| Konu: | Endüstri Bölgeleri Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 6 |
| Birleşim: | 10 |
| Tarih: | 20.10.2022 |
SERPİL KEMALBAY PEKGÖZEGÜ (İzmir) - Sayın Başkan, sayın vekiller; görüşülmekte olan bu kanun teklifiyle kurulmuş veya kurulacak olan endüstri bölgelerinde yatırımın ve üretimin artırılması için yerli ve yabancı yatırımcıları teşvik edecek -altını çizerek söylüyorum- bürokratik süreçleri kolaylaştırılacak birtakım düzenlemelerin getirileceği söylenmektedir. Buradan şunu anlıyoruz: Ekolojik yıkımları engelleyen ÇED süreçleri artık bir bürokratik sürece dönüştürülmüş, bürokrasi olarak adlandırılmaktadır. Bu kanun teklifi doğanın sömürüsünün hızlandırılma kanun teklifi olmaktadır. Zaten çevre etki değerlendirmede hukukun etrafından dolanmayı çok iyi biliyorsunuz. Örneğin, Mart 2022'de bir aylık bir süreçte 390 "ÇED Gerekli Değildir" kararını hukuksuzca verdiniz. Dünya sanayileşme tarihinin bütün süreçlerinde sanayileşmenin çevresel sorunları artırdığı ve geri dönülmez yıkımlara yol açtığı bilinmekte, dünya genelinde küçük arazilerin sanayileşme alanlarına dönüştürülmesi için özel önlemler alınmaktadır ama bu, bizde, Türkiye'de ne yazık ki tam tersine uygulanmaktadır. Şimdi şirketlerin ricasıyla bu zahmetten de yani bu ÇED süreçleri zahmetinden de kurtulunmak istenmektedir. Çevresel etki değerlendirme çalışmalarını bürokrasi olarak gören anlayış, doğayı sınırsız sömüren kapitalist zihniyetin ta kendisidir, neoliberal sömürü anlayışıdır, toplum yararını değil, şirketleri ve kârı önceler. Ekoloji ve çevrenin etkilenme koşulları öngörülmeden atılacak adımların doğada nasıl bir tahribat yarattığı düşünülmez. Örneğin, Ergene Nehri neden zehir akmaktadır, Marmara Denizi'nde neden müsilaj olmuştur, Rize'de sel felaketinde neden insanlar yaşamını yitirmiştir, Dilovası'nda neden kanser patlaması yaşanmaktadır, İkitelli'de -geçen gün söylendi- işçiler neden işe giderken servis aracında selde boğulmuşlardır? Yani sanayi üretiminin yaşam alanlarını, tarım alanlarını yok etmesi, buna yol açması hiç göz önünde bulundurulmamaktadır, kamu faydası asla düşünülmemektedir ve tarım ve gıda konusunda yaşanacak olumsuz etkiler göz önünde bulundurulmamaktadır, varsa yoksa kâr edelim, varsa yoksa doğayı yağmalayalım zihniyeti egemen olmaktadır.
Bu yasa talan yasasıdır, talanın hızlandırılma yasasıdır. "ÇED Gerekli Değildir" kararları yargıdan döndüğünde yargı kararlarını bile dinlemiyorsunuz "Ekonomi büyüyor." diyorsunuz ama aslında büyüyen sermaye. Halkın kamusal ihtiyaçları, kamunun kârları ya da kamunun çıkarları ise her geçen gün küçülmektedir. Tarım alanları, meralar, ormanlar, örneğin zeytinliklere sahip İkizköylü kadınların ekonomisi hiç büyümemektedir, onlar gelirlerini kaybetmektedirler. Kömür madeni şirketine köylünün içme suyunu veriyorsunuz. İkizköylü köylülerin içme suyunu maden şirketine verdiniz; işçiler, köylüler susuz kaldılar. Bu kadar pervasızsınız. Bu yasa halktan alıp yandaşa verme yasasıdır. Zeytin, orman ve tarım alanlarını taş ocakları, maden ocakları ve konut yapılaşması, HES'ler, JES'lerle beton dökülmesinin zahmetsiz hâle getirilme yasasıdır, kabul etmiyoruz.
Su ve gıda krizi kapımızda. AKP doğayı ekonomik bir kaynak olarak görüyor ve bu krizi görmezlikten geliyor. İnsanı doğanın efendisi olarak gören bu zihniyet derhâl terk edilmelidir. Ekonomik kriz, ekonomik tükenmişlik doğal varlıkları yıkarak, tüketerek, zehirleyerek, tahrip ederek giderilmeye çalışılıyor ki bunun nesi inovasyondur, bunun neresi Sanayi 4.0'dır? Zaten verilen "ÇED Olumlu" kararlarının yüzde 90'ı da şirketlerin istekleri doğrultusunda düzenlenmiyor mu? Sizin ekonominizin bu topluma bir gram faydası yoktur.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurunuz.
SERPİL KEMALBAY PEKGÖZEGÜ (Devamla) - Teşekkür ederim Başkan.
Doğayı, kamu varlıklarını yağmalamaya doymuyorsunuz, daha fazlasını istiyorsunuz. Yirmi yıllık AKP iktidarının pratiği, özellikle de son altı yıllık süreçte ne muhalefeti ne halkı ne sizin aleyhinize çıkan mahkeme kararlarını ne kanunları ne de yasaları dikkate almadığını göstermektedir. O yüzden yasa dışılıklarınızı şimdi yasal kılıfla düzenlemeye çalışıyorsunuz.
Bakın, 2014 yılında Zilan Deresi'nde yapılması planlanan HES, Danıştayın durdurma kararına rağmen devam etmiştir. Acele kamulaştırmalar, özellikle kamulaştırmada toplumsal direnişle karşılaşılacak alanlarda uygulanmakta ve olası toplumsal direniş acele kamulaştırmanın hızlı el koyma olanağıyla aşılmak istenmektedir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Tamamlayınız.
SERPİL KEMALBAY PEKGÖZEGÜ (Devamla) - Teşekkür ederim Başkan.
Manisa Salihli Çapaklı köylülerinin arazilerinin temiz enerji gerekçesi ve Ege Biyogaz Enerji Santrali'nin yapımı amacıyla acele kamulaştırılmasına karar verilmesi, bu konudaki acele kamulaştırma kararı ve buna karşı yerel halkın mülkiyet haklarının elinden alınarak bir şirkete verilmesi kabul edilemez. Şimdi bu yasa teklifinizle bu halkın geçim kaynaklarını elinden alma işlemlerini hızlandırmak istiyorsunuz. Mesela yerel halk, köylüler ve çevre örgütleri yaşam alanları ve geçim kaynakları olan zeytinlik ve meyve bahçelerinin olduğu alana yapılmak istenen biyogaz santral projelerine dava açmışlardır, bu davaları görmezden geliyorsunuz. Van Valiliği ve Çevre, Şehircilik Müdürlüğünün "ÇED Gerekli Değildir" raporu ve Bakanlığın acil kamulaştırma kararıyla HES yapılaşmasını sürdürüyorsunuz. Bu kararlar kabul edilemez, bu yasa kabul edilemez. (HDP sıralarından alkışlar)