| Konu: | Devlet Memurları Kanunu ile Bazı Kanunlarda ve 375 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 5 |
| Birleşim: | 111 |
| Tarih: | 01.07.2022 |
İYİ PARTİ GRUBU ADINA İSMAİL TATLIOĞLU (Bursa) - Sayın Başkan, Gazi Meclisimizin muhterem milletvekilleri; Devlet Memurları Kanunu ile Bazı Kanunlarda ve 375 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi üzerine İYİ Parti Grubu adına söz almış bulunmaktayım. Genel Kurulu saygıyla selamlarım.
Sözlerimin başında, Pençe-Kilit Operasyonu bölgesinde şehit düşen Serkan Taşcı'ya Allah'tan rahmet diliyorum ve aziz milletimize başsağlığı dilerim.
Saygıdeğer milletvekilleri, demokrasilerde yasama elbette ki en etkin kurumdur ve kanun yapma ve kanun yapma kalitesi yasamanın etkinliğini gösteren temel bir süreçtir. Bu bağlamda baktığımızda, bugün karşı karşıya olduğumuz 66 maddelik torba kanun da ve son zamanlarda, özellikle son dört yılda yaşadığımız bu torba kanun Meclisi de bizim yasama konusunda nasıl bir profil düşüklüğü içerisinde olduğumuzu ve toplumun sorunlarını çözmekten nasıl uzaklaştığımızı göstermektedir.
Yine, yasama yılının sonuna gelirken arka arkaya gelen ve birbirleriyle de yakından değil, uzaktan bile çok ilgili olmayan bir torba kanunla karşı karşıyayız. Bir başka durum, bunların gerçekten görüşülme teamülleri, süresi hiç de alışılmış bir durum değil. Çok dar zamanda çok geniş konuları görüşmeye ve de tartışmaya ve de kanunlaştırmaya zorlanan bir yasama söz konusu. Finanstan vergi mevzuatına, akademiden otoyol geçiş ihlallerine, Millî Piyango İdaresinden Sivil Havacılık Genel Müdürlüğüne, eczacılardan noterlere kadar birbiriyle ilgisiz konularda; bir kısmı teknik, bir kısmı ise ilgili alanlarda kapsamlı değişiklikler içeren 66 maddeden söz ediyoruz.
Teklifin bu hâli, torba kanunu da aşan, yasama faaliyetinin sınırlarını zorlayan bir yaklaşımla karşı karşıya olduğumuzu göstermektedir. Elbette olağanüstü bir durum olsa bunları makul karşılayabiliriz ama içinde bulunduğumuz ve şahitlik ettiğimiz 27'nci Yasama Döneminin beş yılı aynı hesapsız gündem kargaşası içerisinde eriyip gitmiştir. Her senenin sonunda önem arz eden ve sınırlı sürede çıkması gereken teklifler arka arkaya getirilmiş ve yüce Meclisimizin yasama kalitesine bir kez daha darbe vurulmuştur. Anlaşılmaktadır ki bugünkü siyasal iktidar ülkeyi yönetme ehliyetini kaybettiği gibi kanun yapma kalitesini, kanun teklifi hazırlayabilme, yasama faaliyetlerini düzenleyebilme ehliyetini de ne yazık ki kaybetmiştir.
Değerli milletvekilleri, 66 maddelik teklifin 23 maddesi kamuoyunda "3600 ek gösterge" olarak bilinen düzenlemeleri içermektedir. Sayın Genel Başkanımız Meral Akşener'in yıllardır dile getirdiği bu hususun iktidar tarafından dikkate alınması ve Genel Kurula getirilmesini elbette memnuniyetle karşılıyoruz ancak 24 Haziran 2018 seçimlerinde seçim vaadi olarak milletimize taahhüt ettiğiniz 3600 ek göstergeyi tam dört yıl sonra bir seçim promosyonu olarak, bir tercih değil zorunlu olarak getirdiğiniz malumdur, eksiktir ve gerekli kapsayıcılıktan uzaktır. Bu düzenlemenin içeriği kamuoyuyla paylaşılmaya başlandıkça beklentileri ne kadar karşılamadığı anlaşılmaktadır. Adalet ve Kalkınma Partisi her zaman ve her zeminde olduğu gibi 3600 ek gösterge meselesinde de adaletin terazisini bozmuştur. Maalesef milletimizin menfaatine olan bu hayırlı iş dahi layığıyla gerçekleştirilememiştir. Kanun teklifi, bu hâliyle tüm kamu çalışanları arasında hakkaniyetsizlikler getirecek bir yapıya sahiptir. 3600 ek göstergeye sahip olacağı beklentisi içinde olan vatandaşlarımızın ancak yarısı bu kanun teklifiyle hak ettiğini elde edebilmiştir. Diğer vatandaşlarımızın ise yalnızca "göstermelik gösterge" diye tabir ettiğimiz artışlara tabi tutulduğunu görmekteyiz. "Göstermelik" diyoruz çünkü 3600'ün altında kalan vatandaşlarımızın ne iş hayatlarında ne de emekliliklerinde kayda değer bir katkı elde etmesi mümkün olmamıştır. Eğer biz burada Türk milletinin temsilcileri olarak bulunuyorsak o hâlde bu kürsüden gerçekten vatandaşlarımızın sesine ses, derdine çare olmak mecburiyetindeyiz.
