GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: İstanbul Finans Merkezi Kanunu Teklifi münasebetiyle
Yasama Yılı:5
Birleşim:106
Tarih:22.06.2022

MHP GRUBU ADINA TAMER OSMANAĞAOĞLU (İzmir) - Teşekkür ediyorum Başkanım.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 338 sıra sayılı Kanun Teklifi'nin ikinci bölümü üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi Grubumuz adına söz almış bulunmaktayım. Gazi Meclisi ve yüce Türk milletini en derin saygılarımla selamlıyorum.

Ekonomik istikrarın, finansal kalkınmanın ve sürdürülebilir büyümenin öneminin hızla arttığı bir dönemden geçilmektedir. Bu manada, ülkemizin küresel arenadaki rekabet gücünü artırma yönündeki attığı her adım çok daha büyük anlamlar taşımaktadır. Önümüzdeki on yıl içinde dünyanın en önemli 10 küresel finans merkezinden biri olması düşünülen, on yılda 250 milyar dolar gibi büyük bir gelire vesile olacağı öngörülen İstanbul Finans Merkezi'nin Türkiye'nin 2023 hedeflerine ulaşmasında önemli katkılar sunacağı muhakkaktır. Serbest piyasa koşullarında büyüme hedefinde ciddi bir merhale katedilirken, enflasyonla mücadele konusunda özellikle de vatandaşlarımızın enflasyon karşısında alım gücünün düşmemesi için ciddi adımlar atılırken uluslararası arenadaki rekabet gücümüzü artıracak, bürokrasiyi minimize edecek adımların atılması, ülkemizin her yönüyle büyümesi adına kararlı olduğunun da bir göstergesidir.

Hiç şüphe yok ki komşu coğrafyamızda yaşanan ekonomik, sosyal ve siyasi krizlere rağmen, Türkiye'nin her yönüyle ne kadar güvenli bir liman olduğuna tüm dünya şahitlik etmektedir. Bölgesel kaosların küresel tedarik zincirlerinin üzerinde telafisi zor etkiler bıraktığı bir dönemde, Türk medeniyetinin beşiği, Türk milletinin göz bebeği İstanbul'un finans alanında dünyanın önde gelen merkezlerinden biri olması için adım atılması kaçınılmazdır. Özellikle, piyasalardaki oynaklıklarıyla, her türlü ayak oyunlarıyla Türkiye'den taviz koparmaya çalışanların tüm şiddetiyle saldırdığı bir dönemde, finans alanında hantallığı ortadan kaldıracak, aksaklıkları büyük oranda bertaraf edecek bir adım hepimiz için sevindirici, hepimiz için umut vericidir. Küresel düzeyde etkileri hissedilen ekonomik sıkıntılardan ülkemiz de etkilenmekte, özellikle, salgının hemen ardından patlak veren Ukrayna ve Rusya arasındaki savaşın ortaya çıkardığı sonuçlar ülkemizi, birçok devletin aksine, direkt ilgilendirmektedir. Ancak Ekonomik Kalkınma ve İşbirliği Örgütü ile Dünya Bankasının dahi küresel ekonomide derin durgunluk uyarısında bulunduğu küresel ekonomi için 2022'ye ilişkin büyüme beklentisini yüzde 4,46'tan yüzde 3'e düşürdüğü, 2023'e ilişkin büyüme tahminini yüzde 2,8 olarak açıkladığı bir dönemde, aynı kurumların hem 2022 hem de 2023 için Türkiye'nin büyüme oranlarını olumlu yönde revize etmesi, işsizlik oranlarındaki beklentilerini düşüş istikametli güncellemesi, birçok uluslararası kuruluşun ABD ve euro bölgesi büyüme tahminlerini aşağı yönlü revize ederken Türkiye'ye dair büyüme tahminlerini yukarı yönlü güncellemesi, Türk ekonomisinin ne kadar güçlü, Türkiye'nin ne kadar güvenli bir liman olduğunu gözler önüne sermektedir.

