GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: HDP Grubu önerisi münasebetiyle
Yasama Yılı:5
Birleşim:108
Tarih:28.06.2022

HDP GRUBU ADINA OYA ERSOY (İstanbul) - Sayın Başkan, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Şimdi, 21 Haziran gecesi Erzincan İliç'te Kanada ve Çalık Holding ortaklığındaki Anagold altın madeninde kullanılan siyanürü taşıyan boru patladı ve o gece boyunca yaklaşık 20 ton siyanürlü solüsyon Fırat Nehri'ne karıştı; görüntü budur. Bir görüntü daha var, bu da siyanür havuzunun görüntüsü. Onun dışında, sosyal medyada görüntüler var. Bunların gerçekliğinin araştırılması, yerinde tespit edilmesi için bu araştırma önergesini Meclisin takdirine sunuyoruz.

Evet, bu Fırat Nehri, bizim çocukluğumuzda büyürken övünerek anlatılan, o "Dicle, Fırat; bu memleketin su varlıkları." diye övünerek anlatılan ve bunları dinleyerek büyüdüğümüz nehirler ve bu Fırat Nehri'nin üzerindeki Keban, Atatürk ve Karakaya Barajlarını da bu nehir besliyor. Ekolojistlerin, bilim insanlarının ısrarla uyardığı, bizlerin bu kürsülerden defalarca konuştuğumuz yani sonuçlarının önceden bilindiği, göz göre göre gelen bir doğa katliamına ve taammüden işlenen bir ekokırım suçuna tanıklık ediyoruz.

Bakın, bu katliam nasıl geldi; maden işletmesi 2001 yılında sondaj çalışmalarına başladı, 2010'da siyanürle altın işletmeciliğine geçti. Ve Çöpler Altın Madeni hakkında bugüne kadar onlarca bilimsel rapor var. Bunlardan bir tanesi Türk Toraks Derneğinin raporu; bu 2017 tarihli bir rapor, daha henüz siyanürle altın işletmeciliğine geçmeden önce. Raporda, tesiste kullanılacak maddelerin hemen hepsinin insan sağlığı ve ekolojik yaşam açısından riskli olduğu tespit ediliyor. Türk Tabipleri Birliği 2021'de uyardı; altın madeni etrafında bulunan yüzey sularından, topraktan, suda yaşayan bitki ve böceklerden, kara bitkilerinden, kuşlardan alınan örneklerle incelemeler yaptı ve arsenik düzeyinin yüksek olduğunu tespit etti. Daha sonra halk ve ekosistem için büyük çevre ve sağlık sorunları ortaya çıkmaya başladı. Çünkü iktidar bütün bu uyarılara kulağını tıkadı, gözünü kapadı.

2020 Eylül ayında bir kadın yurttaşımız, Fatma Tiftik vefat etti ve ölümünden günler önce yapılan tahlillerinde Tiftik'in hastalığının en güçlü nedeninin siyanür zehirlenmesi olabileceği tespit edildi. "Siyanür havuzunu kapatın." diye bütün ekolojistler, yöre halkı defalarca ve defalarca bölgede açıklamalar yaptı. "Kuşlar ölüyor, siyanür havuzunu kapatın." "Siyanür toprağa karışıyor, derhâl projeyi iptal edin." çığlıklarına iktidar yine kulaklarını kapadı. Açılan sayısız dava oldu, protestolar gerçekleşti ama işletmenin faaliyeti bir türlü durdurulmadı. Bu işletme Fırat havzasında ve siyanürlü atık havuzları ve yüzlerce metre derinliğinde maden çukurlarıyla doğa ve yaşamı tehdit etmeye devam etti. Ama Bakanlık ne yaptı? Bunları görmezden geldi ve hiçbir önlem almadı; üstelik başka bir şey yaptı, 2 kere kapasite artırımına gitti, ÇED raporuyla maden sahasının 60 hektar genişletilmesine izin verdi. Dahası, Bakanlık Erzincan İliç'te püskürtme cihazlarıyla siyanür, sülfürik asit ve diğer 40 çeşit kanserojen kimyasalı atmosfere veren işletme hakkında herhangi bir yaptırım da uygulamadı. Halkın yaşam ve geçim alanlarına, su varlıklarına, tarım arazilerine, doğaya ve canlılara zarar vermeye devam eden bu faaliyeti yasaklamadı.

İliç, yıllardır Fırat'a 600 metre mesafedeki 200 futbol sahası büyüklüğünde, 1.280 metre derinlikte bir siyanür havuzuyla yaşıyor ve bu zehir havuzunun büyüklüğü 640 futbol sahasına çıkarılmak isteniyorken tam da bu sırada bu katliam gerçekleşti. Öncelikle, illa bu katliamın gerçekleşmesi gerekmiyor insana ve ekosisteme zararı için; madenin varlığı, bu şekilde altın işletmeciliği yapılması zaten sisteme zararlı, ekosisteme zararlı, insan sağlığına zararlı ama onun üstüne bir de bu katliam gerçekleşti. Peki, gerçekleştikten sonra, katliamdan sonra Çevre ve Şehircilik Bakanlığı ne yaptı? Çevre kirliliğine neden olan altın madeninin faaliyetlerinin durdurulduğunu, ilave çevresel iyileştirme çalışmalarının tamamladığını ve denetim ekiplerince tespit edilene kadar tesisin çalışmasına izin verilmeyeceğini açıkladı. Ne kadar büyük iş(!)

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Buyurun, toparlayın.

OYA ERSOY (Devamla) - İçerisinde arsenik, kurşun, kadmiyum gibi birçok ağır metal, sülfürik asit ve siyanür barındıran 20 metreküp, doğaya karışıyor ve ülke tarihinin en vahim çevre katliamlarından biri yaşanıyor, Çevre Bakanlığı bunu "çevre kirliliği" olarak adlandırıyor; ne güzel(!)

Bakanlık yetkilileri gidiyor, numune alıyor ama daha numuneler incelemeye gitmeden diyor ki: "Sızıntının Fırat havzasına gözlemsel olarak ulaştığı tespit edilmemiştir." Ya, şimdi, bir kere "Doğaya, havaya, suya karışmamış." iddiasının hiçbir bilimsel gerçekliği yoktur.

Bir de şirkete üst sınırdan ceza verilmiş, ne güzel(!) 16 milyon 441 bin lira. Soruyorum: Her şey para mı sizin için? Bu cezayla doğayı temizleyebilir misiniz, Fırat'a vermiş olduğunuz zararı ortadan kaldırabilir misiniz? Bu maden çalışırken zaten doğayı kirletiyor, siz buna engel olmuyorsunuz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

OYA ERSOY (Devamla) - Bir kere, sadece Erzincan İliç'te değil, aynı zamanda Kaz Dağları'nda, Ağrı'da, her yerde altın madeni işletmeciliği doğaya ve halkın sağlık hakkına tehditte bulunuyor ve biz bunu engellemek için madenleri kapatmak zorundayız.

Teşekkür ederim. (HDP sıralarından alkışlar)