GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: 2022 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu ile Bağlı Cetvellerinde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi münasebetiyle
Yasama Yılı:5
Birleşim:108
Tarih:28.06.2022

HDP GRUBU ADINA GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; sizleri saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlar, bütçe hakkı demokrasiler için olmazsa olmaz bir haktır. Neden? Çünkü arkadaşlar, geçmişte krallar, padişahlar istedikleri gibi vergi salmışlar, adaletsiz vergiler salmışlar; efendim, 1 kişi 10 ton buğday almışsa hasattan, 5 tonunu, 7 tonunu vergi olarak salmışlar ve yurttaşları yoksullaştırmışlar. Aynı zamanda, krallar ve padişahlar aldıkları vergileri saraylara, savaşlara, yandaşlara, derebeylerine harcamışlar ve yurttaşlar yoksullaşmış, saraylar büyümüş, yandaşlar zenginleşmiş; o noktada halk isyan etmiş ve bu isyanın sonucunda da değerli arkadaşlar, bütçe hakkı meclislere verilmiş, milletin vekillerine verilmiş. Neden biliyor musunuz? Çünkü milletin vekilleri halkın içinden çıkar, halkın derdini anlar; çiftçinin, esnafın, işçinin, yoksulun, fakirin, gurebanın derdini anlar ve daha vicdanlı bütçeler yapar diye bu hak parlamentolara verilmiş değerli arkadaşlar.

Bakın, bu iktidar altı ay önce bize bütçeyi sundu, değil mi? Sayın Tayyip Erdoğan'ın imzasıyla bütçe geldi Meclise, altı ay önce geldi. Biz itirazlarımızı ortaya koyduk; yetmiş beş gün boyunca Plan ve Bütçe Komisyonunda, Parlamentoda bu bütçeyi görüştük, öyle değil mi arkadaşlar? Eleştirilerimizi söyledik, kayda geçirdik. AKP-MHP'nin çoğunluğunun oylarıyla bu bütçe Meclisin iradesinden geçti değerli arkadaşlar.

Bakın, bu bütçe altı ayda çöktü, bu iktidar altıncı ayında bir bütçe daha getirdi; arkadaşlar, ek bütçe değil, ikinci bir bütçe getirdi. Bakın, ikinci bütçe bu kadar -şu kadarlık bir bütçeden bahsediyorum- sayfa kalınlığı bu kadar; gerekçesi 1 sayfa olan bir bütçeden bahsediyorum, 1 sayfa. Şu gerekçede bir öz eleştiri var mı? Var mı Sayın Bakan -burada konuştunuz- bir öz eleştiriniz, bir öz eleştiri var mı? Yok. "Dünyada savaş var, dünyada bakır fiyatları yükseldi, emtia yükseldi ondan dolayı size bütçe getirdik." diyor. Ya, peki, bir şey söyleyeceğim, siz hiç mi hata yapmadınız? Dünyada resmî enflasyonunu yüzde 73'e, sokağın enflasyonunu yüzde 150'e yükselten başka bir ülke var mı bu altı ayda acaba? Yok mu bir öz eleştiriniz Sayın Bakan? Maalesef yok değerli arkadaşlar.

Bakın, ana bütçe zaten çökmüştü arkadaşlar, sunulduğu anda çökmüştü -Sayın Bakan sunmadı, Cumhurbaşkanı Yardımcısı sundu ama- daha bütçeyi Meclise sundukları anda çökmüştü. Bu yılın bütçesinin dolar kuru varsayımı 9 lira 27 kuruştu arkadaşlar; unutmayın, bu yılda ortalama dolar kuru 9 lira 27 kuruş olacaktı. Enflasyon varsayımı neydi, biliyor musunuz? Yüzde 9,8'di enflasyon öngörüsü; ne öngörü ama! Daha biz bütçeyi görüşürken dolar 10 lirayı, 12 lirayı geçmişti, enflasyon patlamaya başlamıştı arkadaşlar. Şimdi, bu iktidar, bu bütçeyi çökertmiş, gelmiş, bizden 1 trilyon 83 milyarlık bir bütçe daha istiyor ve herhangi bir hesap vermiyor arkadaşlar. Bakın, burası hesap verme yeri değerli arkadaşlar. Peki, bu hesap nasıl verilecek arkadaşlar? Eğer ki ortada bir ek bütçe değil de ikinci bir bütçe varsa bu hesap nasıl verilmeli? Yeni bir bütçe görüşmesiyle verilmeliydi. Tüm bakanlar gelip niye öğretmen atamadıklarının, niye Kredi ve Yurtlar Kurumuna borçlu gençleri sürüm sürüm süründürdüklerinin, Tarım Bakanı niye çiftçinin tarlaya gübre atamadığının hesabını vermeliydi. Bu hesap verildi mi? Hayır, verilmedi.

