| Konu: | Basın Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 6 |
| Birleşim: | 7 |
| Tarih: | 13.10.2022 |
AHMET KAYA (Trabzon) - Teşekkürler Sayın Başkan.
Değerli arkadaşlar, günlerdir tartıştığımız bir dezenformasyon kanunu var. Milletimize "Bu iktidarın ve yandaş medyasının en iyi yaptığı iş nedir?" diye sorsak eminim ki büyük çoğunluk yalan haber ve dezenformasyon konusundaki becerilerinden bahsedecektir. Ülkeyi yönetme konusunda çok beceriksiz olsalar da haklarını yemeyelim, bu konularda çok becerikliler. Yirmi bir yıldır ülkeyi yöneten fakat hiçbir vaadini yerine getiremediği gibi memleketi ve milleti mahveden bu algıcı iktidar, yaklaşan seçimler öncesinde toplumu ve özellikle gençlerimizi susturmak için bir sansür ve bir susturma yasası çıkarıyor.
Değerli arkadaşlar, bu teklif her ne kadar Basın Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi olarak lanse edilse de 23 kanunda değişiklik öngördüğü için bu teklifin bir torba kanun teklifi olarak değerlendirilmesi daha doğru olacaktır.
Teklifin değerlendirmesine geçmeden önce hazırlanış biçimine ilişkin birkaç noktaya değinmekte yarar görüyorum. Uzun zamandır üzerinde çalışıldığı ifade edilen teklif, ne yazık ki iktidar partisinin muhalefeti, sivil toplumu, üniversiteleri dışlayan, yok sayan anlayışının bir yansıması olarak Meclise sunulmuştur.
Üzülerek söylüyorum ki gazetecilik mesleğini doğrudan ilgilendiren bu teklif, gazetecilik örgütlerinin dahi görüşü alınmadan, bir grup siyasetçi ve bürokrat tarafından kapalı kapılar ardında hazırlanmıştır. Öte yandan, bu teklifin başta 29'uncu maddesi olmak üzere, ifade ve haber alma özgürlüğüyle ve diğer anayasal özgürlüklerle çelişen hükümlerinin incelenmesi için ilgili kanun teklifinin Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğü'nün 38'inci maddesi uyarınca Anayasa'ya uygunluk incelemesi de yapılmamıştır. Özellikle teklifin 29'uncu maddesine ilişkin çok ciddi endişeler vardır. Bu maddenin tekliften tamamen çıkarılması ve tüm paydaşların katılımıyla yeni bir çalışma yapılması gerektiği ortadadır.
Evet, dezenformasyon dünyanın ortak bir sorunudur, ve özellikle dijital alanda var olan bu sorunla mücadele edilmelidir. Fakat bu yapılırken dezenformasyon ile ifade özgürlüğü arasındaki hassas dengenin korunmasına ve konunun tüm paydaşlarının sürece dâhil edilerek katılımcı bir anlayışta yapılmasına dikkat edilmelidir.
Burada dikkat edilmesi gereken bir diğer konu da diğer ülkelerdeki uygulamalardır. Bakın, Almanya'da sosyal ağların düzenlenmesi kanunu uzmanların ve farklı kurumların katılımıyla uzunca bir süre şeffaf ve derinlemesine tartışıldıktan sonra kabul edilmiştir. Yine, örneğin, Avrupa Birliğindeki Dijital Hizmetler Yasası'nda iki yıllık uzun tartışmalar sonunda uzlaşmaya varılmıştır.
Değerli arkadaşlar, bu teklifi kabul etmemiz mümkün değildir çünkü teklif bu hâliyle, dezenformasyonla mücadeleyi değil, gazeteciliği hedef almaktadır. Bu yasa özellikle internet haberciliğini ve yerel medyayı büyük risk altına atacaktır, yaşamalarını mümkün kılmayacaktır. Dezenformasyon, yalan haber, asılsız bilgi gibi hukuken nasıl yorumlanacağı belirsiz kavramlar bağımsızlığını yitirmiş bir yargı düzeninde suistimale çok açıktır. Teklifin hazırlanış sürecinde sivil toplum görüşlerine başvurulmamıştır. Dezenformasyon dünya çapında bir sorundur fakat yapılan düzenleme dezenformasyonla mücadeleden ziyade halkın haber alma hakkına ve ifade özgürlüğüne zarar verecek düzenlemeler içermektedir. Halkın haber alma ve bilgilendirme hakkını engelleyecek bu düzenleme yaklaşan seçimler öncesinde haberi halktan saklama amacı taşımaktadır. Hâlihazırda ana akım medyayı kontrol altında tutan iktidar dijital alanda da özgür ve bağımsız haberciliği engellemek ve toplumsal talepleri susturmak istemektedir ve gençlerimizden çok korkan bu iktidar, gençlerin ve halkımızın sosyal medyayı kullanmasından rahatsız olmaktadır. Milletimizin her gün gelen zamları, yoksulluğu, geçim derdini, iktidarın her yerden fışkıran yolsuzluklarını, haksızlıklarını, adaletsizliklerini konuşmasından ve olandan bitenden birbirini haberdar etmesinden de korkmaktadır. İşte bunun için, bu korkularını yasaklar ve sansürle bastırmak için bu yasayı çıkarıyorlar. Tüm bu nedenlerle sosyal medyanın hukuksuzluklara karşı anlık gündem oluşturma yeteneğini ortadan kaldırmak isteyen, seçim ortamı gibi hukuksuzluklara verilecek anlık tepkilerin önemli olacağı günlere hazırlık yapan ve tutuklama ya da gözaltılarla vatandaşlarımıza gözdağı vermek isteyen bu sansürcü, bu yasakçı iktidara diyoruz ki...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Tamamlayın lütfen.
AHMET KAYA (Devamla) - Doğrulardan ve doğruları söyleyenlerden korkmayın, kendinize gelin! Burası Kuzey Kore değil, burası Taliban'ın Afganistan'ı hiç değil, burası "Bağımsızlık benim karakterimdir." diyen ve "Doğruları söylemekten korkmayın." diyen Mustafa Kemal Atatürk'ün ülkesidir. (CHP sıralarından alkışlar)
Kendinize gelin ve bu yasadan, bu yanlıştan vazgeçin diyor, Genel Kurulumuzu saygıyla selamlıyorum.