GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Basın Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi münasebetiyle
Yasama Yılı:6
Birleşim:2
Tarih:04.10.2022

İYİ PARTİ GRUBU ADINA AYHAN EREL (Aksaray) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri, yüce Türk milleti; Basın Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi'nin birinci bölümü üzerine partim, İYİ Parti adına söz almış bulunmaktayım, hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Sözlerimin başında yeni yasama yılımızın yüce Türk milletine, yüreklerinde Türk vatanı, Türk milleti, Türk devleti, Türk bayrağı aşkı olan tüm milletvekili arkadaşlarıma hayırlı olmasını temenni ediyorum.

İYİ Parti olarak yeni yasama yılında da devletimizi güçlü, milletimizi mutlu edecek her kararı destekleyeceğimizi ama keyfî karara destek olmayacağımızı bir kez daha belirtmek isterim.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Genel İdare Kurulu üyelerimizden, eski Genel Başkan Yardımcımız Taylan Yıldız Bey'in "İnternet okyanus gibidir, havuz medyasına dönüştürülemez." sözü çok kıymetlidir. AK PARTİ özgür interneti kendi iktidarına büyük tehdit olarak gördüğü için bu alanı egemenliği altına alma düşünce ve hayallerine kapılmıştır. RTÜK ve Sosyal Medya Şikâyetleri İnceleme Komisyonu marifetiyle yapmak istediklerini bugüne kadar tam anlamıyla yapamadılar. İnternet tüm kapatmalara, yasaklara, tehditlere, kısa süreli hapis cezalarına karşın okyanus olmaya devam etti. AK PARTİ'nin interneti kontrol etme planı 2018'de internet yayıncıları, 2020'de sosyal medya platformları, üstüne demokratik olmayan yasalarla kurulan baskılarla çoğaldı. Şimdiki adımla da son kullanıcıların, 85 milyon vatandaşımızın kanunların sopasıyla seslerini kısmak, kesmek istemektedir, onu da bu yasayla yerine getirmek hevesindeler. Ancak dedik ya, okyanusları havuzlara sığdıramazsınız, taşar, onun için dikkat etmek gerekiyor. Tabiatın doğasına aykırı eylemler eylem sahiplerine zarar verebilir.

Değerli milletvekilleri, kanunun amacına baktığımızda, daha çok yalan ve aslı olmayan haberleri önleme, kişilerin kişilik haklarına yapılan saldırıyı ortadan kaldırma amacı güttüğünü görmekteyiz. Tabii ki dezenformasyon sadece Türkiye'nin bir meselesi değil, günümüzde dünya meselesi hâline gelmiştir. Bu bağlamda baktığımızda, dezenformasyonun en etkili olduğu toplumlarda kutuplaşmanın çok egemen olduğunu, geleneksel medyaya güvenin olmadığını, yöneticilerin gerçekçi söylemler dışında popülist söylemler kullandığını ve bu niteliklerin egemen olduğu toplumlarda da dezenformasyonun olumsuz anlamda çok etkili olduğunu görmekteyiz. Taraf olduğumuz Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin 10'uncu maddesinde "Herkes ifade özgürlüğüne sahiptir. Bu hak, kamu makamlarının müdahalesi olmaksızın ve ülke sınırları gözetilmeksizin, kanaat özgürlüğünü ve haber ve görüş alma ve de verme özgürlüğünü de kapsar." denilmektedir. 10'uncu maddenin bu hakkın belirli koşullar altında sınırlandırılabileceğinden bahsettiğini görmekteyiz ancak buradaki en önemli husus, getirilecek kısıtlamanın demokratik toplumda gerekli olmasının tespiti gerekmektedir.

Yine benzer şekilde, Anayasa'mızın 26'ncı maddesi ifade özgürlüğünü, özellikle haber alma ve verme özgürlüğünü güvence altına almaktadır. Anayasa'mızın 13'üncü maddesi, temel hak ve özgürlüklere getirilecek sınırlamaların demokratik toplum düzeninin gereklerine uygun olması gerektiğini ifade ediyor. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin hem de Anayasa'mızın getirilecek kısıtlamalar için zorunlu tuttuğu "demokratik toplum düzeninde gerekli olma" kavramından ne anlaşılması gerektiği Anayasa Mahkemesinin yerleşik içtihatlarıyla ortaya çıkmıştır. Buna göre, temel hak ve özgürlüğe getirilecek sınırlamaların zorunlu ya da istisnai önlemler niteliğinde olması başvurulabilecek en son çare ya da alınabilecek en son önlem olarak gösterilmesi gerekmektedir.

