GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: (10/6598, 6599, 6600, 6601, 6602, 6603, 6604, 6605) No.lu Bartın'ın Amasra İlçesinde Meydana Gelen Maden Kazasının Tüm Yönleriyle Araştırılarak Benzer Kazaların Önlenmesine Yönelik Tedbirlerin Belirlenmesi Amacıyla Bir Meclis Araştırması Açılmasına İlişkin Önergelerin Ön Görüşmeleri münasebetiyle
Yasama Yılı:6
Birleşim:9
Tarih:19.10.2022

AYSU BANKOĞLU (Bartın) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Ben bugüne kadar bu kürsüde çok fazla konuşma yaptım ama bugün yapacağım konuşma benim için de çok zorlu bir konuşma olacak. Çünkü ben oraya sadece bir milletvekili olarak gitmedim; o toprakların bir çocuğu, o insanların kızı, kardeşi, aynı zamanda da bir hukukçu olarak gittim.

Söylenecek o kadar çok şey var ki arkadaşlar. Bakın, o gece endişeli bekleyiş sürerken ocağa geri inen madencilerin "Kurtaramadık Vekilim!" diye birbirlerine sarılıp ağladıkları o acı gözlerimin önünden gitmiyor. Oğlundan haber alamayan babanın "Ben de aşağıya inmek istiyorum, oğlumu almak istiyorum. Vekilim, bana bilgi vermiyorlar, ne olur, söyle!" diyen o babanın yaşadığı acı benim gözümün önünden gitmiyor.

Şimdi, Cumhurbaşkanı "afet" dedi ama biz bir facia yaşadık ve 41 canımızı yitirdik. Ben, maden şehitlerimize Allah'tan rahmet, acılı ailelerine başsağlığı diliyorum; hepimizin başı sağ olsun.

Ama sevgili milletvekilleri, bizler temsil ettiğimiz milyonların, o madencilerin, şehitlerimizin ve o madenci ailelerinin vicdanı olmak zorundayız. Kortejlerle Bartın'a gelenler bu vicdandan nasibini alamamış ki babasını kaybetmiş 2 yaşında çocuğun, eşini kaybetmiş hamile bir kadının, evladını kaybetmiş bir anne babanın karşısına çıkıp da "Bunlar kader, sonrasında yine olacak." diyebiliyorlar ya! Burada, başı önde hesap vermesi gerekenler faciadan sonra "Çok iyi iş çıkardık, bu kadar ekiple müdahale ettik, şu kadar saatte madene ulaştık." diyebiliyorlar. Burada, biz 41 canımızı yitirmişiz ama AKP sıralarında 41 milletvekili bile yok ya! (CHP sıralarından alkışlar) Dün, buraya, sorumlu Bakan geldi, yirmi beş dakika her şeyin ne kadar yolunda olduğundan bahsetti. Ya, her şey bu kadar yolundaydı da madem her şey bu kadar iyi denetleniyordu da neden patlama oldu, neden bu acılar yaşandı arkadaşlar? Aklınızda bu konuşmadan ne kaldı, ne kaldı söyleyin? Sayılar mı kaldı, ödenecek tazminatlar mı? Yitirdiğimiz emekçilerden birer sayı olarak bahsedemeyiz. Sayın milletvekilleri, her biri bir annenin evladı, bir çocuğun babası. Acılı ailelerin sözlerini dikkatle dinlemenizi rica ediyorum sizden: "100 arabayla geliyorlar. Tazminat istemiyoruz biz, bu çocuklar yetim kaldı." diyorlar. "Gencecik evlatlarımız yanmasaydı da yaşasaydı." diyor bir anne. "İşçileri çıkarıp orayı temizleyeceklermiş..." "Öyle demişti oğlum. Toptan temizlik yaptılar, evlatlarımızı temizlediler, toptan temizlediler." diyor. Bu ocağa yıllarını vermiş maden emeklisi Mehmet baba diyor ki: "Sorunun tedbirsizlikten kaynaklandığını diyemediler. Üstü kapatılmasın, başkaları da ölmesin diye kanımın son damlasına kadar takip edeceğim." Bir şehit eşi "11 aylık bebeğim var, önümüzdeki ay doğum gününü yapacaktık. Çorap kokluyorum ben ya, çorap." diyor.

