GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Hâkimler ve Savcılar Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi münasebetiyle
Yasama Yılı:5
Birleşim:107
Tarih:23.06.2022

HDP GRUBU ADINA ABDULLAH KOÇ (Ağrı) - Teşekkür ederim.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; şimdi, biz yine bir yargı paketini görüşüyoruz, altıncı yargı paketi. Bu görmüş olduğunuz altıncı yargı paketi, Hakimler ve Savcılar Kanunu ile bazı kanunlarda değişiklik yapılmasını öngören bir kanun teklifi. Peki "bazı kanunlar" dediğiniz nedir? Sadece Hakimler ve Savcılar Kanunu'nu içeren bir kanun teklifi değil, içinde noterlerle ilgili maddeler var, aynı zamanda temel Ceza Yasası'nı da değiştirecek olan bir teklif söz konusu. Dolayısıyla, yine bir torba yasayla biz karşı karşıyayız.

Değerli milletvekilleri, şimdi, bu altıncı yargı paketi aynı zamanda şunu gösteriyor: Türkiye'de bu AKP Hükûmeti 27'nci Yasama Dönemine başlarken çeşitli kriterlerle karşımıza çıktı. Ne dedi? Yargıyla ilgili bir strateji belgesini yayınladı ve bu strateji belgesinde "Hak ve özgürlükler korunacak, yargı tarafsızlığı ve bağımsızlığı sağlanacak, insan hakları artırılacak, performans ve verimlilik artırılacak, savunma hakkının etkinliği sağlanacak, adalete erişim kolaylaştırılacak, ceza adaleti sağlanacak, yargılamalar sadeleştirilecek ve alternatif çözüm yolları belirlenecek." dendi. Peki, paket paket hâlinde gelen bu yargı reformları bu sorunlara çözüm getirdi mi? Kesinlikle getirmedi. Neyi getirdi bu? Çeşitli yasaklamalarla toplumun gerçek anlamdaki sorunlarının hiçbir tanesi görülmedi ve görülmemeye de devam edecek. Bakın, bu yargı reformlarında, aynı zamanda, Türkiye'nin çok temel sorunu olan adalet sorununu, adalete olan güven problemini çözmek değil, biraz daha geçiştirmeye yönelik olan bir yargı paketiyle biz karşı karşıyayız. Halk ne bekliyor? "Bu paket bana neler getirecek?" diyor halk. Yani bu yargı reformu, bu mevcut olan yasa teklifleri, bu kadar yasalarda değişiklikler halkın derdine çözüm olabilecek mi? Olmayacak maalesef. Ne getiriyor? Peki, açlığa bir çözüm getirecek mi? Bakın, insanlar aç, insanlar çocuklarını aç bir şekilde yatağa götürüyorlar; buna bir çözüm getirecek mi bu yargı paketi? Getirmeyecek, bunu herkes çok iyi biliyor. Güven sağlayacak mı bu yargı paketi? Yani topluma bir güven getirecek mi? Getirmeyecek yani, herkes çok iyi biliyor çünkü şu andaki, son dönem yasama Meclisinin yapmış olduğu işlemler bunlar, yirmi yıllık bir sürecin de sonucu da budur. Bu, halka güveni getirmiyor ve getirmeyecek. Gençlere umut olabilecek mi bu yargı paketi? Gençlere herhangi bir umut getirmiyor çünkü gençlerin yüzde 90'ı bu Hükûmete güvenmiyor ve çözümü dışarıda buluyor yani siz şu anda gençlerin önünü açın, gençlerin yüzde 90'ı Avrupa ülkelerine göç edecek. Adalet sağlayacak mı? Adaleti sağlaması mümkün değil çünkü adaletin yapısal problemleri var. Hâkimler ve Savcılar Kurulunun hâkim ve savcılar üzerindeki mevcut olan tahakkümü resmen saraydan talimat alır niteliktedir. Peki, bir hâkim nasıl tarafsız ve bağımsız olabilir? Bir gece uyuyor, sabah kalktığı zaman bir ülkede 5.426 hâkimin yaz kararnamesiyle yerleri değiştirildi. Peki, siz bu adalet sisteminden gerçekten bir yargı, gerçekten tarafsız ve bağımsız bir karar bekleyebilir misiniz? Ya, dünyanın başka hiçbir yerinde görülmüş bir şey değil; bir gece yarısı 5.426 hâkim ve savcının yeri değiştiriliyor. Yer teminatı yok, güvencesi yok; âdeta, sarayın emri hâline gelmiş olan bir yargı sisteminden bahsediyoruz yani yargıçların tamamının gözü kulağı sarayda. Saray hangi işareti verdiyse ona göre hareket edebilecek olan bir yargı rejiminden bahsediyoruz.

