| Konu: | Askeri Ceza Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 5 |
| Birleşim: | 110 |
| Tarih: | 30.06.2022 |
CHP GRUBU ADINA UĞUR BAYRAKTUTAN (Artvin) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan Askeri Ceza Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi'nin birinci bölümü üzerine Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz aldım. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Öncelikle şunu belirtmek isterim, Komisyonda yaptığımız görüşmelerde de ifade ettim: Kanun teklifinde bazı iyileştirmeler var, astsubaylara ilişkin, uzman çavuşlara ilişkin iyileştirmeler var; yeterli midir? Değil. Yeterli olmamasına rağmen yine de en azından engel olmama açısından kanun teklifine "evet" oyu vereceğimizi buradan bütün Türkiye'ye ilan ediyoruz, bu konuda bir sıkıntı yok ama Komisyonda yaptığımız görüşmelerde de çekincelerimizi ileri sürdük, bu çekincelerimizi de Genel Kurulda yüce Parlamentoyla paylaşmak istiyoruz.
Nedir bunlardan bir tanesi? Biraz önce Değerli Grup Başkan Vekilimiz Engin Altay da, sevgili Özgür Başkan da aynı şekilde bahsettiler bunları, problem şu: 3'üncü madde. Komisyonda da söyledik, dedik ki: "3'üncü maddeyle alakalı düzenlemeye gerek yok." 3'üncü madde nedir? Genelkurmay Başkanının görev süresini uzatıyoruz. Genelkurmay Başkanının görev süresiyle bir ülkenin bekasını yan yana koymaya, aralarında bir eşitlik koymaya gerek yok değerli arkadaşlarım. Cumhurbaşkanına, Genelkurmay Başkanının görev süresini 72 yaşına kadar birer yıllık süreler hâlinde uzatma yetkisi veriliyorken "Genelkurmay Başkanının terörle mücadelede edinmiş olduğu tecrübeler, terörle mücadeledeki yapmış olduğu çalışmalar, kendisinin içinde bulunduğu durum..." deniyor, bir yandan da tecrübesi, bu konudaki çalışmaları gerekçe gösteriliyor; böyle bir gerekçe olamaz değerli arkadaşlarım. Bir ülkenin terörle mücadelesinin odak noktasına Genelkurmay Başkanının görev süresini koyarsak o Genelkurmay Başkanı -Allah uzun ömür versin- yarın bir gün öldüğü zaman... Veya bu ülkenin kırk yıldır, çok uzun süren bir terörle mücadelesi var; bugüne kadar bir zafiyet içinde miydi ülke? Genelkurmay Başkanlarının süresiyle bunu nasıl yapabiliriz ki? Bakın, son dönemde öyle düzenlemeler yaptınız ki Genelkurmay Başkanının bir muharip birliği bile komuta edebilecek düzeyde bir Genelkurmay Başkanı kimliği yok. Neden kimliği yok? Kara Kuvvetlerini, Deniz Kuvvetlerini ve Hava Kuvvetlerini ne yaptınız? Genelkurmaydan aldınız, Millî Savunma Bakanlığına bağladınız, Jandarma Komutanlığını ayrıca İçişleri Bakanlığına bağladınız. Genelkurmay Başkanı bir danışma organı bile değil değerli arkadaşlarım -bir muharip birliği yok- Genelkurmay Başkanına kimse bir şey danışmıyor; zararı yok, orada duruyor, kenarda duruyor. Peki, böyle bir gerekçeyle yola çıktığınız zaman -Sayın Bakan Yardımcısına da söylemiştim, Şuay Bey'in bu konudaki iyi niyetini de biliyorum- dedik ki: "Madem böyle bir gerekçeyle ortaya çıkıyorsunuz, eğer Genelkurmay Başkanının görev süresinin uzatılmasının terörle mücadele gerekçesi ise kuvvet komutanlarını niye buna dâhil etmediniz?" Madem böyleyse -buna ilişkin kuvvet komutanları var; Deniz Kuvvetleri, Kara Kuvvetleri, Hava Kuvvetleri Komutanları bizzat terörle mücadelenin içerisinde yer alıyorlar- madem görev süresinin uzatılmasına ilişkin böyle bir dayanağımız vardı, terörü ancak bununla sona erdirebiliyorduk, o zaman kuvvet komutanlarını bu havuzun içine niye atmadık? Sadece, görüldüğü kadarıyla, Sayın Millî Savunma Bakanı, Genelkurmay Başkanına ilişkin olarak bir irade ortaya koyuyor, diyor ki: "Biz bunu kenara koyalım, bunun görev süresini uzatalım." Bu, subjektif bir değerlendirmedir.