Diğer yandan, kabul etmeliyiz ki dünya genelinde enflasyon belirgin bir tehdit hâline gelmiştir. Birçok ülkede ekonomik tehlike vasat bulmuştur. Şüphesiz, bu sıkıntılı ve öngörülemez dönemler son bulacak, Türkiye, bugün gösterdiği sabrın meyvelerini çok kısa zaman sonra almaya başlayacaktır. Biliyoruz ki bu maratonun içinde sergileyeceğimiz performans, milletlerarası yarışın içinde yer almak için atacağımız cesur adımlar, gelecekteki pozisyonlarımızın yegâne belirleyicisi olacaktır. Bugün görüştüğümüz bu kanun teklifi de bu kavrayışın neticesinde ortaya çıkmıştır. Bu sebeple, ülkemizin ekonomik büyüklüğünün içindeki payı yüzde 4 olan finansal hizmetler oranını gelişmiş ülkeler seviyesine yani en az yüzde 8 ila yüzde 10 seviyelerine taşıyacak adımların atılmasının yerinde ve önemli olduğunu görmekteyiz. Finansal hizmet ihracatının artırılmasının, cari açığın azaltılmasına da büyük katkılarının olacağı görmezden gelinmeyecektir. Hâlihazırda finansal hizmet ihracatında bir yükseliş olsa da bu konudaki potansiyelimizin sanıldığının çok daha üstünde olduğu su götürmez bir gerçektir. Ülkemizde toplam hizmet ihracatı içerisinde finansal hizmet ihracatının payı son on yılda ortalama yüzde 3 seviyesinde gerçekleşmiştir. Bu oran, ortalama olarak dünyada yüzde 14 iken, gelişmiş ülkelerde yüzde 25, Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Teşkilatı üye ülkelerinde ise yüzde 15'tir. Ekonomik büyüme hedeflerinden salgın ve ekonomik saldırılara rağmen vazgeçmeyen ülkemiz, ekonomik büyüklüğünün içindeki payı yüzde 4 olan finansal hizmetlerin oranını gelişmiş ülkeler seviyesine yükseltmek için önemli bir manevra yapmaktadır. Görüşmekte olduğumuz kanun teklifiyle getirilen düzenlemeler uluslararası finans kurumlarını ülkemize çekecek, İstanbul'un önde gelen uluslararası bir finans merkezi hâline gelmesini sağlayacaktır. Bu doğrultuda, İstanbul Finans Merkezi uluslararası rakipleriyle rekabet edebilecek, yaptığımız düzenlemelerle birlikte sağlanacak indirim, istisna ve diğer vergi avantajlarıyla uluslararası arenaya çok daha güçlü bir rekabet altyapısıyla girecektir.

Diğer yandan, Türk lirasının cazibesini artıracak adımları da önemsemekteyiz. Kurumlar arası iş birliğinin öne çıktığına, devletin bütün kurumlarının tam bir koordinasyon içinde enflasyonla mücadele konusunda ciddi ve sağlam adımlar attığına da şahitlik etmekteyiz. Bu bağlamda Milliyetçi Hareket Partisi olarak atılan bu adımları desteklemekte, ülkemizin ekonomik alanda vermiş olduğu tarihî mücadeleyi amansız bir şekilde desteklemekteyiz. Bu mücadeleden Türk devletinin milletiyle birlikte çok daha güçlü çıkacağından hiçbir şüphemiz bulunmamaktadır. Her ay tüm zamanların ihracat rekorlarını kıran, bölgesel ve küresel her türlü zorluğa rağmen üretme kabiliyetini kaybetmeyen, tedarikçi gücünü her hâlükârda göstermeyi başaran ülke Türkiye'dir. Sadece mal ihracatında değil; turizm, yazılım gibi hizmet sektörü ihracatında da bundan sonra finansal hizmet ihracatında da kendisinden bahsettirecek ülke yine Türkiye'dir. İnanıyoruz ki fil çoğalsa da ebabilden umut kesilmez; firavunlar azsa da Nil'den umut kesilmez. Türk milletine, Türk devletine, Türk ekonomisine inancımız da güvencimiz de tamdır.