Bakın, yine son günlerde başka bir şeyle daha karşı karşıyayız. Yine halkın vekillerine yönelik olan bir yönelimden bahsedeceğim size. Anayasa'nın 34'üncü maddesi toplantı ve gösteri yürüyüşü hakkını düzenliyor. Bu iktidar diyor ki "Hiçbir sorun yok, herkes bu anayasal hakkını kullanabilir." Peki, ne yapıyor bunu kullandığınız zaman? Biz milletvekilleri olarak halkın sorununu, halkın problemini, açlık meselesini, halkın karşı karşıya kalmış olduğu baskıyı dile getirmek istediğimiz zaman "Siz kamu düzenini sarsıyorsunuz." diye valilikler ve kaymakamlıklar yasaklamalar getiriyor. Hemen yasaklar getiriyor ve bu yasaklarla milletvekilleri ablukaya alınıyor. Milletvekillerini ablukaya alıp halkın derdini, halkın sorunlarını dile getirme olanağı ortadan kaldırılıyor.

Bakın, Süleyman Soylu ne dedi? Süleyman Soylu bir beyanatında "Biz Halkların Demokratik Partisinin milletvekillerini ablukaya alıyoruz Ablukaya alın ve iş yapmasını engelleyin." dedi, buna benzer bir cümle kullandı ve bunu başka bir söylem hâline getirdi. Ablukaya alınan milletvekilleri ile kolluk kuvvetleri karşı karşıya bırakılıyor ve milletvekilleri darbediliyor ve bu, bizim defalarca yaşamış olduğumuz bir mesele. Ablukaya alınan milletvekillerine yönelik olan bu hukuksuz gözaltı Anayasa'nın 83'üncü maddesinin açık bir şekilde ihlali anlamına geliyor, milletvekilinin hürriyetine karşı işlenen bir suçla karşı karşıyayız. Milletvekilimiz Salihe Aydeniz'le ilgili olan mesele aynen bu şekilde meydana gelmiştir. Kendi anayasal hakkı olan 34'üncü maddedeki toplantı ve gösteri yürüyüşü hakkını kullanırken, yine Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin 11'inci maddesinde mevcut olan hakkını kullanırken polisler tarafından tartaklandı ve yere düşürüldü. Daha sonra da bu getirildi, ne yazık ki şu anda Karma Komisyonda -Karma Komisyonun alt komisyonu da oluştu- dokunulmazlığın kaldırılmasına ilişkin olan bir kararla karşı karşıyayız. 12 Haziranda bu toplantı ve gösteri yapılıyor, basın açıklaması yapılıyor ve mevcut olan olay nedeniyle polise, darba uğradıklarını iddia ettikleri mesele nedeniyle 16 Haziranda Adli Tıp Kurumundan rapor veriliyor.

