GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Basın Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi münasebetiyle
Yasama Yılı:6
Birleşim:6
Tarih:12.10.2022

DİLŞAT CANBAZ KAYA (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Ekranları başında bizleri izleyen halkımız, sözlerime başlamadan önce Irak'ın Kürdistan bölgesinin Süleymaniye kentinde uğradığı suikast sonucu yaşamını yitiren Jineoloji dergisi editörü Nagihan Akarsel'i saygıyla anıyorum. Suikastı planlayanlarla, savunanlarla mücadelemiz sürecektir. Nagihan Akarsel'in miras bıraktığı kadın özgürlük mücadelemizi devam ettireceğimizin sözünü bir kez daha buradan söylüyoruz. Hepimiz biliyoruz Nagihan aynı zamanda gazetecidir; tam da sansürü konuşurken, dezenformasyonu konuşurken bir gazeteci, kadın gazeteci, bir basın editörü katlediliyor ve buna dair bu Meclisten maalesef hiçbir söz söylenmiyor.

Bugün burada sansür yasası teklifini konuşuyoruz. Kanun teklifi baştan sona halkın haber alma, ifade özgürlüğüne saldırıyor ama bunu anlamak için kanun teklifine bakmaya bile gerek yok çünkü sansür yasasından bahsediyoruz. Sansürün en büyüğünü biz son dönemlerde yaşıyoruz, özellikle HDP olarak da hepimiz biliyoruz, 9 Ekimde Yüksekova'da halkın iradesi olan Milletvekilimiz Habip Eksik'in polis şiddetiyle yani kolluk gücüyle, polis kuvvetiyle işkenceye maruz kalarak bacağı kırıldı, arkadaşımız ameliyata alındı ve hâlâ hastanede. Bunun üzerine ne Meclisten ne Meclis Başkanlığından ne de buradaki milletvekillerinden hiçbir ses yok. Şimdi, dezenformasyondan bahsediyoruz ama valilik bir açıklama yapıyor "Vekil kendisini yere atarak bacağı kırıldı." diyor. Peki, bunun sonucunda hepimiz biliyoruz bu sürecin böyle olmadığını. Basının uzaklaştırıldığı yerde işkenceye maruz kalıyor milletvekilleri bile. Basın kalkanlarla eylemlerde haber takibi yaparken gözaltına alınıyor, işkenceye maruz kalıyor. Yani bunların hiçbiri tesadüf değil, bizzat muhalif kesimi susturmaya yönelik bir anlayışın kendisini ifadesidir. Meclise gelen bütün tekliflerde haksızlığa maruz kalan kesimden ziyade hukuka aykırılığı koruyan bir anlayış hâkim. Bu teklifte de basın emekçilerinin maruz kaldığı kısıtlamalara, ekonomik ve sosyal sorunlara, uğradıkları şiddete dair hiçbir düzenleme yok. Oysa iktidarın yaklaşımı, baskılar ve basın özgürlüğü açısından yaşananlar bizlere gösteriyor ki Türkiye gazeteciler için bir cezaevi konumundadır. Bu durum cezaevinde olmayan gazeteciler için de geçerliliğini korumaktadır çünkü dışarıdaki gazeteciler de özgür bir ortamda mesleklerini icra edememektedir.

Bakınız, yakın zamanda İstanbul Kartal'da gerçekleştirilen demokratik bir eylemde Etkin Haber Ajansı basın emekçileri şiddet uygulanarak gözaltına alındı. Yine, 1 Eylül Dünya Barış Günü'nde gerçekleştirilen bir eylemde bir basın emekçisi kadın arkadaşımız kolluk kuvvetlerince cinsel tacize uğradı. 2021 yılında 55 gazeteci saldırıya uğradı, 23 gazeteci işkenceye maruz bırakıldı, 11 gazeteci tehdit ve ajanlık dayatmasıyla karşı karşıya kaldı. Tutuklu gazeteci sayısı 1 Eylül 2022 itibarıyla 79, fişlenen gazeteci sayısı 20 ve onlarca gazeteci sürgünde. İşte, bu kanun teklifiyle birlikte, bırakın bu sorunların son bulmasını, artık yaşanan bu saldırıların dahi haber yapılması engellenecek. "korku veya panik yaratmak saikiyle, ülkenin iç ve dış güvenliği, kamu düzeni, genel sağlığı ile ilgili gerçeğe aykırı bir bilgiyi, kamu barışını bozmaya elverişli şekilde alenen yayan kimse" şeklinde ifade edilen soyut suç tanımı keyfî bir şekilde basın özgürlüğüne ket vuracak.

Yani teklif özetle şöyle diyor: Yoksullaşıyoruz ama yoksullaştığımızı bilmeyin. Her gün kadınlar katlediliyor, sakın duymayın. Zırhlı araçlarla katledilen çocuklar varsa eğer haberini yapmayın çünkü halkı panik ve endişeye sevk ediyorsunuz. Basın alanında kimliksizleştirme politikaları devam etsin; başta Kürtçe, Ermenice, Rumca, Lazca, İbranice, Çerkezce, birçok dilde gazetecilik yapmaya çalışan gazeteleri kapatın. Bir yerde yolsuzluk varsa ortaya çıkarmayın. İşkencehaneye dönen hapishaneleri unutun. Hasta tutsakları gündeme getirmeyin. Yargı zaten iki dudağımızın arasında. Bizim çizdiğimiz gerçeği zerre yansıtmayan "gelişen, kalkınan Türkiye" yalanına inanın, aksini söyleyenleri de cezalandırın.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Tamamlayalım lütfen.

DİLŞAT CANBAZ KAYA (Devamla) - Tamamlıyorum Başkan.

Bu yasanın özeti, aslında "dezenformasyon" adı altında sansürdür. Sizler de biliyorsunuz ki aslında dezenformasyonun asıl uygulayıcıları kimler, kasten yanlış bilgiyi yayanlar kimler; yandaş medya, televizyon kanallarını kapatan, gazetelere, gazete sitelerine cezalar veren RTÜK'ün kendisi.

Biz bu sansür yasasını kabul etmediğimizi bir kez daha söylemek istiyoruz. Amaç çok açık, hedef göstererek, çamur atarak, itibarsızlaştırarak, muhalifleri sessizleştirip yalnızlaştırmak ama bilinsin ki gerçekler sansür yasanızla örtbas edilemez. Ne özgür basın ne sokak gerçeğini haykırmaktan biz de halkımız da vazgeçmeyeceğiz diyorum, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)