| Konu: | (10/6598, 6599, 6600, 6601, 6602, 6603, 6604, 6605) No.lu Bartın'ın Amasra İlçesinde Meydana Gelen Maden Kazasının Tüm Yönleriyle Araştırılarak Benzer Kazaların Önlenmesine Yönelik Tedbirlerin Belirlenmesi Amacıyla Bir Meclis Araştırması Açılmasına İlişkin Önergelerin Ön Görüşmeleri münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 6 |
| Birleşim: | 9 |
| Tarih: | 19.10.2022 |
DİRAYET DİLAN TAŞDEMİR (Ağrı) - Teşekkür ederim Başkan.
Bizi televizyonları başında izleyen bütün halklarımızı saygıyla selamlıyorum.
Ben de konuşmama başlamadan önce, 14 Ekim Cuma günü Bartın maden ocağında grizu patlaması sonucu yaşamını yitiren 41 işçimize Allah'tan rahmet, ailelerine sabır, yaralılara da acil şifalar diliyorum.
Elbette ki bu, işçi kırımıdır; bunun adını doğru koymak lazım. Öyle "kazaydı" "fıtrattı" yok "kaderdi" diye bu kazaları, bu ölümleri normalleştiremezsiniz, bunların üstünü örtemezsiniz. Gerekli önlemleri almamışsınız, maden ocaklarında denetim yapmamışsınız, sorumlu patronları yargılamamışsınız ya da yargılananları da kaçırmışsınız yargının elinden, bir şekilde bin dereden su getirerek beraat ettirmişsiniz; şimdi de çıkıp bizi bunun fıtrat olduğuna, kader olduğuna, kaza olduğuna inandırmaya çalışıyorsunuz. Bugüne kadar Karaman Ermenek'te, Kastamonu Küre'de, Bursa'da, Balıkesir'de, Zonguldak'ta, Elbistan'da, Soma'da, Siirt Şirvan'da ve Şırnak'ta meydana gelen büyük facialarda yüzlerce işçi yaşamını yitirdi. Eğer tedbir alınsaydı, eğer söylenenlere kulak kabartsaydınız bu ölümler gerçekleşmeyecekti. Daha önce maden ocaklarının kapısında "Önce tedbir, sonra tevekkül." yazardı; siz tedbir almayacaksınız, önlem almayacaksınız ama ortalıkta da bunu meşrulaştırmak için her yola başvuracaksınız.
Bakın, öyle "kaderdir" denip bu işin içinden çıkılamaz, biz bunu kabul etmiyoruz. 2019 Sayıştay Denetim Raporu'nda facianın gelmekte olduğu açıkça yazılmaktadır. "2019 yılında müessesenin dengelenmiş üretim derinliği eksi 300 metre olmuştur. Bu derinleşme ani gaz degajı ve grizu patlaması gibi ciddi kaza risklerinin artmasına neden olmaktadır. Çalışan damarların tamamında gaz içeriklerinin yüksek olduğu, dolayısıyla degaj kapasitelerinin de yüksek olduğu, arıza zonlarında riskin daha da arttığı bilinmektedir. Bu nedenle müessese ocaklarında ilgili mevzuat hükümlerinin yanı sıra Kurum Degaj Yönergesi hükümlerinin titizlikle uygulanması gerekmektedir." denilmiş bu raporda. Rapor 2019 yılına ait bu tespitleri yapmış ama AKP iktidarı, bu tespitler sanki yapılmamış gibi bunu ciddiye almamış, üzerine düşen sorumluluğu yerine getirmemiş; şimdi bunun hesabını vermek yerine pişkince buna kılıf uydurmaya çalışıyor.
