| Konu: | Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Fatih Dönmez'in, Amasra'da yaşanan maden kazasına ilişkin Yürütme adına gündem dışı açıklaması nedeniyle HDP Grubu adına konuşması |
| Yasama Yılı: | 6 |
| Birleşim: | 8 |
| Tarih: | 18.10.2022 |
HDP GRUBU ADINA SERPİL KEMALBAY PEKGÖZEGÜ (İzmir) - Değerli halkımız, Türkiye Taşkömürü Kurumu Amasra Müessesesinde işçi katliamında yaşamını yitiren 41 madenciyi saygıyla anıyorum, yaralılara acil şifa diliyorum.
Her defasında "Artık yeter!" diyoruz, her defasında "..."(*) diyoruz. Ancak işçi cinayetleri bizi derinden sarsmaya, acıya boğmaya devam ediyor. 41 hayatın grizu patlamasında yok olmasının acısı çok büyük. Bu, ne kader planı ne fıtrat ne de kazadır. Uluslararası sözleşmeler, İş Yasası ve mevzuat, işverenleri her türlü önlemi almakla, iş kazalarını ve iş cinayetlerini önlemekle; devleti de bu önlemlerin alınıp alınmadığını denetlemekle yükümlü kılıyor. Ancak nerede bu sorumluluk, kimde? Ne bakanı ne bürokratı ne patronu; işçiler ölüyor, sermaye büyüyor; tablo budur. Bu katliamın sebebi, AKP'nin işçilerin canı ve kanı üzerinden yaptığı kâr ve sömürü planıdır. Emekçinin canı üzerine kurulan ucuz emek cenneti yaratıldı; ucuz emek pazarında kâr hırsı, üretim zorlaması işçileri öldürmektedir. Bunun adı vahşi kapitalizmdir, bunun adı nekro kapitalizmdir.
Bakın, Sayıştay raporlarında grizu patlaması geliyorum diyor, raporlar, bağıra bağıra patlamanın olacağını söylüyor, buna rağmen önlem alınmıyor. Yaşamını yitiren madencilerin ailelerine "Bizi patlatacaklar." demesinden de anlaşıldığı gibi, iş yerindeki tehlikenin işçiler de farkında ama onların sesini kimse duymuyor. Kader planı değil, iktidar eliyle yerinden edilen Soma yargıçlarının burada dediği gibi "Olursa olsun." planıyla karşı karşıyayız. Türkiye Taşkömürü Kurumu yetkilileri gerekli önlemleri almamış, ilgili bakanlıklar, Sayıştay raporlarında ortaya saçılan güvenli olmayan çalışma koşullarına rağmen işletmenin kapısına kilit vurmamış, Amasra'da timsah gözyaşları döken TÜRK-İŞ, 6331'in işçiye verdiği çalışmaktan kaçınma hakkını işçiye kullandırmamış ve bu cinayete hep birlikte ortak olmuşlardır. Burada, işçilerin neden söz, yetki, karar sahibi olmadığını ayrıca sorgulamalıyız. İzlediği neoliberal politikalarla bizzat bu işçi katliamlarının sorumlularından olan Erdoğan'ın "kader planı" diyerek ölümleri normalleştirmesini asla kabul etmiyoruz. Meclise girerken bile koruma ordusuyla, helikopterle önlem alanlar, yüzlerce korumayla gezenler bize fıtrattan bahsetmesinler.
1938 yılında yapılan bilimsel bir araştırma iş kazalarının yüzde 98'inin önlenebilir olduğunu daha o zaman kanıtlamıştı. Bakın, aradan neredeyse yüz yıl geçti, biz hâlâ vahşi kapitalizm koşullarında madencilik yapılan bir ülkede olmaya devam ediyoruz. Batı'ya bakın, böyle işçi katliamları orada yaşanıyor mu? Hani diyorsunuz ya "Batı bizi kıskanıyor." diye. Neden yaşanmıyor? Neden Avrupa'da böyle işçi katliamları olmuyor? Bunu sorgulamayacak mıyız? İşçilerin canı Almanya'da değerli ve değerli olsun tabii ki, peki, Türkiye'de neden bu kadar ucuz görülüyoruz? Bunu sorgulamamız gerekiyor.