Şimdi diyebilirsiniz ki: "Bunlar iddia; soruşturma açıldı, bakılacak, incelenecek." Öyle de diyorsunuz. Ama bir de bilinen gerçekler var ya! Biz bu Hükûmetin adaletine güvenmiyoruz. (CHP sıralarından alkışlar) Bu müessesenin bağlı olduğu TTK Genel Müdürü Kazım Eroğlu, 2013'te 8 işçimizi kaybettiğimiz Kozlu'da Müessese Müdürüydü; başsorumlu olarak yargılandı, ceza aldı, cezası adli para cezasına çevrildi, daha bu parayı öderken 2018'de TTK Genel Müdürü olarak atandı. Cezasız kalması yetmedi, bir de ödüllendirdiniz. Bu Genel Müdürün bir de yardımcısı vardı, şimdi emekliye ayrıldı, İsmail Güven; 2010'da 30 işçimizi kaybettiğimiz Karadon faciasının başsorumlusu olarak yargılandı, aldığı ceza para cezasına çevrildi. Onun da cezasızlığı yetmedi, ödüllendirildi. 2014, Soma; yüzyılın en büyük maden faciasını yaşadık. Maden işçisine tekme atan Başbakan Müşaviri ceza almadığı gibi bir de ticari ataşe olarak atadınız ya! Dava sekiz yıl sürdü; sonuç, sorumlular sadece birkaç gün hapis yattı ve cezasız kaldılar.

Şimdi, dün Bakan Bey çıktı burada dedi ki: "Bize güvenin." Kendisine güvenmemizi söyledi, size güvenmemizi söyledi. Ya, ben buradan soruyorum, savcılara, cumhuriyet başsavcılığına, Bartın'da görevlendirilen savcılara soruyorum: İdari Müessesenin idari binasına giriş ve çıkışları ne zaman kontrol altına aldınız? Tüm delillere gerçekten ne zaman el koydunuz? Bu sırada şüphelilerin, idari müdürlerin, yetkililerin ocağa girmesine izin verildi mi? Yani delil karartma şüphesinin varlığına rağmen bu amirler ocağa girdi mi, girmedi mi? Ya da ağustos ayında denetim yapıp onay veren şüpheli Bakanlık denetmenleri şimdi kurulan tahkikat komisyonunda. Bunlar ne sıfatla buradalar arkadaşlar ya? Facianın üzerinden beş gün geçti, beş koca gün geçti, hâlâ ne bir görevden alma var ne bir gözaltı var; yazıklar olsun size de sizin adaletinize de! (CHP sıralarından alkışlar) Deniliyor ki bir de: "Resmî makamdan olmayan iddialara güvenmeyin." E, peki, o zaman siz açıklayın aslını, biz de sizi dinleyelim ama ciddi iddialar var. Burada, Müessesede metrajına uygun sondaj çalışması en son ne zaman yapıldı? Havalandırma sistemleri ne zaman kontrol edildi? Acaba kurum müdürü değişikliğinden sonra bu Müesseseden kaç kişi ayrıldı? Gelen idari amirler atanırken liyakat ilkeleri göz önünde bulunduruldu mu? Ya da gelecek seçimlerde partiniz ne kadar kömür yardımı yapacaktı, kömürü nereden karşılayacaktınız acaba?

Bakın, Sayıştay raporunun 8 bulgusu var, Bakan konuşurken birinin bile cevabını vermedi ama ben 2'sini size söyleyeyim. "Burada çalışan işçi sayısı az." diyor Sayıştay. Geçtiğimiz yıllarda binlerce çalışanı olan Müessesenin şimdi 550 işçisi var. Bu madenin içinde yıllara göre üretim ve işçi sayısı nasıl değişti? Bilmiyoruz. Neden değişti? Bilmiyoruz. "Alınan önlemlerde aksamalar var." diyor Sayıştay. Sayın Bakan, burada ne yaptı? Geçiştirdi. Bakın, aynen şöyle yazıyor: "Gaz içeriklerinin yüksek olduğu, riskin daha da arttığı bilinmektedir." yazıyor. "Bu nedenle de burada mevzuat hükümlerinin yanı sıra kurum degaj yönergesi uygulanmalıdır." diyor. Uygulandı mı peki? Bilmiyoruz. Sayıştay devam ediyor: "Burada iş güvenliğinde aksamalar var." diyor. Bununla ilgili Bakanlık işlem yaptı mı? Bilmiyoruz.

