| Konu: | Devlet Memurları Kanunu ile Bazı Kanunlarda ve 375 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 5 |
| Birleşim: | 111 |
| Tarih: | 01.07.2022 |
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (Ankara) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bu torba kanunla ilgili söylenecek bir iki söz varsa, yoksulluk sınırının 20 bin, açlık sınırının 6.391 lira olduğu bir durumda 3.500 lira emeklilik maaşı gerçekten kölelik düzeninin devamıdır.
Ben bugün bu kanunun dışında -Meclis tatile gireceği için- özellikle bir başka konuda konuşmayı bir borç biliyorum. Otuz yıldır aydınlatılmayan ve aslında bile isteye faili meçhul bırakılmak istenen bir dava, Musa Anter cinayeti çünkü 20 Eylülde zaman aşımı süresi dolacak. Aslında ortada JİTEM eliyle, siyasi saiklerle işlenmiş bir cinayet var ve dolayısıyla bu davada TCK 77'nci madde gereğince zaman aşımının uygulanmaması gerekiyor ama Türkiye'de ne zaman JİTEM eliyle bir cinayet işlense cezasızlık politikası sonucu zaman aşımı uygulanıyor ve buna tanık oluyoruz. Kamu makamları bu dosyada delillerin mahkemeye ulaşmaması için özel çaba harcıyor. Adalet Bakanlığı Abdülkadir Aygan'ın yurt dışı istinabe yazısına cevap vermediği için davada ilerleme kaydedilemiyor.
Şimdi, bu davayla ilgili olarak ben son bir yılda 8 önerge, 1 araştırma önergesi verdim ve bu mahkemeye bu önergeler geldiği için aslında davada sorular sorulmaya devam ediliyor. Yoksa gerçekten davada kaydedilen bir ilerleme yok çünkü kaydedilmek istenen bir ilerleme yok.
2022 yılı bütçe görüşmelerinde "Yurt dışındaki sanıkların ifadesinin alınması için Bakanlık niye üzerine düşeni yapmıyor?" diye sormuştuk ve o dönemin Adalet Bakanı Abdulhamit Gül "Ben mi sorumluyum?" demişti. Şimdi, dönemin Adalet Bakanı Abdulhamit Gül, evet, sorumlusunuz ve aynı zamanda otuz yıldır görev alan herkes bu davanın ve bu cinayetin ortaya çıkarılmamasından sorumlu, bu otuz yılda 3 defa görev alan Bekir Bozdağ da dâhil olmak üzere.
Şimdi, sorulara cevap vermiyorlar. Evet, sorular ne? Deniyor ki: "İstinabe yoluyla Abdülkadir Aygan'ın ifadesinin alınması lazım." Hatta mahkeme dedi ki: "Biz gideriz oraya ve biz ifadesini alırız." Buna da önce "Hayır." dediler. Dolayısıyla, aslında gerçekten ortada aydınlatılmak istenmeyen bir cinayet var.
Aygan kimdir? İtirafçı olduktan sonra TSK ve Jandarma teşkilatında sivil memur olarak çalıştı. 1991'den 2001'e kadar on yıl boyunca Diyarbakır ve Burdur Jandarma Asayiş Komutanlıklarında görev yaptı, 2001'de resmî görevinden istifa etti ve İsveç'e sığındı. 2006'da Diyarbakır 7. Kolordu Askerî Mahkemesinde Aygan hakkında yakalama kararı çıktı ama İçişleri Bakanlığı ne yazdı biliyor musunuz bununla ilgili? "Aygan şehit sayılarak nüfus kaydı kapanmıştır." dedi. Neyin şehidiydi Aygan, gerçekten, neyin şehidiydi? Sonrasında başka bir gerçek ortaya çıktı: Aziz Turan adıyla ona bir kimlik düzenlenmişti. Şimdi, bu NATO pazarlıkları nedeniyle iadesi istenen insanlar var ya, bunların içinde bir Aziz Turan var. Aziz Turan diye biri var mı gerçekte? Hayır, yok. Gerçek olan, Abdülkadir Aygan ve o isimle bile istenmiyor İsveç'ten yani iadesi falan istenmiyor.
Evet, çok etkili, çok sevilen bir Kürt aydını Musa Anter bile isteye katledildi ve bu cinayet Türkiye tarihi açısından sembolik bir önem taşıyor; tıpkı Hrant Dink gibi, tıpkı Konca Kuriş gibi, tıpkı Tahir Elçi cinayetlerinde olduğu gibi. Bu devlet geleneği yıllardır aynı şekilde sürdürülüyor. Evet, bütün hükûmetler bundan sorumludur diyorum. Hepimizin gerçekten aslında, başta Anter ailesi olmak üzere bütün bu faili meçhul bırakılmak istenen insanların ailelerine karşı bir sorumluluğumuz var. Aksi takdirde, bu ülkede asla demokrasiye ulaşılamaz, asla bu getirdiğiniz bütçeler gibi bütçelerle de herhangi bir gelişme olmaz.
Saygılar sunuyorum. (HDP sıralarından alkışlar)