Değerli milletvekilleri; bir vesileyle belirtmek isterim ki hakiki bağımsızlık için en az savaş meydanlarında kazanılan zaferler kadar önemli bir husus daha vardır, bu da iktisadi bağımsızlıktır. Bir millet ancak ekonomik alanda da hür ve müstakil davranırsa hürriyetine kavuşur. Tarih aksini hiçbir zaman yazmamıştır fakat paranın gücüyle dağılan ülkeleri, finansal saldırılarla köleleşen toplumları çokça kaydetmiştir. Bu gerçeğin bilincinde olan Gazi Mustafa Kemal Atatürk Kurtuluş Savaşı'nın hemen akabinde kollarını sıvamış, büyük bir iktisat kongresiyle genç devletin ekonomik yol haritasını çizmeye girişmiştir. Bunu gerçekleştirirken hem devlet bürokrasisini hem müteşebbisleri hem emekçileri bu sürece dâhil etmiştir. Kabul edilmelidir ki Avrupa'nın bile diktatörlerin pençesi altında inlediği bir dönem için bu yaklaşım çağın ötesinde bir vizyondur. Büyük Atatürk ekonominin bütün paydaşlarını bir araya getirmiş, bu büyük buluşmanın adresi olarak da güzel İzmir'imizi seçmiştir. İzmir için bu mühim hadiseye ev sahipliği yapmak paha biçilmez bir şeref vesikasıdır. Anadolu yaylalarından şahlanan Türk direnişi fakruzaruret içinde, yükselmiş bir düşmanı ezmiştir, yine aynısı olduğunda aynısını yapacağından da kimsenin şüphesi yoktur; en başta da Büyük Atatürk bundan emindir. Hatırlatmakta fayda var: Gazi Mustafa Paşa İzmir İktisat Kongresi'ni toplamış ve orada şu cümleleri sarf etmiştir: "Yeni Türkiye'mizi layık olduğumuz düzeye eriştirebilmemiz için mutlaka ekonomimize birinci derecede önem vermek zorundayız çünkü siyasi ve askeri zaferler ne kadar büyük olurlarsa olsunlar ekonomik zaferlerle taçlandırılmamışlarsa devamlı olamazlar." Boynumuza zincir geçirmek isteyenlere haddini bildiren, kapitülasyoncu zihniyete "Dur!" diyen irade budur; millî ekonomimizin temellerini oluşturan ve Misakıiktisadi'yi inşa eden anlayış budur; Atatürk'ün şahsında somutlaşan cumhuriyetimizin kurucu felsefesi budur. Türk Bayrağı'nı indirmek isteyen istilacı ordular nasıl bozguna uğradıysa kirli vizyon operasyonları ve ekonomik taarruzlarla Türk lirasının bağımsızlığına zarar vermeye çalışanlar da bugün aynı sonu yaşayacaklardır. Bilinmelidir ki verilen savaşın biri İstiklal Savaşı, diğeri de istikbal savaşıdır; memleketin istikbalini, Türkiye'nin geleceğini inşa etme mücadelesidir.

Şimdi, verdiğimizse istikrar savaşıdır. Bu sebeple, özel sektör tarafından kurulan teşebbüslerin devletçe desteklenmesi, dışarıyla rekabet edebilmek için sanayinin bir bütünlük içinde kurulması gerektiği karara bağlanmıştır. Şimdi de devletiyle, milletiyle herkes çalışacak; Türkiye'nin ekonomisi daha kararlı, daha müreffeh, daha güçlü bir hâle gelecektir.

Özetle, ekonomik gelişmemiz ve kalkınmamız, millî bağımsızlığımız için sağlanacak; siyasal bağımsızlık gibi, ekonomik bağımsızlık da temin edilecektir. Bugün küresel düzeyin getirdiği yeni mecralardaki varlığımızın da bir bütün içinde olması ve ekonomik bağımsızlık için atıldığı ortada olan bu adımı sonuna kadar desteklemekteyiz. Yaşadığımız tecrübeler, gelecek için atacağımız adımların en verimli laboratuvarlarıdır. Çağlar ve zamanlar arasında gerçekleştirilecek mukayeseler, geleceğimizin inşasındaki kilit taşıdır. Ekonomik bir ufuk derinliği yakalamak, hatta ufuk ötesini de görmek kabiliyeti kazanmak elimizdedir. Bu sebeple, yapıcı ve katılımcı, sağduyulu yaklaşımımız ülkemiz için, milletimiz için sonuna kadar devam edecektir.

Bu duygu ve düşüncelerle yüce Meclisi saygılarımla selamlıyor, hepinize iyi akşamlar diliyorum. (MHP ve AK PARTİ sıralarından alkışlar)