Küresel İşçi Hakları Endeksi'ne göre Türkiye 2016'dan bu yana her yıl, işçi olmak için en kötü 10 ülke arasında gösteriliyor. Türkiye, yalnız maden katliamlarında değil, iş cinayetlerinde de dünyada başı çekiyor. Sadece son yıllarda Ermenek'te, Küre'de, Bursa'da, Zonguldak'ta, Elbistan'da, Siirt Şirvan'da ve Şırnak'ta yüzlerce madenci, işçi sağlığı ve iş güvenliği önlemleri alınmadığı için yaşamını yitirdi, patronlar daha fazla kâr etsin diye yaşamını yitirdi. Son yirmi yılda, AKP'li yıllarda 30 bini aşkın işçi iş cinayetinde yaşamını yitirdi. İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Meclisinin verilerini göre, 2022'nin ilk dokuz ayında en az 1.357 işçi iş cinayetinde yaşamını yitirdi. Eylül ayında, şu geçtiğimiz eylül ayında en az 157 işçi çalışırken iş cinayetinde yaşamını yitirdi.
İş cinayetleri yüzde yüz önlenebilir bize göre, yeter ki önlemler alınsın, işçi sağlığı, iş güvenliği önlemleri alınsın. İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Meclisinin ve DİSK'in raporlarına ve bizlerin verdiği önergelere dönüp baksanız bu iş cinayetleri tablosuyla karşılaşmayız ama bugüne kadar ne önergelerimize cevap verdiniz ne de bu raporları önünüze koyup üzerinde düşündünüz.
Şimdiden sonra peki ne olacak, ölümleri nasıl önleyeceğiz? Biz AKP'yi Soma'dan tanıyoruz; Soma'da 301 cana kıyanların hiçbiri cezalandırılmadı. Soma patronunu kurtarmak için özel bir yargı operasyonu yaptınız, yargıya müdahale ettiniz. Bakın, Soma'da katledilen 301 madenciyle ilgili Soma patronları olası kasıtla yargılanacaklardı, yargılanıyorlardı, ceza alacaklardı, tam ceza alma aşamasında yargıçları değiştirdiniz ve basit taksirle öldürmeden ceza aldı bu kişiler ve patron dört yıl yattı, daha sonra çıktı ve patronlar, hiç kimse de şu anda cezasını çekmiyor. Soma patronunu kurtarmak için yargıya müdahale ettiniz, yargıçları değiştirdiniz; olası kasıttan ceza verilecekti, sizin müdahalenizle bu da gerçekleşmedi. Patronları korudunuz, Soma'yı cezasız bıraktınız. Bakanlar herhangi bir bedel ödemedi, bürokratlar zaten hiçbir şekilde bedel ödemiyor, tutuklu olanların ise hepsi serbest bırakıldı. Madencilerin avukatları Selçuk Kozağaçlı ve Can Atalay ise şu anda zindandalar; buradan onlara sevgilerimi gönderiyorum.
Şimdi, Amasra maden katliamı için araştırma önergesi vereceğinizi söylüyorsunuz; sizi hiç samimi bulamıyoruz. Size önce şunu söylememiz lazım: Peki, neden Soma'da failleri korudunuz, neden şimdi araştırma komisyonundan bahsediyorsunuz; burada bir tutarsızlık yok mu?
Birkaç söz de bu ülkede en büyük federasyon olan TÜRK-İŞ'e söylemek istiyorum tekrar. Ölen madencinin eşi anlatıyor: "'Gaz kokusu çok var ama yapacak bir şey yok.' diyordu." Şef ona demiş ki: "Bize kömür lazım, sizin keyfiniz lazım değil." Peki, sendika ne iş yapar? Sendika ne için var? Sendika, işçilerin, madencilerin yaşam hakkını korumayacaksa o zaman sendikanın görevi ne? Maden katliamı olduğunda gidip orada hiç kimse timsah gözyaşları dökmesin, kusura bakmayın. Kaldı ki bakın, piyasacı bir yasa olmasına rağmen 6331, işçilere tehlikeli durumlarda çalışmaktan kaçınma hakkını veriyor. Sendikalar neden bu konuda bir çalışma yapmıyor? Sizin göreviniz orada konuşmak değil; sizin göreviniz, sendikanın, TÜRK-İŞ'in görevi, orada işçilerin yaşam hakkını korumaktır. Ölümler olmadan yaşam hakkını korumak gerekiyor.
