| Konu: | Basın Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 6 |
| Birleşim: | 4 |
| Tarih: | 06.10.2022 |
ALİ HAYDAR HAKVERDİ (Ankara) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; sansür yasasını görüşüyoruz.
Yazılı ve görsel medyanın yüzde 95'ini Ziraat Bankasından aldığınız karşılıksız krediyle yani vatandaşın parasıyla yandaşınıza peşkeş çekip havuza bağladınız; şimdi, aynı manşetlerle, birbirinin benzeri manşetlerle muhalefete resmen küfür yağdırıyorlar. Damat bakan istifa ettiğinde dahi iki gün boyunca bu önemli olayı haber yapamadı bu paçavralar. "Yaz bunu köşende, gereğini yap." dediğiniz, mafya babasının "düşkün" diye hitap ettiği gazeteciler ürettiniz.
Medya üzerinde kurduğunuz tahakküm yetmedi, bir de yürütmeyi ve yasamayı tek adama bağladınız, herkesin Cumhurbaşkanı olmasını reddedip bir kısmın başkanı olmayı tercih eden saraya bağladınız. Yetmedi, yargıyı il ve ilçe başkanlarınızla doldurdunuz, adaleti katledip tek adamın emrine verdiniz. Her şeyi emir komutanıza aldınız; ne kaldı? Sosyal medya ve internet haberciliği. Şimdi, seçim öncesi sosyal medyayı ele almak, yasaklamak ve boğmak istiyorsunuz.
Biz "sansür yasası" diyoruz, siz "dezenformasyon yasası" diyorsunuz. Ne demek dezenformasyon? Yanlış veya doğruluğu bulunmayan ve kasıtlı olarak yayılan bilgi. Ülkemizde dezenformasyonun kaynağı bizzat iktidarın kendisidir. "İstanbul metrosunu biz yaptık." deyip logoyu kapatıyorsunuz, İstanbul seçimlerinde devletin resmî haber ajansı AKP'yi kazandı diye gösteriyor. 1982'de kurulan "Van Yüzüncü Yıl Üniversitesini biz yaptık.", 1955'te hizmete açılan "Esenboğa'yı biz hizmete açtık.", 1987'de yapılan "Adnan Menderes Havaalanı'nı biz yaptık." deyip gözümüze baka baka yalan söylüyorsunuz. En acısı, en kötüsü, en tehlikelisi de ne biliyor musunuz? Birkaç arkadaşım da burada söyledi. "Benim başörtülü bacıma saldırdılar.", "Camide içki içtiler.", yetmedi "Camiyi yaktılar." dediniz. Bu yalanı havuz medyası günlerce ağzında sakız yaptı. Geçmişte bu yalanlar üzerinden Kahramanmaraş'ta, Çorum'da ve Sivas'ta alçakça eylemler ve katliamlar yapıldı; çok canımız yandı, çok can kaybettik. Yalanlar üzerinden halkı birbirine kırdırmak ülkenin barışına ve huzuruna dinamit koymaktır.
Bu kanun, dezenformasyonu gizleme kanunudur, haber alma hürriyetini yok ediyorsunuz, ifade özgürlüğünü öldürüyorsunuz, haberleşme özgürlüğüne kastediyorsunuz. Yayınlanan haberin gerçek olup olmadığını kim tespit edecek, buna kim karar verecek? Sizin propaganda bakanlığınız mı? İletişim Başkanlığınız mı? Ve buna neye göre, kime göre karar verecek? Daha dün RTÜK, ortaya saçılan pislikleri, patlayan yolsuzlukları haber yaptığı için Halk TV'ye, Tele1'e ve KRT televizyonu kanallarına cezalar yağdırdı.
29'uncu maddede "kamu düzeni" dediğiniz, aslında kastettiğiniz, sizin çürümüş saray düzeniniz. Siz dezenformasyonun bizzat kaynağı oldunuz. 1877'de, Meclis kapatıldığında, Sıkıyönetim Nizamnamesi'yle Abdülhamit'in istibdat döneminde aynı sansürler uygulandı. O dönem "grev" "sosyalizm" "hürriyet" gibi kelimelerin kullanılması dahi yasaklanmıştı. 150 çuval kitap Abdülhamit'in emri ve Şeyhülislamın fetvasıyla hamamlarda yakıldı. Bugün yeniden istibdat dönemini getirmek istiyorsunuz. Saray padişahınız; İletişim Başkanlığı fetvacınız olmuş. Biz o zamanlar da "Kahrolsun istibdat!" diyorduk, "Yaşasın hürriyet!" diyorduk, bugün de tarafımız bellidir. Herkes sussun, sadece iktidar sahipleri konuşsun istiyorsunuz. İranlı düşünür Ali Şeriati de "Sadece devletin konuşma hakkına sahip olduğu bir memlekette hiçbir söze inanmayın." diyor arkadaşlar.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (CHP ve İYİ Parti sıralarından alkışlar)