GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: 27'nci Dönem Altıncı Yasama Yılının önemine, sansür yasasına, Hazreti Hüseyin'in Kerbelâ'da şehit edilişinin yıl dönümüne, Ankara Garı saldırısının yıl dönümüne, eczacıların sorunlarına, son zamanlarda artan intihar vakalarına, Kabine toplantısı sonrasında Cumhurbaşkanının verdiği müjdelere ve Hükûmetin uyguladığı yanlış politikalara ilişkin açıklaması
Yasama Yılı:6
Birleşim:5
Tarih:11.10.2022

ERHAN USTA (Samsun) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

1 Ekim itibarıyla 27'nci Dönem Altıncı Yasama Yılı başlamış oluyor. Bu yasama yılı tabii önemli, altıncı olmasının ötesinde Türkiye'yi seçime götürecek bir yasama yılı olacak. Hayırlı ve uğurlu olmasını hem ülkemiz için hem de Meclisimiz için temenni ediyorum.

Tabii, böyle bir yasama yılına Türkiye'de basın hürriyetini ve ifade özgürlüğünü geriye götürecek bir sansür yasasıyla başlamış olması da fevkalade üzücüdür. Keşke iktidar grubu böyle bir kanun teklifiyle Meclisi açmasaydı. Türkiye'nin sorunları büyüyor; Türkiye'nin, milletimizin refahını artıracak kanun teklifleriyle gidilmesini biz tercih ederdik. Dünya Basın Özgürlüğü Endeksi'nde, maalesef, Türkiye, 180 ülke içerisinde 149'uncu sırada. Eğer bu kanun bu hâliyle geçerse bu sıralamamız çok daha kötü olacak; bu da çok net bir şekilde ortadadır. Ben aklıselimin galip geleceğini düşünerek en azından buradaki mahzurlu maddelerin -29'uncu madde başta olmak üzere- düzeltileceğini de temenni etmek istiyorum.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; miladi takvime göre dün, Peygamber Efendimiz'in torunu Hazreti Hüseyin'in Kerbelâ'da şehit edilişinin yıl dönümüdür. Sadece Hazreti Hüseyin değil, ehlibeytten 70 kadar da insan şehit edilmiştir. Hazreti Hüseyin'in niye şehit olduğunu hiç aklımızdan çıkarmamamız lazım, zulme ve haksızlığa karşı durmuştur. Bu tavrı Türk milleti olarak bizim de sürdürmemiz gerekir.

Aynı zamanda, yine dün IŞİD'in Ankara Garı saldırısının yıl dönümüydü. 103 insan hayatını kaybetmişti. Ben orada hayatını kaybeden insanların ailelerine de tekrar sabırlar diliyorum.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; eczacıların sorunları her geçen gün artıyor. Bizleri de ziyaret ettiler. Yakında da bir gösteri yapmak durumunda da kalacaklar. 28.700 eczacı var ülkemizde. Biliyorsunuz, eczacıların gelirlerini aslında devlet belirliyor; nereden, ne kadar kâr alacağını, ne kadar insan çalıştırılması gerektiğini devlet belirliyor. Aynı zamanda bir anlamda da kamu hizmeti görüyor eczacılar. Dolayısıyla, özellikle belli ölçeğin altındaki eczacıların durumunun çok sıkıntılı olduğunu görmemiz gerekiyor. Burada düzeltilme yapılması gereken yerler var. Bu konuda da Hükûmetin daha anlayışlı davranması gerektiğini düşünüyoruz. Zaten sağlıkla ilgili sorunlar artıyor, Türkiye'de bir kısım, özellikle yeni nesil ilaçlar bulunamıyor, bir de eczacılık ayağında da ciddi bir aksama olursa bu, Türkiye açısından iyi olmaz; bu konuda Hükûmetin dikkatini çekmek istiyorum. Daha yaşanabilir, daha yaşayabilir bir hâle getirmemiz lazım eczacıların durumunu.

Samsun'da, aralarında belediye çalışanı, özel güvenlik görevlisi, emekli polis ve 1 öğrencimizin de bulunduğu 7 vatandaşımız son günlerde intihar ederek hayatına son vermiştir. Dikkat ederseniz bunların içerisinde çalışanlar da var yani işsiz olduğu gibi çalışanlar da var.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Buyurun.

ERHAN USTA (Samsun) - Maalesef AK PARTİ hükûmetleri döneminde Türkiye "çalışan yoksullar" kavramıyla tanıştı. Azalan alım gücü ve artan ekonomik şartlar vatandaşımızı bunalıma sürüklemeye devam ediyor. İktidar, geçim sıkıntısı yaşayan vatandaşlarımızın durumunu maalesef görmezden geliyor. Bakan Nebati'nin ne olduğu anlaşılmayan heterodoks politikalarının da vatandaş nezdinde bir karşılığının olmadığını da burada bu şekilde görmüş oluyoruz. Oğluna okul kıyafeti alamadığı için intihar eden insanlar, işte, evine ekmek götüremediği için intihar eden insanları maalesef yaşıyoruz. Bu sadece Samsun'da değil, Türkiye'nin her tarafında aslında var; ben Samsun örneğini verdim kendi seçim bölgem olduğu için.

Tabii, sadece ekonomik alanda yaşanan buhran değil, aynı zamanda özgürlük ve demokrasi alanlarının kısılması, baskı rejiminin giderek artması da zannediyorum bu toplumda çaresiz bir ortam oluşturuyor ve insanları da intihara sürükleyen olayların veya nedenlerin başında geliyor. Geçtiğimiz iki günde de 5 polisimiz maalesef intihar girişiminde bulunmuş, 4'ü hayatını kaybetmiştir. Emniyet Genel Müdürlüğünün resmî açıklamalarına göre dokuz ayda, 2022 yılının dokuz ayında 44 polis memurumuzun intihar ettiği açıklanmıştır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Buyurun.

