GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Basın Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi münasebetiyle
Yasama Yılı:6
Birleşim:5
Tarih:11.10.2022

DİRAYET DİLAN TAŞDEMİR (Ağrı) - Teşekkür ederim Başkan.

Bizi televizyon karşısında izleyen herkesi buradan bir kez daha saygıyla selamlıyorum.

Bugün Kürt edebiyatının önemli isimlerinden birisi olan Mehmed Uzun'un 15'inci vefat yıl dönümü. Kendisini bir kez daha buradan saygıyla selamlıyorum.

Mehmed Uzun asimilasyona, yasaklara karşı sürgünü göze aldı, yargılanmayı göze aldı ama Kürtçe düşündü, Kürtçe yazdı ve Kürtçe konuştu. Ben de Mehmed Uzun'u o çok sevdiği dili olan Kürtçeyle ...(*) (HDP sıralarından alkışlar)

Sevgili milletvekilleri, birçok arkadaşım da burada ifade etti ama bu, sıradan bir olay olmadığı için ben de bir kez daha burada ifade etmek istiyorum; pazar günü Hakkâri'de bu Meclisin de üyesi olan 2 milletvekili arkadaşım lince uğradı, Habip Vekilimizin ayağı üç yerinden kırıldı, arkadaşımız şu an hastanede tedavi görüyor. Bu linç girişimi karşısında ne muhalefet ne iktidar ne Meclis Başkanı çıtını çıkarmadı. Yani aslında bu sessizlik, oy birliğiyle "Siz, HDP seçmenlerini; siz, HDP'nin seçtiği iradeyi; siz, Kürtlerin iradesini linç edebilirsiniz, biz buna onay veriyoruz." demektir. Hani -çokça söylüyordunuz- halkın iradesinin üstünde irade yoktu? Peki, bu, Kürtlerin iradesi değil mi, HDP'nin iradesi değil mi, kadınların iradesi değil mi, halkların iradesi değil mi? Bunun karşısındaki bu suskunluk, bu sessizlik aslında bize bir kez daha gösteriyor, Kürtlerin iradesi kabul edilmiyor.

Şimdi, bunun karşısında bir de Hakkâri Valiliğinin bu linci örtbas eden bir açıklaması var. Biz de buradan bir kez daha söylüyoruz: Sizin linçleriniz, sizin baskılarınız, sizin hedef almalarınız bize asla özgürlük mücadelesinden, demokrasi mücadelesinden, barış mücadelesinden geri adım attırmayacaktır, bunu da böyle bilesiniz.

Bakın, bugün burada, Mecliste aslında konuşulması gereken bu lincin kendisidir ama biz neyi konuşuyoruz? Biz, yolsuzluk düzenini, rüşvet çarkını, yoksulluğu, hukuksuzluğu, baskıyı örtbas edecek olan bu sansür yasasını konuşuyoruz. Bu yasayla aslında iktidar bize şunu söylüyor: "Ben neyi doğru buluyorsam siz bunu doğru olarak kabul etmek zorundasınız. Siz, benim size sunduğum bilginin dışında herhangi bir bilgiyi esas almayacaksınız. Benim söylediğim yalanlara karşı çıktığınızda ben sizi cezalandıracağım." Şimdi, buna getirdiğiniz kılıf ne? "Biz dezenformasyonla mücadele ediyoruz." E, peki, gerçekten mücadele etmek istiyorsanız o zaman öncelikle, şu trol ordularını, beslediğiniz, büyüttüğünüz, istihdam ettiğiniz bu trol ordularını bir kere dağıtın. Yine, 7/24 yalan söyleyen, hedef gösteren yandaş medyaya aktardığınız fonları kısıtlayın ama biz bunları yapmayacağınızı biliyoruz çünkü tarihte de benzer örnekleri var, diktatöryal rejimler, baskıcı rejimler ilk önce basını susturur, muhalefetin sesini kısmaya çalışır. Ama siz de dönün bakın, göreceksiniz ki tarihte hiçbir baskıcı rejim hakikatin açığa çıkmasını engelleyememiştir, siz de engelleyemeyeceksiniz.

Şimdi, bu yasayla aslında ne yapılmaya çalışılıyor? Bu yasayla, hepimizin de bildiği gibi, aslında, her gün "Ben işsizim, açım, yoksulum." diyen gençlerin "Ben öldürülüyorum, tacize uğruyorum, cinayete kurban gitmek üzereyim." diyen kadınların, yine adalet arayan Şenyaşar ailesinin, Çorlu tren kazasında yakınlarını kaybeden ailelerin sesi susturulmaya çalışılıyor. Biz bu baskıcı yöntemleri, bu susturma yöntemlerini elbette ki çokça yaşadık, çokça gördük. Her gün bir habere erişim engeli getiriyorsunuz işinize gelmeyince, her gün bir haberi yasaklıyorsunuz. Bununla da aslında hızınızı almayıp ne yapıyorsunuz? Konserleri yasaklıyorsunuz, mitingleri yasaklıyorsunuz, festivalleri yasaklıyorsunuz, hatta şarkıcıların kılık kıyafetlerini yasaklıyorsunuz ve bu, sizin ilk defa yaptığınız bir şey değil.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Tamamlayalım lütfen.

DİRAYET DİLAN TAŞDEMİR (Devamla) - Ama şunu da bilin ki bizler bu baskıcı yasalara rağmen sesimizi, sözümüzü söylemeye devam edeceğiz. Sizler yasakları getirdikçe, hukuku hukuk olmaktan çıkardıkça, adaleti adalet olmaktan çıkardıkça insanlar da direndiği her alanda, sözünü söyleyeceği her alanda bu baskıcı yasalara karşı tepkisini vermeye devam edecektir.

Bakın, eğer sosyal medya olmamış olsaydı biz Şule Çet'in normalde intihar ettiğini düşünecektik ama biz Şule Çet'in katledildiğini biliyoruz. Eğer sosyal medyadaki tepkiler olmasaydı, bu tepkiler büyümeseydi, bu Şule Çet cinayeti aydınlanmayacaktı, Şule'nin katilleri elini kolunu sallayarak aramızda dolaşacaktı.

Yine, Silivri 5 No.lu L Tipi Kapalı Cezaevinde Ferhan Yılmaz işkenceyle hayatını kaybetti. Ama sosyal medya olmasaydı bizler ne bilecektik? "Ferhan cezaevinde, hücresinde öldü, yaşamını yitirdi." yalanına inandırılacaktık. Onun için de bu yalanlara karşı, bu dezenformasyona karşı biz de hakikatin sesini, sözünü her yerde söylemeye devam edeceğiz. (HDP sıralarından alkışlar)