Aslında söylediğinizden bizim anladığımız şu: "Ölürlerse de ölsünler." Ne de olsa ölen öldüğüyle kalıyor; tıpkı Soma'da olduğu gibi hesap veren bir yargı yok, hesap veren bir iktidar yok. Hesap soran, işçilerin, emekçilerin davalarını takip eden, sesini yükselten hukukçular, kurumlar, siyasetçiler, medya organlarını da susturmaya çalışıyorsunuz, itiraz edeni cezaevine kapatıyorsunuz, davalarla süründürüyorsunuz tıpkı Selçuk Kozağaçlı ve Can Atalay gibi. Onları da buradan bir kez daha saygıyla selamlıyorum çünkü sizin bu politikalarınız karşısında susmadılar, sinmediler, hâlâ da mücadele etmeye devam ediyorlar. (HDP sıralarından alkışlar)
İşçi katliamını protesto eden öğrenciler, emek ve meslek örgütleri darbedildi, gözaltına alındı. Ölen işçilerin anılmasına bile izin vermediniz çünkü korkuyorsunuz, çünkü sorumlusunuz. Evet, korkmakta haklısınız, korkun çünkü siz hesap vereceksiniz.
Yine, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Fatih Dönmez Meclis kürsüsünde dün şunları söyledi: "Denetimlerde aykırılık yok." Az önce de konuşan AKP Milletvekili şunu söyledi, açıkçası hani ölümlere kılıf uydurmaya çalıştı, yine bin dereden su getirdi, hani azıcık utanma olmasa "Vallahi bizden kaynaklı değil, öldükleri için işçiler suçlu." diyecekti, suçu işçilere atacaktı ama neyse ki kamuoyunun tepkisi, işçilerin örgütlü mücadelesi karşısında bunu söyleyemedi. Eğer bu denetimlerde aykırılık yok ise son yirmi yılda en az 1.989 maden işçisi nasıl oldu da öldü? Soma'da nasıl oluyor da bir anlık patlamada 301 madenci yaşamını yitiriyor?
Şimdi, çıkıp buna, işçi ölümlerine "kader" deyip işin içinden çıkacaksınız, daha önce de yaptınız, şimdi de aynısını yapmaya çalışıyorsunuz ama o zaman biz de bir kez daha buradan soruyoruz sizlere: Neden bu ölümler sadece işçileri buluyor? Bu işçilerin kaderi değil, bu sizin işçilere yazdığınız kader. Siz saraylarda şatafat içinde yaşayasınız diye bu işçiler ölüyor; daha fazla rant, daha fazla kâr, yandaşlar daha fazla zengin olsun diye ölüyor yoksa bu kader değildir.
Bugün, yine, kürsüde AKP Genel Başkanı da şunu ifade etti grup konuşmasında: "Ben kader ve kazaya inanıyorum." Madem inanıyorsunuz o zaman siz niye koruma ordularıyla geziyorsunuz? Gezmeyin, önlem almayın, kendinizi kaderinize teslim edin ama bunun da palavra olduğunu biz çok iyi biliyoruz çünkü sizin canınız, malınız ve yandaşlarınızın canı, malı herkesten, yoksullardan, işçilerden daha kıymetli. Onun için siz kendiniz için, yandaşlarınız için aldığınız tedbiri tabii ki emekçilere, tabii ki yoksullara lüks olarak görüyorsunuz.
Bakın, 2015-2021 arası 100 bin işçi başına iş kazası ölüm oranları verilerine göre Türkiye yüz binde 24,6'yla dünyada 4'üncü sırada, Avrupa'da ise ilk sırada yer almaktadır. ILOSTAT verileri de Türkiye'de iş cinayetlerine ilişkin herhangi bir önlem alınmadığını söylüyor yani bunu hem ülke içindeki kurumlar, Sayıştay hem de uluslararası kurumlar zaten açık, aleni, ayan beyan söylüyor ama gelin görün ki size bunu anlatmak mümkün değil.