Görüştüğümüz bu kanun teklifi, haber alma verme özgürlüğüne müdahale niteliğinde olan, yalan haber özgürlüğüne bağlayıcı ceza öngören konulu yasa teklifi gerçekten dezenformasyonla mücadele için son çare midir? İktidarın amacı gerçekten dezenformasyonla mücadele ise öncelikle ayrıştırıcı, kutuplaştırıcı ve popülist söylemlerden uzaklaşmalı, ardından geleneksel medya üzerindeki baskıyı sonlandırmalı ve halkın medyaya olan güvenini tekrar tesis etmelidir. Anayasalar insan hak ve özgürlüklerini korumak için tesis edilir ve en önce de işin özünde devletten korumak söz konusudur, yani bireyin hak ve özgürlüklerini korumak o kadar kıymetlidir ki kendi devletinden korumak için anayasalar ve yasalar çıkarılmıştır. Bu yasa teklifinin gerekçelerine baktığımız zaman, birçok satırında bireyimizin hak ve özgürlüklerini korumak için devletin tedbir alması gerektiğinden söz edilmekte, oysa işin özünde bireysel hak ve özgürlükleri çoğu zaman devletten korumak icap ettiği bu yasayla ortaya çıkmaktadır. Bugün, Türkiye'de birçok sorunun altında yatan neden demokrasiye, insan haklarına, bireysel özgürlüklere yeterince değer verilmemesinden kaynaklanmaktadır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; RTÜK'ün basına ve televizyona verdiği cezaların hemen hemen tamamına yakınını muhalif olanlara verdiği bilinmektedir. Hâl böyle olunca yasaların, yargıçların -yargı bağımsızlığına ve tarafsızlığına- siyasi gücün ve siyasi baskının sonucu yeterince adil olmadığı, yargı yeterince görevini yapamadığı için bunlar ortaya çıkmaktadır.

AK PARTİ sadece yazılı ve görsel medyayı kontrol ederek siyasi iktidarını sürdürmesinin zor olduğunu sezince sosyal medyayı da kontrol etmek zorunda olduğu düşüncesine kapılmıştır. Bu kanun teklifiyle büyük ölçüde sosyal medyayı ve basını neredeyse tam kontrol altına almak amaçlanmaktadır. Basında temel kural, basının bağımsız olmasıdır. Bu temel kuralı zedelediğimiz zaman basın hareket edemez hâle gelir. Bu kanun teklifinde, görüldüğü gibi 300 bin liradan 1 milyon liraya kadar cezalar, diğer taraftan bir yıldan üç yıla kadar hapis cezaları muallak ifadelerle kaleme alınmıştır; alt sınır ile üst sınır arasındaki makasın açıklığı beraberinde bazı kaygıları getirmektedir. Vatandaşın "Bu suçu işleyen iktidardan yana ise alt sınırdan ceza verilip ertelenecek, eğer bu suçu işleyen vatandaş iktidardan yana ise alt ceza verilecek, muhalefetten yana ise üst ceza verilecek, erteleme ve hükmün açıklanmasının geri bırakılması hükümlerinden faydalanamayacak." yönünde endişeleri var. Bugüne kadarki uygulamalara baktığımızda; ceza almış onlarca, yüzlerce medya mensubu ve hapse girmiş basın mensupları ve hepsinin muhalefet mensubu olduğunu düşünürsek doğrusu bu teklif basını tedirgin etmektedir. Bugün sosyal medyanın tarafsız ve güçlü bir şekilde, dinamik bir şekilde hareket alanı varken bu kanun teklifiyle tümüyle hareket alanının daraltılması amaçlanmıştır.

Ayrıca en taraflı kurumlardan biri olan İletişim Başkanlığının basın kartı dağıtması, basınla ilgisi olmayan kimselerin enformasyon görevlisi olarak basın kartı alabilmesi son derece sakıncalı uygulamalardır. Bu tür yetkilerin İletişim Başkanlığı ve yine taraflı kurulması muhtemel komisyon kuruluşlarıyla basın kartlarının dağıtılması son derece hatalıdır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; halkın ve toplumun nefes borusu olan basının bütün nefes boruları kesilirse gerçekten sağlıklı, güvenli ve demokratik kurallar içinde yaşama imkânı kalmayacaktır. Zaten ülkemizdeki ekonominin çöküşü, hukuktaki özgürlük alanlarındaki, özellikle de demokrasideki daralmaların bir sonucudur. Güçlü demokrasi olmadan güçlü bir ekonomi olmayacağı bugün gün gibi aşikârdır. Ne yaparsak yapalım enflasyonu ve ekonomik çöküntüyü demokratik bir ortam sağlamadan durdurmak mümkün görülmemektedir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Tamamlayın sözlerinizi.

AYHAN EREL (Devamla) - Bu tip demokrasiyi ve özgürlüğü daraltan kanun teklifleri önümüze geldikçe üzülerek ifade etmek istiyorum ki ülkemiz savrulmaya devam edecektir.

Demokrasinin temel ilkelerinden özgürlük ve eşitlik ilkelerine aykırı olan bu kanun teklifinin, belirtmiş olduğum düşünceler neticesinde geri çekilmesi gerektiğini belirtiyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (İYİ Parti ve CHP sıralarından alkışlar)