| Konu: | Basın Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 6 |
| Birleşim: | 4 |
| Tarih: | 06.10.2022 |
İBRAHİM HALİL ORAL (Ankara) - Sayın Başkan, kıymetli milletvekilleri; Basın Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi'nin 12'nci maddesi üzerine söz almış bulunuyorum. Öncelikle, 27'nci Dönem Altıncı Yasama Yılının hepimize hayırlı olmasını diliyorum.
Saygıdeğer milletvekilleri, yasama, yürütme ve yargıyla birlikte çoğu zaman dördüncü erk olarak nitelenen basın ve medya diğer üç erkin kaderini paylaşmaktadır. Partili Cumhurbaşkanlığıyla birlikte, kuvvetler ayrılığı iddiasıyla gelip kuvvetler birliğini katı bir şekilde uygulayan bu yönetim modeli bir sistem değil, sistemsizlik sunmaktadır. Yürütmenin başı iken yasamayı da parti genel başkanlığı ve antidemokratik Siyasi Partiler Kanunu'yla domine eden bir model, adalet mekanizmasını da siyasi baskıyla olması gereken kimliğinden uzaklaştırmaktadır. Aynı akıbetten basın da muzdariptir. Türkiye'deki basın, medya ve iletişim faaliyetleri kendisini siyasi parti temsilcisi sanan Fahrettin Altun Bey'in inisiyatifine bırakılmıştır maalesef. Siyasi parti liderlerine kendince ayar vermeye çalışan, AK PARTİ'nin Tanıtım ve Medya Başkanı olmaya namzet Fahrettin Bey'in basın kartı çıkarılmasında inisiyatif sahibi olması, basın üzerine kurulmuş bir baskı unsurudur. Siyasi görüşü ne olursa olsun pek çok muhalif basın mensubunun uzun yıllar kullandıkları basın kartları iptal edilmektedir. Başta internet medyası olmak üzere basının kimi alanlarında çalışan emekçiler basın kartı edinmekte büyük sıkıntılar yaşamaktadırlar. Devletin kimin gazeteci olduğuna karar vermesinin yanlışlığını geçelim, artık partili bir İletişim Başkanı bu işte tek yetkili hâline gelmektedir. Özellikle küçük yerlerde İŞKUR'dan işçi alımları yapılırken AK PARTİ il ve ilçe teşkilatlarında listeler yapılmaktadır, basında da buna benzer bir durum ufukta görülmektedir. Herhâlde yakında basın kartı almak isteyenlerin başvuruları AK PARTİ Tanıtım ve Medya Başkanlığından alınacak hâle gelecektir.
Kıymetli milletvekilleri, görüştüğümüz teklifteki pek çok muğlak ifade cezayla muhalefeti korkutma çabalarının ötesine gidememektedir. Muhalif gazetelere kamu bankalarından 1 kuruş dahi destek verilmediği, RTÜK'ün muhalif yayınlar yapan kanallara cezalar yağdırdığı, belli başlı medya gruplarının AK PARTİ bülteni gibi çalıştığı düşünüldüğünde bu kanunun bir sansür ve istibdat kanunu olacağından zerre kadar şüphe duymuyorum. Bugün "muhalif basın" kavramını kullanmak zorunda olmamız bile fikir ve haber alma hürriyetinin nasıl ayaklar altına alındığının göstergesidir çünkü özgür basını savunan meslek sahiplerinin neredeyse tamamı muhalif olarak tarif edilmek zorunda kalınmıştır.
Değerli milletvekilleri, daha önce de hatırlattığım gibi, 2018 yılının 1 Nisanında, her türlü engellemeye ve zorlamaya karşı dik duran 120 bin insan bir araya gelmişti. Evet, 120 bin insan Ankara'nın göbeğinde toplanmıştı ama Ankara Kızılay'da 10 kişi bir araya gelip eylem yapsa haber olurken 120 bin cesur insanın toplanması havuz medyasında birkaç saniye bile yer almamıştı, alamamıştı çünkü o 120 bin cesur insan İYİ Parti Büyük Kurultayı için bir araya gelmişti. İYİ Partiyi seçime sokmamak için kırk takla atanlar, engellemek için apar topar seçime gidenler basın üzerinde kurdukları baskıyla o mahşerî görüntülerin servisini milletimizin görmesini engellemişti; işte, Türkiye'deki iktidarın basına bakışı da maalesef budur. İktidar bu konuda "Alo Fatih"lerle, "Gereğini yapın Abdulkadir Bey."lerle anılacaktır maalesef. Şimdi, meşhur "1984" romanında olduğu gibi bir takip ve baskı sistemini sosyal medyada ve geleneksel basında kurmaya niyetlenmiştir ama biz buna izin vermeyeceğiz, dijital vatanımızı AK PARTİ zihniyetine yedirmeyeceğiz inşallah.
Bu düşüncelerle teşekkür ediyor, Genel Kurula saygılar sunuyorum. (İYİ Parti ve CHP sıralarından alkışlar)