Bizim teklifimiz şudur: Teklifin 2'nci maddesinde 3600'den düşük ek göstergeliler için belirlenen oranları 40 puan artıralım diyoruz. Artıralım ki bu kanun teklifindeki asıl amaç hasıl olsun, enflasyon altına ezilen emeklilerimiz rahat bir nefes alsın.
Değerli milletvekilleri, 27'nci Dönemde uluslararası anlaşmalar dâhil toplam 273 kanun teklifi görüştük. Bu kanun teklifleri arasında tartışmalı, sakıncalı veya pek çok yanlış düzenlemeyi ihtiva edenler de vardı fakat bunların hiçbirinde parti grubumuza toplumun neredeyse her kesiminden bu kadar çok talep ve şikâyet ulaşmamıştır. Polislerimiz şikâyetçi, polislerimizle arasında farklı kadrolar olan kardeşlerimiz şikâyetçi, emniyet müdürleri şikâyetçi, maalesef bu kanun teklifiyle polis teşkilatlarımızda emir veren ile emir alanı birbirine düşürdüğümüzün farkında olmalıyız. Emir komuta zincirine zarar verdiğinizin, ast-üst ilişkisini zedelediğinizin farkında olduğunuzu görmüyoruz.
Kamu kurumlarında görev yapan farklı pozisyonlardaki personel feveran etmektedir, "Yan masadakinin emekli maaşı artıyor, benimki neden artmıyor?" diye gerçekten seslenmekte ve sızlanmaktadır. Ayrıca, mesela üniversitelerimizdeki arkadaşlarımız da cidden sıkıntı içerisindedirler ve sıkıntılarını aktarmaktadırlar. Kamu kuruluşları arasında makam tazminatı almayan bir tek üniversite daire başkanlarının kaldığını ifade etmektedirler. Vatandaşlarımızın bu haklı tepki ve taleplerini dikkate almak gerekir ve gelin hep beraber bu adaletsizliğe son verelim deriz. Yalnızca polislerimizin değil, sağlık çalışanlarımızın beklentileri de hüsrana dönüşmüştür. Geçtiğimiz haftalarda sağlık çalışanlarının özlük haklarındaki iyileştirmeleri kısarken "3600 düzenlemesiyle telafi edeceğiz." sözünüz de boşa düşmüştür.
Aslında bu adaletsizlikleri görmeniz için çok uzağa gitmeye gerek yok, Genel Kuruldan çıkıp koridorlarda dolaşmak yeterlidir. Getirilen bu kanun teklifinin Meclis personelini dahi nasıl ayrıştırdığını hep beraber görmekteyiz ve sizin de bunu görmeniz gerekir. "Şu tarihten önce giren ayrı, bu tarihten sonra giren ayrı." diyerek uzmanından stenografına herkesi mağdur ettiğinizin farkına varmanız gerekir.
Biz İYİ Parti olarak siyaseti yalnızca milletimizin menfaatlerini dikkate alarak yapan yapıcı bir muhalefet anlayışımızla, vatandaşlarımızın talep ettiği her alanda eleştirilerimizle birlikte çözüm önerilerimizi sarih bir şekilde ifade ediyoruz ve etmeye de devam edeceğiz. Milletin menfaatine olmayan işlerde sırf "Hanemize puan yazılır." diye sinsice bekleyenlerden olmadık ve de olmayacağız. Milletin zararı olan meselelerden fayda sağlamaya asla tenezzül etmedik ve etmeyeceğiz. (İYİ Parti sıralarından alkışlar) Genel Başkanımızın dediği gibi; bu öneriler, mirî malıdır, kullanıma açıktır.
