GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Hâkimler ve Savcılar Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi münasebetiyle
Yasama Yılı:5
Birleşim:107
Tarih:23.06.2022

İYİ PARTİ GRUBU ADINA AYHAN EREL (Aksaray) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri, yüce Türk milleti; Hâkimler ve Savcılar Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi'nin ikinci bölümü üzerine partim İYİ Parti adına söz almış bulunmaktayım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Kanunun genel gerekçesine baktığımızda "Yargı sisteminin en önemli unsuru hiç şüphesiz insan kaynağı, insan kaynağının temelinde de hâkim ve savcılar bulunmaktadır." denilmekte. Hukuk başlangıcında, hukuk eğitimi alırken yargının üç ayağı olduğu ve siyasilerin de her zaman bunu dile getirdiği ancak bunlardan bir tanesinin savunma yani avukatlar olduğu söylenmekte lakin burada avukatlar her zamanki gibi es geçilmiştir. Kanun teklifinde yargıya güveni sağlayan, yargılamanın tarafsız ve bağımsız olduğunu pekiştiren, adalete erişimi kolaylaştıran herhangi bir şeyi bulmak mümkün değildir. Mesela yargı bağımsızlığının en temel unsuru olan coğrafi teminat bu kanun metninde maalesef bulunmamaktadır. Oysa yaklaşık üç yıl önce Cumhurbaşkanı Erdoğan tarafından yargı reformu paketinde hâkim ve savcılar için coğrafi teminat getirileceği açıklanmıştı. Açıklamasında "Hâkim ve savcılar için coğrafi teminat getiriyoruz. Coğrafi teminat, hâkim ve savcıların isteği olmaksınız başka yere tayin edilememesi anlamına geliyor. Mesleki teminatlarının güçlendirilmesini hedefliyoruz." ifadelerini kullanmıştı. Yaklaşık 22 bin hâkim ve savcının beklediği coğrafi teminat İnsan Hakları Eylem Planı'nda verilen sözlere karşın maalesef hayata geçirilemedi. Adalet Bakanlığının Nisan 2021'de hazırladığı uygulama takviminde altı ay içinde getirileceğini duyurduğu coğrafi teminatın uygulamaya konulmaması nedeniyle hâkimler, beklediği yasal güvenceye kavuşamadı. Peki, coğrafi teminat neden önemli? Coğrafi teminat, hâkim ve savcıların, istekleri dışında başka yerlere tayin edilmemesi ve bulundukları illerde sürgün korkusu yaşamadan görev yapması anlamına geliyor. İktidarın hoşuna gitmeyen kararları veren hâkimlerin görev yerlerinin değiştirildiği son kararnamede de bütün çıplaklığıyla ortadadır. Bir hâkimin karar verirken "Acaba bu karardan sonra başka bir yere tayin edilir miyim?" veya "Özlük haklarımda sorunlar olur mu?" diye düşünmemesi gerekir. Eğer reform yapmak istiyorsak yargı bağımsızlığıyla olur; yargı bağımsızlığını sağlamak istiyor, hâkimlerin korkusuz, tarafsız ve bağımsız karar vermesini arzu ediyorsak bunun en önemli unsuru olan coğrafi teminatı getirmemiz gerekmektedir. Coğrafi teminat getirilmediği takdirde hâkimlerin tayin, sürgün veya disiplin soruşturması nedeniyle bağımsız ve korkusuz, tarafsız karar vermeleri mümkün olmayacaktır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hâkim, savcı yardımcılığı için bugüne kadar çok geç kalınmıştır, çok daha önce kabul edilip uygulanması gerekirdi. Günümüzde çok sayıda ve kıdemsiz hâkim, savcı görevlendirmesi ve bunların iyice yetiştirilmeden sisteme dâhil edilmesinin sakıncaları ve ortaya çıkardığı sonuçlar her gün yaşanmaktadır. Gelişmiş hukuk devletlerinde bu kadar deneyimsiz ve kıdemsiz hâkimlerin, savcıların, hatta avukatların görevlendirilmesi görülmemektedir. Hâkim ve savcılık öncelikle üst seviyede bir bilgi gerektirse de bunun yanında bilgiye dayanmayan belirli tecrübe, etik davranış, olgunluk ve bunların bir bütün olarak yerleşmesi gerekir. Hâkim, savcıların göreve başlatılmaları yerine hâkim, savcı yardımcısı olarak bunları kademe kademe eleme yoluyla bu görevi en iyi şekilde yaparak mesleğe kazandırmak en doğru olanıdır. Bugün ülkemizin içinde bulunduğu sorunların büyük bir kısmı bağımsız yargı sisteminin kurulmamış