Arkadaşlar, ek bütçede siz -bazılarınız bakmamıştır- bütün kalemler aynı oranda arttı zannediyorsunuz, değil mi? Bütün kalemler yüzde 40 oranında arttı zannediyorsunuz. Hayır, öyle değil arkadaşlar. Lütfen inceleyin; bütün milletvekili arkadaşlarıma çağrıdır. Kimi kalemler yüzde 1.000 artmış, 10 kat, kimi kalemler yüzde 10 artmış; bir kaleme bakıyorsun yüzde 20, bir kaleme bakıyorsun yüzde 700 artmış. Bu ne demektir, biliyor musunuz arkadaşlar? Bütçe hakkının gasbı demektir. Şimdi, bütün kalemler aynı oranda artsa hadi bir kurtarır tarafı olabilir; "Ya, biz aynı tercihlerle devam ediyoruz, Meclisin iradesi zaten bu yöndeydi, Meclis böyle irade göstermiştir, biz aynı oranda artış yapıyoruz." diyebilirsiniz ama tüm bütçenin tüm kalemlerini ayrı oranlarda artırıyorsanız, bu, artık ek bir bütçe değildir, yeni bir bütçedir.

Değerli arkadaşlar, bu bütçede, mesela güvenlikçi harcamalara bakın, Savunma Bakanlığının bütçesine bakın, yüzde 100'den fazla artış var ama -tarım bütçesinde- gübre fiyatları yüzde 300 artmış, vicdansız bakanlar, vicdansız iktidar diyor ki: "Ben tarım desteklerini yüzde 50 artırıyorum." Niye böyle? Tartışmamız lazım, değil mi? Şunu demeliyiz: "Gıda güvencesi sıkıntısı var, Ukrayna-Rusya savaşı var; buğdaya, arpaya ihtiyacımız var ve bu anlamda, çiftçiye daha fazla destek vermemiz gerekir." değil mi arkadaşlar? Bunu tartışmamız gerekir yani "Savaşa değil, silaha değil, daha fazla çiftçiye destek vermemiz gerekir." diye tartışmamız gerekir, değil mi? Bu tartışmayı yapıyor muyuz arkadaşlar? Hayır, yapamıyoruz. Plan ve Bütçe Komisyonu Başkanımız burada. Dedik ki: "Bunu bir bütçe olarak görüşelim." "Gerek yok, bir kanun gibi görüşeceğiz." dediler. Allah Allah! İyi de tercihler değişmiş. "E, peki, kanun gibi görüşüyorsanız sivil toplum kuruluşları, sendikalar, meslek örgütleri gelsin." dedik; "Yok, yok, biz bütçe gibi görüşürüz." diyorlar. Deve midir, kuş mudur, belli değil. Sivil toplum kuruluşları gelemedi; işçi, çiftçi, memur, kamu emekçisinin temsilcileri gelemedi ve biz bütçeyi Plan ve Bütçe Komisyonunda bir günde geçirdik.

Değerli arkadaşlar, açıkça söylüyorum: Bu, Meclisin bütçe hakkının gasbıdır. Bu Meclis buna yol verecek mi vermeyecek mi, bugün buna karar verecek. Ve bu, yol olur arkadaşlar. Niye biliyor musunuz? Yarın olur ya, Allah korusun, başka bir iktidar gelir, yetmiş beş gün bütçeyi görüşürsünüz -siz muhalefette olacaksınız o zaman- eleştirinizi yaparsınız, ondan sonra, üç ay sonra o iktidar şu kadarcık bir kâğıtla bütün bütçe tercihlerini değiştirir, bir günde bütçeyi değiştirir alimallah! Bunu kabul etmeyin değerli arkadaşlar, bu doğru bir tercih değil.