Bakın, burada, Parlamentoda hukukçu olan arkadaşlarımız vardır. Yasalar kişiler için yapılmaz, 1 kişi için yapılmaz daha doğrusu; yasalar toplum için yapılır yani Anayasa'nın koruyucu maddelerinde ortaya konulan irade de budur değerli arkadaşlarım ama biz ne yapıyoruz? "Hayır, biz bunu böyle yapacağız." diyoruz. Şimdi, bu gerekçe doğru bir gerekçe değildir, böyle bir gerekçeyle yola çıkamayız.
Bir de Sayın Genelkurmay Başkanı üzerinden yola çıkalım. Ne yapıyor? Genelkurmay Başkanının geçmişine baktığımız zaman, değerli arkadaşlarım, Genelkurmay Başkanı bundan önce Genelkurmay II. Başkanlığı yapmış, Jandarma Genel Komutanlığı yapmış, Genelkurmay İstihbarat Başkanlığı yapmış, Kara Kuvvetleri Komutanlığı yapmış değerli arkadaşlarım. Bu kadar ulvi görevlerde bulunan bir Genelkurmay Başkanının görev yaptığı dönemde, 15 Temmuzda, Mustafa Kemal'in "En büyük emanetim." dediği Parlamentoyu bombalama alçaklığını bile yaptı bu FETÖ'cüler. (CHP sıralarından alkışlar) Şimdi, siz bu ordunun içerisinde buna sahip çıkamamışsınız, bu ordunun içerisinde bunu engelleyememişsiniz, "Tecrübelerinden yararlanıyorum." diyorsunuz. Bu 3'üncü maddeyi çıkartın değerli arkadaşlarım, kişiye özgü düzenleme olmaz.
Bu gerekçe eğer haklı bir gerekçe olsaydı; sizin bu kanun teklifinde getirmiş olduğunuz, gerekçesinde ortaya koyduğunuz o ulvi gerekçeler pratikte doğru olmuş olsaydı başka bir şeyin olması gerekirdi, o da nedir? Albaylar... Bakın, KHK'lerle albaylara ilişkin düzenleme getirdiniz; albayların bir bölümü yaşa takıldı, emekli olamadılar, büyük mağduriyetler yaşadılar. Kalktınız, onları KHK'lerle emekli ettiniz değerli arkadaşlarım. Bugün güneydoğuda, doğuda terörle mücadelede ordunun en tecrübeli mensupları albaylar. Albaylar kimdir? Bir kişi bir anda albay olamıyor; yirmi bir yılda albay olabiliyor bir kişi değerli arkadaşlarım, yirmi bir yılda. Biz, yirmi bir yılda albay olan, terörle mücadelede tecrübeli olan kişileri bir gecede KHK'lerle aldık, kenara koyduk. Onların tecrübelerinden yararlanmıyoruz; Kara Kuvvetlerinin, Jandarma Genel Komutanlığının, Deniz Kuvvetlerinin, Hava Kuvvetlerinin tecrübelerinden yararlanmıyoruz, diyoruz ki: "Hayır efendim, bir tek Genelkurmay Başkanının..." Genelkurmay Başkanlığı da icrai bir organ değil.