ERHAN USTA (Samsun) - Teşekkür ederim.

İntihara sessiz kalarak ve sebeplerini araştırmayarak gerçeklerin üzerini örtmek mümkün değildir. Sayın Cumhurbaşkanı "Fırat Nehri'nin kenarında kaybolan bir koyunun hakkı bile bizden sorulur." derdi, bu sorumluluğu kendisine hatırlatmak istiyoruz, bu sorumluluğu çoktan beri Sayın Cumhurbaşkanı unutmuş görünüyor.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; dün gerçekleşen Kabine toplantısı sonrasında Sayın Cumhurbaşkanının milletimize müjdeleri oldu, tabii, bunlara nasıl "müjde" deniyor, onu anlamak mümkün değil. Borç içerisinde kıvranan esnafa kredi kolaylığı sağlamayı Sayın Cumhurbaşkanı bir "müjde" olarak görüyor. Pandemi döneminde esnafı hiç görmeyen, esnafın gelir kayıplarını telafi etmeyen iktidarın bugün de yapması gereken şeyin onların maliyetlerini azaltmak, enflasyonu düşürmek olması gerekirken yeni kredilerle vatandaşa müjde veriliyor. Bunlar müjde değildir, esnafımızın bu şekilde hayatını sürdürmesi mümkün değildir. Vatandaş, esnafımız doğrudan destek beklemektedir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Toparlayalım lütfen.

ERHAN USTA (Samsun) - Teşekkür ederim Başkanım.

Esnafımız destek beklemektedir, özellikle -dediğim gibi- elektrik fiyatları başta olmak üzere kira stopajlarında indirim beklemektedir. Saray ve çevresine yakın müteahhitlerin vergi borçlarını bir kalemde silen Hükûmetin gösterdiği cömertliğin aynısını esnafımız için de yapmasını bekliyoruz.

Dün Sayın Cumhurbaşkanının açıkladığı müjdelerden bir tanesi de gençlere ulaşım desteğidir. Hakikaten çok manidar yani dikkatinizi çekmek isterim. Bugüne kadar Türkiye böyle bir sıkıntı hiç yaşamadı yani emeklinin, çalışanın, öğrencinin, bayramda bile memleketine gidemediği bir ekonomik ortamı yaşıyoruz. Bunun da en büyük delili -aslında Türkiye'nin geldiği ekonomik sıkıntıyı göstermesi açısından çok manidardır- gençlere ulaşım desteği verilmesidir. Elbette bu desteğe karşı değiliz çünkü gençlerin buna ihtiyacı var. Sadece gençlerin değil, çalışanların da ihtiyacı var ancak ekonomik şartların ne kadar kötü olduğunu da bu anlamda görmemiz gerekiyor. Maalesef, bu şartlar düzelmiyor git gide biraz daha bozuluyor.

Son konu olarak da Sayın Başkanım...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Tamamlayalım lütfen.

ERHAN USTA (Samsun) - Teşekkür ederim Başkanım, bitiriyorum.

Az önce de bir arkadaşımız, AK PARTİ döneminde Sayın Cumhurbaşkanı liderliğinde Türkiye'nin nasıl ihracatta atılım yaptığını söyledi. Sayın Cumhurbaşkanının liderliğinde Türkiye'nin nasıl cari açık verdiğini aslında anlatmak gerekiyor. Geçen yılın ocak-ağustos döneminde 12,8 milyar dolarmış; yuvarlarsak 13 milyar dolar cari açık varken, bu yılın ilk sekiz ayında cari açık 40 milyar dolara çıkmış. Bu da hangi dönemde çıkıyor? Hükûmetin "Cari fazla vereceğim." iddiasında bulunduğu bir dönemde tarihin en yüksek cari açıkları veriliyor. Sayın Cumhurbaşkanının bir kısım beyanatlarına bakıyorsunuz, hâlâ, Türkiye'nin cari fazla verdiğini söylüyor; ben anlamıyorum, TÜİK rakamlarını veya Merkez Bankası rakamlarını Cumhurbaşkanından mı gizliyorlar? Yani, hani, gerçekleri milletten gizliyorlar da açıklanan rakamları da Sayın Cumhurbaşkanından gizler gibi bir hâlleri var. Onun beyanatlarına bakarsak, hâlâ, Türkiye'nin cari fazlasından bahsediyor; bir kısım arkadaşlar da bundan bahsediyor, hâlbuki sekiz ayda 40 milyar dolar cari açık verilmiştir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Son sözünüzü alayım Sayın Usta.

ERHAN USTA (Samsun) - Teşekkür ederim Başkanım.

Daha da kötüsü, bu cari açığın yüzde 71'i yani 40 milyar doların 28,3 milyar doları kaynağı belirsiz bir şekilde finanse edilmiştir. Bu para nereden geliyor, bu para kimin parasıdır, niye böyle sağlıksız para Türkiye'ye geliyor? Bu da üzerinde durulması gereken bir şeydir. Türkiye'nin cari açığı artıyor ve cari açığı da sağlam kaynaklardan finanse edilmiyor. Tabii, bu, Türkiye'nin geldiği ekonomik ortamla açıklanabilecektir. Hükûmet bu yanlış politikalarını değiştirmek durumundadır. Hem cari açığı düşürecek hem de cari açığın sağlam, ucuz kaynaklarla finanse edilmesini sağlayacak ekonomik politikalar uygulamasını Hükûmetten bekliyoruz.

Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Çok teşekkür ederim Sayın Başkanım.