GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: 2022 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu ile Bağlı Cetvellerinde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi münasebetiyle
Yasama Yılı:5
Birleşim:108
Tarih:28.06.2022

HDP GRUBU ADINA EROL KATIRCIOĞLU (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Doğrusu şöyle bir algımı ifade ederek konuşmama başlamak istiyorum: İktidar partisindeki, Adalet ve Kalkınma Partisindeki arkadaşları biraz fazla neşeli görüyorum, muzaffer bir eda var yüzlerinde fakat değerli arkadaşlar, Allah aşkınıza, gerçeği görelim; ikinci bir bütçe yapıyoruz şu anda, ikinci bir ek bütçe. Bunun anlamı şu: En azından muhalefete ve özellikle de Halkların Demokratik Partisine bir kredi vermeniz lazımdı diye düşünüyorum çünkü biz o bütçe bittiğinde, burada yaptığımız konuşmalarda "Yüzde 75 civarında bir sapma olacak." dedik. Sapmanın yüzde 73 olduğu bir gerçek şu an itibarıyla baktığımızda bütçeye. Dolayısıyla da aslında çok açık ifade edeyim: Bizim siyaset anlayışımızın gerçeklerle çok ilgisi yok bence. Gerçekleri konuşmak istemiyorsunuz, herkes kendi pozisyonunu mümkün olduğunca bastırarak egemen kılmaya çalışıyor fakat bir de gerçekler var. Mesela -Sayın Kurtulmuş gitmiş, dinlemesini isterdim- Sayın Cumhurbaşkanı da aynı ifadede bulundu -dolayısıyla da siz de hemen hatırlayacaksınız- daha dün oldu konuşma, şöyle diyor Sayın Cumhurbaşkanı: "2022 yılında toplanan her 100 liranın 86'sı faize gidiyordu. Bugün toplanan 100 liranın 15 lirası faiz ödemesinde kullanılmaktadır." Biraz önce Sayın Numan Kurtulmuş da bunu aynen tekrarladı.

CEMAL ÖZTÜRK (Giresun) - Doğru...

EROL KATIRCIOĞLU (Devamla) - Evet, doğru, hakikaten büyük bir başarı gibi gözüküyor ama ben size istatistiğin başka bir yanını göstereyim isterseniz. Bakın, 2016 yılında bu rakam 11'di, her 100 liranın 11'i faize gidiyordu, 2017'de 11'i gidiyordu, 2018'de 12 oldu, 2019'da 15 oldu, 2020'de 16 oldu, 2021'de 16 oldu, 2022'de 18 oldu. Yani ne oldu? Demek ki toplanan vergilerin her 100 lirasını -en azından 2016'dan itibaren- giderek daha fazla faize veriyorsunuz, veriyoruz daha doğrusu. E, şimdi siz gerçekle ilgili misiniz, değil misiniz, ben anlamıyorum hakikaten. Gerçekle ilgili olmak, bu eğilimi görmek demektir. 2002'yi referans alarak konuşursanız şunu anlıyorum ben bundan: "Ya, bizim gerçeklerle ilgimiz yok, bizim 2002'de aldığımız veriler şunlar, şimdi buraya getirdik; eh, işte, bu da bir başarıdır."

UĞUR AYDEMİR (Manisa) - Dünya gerçekleri de var sonuçta.

EROL KATIRCIOĞLU (Devamla) - Değerli arkadaşlar, bu değil yani gerçekten üzülüyorum sizler için çünkü bu bir aldatmaca aslında, kendinizi aldatmış oluyorsunuz, toplumu da bir şekilde aldatmaya yönelik olmak üzere etkilemiş oluyorsunuz diye düşünüyorum şahsen. Sayın Kurtulmuş da burada olsaydı kendisine bunu söylemeyi çok isterdim, o da bir akademisyendir, bunları biliyor olması lazım. İstatistikler böyle yanıltır bizi ve bunun da esasında siyaseten kullanılmaması gerekir eğer gerçekten o siyasetçi Türkiye'nin gerçekleriyle ilgili konuşmak istiyorsa.