Bakın, maden ocağındaki patlamada yaşamını yitiren genç Yasin Çelik ne yazmış, "Güneşi görebilmek için karanlığı kazıyoruz." diye bir not düşmüş. İhmaliniz yüzünden Yasin karanlığı aşıp hayallerine kavuşamadı. Ölüm ve açlık arasında bir tercihe zorluyorsunuz bu gençleri, "Bu şartlarda ya çalışırsınız ya da ölürsünüz." diyorsunuz açıkça. Gençler bu şartları bile bile bu sizin zorladığınız politikalardan kaynaklı rıza göstermek zorunda kalıyorlar. Yasin ve 40 arkadaşının hayallerini gerçekleştirmemenin utancını ve mahcubiyetini yaşayacağınıza -gerçekten utanç verici bir durum- çıkıp yirmi dört saat içinde Yasin ve arkadaşlarının cenazesine ulaştığınız için övünüyorsunuz. Bu, bir iktidar için utanılması gereken bir durumdur. Bu gençlerin hayallerini gerçekleştirmekle övüneceğiz yerde bu gençlere yirmi dört saat içerisinde ulaştığınız için övünüyorsunuz, takdir bekliyorsunuz; bir de pişkince bunu televizyonlarda, her yerde söylüyorsunuz.
Daha bu işçilerin cenazeleri yerdeyken, aileleri gözyaşı içindeyken sizin söylediğiniz şey ne oldu biliyor musunuz? "Biz size şu yardımları yapacağız." O bakanlıktan diğer bakanlığa hepsi peşi sıra açıklama yaptı; kimisi çocuklarına yardım edecek, kimisi borçlarını kapatacakmış. Bu, gerçekten utanç duyulması gereken bir durum. Bunu neden yaptığınızı da biliyoruz, gelişen toplumsal tepkiyi azaltmak için resmen sus payı veriyorsunuz çünkü AKP işçiden, emekçiden, yoksuldan yana bir parti değil; AKP sermayedardan yana bir parti, patrondan yana bir parti, bütün politikalarını da bunlardan doğru oluşturuyor.
Bakın, hep televizyonlara çıkıp her yerde konuştuğunuzda "Şu bizi kıskanıyor, bu bizi kıskanıyor." diyorsunuz ya, en fazla da Almanya sizi kıskanıyormuş. Bakın, Almanya'ya ta 1973 yılında giden bir maden işçisi oradaki koşulları nasıl anlatıyor -zamanım yok, artık onu çok uzun uzun anlatmayacağım ama madenci arkadaşımızın anlattığı, 1973 tarihinde, tekrardan altını çizerek söylüyorum- diyor ki: "Ben otuz bir yıl maden ocaklarında çalıştım, Almanya'da sadece 1 kişi öldü." Peki, bizi kıskanan Almanya'nın elli yıl önceki koşulları bile şu anki Türkiye'de maden ocaklarında yaşanan koşullardan çok daha hafif ve çok daha az riskli.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
DİRAYET DİLAN TAŞDEMİR (Devamla) - Bitiriyorum Başkanım.
BAŞKAN - Buyurunuz efendim.
DİRAYET DİLAN TAŞDEMİR (Devamla) - Bunun sonucunda, işte böyle, her gün işçiler katlediliyor, işçiler ölüyor.
Biz, bugüne kadar yaşanan faciaların önlenmesi için onlarca defa araştırma önergesi verdik, soru önergesi verdik ama hepsini "Olmaz, olmaz." diye el kaldırarak reddettiniz. Bugün, burada bu önergeyi getirdiniz; bütün bu tepkilerin aslında önüne geçebilmek için, aslında bunun gerçekten çözümünün önünü tıkamak için getirdiğinizi biliyoruz ama yine de biz şunu söylüyoruz: Biz, bu araştırma önergesinde açığa çıkan sonuçları sizin karartmanıza izin vermeyeceğiz, açık ve şeffaf bir şekilde, açığa çıkan bütün sonuçları halklarımızla paylaşacağız, takipçisi olacağız.
Teşekkür ederim. (HDP sıralarından alkışlar)