Aslında bir şeyi de itiraf edelim: Biraz önce ifade etmiş olduğum kuvvet komutanlarının aslında bir subayı, bir teğmeni göreve alacak yetkileri de yok değerli arkadaşlarım; orduyu biz bu hâle getirdik, onların da hiçbir yetkileri yok yani bir anlamda bunları yapıyorken bu gerçeği de ortaya koymamız gerekiyor. O nedenle, 3'üncü maddedeki bu düzenlemenin -biraz önce ısrarla ifade ettiğim gibi, ortaya koyduğumuz tablo gibi- kesinlikle hiçbir hukuki yararı yok, 1 kişiye özgü düzenleme. Komisyonda yaptığımız görüşmelerde çekincelerimizi ortaya koyduk -Sayın Bakan Yardımcısı da söyledi- dediler ki: "Bu, kişiye özgü bir düzenleme değil." Sevgili Özgür Ceylan biraz önce ifade etti; eğer bu konuda samimiyseniz, kafanızda herhangi bir problem ve istifham yoksa, madem öyle, şunu yapın dedik: "Buna ilişkin değilse, yapılacak bir önergemizi kabul edin. Önerge nedir? 1 Eylüle ilişkin olarak 'Bu düzenleme 1 Eylülden sonra yapılacak olan atamalarda geçerlidir.' deyin, bizim kafamızdaki bütün soru işaretlerini ortadan kaldırın."
Değerli arkadaşlarım, terörle mücadeleye ilişkin bir ulvi gerekçe 2021 yılında, 2020 yılında, 2019 yılında getirilmeyip de bir Genelkurmay Başkanının emekli olacağı süre yaklaştığı zaman yani bir ay kala bu düzenlemeyi getirirseniz bunu yutmayız, onu ifade ediyorum. Böyle bir düzenlemeyi yutmamız mümkün değil, başka bir gerekçe getirin değerli arkadaşlarım. Ne yaptınız? Genelkurmay Başkanının dört yıllık görev süresini ortadan kaldırdınız, tamam, oldu, o da Komisyondan geçti.
Bakın, ısrarla şunu ifade ediyoruz: Millî Savunma Komisyonunda -Anayasa Komisyonundan başlamak üzere bu Parlamentoda bütün komisyonlar değerli- kanun teklifleri muhalefetle geçmedi genelde, çekincelerimizi ortaya koyduk. En önemli çekincelerimizden bir tanesidir, sevgili Ahmet Önal'la çok büyük direnç gösterdik Kırıkkale Makine ve Kimyaya ilişkin olarak, bunun dışında genelde millî savunmaya ilişkin bütün kanun teklifleri -Değerli Başkanım Engin Altay da buna şahittir- hep oy birliğiyle geçti. Biz diyoruz ki millî savunmanın, ordunun muhalefeti olmaz. Bu ordu, Mustafa Kemal'in ordusudur; bu, cumhuriyetin ordusudur, bunu ifade ediyoruz. Kimse aklından çıkarmasın; bu ordu, Mustafa Kemal'in ordusudur, Mustafa Kemal'in ordusudur, Mustafa Kemal'in ordusudur. (CHP sıralarından alkışlar) Biz Cumhuriyet Halk Partisi Grubu olarak, kurucu iradenin partisi olarak öyle bakıyoruz bu orduya, "göz bebeğimiz" diyoruz ve öyle bakıyoruz. O nedenle, biz orduda liyakati ortadan kaldıracak olan, arkasından gelen subaylarla... Yönetim kademesine ilişkin olarak herkesin gönlünde bir aslan yatar, kuvvet komutanı olmak ister, Genelkurmay Başkanı olmak ister; buna ilişkin olarak hiyerarşik sıralamayı bozan, "asker arkadaşlığı" kavramını çöpe atan, ortadan kaldıran bir düzenlemeyi reddediyoruz, kabul etmiyoruz. Buna ilişkin belki de parti değerlendirme yapacaktır. Anayasa'nın 2'nci maddesinde belirtilen eşitlik ilkesinin açıkça ihlal edildiğine ilişkin açık hüküm karşısında muhtemelen anayasal yargı denetiminden de geçmesine ilişkin bir düzenlemeyi, bir dilekçeyi de Anayasa Mahkemesine vereceğiz değerli arkadaşlarım. Bu olamaz, bunu kabul etmiyoruz, bu çekincelerimizi ortaya koyuyoruz.