olmasındandır. Bunun sonucunda da hukuk devleti hatta kanun devleti bile olamayışımızdır. Bir yandan Anayasa'nın ilk 4 maddesi arasında "Türkiye Cumhuriyeti'nin bir hukuk devleti" olduğunu yazarken "Adalet mülkün temelidir." özlü sözünü mahkeme salonlarında hâkimlerin arkasına asarken, diğer yandan hukuk devletini inşa edecek olan bağımsız yargı sistemini bırakın kurmayı, var olanı da politik amaçlar doğrultusunda hoyratça yok ederken, makyaj niteliğinde yasal düzenlemeler yaparak ortada bir hukuk devleti varmış gibi göstermeye çalışmak, hukuk devleti ve adalet özlemi içerisinde bulunan milletimizin taleplerine cevap vermemektedir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Anayasa'mızın 159'uncu maddesine göre HSK adli ve idari yargı hâkim ve savcılarını mesleğe kabul etmekle görevlidir, uygulamada ise Adalet Bakanlığının hâkim, savcı yardımcısı olarak kabul ettiği kişiler arasından ve onun belirlediği kişiler kabul edilecektir. Bu kişilerin nasıl seçildiği konusuna girmek istemiyorum, bu uygulama Anayasa'ya aykırıdır. Hâkim, savcı yardımcısı alımları Adalet Bakanlığı tarafından değil, Anayasa'ya uygun şekilde HSK tarafından yapılmalıdır. HSK, hâkim ve savcıları mesleğe kabul etme, atama, nakletme, geçici yetki verme, yükselme ve birinci sınıfa ayırma, kadro dağıtma, görevden uzaklaştırma ve benzeri işlemleri yapmakla görevli olduğuna göre, hâkim, savcı adaylarını da HSK almalı, meslek içi eğitim sınavlarını HSK yapmalı ve bu eğitimler sonucunda da başarılı olanlar mesleğe kabul edilmelidir. Sınav komisyonlarında belirli kıdem ve nitelikli öğretim üyelerinden ve Barolar Birliğinden de temsilci bulunması sınavların hem daha sağlıklı hem objektif olmasını sağlayacak, şaibeleri de ortadan kaldıracaktır.

Bugün yargı teşkilatındaki en büyük sorunlardan biri de uzmanlıktır. Hâkim adayları yönünden ceza ve hukuk hâkimi ayrımı yapılmalı, bu alanlarda uzmanlaşma sağlanmalıdır. Eğitim dönemlerinde bu yapılmadığı gibi, mesleğe başladıktan sonra da böyle bir uzmanlaşma yoktur. Uzun yıllar hukuk mahkemesinde çalışmakta iken bir sabah ceza hâkimi veya uzun yıllar ceza mahkemesi hâkimiyken bir sabah hukuk hâkimi olarak uyanabilmektedir. Hukuk çok geniş bir bilim dalı olup bir kişinin tüm dalları bilmesi insan doğasına aykırıdır. Her şeyden önce, hukuk, canlı bir organizma olup sürekli kendisini yenileyen bilim dalıdır. Bu nedenle, hâkim yardımcıları temel bir eğitimden sonra, öncelikle ceza ve hukuk hâkimi yardımcısı olarak ayrılmalı, görevlendirmeleri de aldıkları eğitime göre yapılmalıdır. İleriki aşamada da hâkim yardımcıları; aile hukuku, ticaret hukuku, iş hukuku gibi alanlara ayrılmalı, uzman oldukları alanlarda görev almalıdırlar ve uzman oldukları alanlardaki görevleri de değiştirilmemelidir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; teklif metnine baktığımızda 19'uncu ve 20'nci maddeler Türk Ceza Kanunu'nun 237'nci maddesinde "Fiyatları etkileme", 240'ıncı maddesindeki "Mal ve hizmet satımından kaçma" başlıklı cezaların artırılmasını öngörmektedir. Bu cezaların artırılmasının gerekçesi enflasyonla mücadeleye dayandırılmaktadır. Allah aşkına, enflasyonla bu şekilde nasıl mücadele edeceksiniz? Türkiye İstatistik Kurumunun açıkladığı enflasyon oranları ile sokakta, markette, çarşıda, pazarda yaşadığımız ve hissedilen enflasyon arasında zaten yaklaşık 2 kat fark vardır. Üretici, satıcı, esnaf ne yapsın? Maliyet artışlarını fiyatlara yansıtmasın mı? Sadece enerjiye kamu eliyle yüzde 250, akaryakıta yüzde 300'e yakın zam yapıldı. Buna göre de işletmeler fiyatlarını artan maliyetlerden dolayı güncellemek zorunda kaldılar. Enflasyon kolluk kuvvetlerinin marketlere, işletmelere müdahalesiyle düşmez, işletmelere kesilen cezalarla düşmez. Bu arz talep meselesidir diyor, hepinize saygılar sunuyorum. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)