Siyasetin yapısı gereği muhalefetin sesine kulak vermemek gerçekten bir eksikliktir; bir becerisizlik, bir zafiyet değil, esasen bir maharet ve bir kabiliyet olarak alınmalı ve algılanmalıdır. Ancak, bu doğruyu referans almak yerine yanlışlarda ısrar etmeyi tercih eden bir siyasal yapıyla karşı karşıyayız. Bizim için siyaset yalnız ve ancak millete hizmet edebilmektir tabii ki. Bu sebeple, gelin, bu yanlışları düzeltelim, vatandaşlarımızın haklı beklentilerini karşılayalım, kadrolar arasındaki adaletsizlikleri ortadan kaldıralım. Gelin, yıllardır yıprattığımız iş barışını bir nebze olsun onaralım.
Değerli milletvekilleri, önemli bir başka konu, emeklilerimizin durumu ve emekli aylıkları. Yaklaşık 13 milyon emekli, dul ve yetim aylığı alan vatandaşımız var, bunların 9 milyonu doğrudan emekli. Bu düzenlemeyle emekli aylığını 2.500 liradan 3.500 liraya çıkardık ancak 3.500 lirayla da yaklaşık 120 litre mazot alabilen bir emekliyle karşı karşıyayız ve bırakın yoksulluk sınırını, açlık sınırının oldukça altında. 2 emekli bir arada olsa yine de geçinmeyi başaramayacak bir gelir seviyesinden bahsediyoruz. Bugün İstanbul Ticaret Odası Ücretli Geçim Endeksi'ni açıkladı; son bir yılda İstanbul'da enflasyon -sizin tabirinizle söyleyelim- fiyat artışları, hayat pahalılığı yüzde 94; bağımsız akademisyenlerin yaptıkları hesap yüzde 160, pazartesi açıklanacak haziran rakamlarıyla beraber yüzde 180'lere dayanmaktadır. Konut fiyatlarındaki artış ortada, temel tüketim ürünlerindeki fiyat artışları da ortada. Bu şartlar altında bir ailenin, yaşlı bir eşin -bırakın çocuk, torun olmaksızın- geçinebilmesi ne kadar mümkündür? Onurlu bir hayat ne kadar mümkündür? Onun için ekranlarda ve sosyal medyada gördüğümüz torunundan kaçan dedeler, babaanneler ve anneler tablosu gerçekten 2022 Türkiyesine yakışmamaktadır ve bugünkü siyasal iktidarın ne yaptığının bir fotoğrafı olarak her daim hafızalarda yerini alacaktır. Herkese, her şeye, özellikle kamudan dolarla ihale alan firmalara yapılan ödemelerde yaşanmayan kaynak sıkıntısı mevzu emeklilerimize gelince gerçekten dilinize düşüyor.
Bakın, bu yıl Osmangazi Köprüsü'ne 7,5 milyar lira civarında hazineden bir aktarım yapılacak. Hani, bu köprüye vadedilen veya garanti edilen geçiş sağlandığında devletten bir kuruş kaynak aktarılmayacaktı? Bakın, yaptığınız hesap nerelere geldi? 7,5 milyar lira sadece bu yıl hazinenin Osmangazi Köprüsü için işletmeci firmaya ödeyeceği para. Hâlbuki, bunun, tam geçişin olduğu dönemde sıfır lira olması gerekiyor. İşte, bütün hesaplarınız aşağı yukarı böyle yanlış ve bütün Türkiye'ye sesleniyorsunuz "Türk lirasına geçin, Türk lirasıyla işlem yapın." diye. Hatta, BDDK'nin son düzenlemesi, 15 milyon liranın üzerinde dövizi olanlara Türk lirası kredi vermeme gibi dolaylı sermaye kontrolüne yönelen bir işleyiş olmasına rağmen, dövizle ihale verdiğiniz firmalara yönelik döviz garantili yaptığınız işlemlerle ilgili dönüp bir adım atmıyorsunuz. Defalarca söylememize rağmen, defalarca uyarmamıza rağmen "Gelin, eğer Türkiye'de düzenlemeler yapıyorsanız, kamuoyunda 'yandaş' olarak belirtilen bu firmalara verdiğiniz döviz garantili ihaleleri Türk lirasına çevirin." dememize rağmen tam aksi oluyor. Ne yapıyorsunuz? Bunlarla ilgili işlemleri olan bürokratlar dâhil, iktidardan gittikten sonra da bunları belli bir süre koruma altına almaya çalışıyorsunuz ve bunların sağladıkları gelirlerin devamını talep ediyorsunuz. Böyle bir şey yaşanmadı; böyle bir şey ne Türkiye'de ne başka bir ülkede yaşanmış değil. Bu, işe başladıktan sonra yapılmış bir sözleşme. Bu, doğru bir şey değil; hukuken, vicdanen ve ahlaken doğru bir şey değil. Bir insan işe girerken bir sözleşme yaparsınız, görevinden belli bir süre... "On yıl böyle bir sözleşme yapıyorum." dersiniz; altıncı yılda gider, dört yıl daha ödersiniz. Ama, bir sözleşmeyle göreve başlatılan personeli, görevin bitimine yakın -hissettiğinizde- bu tür haklarla donatmak, sırtını okşamak gerçekten neler yaptığınızın ve yaptırdığınızın bir göstergesi olarak karşımızda durmaktadır.