Bunun dışında, daha önce yapmış olduğumuz, Komisyonda da ifade etmiş olduğumuz, firar ve izin tecavüzü gibi... Haklarındaki bu ön incelemelere ilişkin olarak, savunma hakkının kısıtlanmasına ilişkin bir problem vardı; buna gerekçe olarak da şunu söylediniz: "Bir an evvel ön inceleme tamamlansın." Orada da çekincemiz şuydu: "Ceza hukukunun genel ilkeleri içerisinde savunma hakkı kutsaldır, bundan bir adım bile geriye atmamalıyız." şeklindeki itirazımı ve irademizi ortaya koyduk, o genel bir ilkedir. Ne olursa olsun, kişiye ulaşamasanız bile mutlaka buna ilişkin, savunma hakkına ilişkin hiçbir çekinceyi, hiçbir istisnayı bir yasal düzenlemede ortaya koymamamız gerekir ama bu olsa bile -hadi bunu kabul ettik, hadi böyle bir şey yaptıysanız bile- izin tecavüzü ile firar arasındaki o ince çizgiyi birbirinden ayırt etmemiz gerekir değerli arkadaşlarım. Firarda zaten kişi ortadan kaybolmuştur ama izin tecavüzü yapana ilişkin -Komisyonda Sayın Başkana da ifade ettim- izin tecavüzü yapan kişi ulaşılabilir kişidir, kaçak kişi değildir, bu kişiye hemen ulaşılabilir. Bu düzenlemeyi yapıyorken -en azından buna ilişkin, savunmaya ilişkin- en azından bunu ayırt edin. Yani buna ilişkin itirazlarımızın göz önüne alınmayacağını biliyoruz ama en azından buna ilişkin çekincemizi ayırt edin yani burada savunma hakkını mutlaka ortaya koyun. Savunma hakkı ceza yargılamasının, masumiyet karinesinin en temel ilkelerinden bir tanesidir. Orada da buna ilişkin itirazlarımızı sunuyorken dediniz ki: "Bu, tamam. Zaten bir soruşturma açılmıyor, daha ön inceleme." Ön incelemede savunma hakkını verirseniz, belki hiç yola çıkmayacaksınız, belki olayı baştan kapatacaksınız. O nedenle, bu şekildeki bir istisnaya neden ihtiyaç duyduğunuzu anlayamıyorum, bunu bir kere daha ifade etmek istiyorum.
Değerli arkadaşlarım, değerli milletvekilleri; bir başka husus da... Sayın Başkan Ahmet Aydın'a da bunu ifade ettim, sayın komutanlarımız -bunu dinlerlerse- ordudaki işleyiş açısından sakıncalı olduğu söylediler, ben yine de takdirlerine sunuyorum olur mu olmaz mı diye; özellikle 50 yaş ve üstü firarda olan kişilerle alakalı, asker kaçağı olan kişilerle alakalı yüksek bedelle bedelli askerlik yapılmasına ilişkin bir talep var. Bu kişilerin bu saatten sonra birçoğu yurt dışında; Türkiye'yi terk etmişler, yurt dışına gitmişler, ikametgâhları veya... Haklarında her ne kadar tutuklama kararı filan olmasa da kendi iç dünyaları açısından yakalandığı yerde tutuklanacaklarına ilişkin tereddütleri var. Bunlar diyorlar ki: "Bize ilişkin düzenleme yapılıyorken bir bedel koyularak yapacağımız askerlik görevinin ifa edilmesi anlamında devlet bir af getirebilir."
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
UĞUR BAYRAKTUTAN (Devamla) - Başkanım bitiriyorum.
BAŞKAN - Buyurun.
UĞUR BAYRAKTUTAN (Devamla) - Millî Savunma Bakanlığındaki Askeralma Genel Müdürlüğünün değerli komutanlarının ve orada yetki kullanan değerli komutanlarımızın ve Millî Savunma Bakanlığının bu konuda irade koymasını ve yapılacak bir yasal düzenleme varsa mağduriyetin önlenmesi açısından gerekenleri yapmasını diliyorum.
Bu ileri sürmüş olduğumuz çekincelerin, ileri sürdüğümüz kaygıların dikkate alınmasını... Komisyonda dikkate alınmadı, burada da alınacağına ilişkin umudumuz yok ama bütün bu iradelerimiz, bütün bu açıklamalarımız nezdinde kanunun hayırlı uğurlu olmasını diliyor, yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP ve İYİ Parti sıralarından alkışlar)