Şimdi, değerli arkadaşlar, Plan ve Bütçe Komisyonundan geçti bu bütçe fakat nasıl geçti, ne oldu falan... Yani bir ek bütçe... Yani büyüklük itibarıyla aşağı yukarı neredeyse ilk bütçenin, altı ay önce çıkarılan bütçe kadar bir bütçe ödenek talebinde bulunuldu. Şimdi ben buna baktığımda... Peki, niçin bunu yapıyoruz yani niye gerekti bu? Ha, enflasyon var. Evet, enflasyon var ve Türkiye ekonomisinin en önemli sorunu da şu anda enflasyon. E, o zaman ne görmek istiyorsunuz? Hükûmetten şöyle bir açıklama görmek istiyorsunuz: "Şunları, şunları yapacağız ve enflasyonu da kontrol altına alacağız." Evet, böyle bir açıklama yapması lazım çünkü halk bekliyor, her gün parasının değeri azalıyor, eriyor ve dolayısıyla da belki toplumun gelir dağılımında ortalamanın üzerinde gelir elde eden insanlarımız belki bunu çekmiyor ama emin olun, 85 milyon insanın çoğunun kazançlarının esasında enflasyonun altında gerçekten beş para olduğu bir Türkiye'de yaşıyoruz.

Şimdi, ben Plan Bütçe Komisyonunda Sayın Bakana da sordum, doğrusunu isterseniz beni tam tatmin eden bir cevap almadım çünkü Sayın Bakan şöyle dedi, konuşmasından alıyorum: "Büyük ölçüde dışsal faktörlerden kaynaklanan ve çoğunlukla arz yönlü maliyet artışlarıyla ortaya çıkan bu gelişmeler fiyatlar genel seviyesindeki bozulmanın önemli fakat geçici olduğuna işaret etmektedir." Yani Sayın Bakan diyor ki: Bu enflasyon belası aslında bize dışarıdan geldi. Doğru mu? Evet, doğru. Nereden biliyoruz? Petrol fiyatlarını biliyoruz -değil mi- emtia fiyatlarını biliyoruz, dünyada tedarik zincirlerinin koptuğunu biliyoruz, genel olarak bütün ülkelerde enflasyonist bir ortam olduğunu biliyoruz; bütün bunlar doğru ama değerli arkadaşlar, bunu böyle söylediğiniz zaman kendi hatalarınızı kamufle etmiş olursunuz, ben size söylüyorum. Gerçeklerden konuşacaksak o zaman sizin pandemiyle birlikte ortaya çıkan süreçte yaptığınız hataların esasında bugünkü enflasyonun ana sebebi olduğunu da görmek zorundasınız.

Çok basit bir şey söyleyeceğim, iktisat okumuş olanlar bu sözlerimi belki daha iyi değerlendirir bilmiyorum ama diğer arkadaşlarımızın da anlayabileceği bir şekilde söyleyeceğim. Bakın, Türkiye yoksul. Yoksul halkın gelirinin en büyük payı gıda ürünlerine ve kiraya ayrılır. Dolayısıyla da bunlar, bu ürünler yani gıda ve konut kirası maliyetle belirlenmez. Maliyetle belirlenmez çünkü stoklanamaz bunlar. Dolayısıyla da daha çok talep yönünden etkilenir bunların fiyatı ve talep arttığında bunların fiyatı artar ve talep edilen miktarlar da azalmaz çünkü bunların talepleri inelastiktir yani mecburdur insanlar gıda tüketmeye, mecburdur kira vermeye.