Bakın, Sayın Bakan da burada. Şimdi, Sayın Bakan hep patronlarla görüşüyor, patronları seviyor, açıkça söyleyeyim. Peki, ben kendisine soruyorum: Şimdi, Cumhurbaşkanı "Türkiye'yi bir şirket gibi yönetmek istiyorum." demişti, değil mi? İçinizde şirket yönetenler var. Bir şirketinizin CEO'su ya da genel müdürü size yılbaşında bir bütçe getirip o bütçeyi, yıllık bütçeyi altı ayda çökertirse siz ne yaparsınız arkadaşlar? Hesap sorarsınız, değil mi? Yani "Niye çökerttin bu bütçeyi arkadaş?" dersiniz.

Şimdi, değerli arkadaşlar, işte bu durum bu kadar önemli. Biz de milletin vekilleri olarak hesap sormalıyız. Hatta ve hatta ben size söyleyeyim: Sayın Bakan burada öz eleştiri yapmadı. Ben, Sayın Bakanın yerinde olsam özür diler ve istifa ederdim. Ya öz eleştiri yapıp milletin vekilini ikna etmesi gerekirdi ya özür dileyip istifa etmesi gerekirdi ya da milletin vekilleri olarak eğer gensoru yetkimiz olsaydı, bu Bakanı görevden almamız gerekirdi. Niye biliyor musunuz? Plan ve Bütçe Komisyonunda da öz eleştiri yapmadı. Ya, dedi ki: "Enflasyon geçici, arkadaş." Ya, sorduk: "Neye göre 'geçici' diyorsun Sayın Bakan?" Aynı şeyleri yapıp farklı sonuçlar beklemek -sözüm meclisten dışarı- ahmakların işidir . Biz "Niye?" dedik; "Faiz sebep, enflasyon sonuç." dediniz. Enflasyon yüzde 15'teydi 75'e çıktı, resmî. Siz "Aynı şeyleri yapacağım, aynı bütçe tercihlerini kullanacağım." diyorsunuz, "Sonuç olarak enflasyon düşecek." diyorsunuz değil mi? Bir hata yapılmışsa hatadan dönmek de erdemdir; siz bu hatadan vazgeçmeden "Aynı yolda devam edeceğim, enflasyon da düşecek." diyorsunuz değerli arkadaşlar. Bütçenin makrovarsayımları yani dolar, enflasyon, bütün varsayımları değişmemiştir ve bu açıdan ikinci bütçe de çökmeye mahkûmdur.

İkinci sebep de arkadaşlar, bütçenin tercihleri de değişmemiştir. Yani saraylara... Bakın "saraylara" diyorum. Saray bütçesi değişmemiş, şatafat bütçesi değişmemiş. Şimdi neyi tartışıyoruz? Cumhurbaşkanı 100 bin mi alacak, 140 bin lira mı alacak? Elbette önemlidir, sembolik bir önemi vardır. Yurttaşlar sürünürken yani asgari ücretli 4.250 lira alırken bir Cumhurbaşkanı 141 bin lira almaz -vicdansızlıktır bu- 35 asgari ücretlinin maaşını almaz; "Asgari ücret 10 bin olursa, 15 bin olursa benim de 100 bin lira almaya belki hakkım olur." der ama 4 bin lirada bırakarak bir Cumhurbaşkanı 140 bin lira almaz. Ama biz buna takılmayalım arkadaşlar, mesele bu değil.

Mesele ne biliyor musunuz, mesele? Cumhurbaşkanının 13 tane uçağı var, bu bütçede bundan vazgeçiyor mu Sayın Cumhurbaşkanı? Hayır, vazgeçmiyor. Bin odalı sarayı var, bundan vazgeçiyor mu? Vazgeçmiyor. Yeter mi? Yetmez. Yazlık sarayı var, vazgeçiyor mu? Vazgeçmiyor. Binlerce korumayla geziyor, bundan vazgeçiyor mu? Vazgeçmiyor; şatafattan, lüksten vazgeçmiyor.

SALİH CORA (Trabzon) - Popülizm yapıyorsun.

GARO PAYLAN (Devamla) - Danışmanları var, 5 maaşlı, 3 maaşlı danışmanları var, bunlardan vazgeçiyor mu? Vazgeçmiyor. Yani bütçe, şatafattan vazgeçmiyor değerli arkadaşlar.

