 1926 yılında çıkarılan "İktisadi kurumlarda Türkçe dışında başka bir dil kullanılamaz." hükmü kaldırılıyor. Finans Merkezi'nde istediği dille konuşabilir, istediği dille yazışma yapabilir, istediği dille çalışabilir. Siz birileri geldiğinde, parası olmadığında, para için çalıştığında itiraz ediyorsunuz. Peki, siz, bu ülkede 20-25 milyon Kürt Kürtçe konuştuğunda niye onunla ilgili bir düzenlemeyi düşünmüyorsunuz? Defalarca konuşulmasına rağmen ve bir kısım düzenlemeler yapılmasına rağmen... "TRT Kurdî" demişsiniz. Ya, bu Mecliste bile konuşamıyoruz. Ama demek ki kara para, para getirene 26'da, olmazsa olmaz, burada konuştuğumuzda itiraz edenler şimdi parmak kaldıracaklar, oylayacaksınız.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Buyurunuz efendim.

NECDET İPEKYÜZ (Devamla) - Bu mudur sizin eşitliğiniz, bu mudur adaletiniz? Ve sonra da Türkiye Cumhuriyeti gri listeye girmiş... Ya, isteyen kara parayı getirsin, isteyen buradan para kaçırsın, şirketler para götürsün, dünyanın çeşitli merkezlerine para yatırsın, ses çıkarmayacaksınız ve bunu düzenleyeceksiniz.

Bir diğeri ne? Buraya gelen yabancılara her türlü kolaylığı sağlıyorsunuz; kurumlar vergisi, vergi istisnası, kirada kolaylık, parası olduğu için her türlü ortamı yaratıyorsunuz ve demişsiniz ki: "Yurt dışından gelen on yıl çalışmış elemana yüzde 80, beş yıl çalışmışa yüzde 60 vergi kolaylığı sağlıyorum ama bir şartla; Türkiye'den üç yıl uzak olması lazım." Sonra çıkıyorsunuz, diyorsunuz ki: "Gidiyorsanız gidin." Aslında Türkiye'de kimseye "Kalın." demiyorsunuz. "Gidin ki üç yıl sonra ben sizi çağırayım." diyorsunuz. Sizin anlayışınız bu mudur, eşitlik anlayışınız bu mudur? Nereden bakarsanız bakın hiçbir yanından tutulur bir tarafı yok.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

NECDET İPEKYÜZ (Devamla) - Selamlayayım efendim.

BAŞKAN - Buyurunuz Sayın İpekyüz.

NECDET İPEKYÜZ (Devamla) - Finans merkezleri özgürlüğün, güvenin, demokrasinin, hukukun üstünlüğünün olmadığı yerlerde gelişmez, olmaz. Ama ne olur? Kara para sahipleri, kirli para sahipleri, silah tacirleri, sağlıkta bütün dünyayı zehirleyenler gelip buradan paradan para kazanır. Ve kimin parasını kazanır? Kimin vergisi siliniyor? Hepimizin cebinden çıkan, yüzde 99'u vergi veren, yüzde 1'i yiyen kesimin aracılığıyla bunu yapmış olur. Vergi silme, vergi istisnası nedir biliyor musunuz aynı zamanda? Vergiyi kaçırmaktır, vergiyi birilerine vermektir. Olması gereken, bu konuda düzenleme yapılması lazım. Biz sonuçta finans merkezi değil, tümüyle özgürlük ortamının olmasını istiyoruz.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)