Sonuç olarak, ucuz emek rejimi terk edilmeli, sermayeyi kayıran, daha fazla kâr etmek için işçilerin hayatını tehlikeye atan, iş kazaları için "Olursa olsun." mantığıyla hareket eden bu zihniyetle hesaplaşmak gerekiyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurunuz efendim.
SERPİL KEMALBAY PEKGÖZEGÜ (Devamla) - Sendikal özgürlüklere sahip çıkarak, örgütlenerek yaşam hakkına sahip çıkmak gerekiyor. İnsan onuruna yakışır çalışma koşullarının sağlanması için bu doğrultuda gerekli önlemlerin alınması gerekiyor. Kömür madenlerinde yaşanan iş cinayetlerinin önüne geçilmesi, sağlık, güvenlik ve ekolojiyi birlikte ele alarak kömür madenciliğinden çıkma planları da dâhil olmak üzere, köklü çözümler, yapısal çözümler üzerinde düşünmek, tartışmak ve hayata geçirmek gerekiyor.
Bartın Amasra'da 41 işçi önlem alınmadığı için grizu patlaması nedeniyle katledilirken bu katliamı protesto eden emek örgütleri Ankara'da öldüresiye dövülerek gözaltına alınıyor. Neden, neden? Dünyanın her yerinde bu tür katliamlar protesto edilir. Türkiye'de madencilerin yaşamına sahip çıkmayan iktidar, madencilerin yaşamını savunan, protesto eden emek örgütlerini, meslek örgütlerini, sosyalistleri, devrimcileri neden şiddete maruz bırakıyor? Bunun da cevabını istiyoruz.
Hükûmetin maden katliamına yaklaşımı "yaşam hakkı"na değil, "Olursa olur." mantığıyla ölümlere yol vermektir. Sermaye birikim rejimi yürüsün diye, sermayedarların yolu açılsın diye alabildiğince işçi canına kıyılmasına göz yummaktadır ve bizler buna asla göz yummamalıyız.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Tamamlayınız efendim.
MÜŞERREF PERVİN TUBA DURGUT (İstanbul) - PKK'nın şehit ettiği maden mühendislerini, petrol mühendislerini nereye koyuyorsunuz?
SERPİL KEMALBAY PEKGÖZEGÜ (Devamla) - Hükûmetin, iktidarın, Erdoğan'ın bizzat noeliberal politikalarla bu katliamların faili olmasının üstünden atlanarak bir araştırma yapılamaz. Ucuz emek rejiminden vazgeçmeden, iş cinayetlerinin Sosyal Güvenlik Kurumu tarafından raporlanmasını sağlamadan, bir kamu kurumu olan Türkiye Taşkömürü Kurumunun neden piyasacı bir anlayışla bu kömür madeni işletmesini sürdürdüğünü sorgulamadan, artık kamu kurumlarına kadar işlemiş olan piyasacı zihniyetten, sömürü zihniyetinden, kölelik düzeninden bahsetmeden ölümlerin durdurulamayacağı açıktır.
MÜŞERREF PERVİN TUBA DURGUT (İstanbul) - PKK'nın şehit ettiği işçileri, maden mühendislerini, petrol mühendislerini de sorgulayın; onları da sorgulayın lütfen, onları da sorgulayın.
SERPİL KEMALBAY PEKGÖZEGÜ (Devamla) - Burada bütün işçileri, emekçileri, madencilerin hayatlarına sahip çıkmaya çağırıyoruz. (HDP sıralarından alkışlar)