Dolayısıyla değerli arkadaşlar, 2019'dan itibaren pandemiyle ilgili yaptığınız politikalarla -parasal politikalar bunlar daha ziyade- yaptığınız parasal genişlemeyle Türkiye'de büyümeyi sağlamaya yöneldiniz fakat büyüme iç talebi artırdı, iç talep artınca kiralar ve gıda fiyatları arttı. Enflasyonun ana sebebi budur Türkiye'de veya en azından görece olarak baktığımızda, emtia fiyatlarının artışının yanı sıra böyle bir etkinin var olduğunu görmek zorundasınız ve bu da sizin uyguladığınız politikaların yanlışlığını söylüyor. Ama biz bunları söylüyoruz, söylüyoruz -dediğim gibi, çok gerçeklerle ilgili olmadığı için veya belki daha gerçekçi bir laf edeyim- bu konular burada değil de sarayda hazırlandığı için ve saraydakilerle de görüşme ve konuşma imkânımız olmadığı için belki de bizim eleştirilerimizi onlar duymuyorlar. E, buradaki duyan arkadaşlarımız da ne kadar saraya bu itirazlarımızı ve eleştirilerimizi yansıtıyorlar, bunu da bilmiyoruz.

Ama sonuç olarak geldiğimiz nokta itibarıyla şunu söylemiş olayım: Bu bütçede enflasyonu önlemeye yönelik hiçbir şey yok arkadaşlar. Çünkü Sayın Bakanın modelinin en önemli ayağı nedir biliyor musunuz? En önemli ayağı, Türk lirasının değeri düştüğü zaman ihracatın artması, ithalatın pahalılaşması, ithalatın pahalılaşmasının sonucunda ithalatı ikame edecek yani ithal mallarını ikame edecek ürünlerin ülkede üretilmesinin sağlanması idi. Bu gerçekten bizim cari açık sorunumuzu çözme potansiyeli olan bir yaklaşım olarak da görülebilir. Ben bu konuşmayı daha önce de yaptım esasında. Sayın Bakana da sordum, Plan Bütçe Komisyonunda tam da bir cevap alamadım doğrusunu isterseniz. Peki, ne oldu? Hakikaten, cari açıkta bir düzelme yok gördüğüm kadarıyla. Mesela, son mayıs ayı rakamına baktığımda ben, yanılmıyorsam, yüzde 15 civarında ihracat artıyor, yüzde 45 civarında ithalat artıyor. Ocak-mayıs aylarına baktığımda ihracat yüzde 20 artıyor, ithalat yüzde 40 artıyor. Ha, şimdi, bu hadise yani bu rakamlar bile bize yeni Türkiye modeli olarak ifade edilen modelin çalışmadığını gösteriyor. Ha, diyebilirsiniz ki: "Ya, Ukrayna krizi yoktu burada, bunlar geldi." Bunları anlayabilirim, bunlar konuşulabilir ama Allah aşkına, bunlar yokmuş gibi bize aynı şeyleri söylemeyin lütfen. Yani şunu söyleyeyim: Benim görebildiğim kadarıyla -zamanım bitiyor- bu paket, bu ek bütçe esas itibarıyla tüketicilerin, daha doğrusu krizin ve enflasyonun yükünü çalışanlara ve tüketicilere geçirecek olan bir ek bütçe diye düşünüyorum. Bu da "Neden?" derseniz hemen söyleyeyim size.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

EROL KATIRCIOĞLU (Devamla) - Sayın Başkan, bir dakika daha verir misiniz?

BAŞKAN - Buyurun.

EROL KATIRCIOĞLU (Devamla) - Teşekkür ederim.

Vergi artışlarına baktığımızda yani ek ödeneklerin toplam içindeki paylarına baktığımızda KDV artışı yüzde 130 civarında, efendim, ÖTV yüzde 71 civarında, ithalden alınan KDV yüzde 124 civarında, efendim, yüzde 182 civarında da kurumlardan vergi toplayacaksınız ve bunları bu ek bütçe içerisinde kullanmaya çalışacaksınız. Değerli arkadaşlar, bunlar şu demek: Enflasyona devam demek. Bunu, böylelikle çözemezsiniz. Bunu bugün söylüyoruz, muhtemelen yarın yine söyleyeceğiz çünkü dinlemiyorsunuz ama bilin ki böyle heterodoks politikalarla bu iş çözülmez.

Hepinize iyi akşamlar diliyorum. (HDP sıralarından alkışlar)