Adli Tıp Kurumuyla ilgili ben size bir şey söyleyeyim: Bakın, üç yıldan, dört yıldan daha fazla süredir dosyalar bekleniyor ve hiçbir şekilde çözüme ulaştırılmıyor. Adli Tıp Kurumu iktidarın temel ayağı ve bir aparatı hâline gelmiş durumda. Böyle bir meseleden dolayı sizin ne aceleniz var? Acele ediyorlar çünkü bu meselede bizim milletvekilimiz şu anda hedefe alınıyor ve Adli Tıp Kurumu dört beş gün içerisinde bir rapor düzenleyerek alelacele bir şekilde Adalet Bakanlığına ve ondan sonra da Meclise kadar ulaştırıyor. Bu yargının mevcut olan yapısal sorunları Türkiye'nin problemlerine çözüm getirebilecek bir meseleden artık uzak bir noktada.

Bakın, 1990'lı yıllara uzanan zorla kaybettirme, gözaltında kaybettirme, insanları işkenceyle öldürmeye ilişkin olan dosyaların hemen hemen hepsi yirmi yıllık zaman aşımına uğramış durumda, sadece birkaç tanesi şu anda devam ediyor. Bu yargı, bu şekilde ağır davranan bir yargı. Bir milletvekilimiz için, İstanbul'da meydana gelen bir olayı, sadece iki gün içerisinde, bir buçuk gün içerisinde Ankara Cumhuriyet Başsavcılığına ulaştırıyor, Ankara Cumhuriyet Başsavcılığından da Meclise. Meclis de Karma Komisyonu toplayıp bu milletvekilimizin dokunulmazlığını kaldırmaya ilişkin karar almak üzere toplanıyor.

Yirmi yıldır insanlar gözaltında kaybedildi, yirmi yıldır insanlar işkenceden öldürüldü. Peki, işkenceye maruz kalmış, gözaltında kaybedilmiş olan, insanlığa karşı işlenmiş olan bu suçlarda neden yirmi senedir bir karar veremiyorsunuz? Neden bu kararlar gecikiyor? Binlerce kayıp vakasından sadece 16'sı için dava açıldı. 16'sı için açılan davada da dava içinde mevcut olan 30'a yakın olan sanık hakkında yani göz göre göre bu suçu işleyen sanıklar hakkında da beraat kararları verildi. Yani biz böyle bir yargıyla şimdi karşı karşıyayız. Biz bu yargıdan nasıl adalet bekleyeceğiz? Biz bu yargıya gerçekten nasıl güveneceğiz?

Bu yargıya olan güven Türkiye'de yüzde 30'un altındadır. Bakın, dünyanın hiçbir yerinde olmayan bir güvenle biz karşı karşıyayız. Bir kesim halka gelince, demokratik haklarını kullanan bir kesime gelince aslan kesilen, acayip bir hızla işleyen bir yargı rejiminden bahsediyoruz ama başka bir tarafa gelince yirmi yıllık bir süreçte dosyaların, davaların zaman aşımına uğramasına neden olan bir yargı sisteminden, rejiminden bahsediyoruz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Tamamlayınız efendim.

ABDULLAH KOÇ (Devamla) - Dolayısıyla, ezcümle şunu belirtmek isteriz: Bu paketlerle, bu yargı paketleriyle, birinci, ikinci, üçüncü, dördüncü, beşinci, altıncı yargı paketleriyle siz bu sorunu çözemezsiniz. Bu mantıkla, bu ideolojik yaklaşımla Türkiye'nin mevcut olan adalet sorununu çözemezsiniz, Türkiye'nin ekonomik çöküntüsünü de çözemezsiniz, Türkiye'nin adalet sistemini de çözemezsiniz, Türkiye'de mevcut olan gençlerin artık çareyi yurt dışında bulma meselesini de çözemezsiniz. Kadın cinayetlerini çözemezsiniz bu yargı sistemiyle, çocuklara olan cinsel istismarı da çözemezsiniz. Dolayısıyla, bu yargı paketlerinin hepsi boştur ve bu halka, bu topluma, bu halklara ve bu coğrafyaya kazandırılabilecek ve getirilebilecek hiçbir yeniliğe sahip değildir. Biz bu şekilde olan bu paketleri kabul etmiyoruz, baştan itibaren de karşı olduğumuzu belirtiyoruz.

Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum, teşekkür ediyorum. (HDP sıralarından alkışlar)