Başka ne var tercihlerinde Sayın Cumhurbaşkanının? Savaşlar var, aşırı güvenlikçi politikalar var. Ya, değerli arkadaşlar, kırk yıl önce de "Son terörist ölünceye kadar bu meseleler devam edecek." diyenler vardı televizyonlarda, kırk yıl sonra da aynı söylem. Değerli arkadaşlar, bu güvenlikçi politikalarla, güvenlikçi politika sarmalıyla hangi sorunumuzu çözmüşüz? Hâlâ içeride, dışarıda savaş politikaları. Bakın, Suriye'de, Kafkaslarda, Yunanistan'da -o tarafları da suçlamak lazım, Yunanistan'ın milliyetçilerini de- bu politika sarmalı kime yarıyor, kime kaybettiriyor? Kime kaybettiriyor, biliyor musunuz? Yunan köylüsü ile Türkiye'nin köylüsüne kaybettiriyor. Yunan köylüsü gübre desteği alacağına alamıyor çünkü Yunanistan F-35'lere para aktarıyor; Türkiye'nin köylüsü de gübreye destek alacağına alamıyor çünkü bu iktidar, bu vicdansız iktidar kaynakları silahlara aktarıyor. Bu kısır döngüleri kırmamız gerekir. 1990'larda Tansu Çiller'in iki tane kayalık yüzünden çıkardığı fırtınada hem Türkiye hem Yunanistan kaybetti. Kim kazandı? Amerika bölgeye yerleşti değil mi? Üsler kuruyor. Suriye'de kim kazandı? Amerika, Rusya üsler yerleştirdi. Bakın, Kafkaslarda Rusya üsler yerleştirdi. Yani sorunları çözümsüz bıraktıkça, savaş politikalarını sürdürdükçe hep beraber kaybediyoruz değerli arkadaşlar.

Bütçenin başka tercihi ne? Yandaşlar. Sayın Bakan yandaşları çok seviyor, yandaşlardan vazgeçemiyor; işçiden vazgeçiyor, çiftçiden vazgeçiyor ama yandaşlardan vazgeçemiyor. Yandaşlara tıkır tıkır dolar bazında, euro bazında ödeme yapılıyor; herkese TL bazında ödeme yapılıyor, enflasyon yüzde 150, yüzde 30-40 zam ya alacak ya almayacak ama yandaşlar dolar bazında, euro bazında alacaklarından vazgeçmiyorlar.

Başka? Sayın Bakan ve Sayın Cumhurbaşkanı faiz lobisinin en büyük dostu arkadaşlar, size ilan ediyorum. "Faize karşıyız." diyen bir iktidar, faiz lobisinin en büyük dostudur, tefecilerin, rantiyecilerin en büyük dostudur. Niye biliyor musunuz? Sayın Bakan bugün yurt dışına dolar bazında borçlanmaya çıksa yüzde 12'yle borçlanacak, dolar bazında yüzde 12'yle. Niye? Türkiye'nin risk primi 800 çünkü. Yüzde 8 risk primine yüzde 3,5-4'le anapara faizine borç verecek, yüzde 12 faiz verecek. Tefeciler Sayın Bakanı çok seviyor, Sayın Tayyip Erdoğan'ı da çok seviyor; "Faizi düşüreceğim." diye faizin katmerlisi bu bütçeden ödeniyor değerli arkadaşlar. Bütçede 240 milyar lira faiz vardı, 90 milyar daha ekledi. Bir de KKM var, ona "faiz" demiyorlar. Ne diyorlar? Bilmiyorum. Onun adına "faiz" demiyorlar. 40 milyar lira da oraya veriyor, o da yetmeyecek 100 milyar lira daha koyacak çünkü kur buralarda durmayacak maalesef arkadaşlar, eğer erken seçime gitmezsek ve bu iktidar, bu şekilde görevine devam ederse.

Değerli arkadaşlar, Sayın Bakan "Gözlerimdeki ışığa bakın." dedi, öyle değil mi? Gözlerindeki ışık sizce kimi aydınlattı değerli arkadaşlar? Sayın Bakanın gözlerindeki ışık bankaları çok güzel aydınlattı, kârlarını 5 kat, 6 kat, 7 kat, 10 kat yükseltti Sayın Bakan bankaların. Başka kimi aydınlattı gözlerindeki ışık? Şirketleri aydınlattı, şirketlerin kârları 10 kat, 20 kat yükseldi. Şimdi "Kurumlar vergisini yüksek alıyorum." diye övünüyor ama kurumların kârından yüzde 20'sini alıyor, yüzde 80'i sermayedara kalıyor; o da gösterdiği kadar, kayıtlı olarak bakıyoruz. O açıdan, şirketleri, patronları gerçekten aydınlattı. Bu konuda da kendisine teşekkür ediyorum; bir itirafı da var, Nebati Bakan itiraf etti "Bu sistemden -yani Türkiye ekonomi modelinden- dar gelirliler hariç patronlar, ihracatçılar kâr ediyor." dedi. Ne güzel iş değil mi? itiraf da ediyor, samimiyetine teşekkür ediyorum kendisinin ama arkadaşlar, gerçekten bir avuç yandaş ve patron ve bankacı ve tefeci bu sistemden kazandı. Peki, bu sistemden kim kaybetti? Dar gelirliler, maaşlılar kaybetti arkadaşlar. Sayın Bakanın ve Sayın Erdoğan'ın patlattığı enflasyon yüzünden dar gelirlilerin alım gücü bitti değerli arkadaşlar.

