| Konu: | Askeri Ceza Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 5 |
| Birleşim: | 110 |
| Tarih: | 30.06.2022 |
HÜSEYİN KAÇMAZ (Şırnak) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Görüşülmekte olan yasanın 3'üncü maddesi hakkında söz almış bulunmaktayım. Söz konusu madde kapsamından da anlaşılacağı üzere Genelkurmay Başkanının görev süresinin birer yıllık süreler ile 72 yaşına kadar Cumhurbaşkanı kararıyla uzatılabilmesi amaçlandığı gözükmektedir. Hâlihazırda Genelkurmay Başkanı için yaş haddinden -biliyorsunuz- emeklilik yaşı 67'dir. Mevcut yasa kapsamında, Orgeneral Yaşar Güler'in 18 Eylül 2022 tarihinde emekli olması gündeme gelecektir. Yaşla ilgili değişiklik yapılmadığı takdirde Genelkurmay Başkanı 18 Eylül -dediğimiz gibi- 2022'de veya hemen öncesinde Ağustos ayında yapılacak YAŞ kararıyla emekliye ayrılması gerekecektir. Ancak torba kanun teklifinin bu şekliyle yasalaşması hâlinde Orgeneral Yaşar Güler'in Genelkurmay Başkanlığı görevi Cumhurbaşkanlığı tarafından uzatılabilecektir. Bu düzenleme her şeyden önce kamu personeli arasında Anayasa'nın eşitlik ilkesiyle çelişmektedir. Bu madde kişiye özgü, herhangi bir nesnel gerekçeye dayanmayan, boyutu itibarıyla Anayasa'ya -dediğimiz gibi- açıkça aykırılık teşkil etmektedir.
Herkesin bildiği üzere, normlar hiyerarşisine göre kanunlar Anayasa'ya aykırı olamaz. Yaş sınırının yükseltilmesinde tek ölçü liyakat olmalıdır. Bu yetkinin de tek başına yine Cumhurbaşkanına verilmesi de aslında kabul edilemez. Dediğimiz gibi, 3'üncü madde tamamen Genelkurmay Başkanı için kişiye özgü olarak hazırlanmıştır. Anayasa uzmanları bu durumun kanun yapmada, kanunun genellik ve soyutluk ilkeleriyle çeliştiğini açıkça ifade etmektedirler. Açık bir biçimde soyut normların öngörülmediğinin altını çizerek ifade etmemiz gereken bir durumla karşı karşıyayız. Tabii, bu maddeye niye ihtiyaç duyulduğuna ilişkin AKP Grup Başkan Vekiline sorulan soru karşısında kendisi bu konuda Millî Savunma Bakanlığından gelen bu süreçle ilgili "Daha önce akademide 75 yaşa çıkarmıştık, benzer düzenlemenin Genelkurmay Başkanlığına dönük yapılmasına dair talep makul karşılandı." şeklinde aslında bu soruya bir cevap niteliğinde de olmayan bir şekilde cevap vermiştir. Daha önce de tabii Irak-Suriye tezkeresinin bir yıllık uzatılması teklifi yeni bir değişiklikle iki yıla çıkarılmış ve Meclise öylece sunulmuştu; bu yöndeki değişimin kendisi kamuoyu ve tarafımızca iktidarı korumak amaçlı olduğu şeklinde yorumlanmış ve eleştirilmişti. Bu teklifte yer alan birer yıllık sürelerle 72 yaşına kadar Cumhurbaşkanı kararıyla uzatılabilmesi konusu da yine bu durumu ve bu şüpheyi akla getirmektedir. Bu süre uzatma konusu iktidarın yeni döneme ilişkin planlamalarının bozulmasından çekindiğini aslında ortaya çıkarmaktadır. Bu bağlamda, yaş haddi konusuyla yapılmak istenen değişiklik Anayasa'ya aykırılık, kişiye özgürlük ve liyakat ilkesinin ihlali olarak yine karşımıza çıkmaktadır. Bu düzenleme, çok net bir biçimde görülmektedir ki konjonktürel birer düzenlemedir; bu düzenleme, iktidarın önüne koyduğu yeni dönem konsepti çerçevesinde herhangi bir pürüz istememesine dönük birer hamledir. AKP iktidarının Orta Doğu, Akdeniz, Kuzey Afrika, Avrupa ve ABD alanlarındaki yanlış dış politikalarını göz önünde bulundurursak Türkiye'nin hem savunma harcamaları hem de silah ithalatı dış borcu giderek artmaktadır. Çözüm süreci dönemine baktığımızda 2015 yılında güvenlikçi politikalara ayrılan pay 50 milyar TL iken 2021'de bu miktar 240 milyar TL olmuştur. Kürt meselesindeki çözümsüzlük ve çatışmada ısrar Türkiye ekonomisine son 40 yıllık çatışma ve askerî operasyonların toplam maliyeti, resmî açıklamaya göre, yaklaşık 2 trilyon dolardır. Diğer bir deyişle, çatışma ve çözümsüzlükte ısrarın yıllık maliyeti yaklaşık 40 milyar dolardır; bu da son yıllarda verilen yıllık cari açık tutarına denk gelen bir meblağdır. Bu durum, yirmi yılda millî geliri her yıl yaklaşık yüzde 1,5 geriye düşürmüştür. İktidarın, kendi bekası için Türkiye'de ve Orta Doğu'da sürdürdüğü savaş, silahlanma ve çatışma politikalarının ortak toplumsal yaşam ve genel ekonomi üzerindeki çarpan etkisi de giderek büyümektedir.
Toplumsal kutuplaşma, gerginlik, güvenlikçi politikalar, komşularımızla çatışma ve savaş ortamlarına dâhil olma Türkiye'nin iç ve dış politikada ihtiyacı olan en son şeydir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun.
HÜSEYİN KAÇMAZ (Devamla) - Teşekkürler Sayın Başkan.
Savaş, çatışma, silahlanma ve gerginlik politikaları yerine barış, diplomasi ve müzakere politikalarında ısrar edilmesi durumunda bütçenin, halkın refahı, sosyal güvenliği ve nitelikli kamu hizmetleri için harcanabileceği aşikârdır. Ekonomik, sosyal ve siyasal alanlardaki çoklu krizden çıkmanın en kolay yolu savaş, çatışma, silahlanma ekonomisinden ve kutuplaştırıcı gerginlik politikalarından uzaklaşmaktan geçer. Demokrasi yokluğunun aşılması ve Kürt sorununda demokratik çözümün gerçekleşmesi gibi yapısal sorunlarda ısrar, çözüm ve refah getirir.
Bu gerçeği bir kez daha önemle vurguluyor ve Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)