Tabii, sadece 7,5 milyarlık hazine ödemesi değil; hizmetleriyle, bakımlarıyla beraber bile yaklaşık 2 milyar dolara bitebilecek bir Osmangazi Köprüsü'ne tam 14 milyar dolar ödenmesi... Bugünkü parayla, yaklaşık olarak 200 milyar liralık fazla bir ödeme söz konusu. Fatih Sultan Mehmet Köprüsü'nün 1 milyar 100 milyon dolara mal olduğu bir Türkiye'de, Osmangazi Köprüsü'ne 2035 yılına kadar 14 milyar dolar ödenecek olması çalışmalarınızda sizi hiç mi vicdanınızla baş başa bırakmıyor? Sadece Hariri'ye ödediğimiz para 25 milyar lira; bu, çıplak ve görünen. Sadece bazı firmalara sağladığımız vergi afları 10 milyar lira. Bunları üst üste topladığınızda belki de ek bütçeye gerek kalmayacak, ilave bir gelir yaratımı söz konusu olacak. Memurdan, işçiden, öğrenciden sakındığımızı bu yandaşlara ve taraftarlara aktarmaktaki cömertliğin elbette ki bir karşılığı olacaktır.
Bakın, KYK'yle ilgili, üniversitelerle ilgili af; evet, bunun yanındayız ama bu KYK'yle ilgili, bu borçlarla ilgili, bu üniversiteyi bitirmiş ve işsiz kalmış öğrencilerimizle ilgili bir düzenlemeye son derece ihtiyaç var. 8 milyon insanımızı, öğrencimizi üniversite kapılarına koyduğumuz bir Türkiye'de ve de yaklaşık son on yıldır işsizlikte bir mesafe alamadığımız bir Türkiye'de bunları borçlandırarak, devletine borçlu ve bu borcun altında boğulan insanlar olarak yaşatmak gençlerimiz için son derece onur kırıcı ve ezici bir husus. Bu çerçevede, 2022'de 70 milyar liraya yakın KÖİ ödemeleri, bütün bunlar gerçekten bir kaynak ihtiyacının, kaynak sıkıntısının olmadığını gösteren bir manzara olarak karşımıza çıkmaktadır.
Saygıdeğer milletvekilleri, bu çerçevede, Türkiye'nin bu anlayışı, bu siyaset anlayışı, bu yürütme pratiği ve Türkiye'deki bu iktidar etme yöntemi Türkiye'yi tarihinin en derin ekonomik krizinin içine sokmuştur ve Türkiye'yi uluslararası ilişkilerde çok ciddi bir savrulmaya itmiştir. Dün "katil" dediklerimizle Cumhurbaşkanımızın sarmaş dolaş olması gerçekten bizi incitmektedir. (İYİ Parti sıralarından alkışlar) "Katil" lafının sahibi de Sayın Cumhurbaşkanıdır, bunu muhalefet lideri söyleyip Sayın Cumhurbaşkanı karşılamamıştır. "15 Temmuzun arkasında." dediklerimizle de böyledir ve ne yazık ki bizi savurmaktadır. Onun için, Türkiye'nin, siyasal iklim değişikliğine ihtiyaç vardır.
Biz, bu kanun teklifinin ilgili maddelerine destek verdik -özellikle ek gösterge ve üniversite affıyla ilgili- ve bunları önemsedik.
Bu yasama yılının son görüşmesinde, ilgili teklifin de kanunlaştığında hayırlı olmasını diler, hepinize saygılar sunarım. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)