Sayın Bakan pek çok vergi alacak bu yeni bütçede -onları da eleştireceğim- vergileri milletin sırtına yükleyecek. Peki, size sorarım, en adaletsiz vergi nedir arkadaşlar, nedir en adaletsiz vergi? Enflasyon vergisidir arkadaşlar, en adaletsiz vergi enflasyon vergisidir. Niye? Çünkü enflasyon, zengini daha zengin eder -çünkü onlar istedikleri gibi zamlarını koyarlar- yoksulu daha yoksul yapar. Geçen yıl asgari ücret 2.825 liraydı, şimdi 4.250 lira. Geçen yılın 2.825 lirası, bu yılın 4.250 lirasından kat kat daha fazla mal alabiliyor değerli arkadaşlar; şimdi işçi daha yoksul, çiftçi daha yoksul, memur daha yoksul. Kim daha zengin? Sayın Bakanın çok sevdiği patronlar, rantiyeciler, tefeciler daha zengin değerli arkadaşlar.

Değerli arkadaşlar, size sorarım: İşte bu enflasyonun patlamasına karşı ne yapması lazım vicdanlı bir Meclisin, vicdanlı bir Cumhurbaşkanının ne yapması lazım? Bakın, imzayla göndermiş. Öz eleştiri yapması lazım ve kaybettirdiği dar gelirlilerin alım gücünü yerine koyması lazım, öyle değil mi değerli arkadaşlar? Peki, size sorarım: Bu bütçe enflasyondan kaybedenlerin kaybını yerine koyuyor mu? Hayır, koymuyor. Diyorsunuz ki: "Kamu emekçilerine yüzde 40 zam vereceğiz." Size sorarım, elinizi vicdanınıza koyun lütfen... Ben çarşıdan, pazardan alışveriş yapıyorum bilinçli olarak. Niye? Fiyatları göreyim diye. Geçtiğimiz yıl 200 liraya dolan file şimdi 600 liraya dolmuyor değerli arkadaşlar. Size sorarım: Yüzde 40'la nasıl bu yarayı kapatacaksınız? Emekliler... 2.500 lira en düşük emekli maaşı; vicdanınız sızlıyor mu acaba değerli arkadaşlar, vicdanınız sızlıyor mu? Bakın, biliyor musunuz, bu bütçe böyle geçerse yine pek çoğu 2.500 lira alacak. Niye? Çünkü taban maaşları 1.500 liralarda kaldı, en düşük emekli maaşı hâlâ 2.500 lira gözüküyor. Size sorarım: Siz, bir emeklimizin 2.500 liraya muhtaç olmasını vicdanlarınıza sığdırabiliyor musunuz değerli arkadaşlar? İşçiler; alım güçleri yok oldu.

İşte tüm bu bütçenin amacı ne olmalı? Enflasyondan kaybedenlerin kayıplarını yerine koymak olmalı. Bunun için de size öneriyorum; TÜİK'in değil, o yalan enflasyonu değil, halkın enflasyonunu esas alalım ve tüm ücretlere yüzde 100 zam yapmamız lazım değerli arkadaşlar. Diyeceksiniz ki: "Kaynak nerede?" Kaynak, saraylardan vazgeçmekte, yandaşlara para aktarmaktan vazgeçmekte, savaşlara para aktarmaktan vazgeçmekte, tefecilere para aktarmaktan vazgeçmekte değerli arkadaşlar.