Değerli milletvekilleri, biz o kadar çok şeyi aslında bilmiyoruz ki... "Grizu patlaması metan boşalmasından." dedi Bakan. Peki, metan boşalması neden oldu? Bilmiyoruz. Madenci yakınları 08.00-16.00 vardiyasının gaz sebebiyle erken çıkarıldığını söylüyor, doğru mu; öyleyse şehitlerimizin olduğu 16.00-24.00 vardiyası başladığında gaz ölçümü neydi? Bilmiyoruz. Bakın, madenci yakınlarının ortak ifadeleri var: "Üretim durdurulup madencilere izin verilecek, maden temizlenecekti." diyorlar. Bu temizliğin sendika seçimlerinden dolayı ertelendiği iddia ediliyor, aslı var mı? Bilmiyoruz.

Bildiğimiz şey şu: Bu ülkede insanlarımıza değer verilmiyor, başka gelişmiş ülkelerde de bunlar yaşanmıyor. Suudi Kral öldüğünde yas ilan edilen ülkede Amasra için yas bile ilan edilmiyor. Bildiğimiz şey şu: Biz buradaki sorulan soruların 5 mislini soru önergelerimizde sorduğumuzda aylarca cevap alamayacağız ve üç beş cümleyle geçiştireceksiniz. Bildiğimiz şey şu: Dün kortejlerle Bartın'a gelenler, yarın bu konuyu unutacaklar, "kader, fıtrat" edebiyatıyla sorumluluktan kaçmaya çalışacaklar. Ve bildiğimiz şey şu: Ocağına ateş düşen 41 ev bir daha asla ama asla eskisi gibi olmayacak. Biz "Bu işin peşini bırakmayacaksın değil mi? Abla, orada devlet yokmuş." diyen Rabia'yı, babasının tabutu önünde bana elindeki fotoğrafı gösterip "Bak, bu benim babam." diyen 2,5 yaşındaki Mira'yı, madendeki 6 arkadaşını çıkarıp kendisi geri dönemeyen Esila'nın babası Yener'i de unutmayacağız.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Buyurunuz efendim.

AYSU BANKOĞLU (Devamla) - Biz "24 yaşındayım, ben dul kaldım, geçer mi bu?" "Yanmış kocamı öpemedim ben. Suratı yanmış, bacağı yanmış, kolu yanmış; ben hayat arkadaşımdan korktum, öpemedim canı yanar diye." diyen acılı eşi de "Sizden tek isteğim var: Bu suçu da ölülerin üzerine atmasınlar, gerçek suçluları ortaya çıkarın ki benim yüreğim biraz soğusun." diyen acılı anneyi de asla unutmayacağız ve yemin olsun ki unutturmayacağız, unutturmayacağız. (CHP ve İYİ Parti sıralarından alkışlar) Biz, öngörülebilir her kazanın cinayet olduğunu, bu cinayette de Soma'da da Ermenek'te de Kozlu'da da hukuku uygulamayanların parmağı olduğunu, insan hayatının ranttan daha önemli olduğunu söylemeye devam edeceğiz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Buyurunuz efendim.

AYSU BANKOĞLU (Devamla) - "Kader" diyen liderler, binlerce korumayla kuşansa da burada, bu Mecliste hesap verecekler, hesap verecekler. (CHP ve İYİ Parti sıralarından alkışlar) Biz, sorumlular tek tek hâkim karşısına çıkana kadar, hesap verene kadar, cezalandırılana kadar bu davanın da bu sürecin de sonuna kadar takipçisi olacağız ve kimse unutmasın, maden şehitlerimizi asla ama asla yalnız bırakmayacağım. Sevgili maden şehitlerimizin aileleri, asla ama asla yalnız değilsiniz. Güneşi görmek için karanlığı kazıyan madenci kardeşlerim, hepinize selam olsun. (CHP ve İYİ Parti sıralarından alkışlar)