Bakın, değerli arkadaşlar, ek bütçeyle harcama kalemlerini söyledim; vicdansız tercihler. Peki, vergiler boyutuyla ne durumda? O da vicdansız değerli arkadaşlar. Sayın Bakanın keyfi yerinde "Bütçem fazla verdi." diyor. Nasıl oldu o fazlalık Sayın Bakan? Kamu emekçilerinin alım gücünü bitirdiniz, emeklinin, işçinin alım gücünü bitirdiniz ama benzine yüzde 300 zam yaptınız, mazota yüzde 300 zam yaptınız, sigaraya yüzde 100 yaptınız, iğneden ipliğe her şeye zam yaptınız ve bunlar üzerinden KDV, ÖTV topladınız; tabii ki bütçen fazla verir Sayın Bakan. Bütün dükkânlardaki malların fiyatı 3 katını çıkmış, 5 katına çıkmış, Sayın Bakan bunlar üzerinden vergi alıyor; işçinin, emekçinin alım gücünü eritmiş. İşte enflasyon vergisi yüzünden senin bütçen fazla verdi Sayın Bakan. Ne yapması lazım vicdanlı bir iktidarın; değil mi, bütçen de fazla vermiş? Biraz KDV'den, ÖTV'den vazgeçmesi lazım değil mi? Bak, Amerika ne yapıyor? Arkadaşlar, benzin ve mazot fiyatları yükseldi diye "Yıl sonuna kadar benzin ve mazottan vergi almayalım." diyor. Sayın Bakanın böyle bir derdi var mı? Benzinden, mazottan vergi almayalım hadi, almayalım; var mısınız arkadaşlar? Sayın Bakanın öyle bir derdi yok. Bu Meclisin böyle bir derdi var mı? Bilmiyorum, duymadım. Sigara mesela... 1 paket sigara gene zamlanacak, 30 lirayı geçecek belki. Sayın Bakan her paket sigaradan 30 liraysa 25 lira vergi alıyor; keyfi yerinde, 3 katına çıkmış. Hadi gelin, sigaranın vergisini düşürelim; hadi gelin, alkolün vergisini düşürelim; hadi gelin, temel ihtiyaç maddelerindeki vergileri düşürelim arkadaşlar. Bu bütçenin böyle bir derdi var mı? Yok. Varsa yoksa kur garantili mevduatla yoksuldan aldığı vergiyi zengine aktarmak değerli arkadaşlar.

Bakın, bu bütçede çiftçilere destek yok değerli arkadaşlar. Gelin, en azından bu kalemleri iyileştirelim.

Bakın bu bütçede atanamayan öğretmenler yok değerli arkadaşlar, biliyor musunuz? Sayın Cumhurbaşkanı "20 bin öğretmen atayacağız." dedi Ya, zaten her yıl 20 bin öğretmen atıyorsunuz, emekli olanların yerine 20 bin öğretmen atıyorsunuz; her yıl 30 bin öğretmen emekli oluyor, 20 bin atıyorsun, öğretmen sayısı eksilecek. 500 bin öğretmen atama bekliyor, bu bütçede var mı bu? Yok değerli arkadaşlar. Emeklilikte yaşa takılanlar bu bütçede var mı değerli arkadaşlar, size sorarım. Yok, yok. Değerli arkadaşlar, bu bütçede Kredi Yurtlar Kurumuna borçlu gençlerin borcunu silmek var mı, faizini silmek var mı? Maalesef yok.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

GARO PAYLAN (Devamla) - Bitiriyorum Sayın Başkan.

BAŞKAN - Buyurun.

GARO PAYLAN (Devamla) - Son bir soru soracağım Sayın Bakana, dinlerse. Sayın Bakan, bu bütçede asgari ücreti hangi varsayıma göre yaptınız? Şimdi, bir yandan dediniz ki: "Yılbaşında artacak." Şimdi, Asgari Ücret Tespit Komisyonunu topladınız. E, varsayıma göre bütün gelirler, giderler değişecek. Bakın, size söylüyorum: Açlık sınırı 6 bin lirayı geçti, bu bir evin yalnızca mutfak masrafıdır; asgari ücret 4.250 lira. Açlık sınırı 6 bin lira, bir ailenin mutfak masrafı; yoksulluk sınırı 20 bin lira. Vicdanlı bir Meclis, en azından, bir evde 2 kişi çalışıyorsa yoksulluk sınırını aşması için asgari ücreti 10 bin liraya doğru yaklaştırmalı arkadaşlar. Esnaflar diyecek ki: "Nasıl ödeyeceğiz bu asgari ücreti?" Değerli arkadaşlar, eğer ki işçinin, emekçinin alım gücü yoksa esnaflar da patronlar da iş yapamaz. Gelin, vicdanlı bir bütçe yapalım.

Saygılar sunarım. (HDP sıralarından alkışlar)