| Konu: | Endüstri Bölgeleri Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 6 |
| Birleşim: | 10 |
| Tarih: | 20.10.2022 |
İBRAHİM HALİL ORAL (Ankara) - Sayın Başkan, kıymetli milletvekilleri; Endüstri Bölgeleri Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi'nin 6'ncı maddesi üzerinde İYİ Parti Grubu adına söz almış bulunuyorum. Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Sözlerime başlamadan önce, Bartın'ın Amasra ilçesinde meydana gelen maden faciasında hayatını kaybeden madencilerimize Yüce Allah'tan rahmet, ailelerine sabırlar diliyorum.
Facianın yaşanmasından birkaç saat sonra Genel Başkanımız Sayın Meral Akşener'in talimatlarıyla Konya Milletvekilimiz Sayın Fahrettin Yokuş'la birlikte Amasra'ya intikal ettik, maden alanında incelemeler yaptık, hastanelerde, cenaze evlerinde maden şehitlerimizin ailelerini acılı ve kederli bir şekilde dinledik. Hastane önünde gece yarısı bekleyen annelerin, babaların, eşlerin, evlatların gözlerindeki korkunun ve acının tarifi yoktu. Toprağın altından rızkını çıkarmaya çalışan emekçilerin toprağın altına ebediyen girmesinin ise açıklaması mümkün değildir. Kazı alanında asla siyaset yapmadık ama Batı'nın 50'li, 60'lı yıllarda çözdüğü ve rafa kaldırdığı sorunları 2022'de hâlâ yaşamanın vebali büyüktür. Yirmi yıldır ülkeyi yöneten iktidarın hâlâ kazaya, kadere sığınması ise en hafif tabirle aymazlıktır, tükenmişliktir ve çaresizliktir. Yirmi gün önce "önce güvenlik" diye fotoğraf çektiren Sayın Bakan, yirmi gün sonra yaşanan felaketin üstüne, evvelki gün burada, Türkiye Büyük Millet Meclisi çatısı altında sanki başka bir ülkenin bakanıymış gibi konuştu. Bir ara, ölen madencilerimizi suçlu çıkaracak sandık. Sayın Bakan "yapacağız" "edeceğiz" demek yerine "Yapamadık." diyerek sorumluluğunu üstlenip istifa etmeliydi. İstifa onurlu bir davranıştır, keşke en azından bunu yapabilseydi. İşte o zaman Allah'a ve vicdanlara verebileceği bir hesap olabilirdi.
Değerli milletvekilleri, Almanya'da kırk üç yıldır ölüm olayı yaşanan maden kazası meydana gelmemiştir, İngiltere son büyük maden kazasını 1910'lu yıllarda yaşamıştır. Bizdeki gibi felaketler ise Çin gibi insan hayatına değer vermeyen ülkelerde yaşanmaktadır maalesef. Almanya'nın yapıp da bizim yapamadığımız şey nedir Allah aşkına? Haşa, Yüce Allah Almanları, İngilizleri bizden çok mu seviyor? (İYİ Parti sıralarından alkışlar)
Pek çok Batı ülkesinin yaptığını yapamayıp kadere sığınanlara bir kıssa anlatmak istiyorum. Hazreti Ömer'in hilafeti devrinde Şam'da bir veba salgını baş göstermişti. Bunu haber alan Halife Ömer yolunu Şam'dan geçmeyecek şekilde değiştirmiştir. Bunun üzerine Ashap'tan Ebu Ubeyde şöyle buyurmuştur: "Allah'ın kaderinden mi kaçıyorsun ya Ömer? Hazreti Ömer ise şöyle cevap verir: "Allah'ın kaderinden yine Allah'ın kaderine kaçıyorum." Yani tercih ve irade insandadır, çalışma ve emek insanın kendisinin görevidir. Yani Soma'nın, Ermenek'in, Bartın'ın vebali sizin sorumluluğunuzda ve boynunuzdadır; bundan, vicdanınızdan tarih boyunca asla kaçamayacaksınız.
Saygıdeğer milletvekilleri, içimiz yanarken başka konularda konuşmak bize zor geliyor ama iktidarın her alanda tedbirsizliği ve ciddiyetsizliği ilke edindiğini görüyoruz. Görüştüğümüz teklifte yeni yatırımlarla alakalı "'ÇED raporu gerekli değildir.' kararının yeterli olması" düzenlemesi son derece yanlıştır. Bir sanayi yatırımı varsa onun çevreye etkisinin olmaması da düşünülemez.
Sanayi bölgelerimizin gelişmesi, yeni sanayi bölgelerinin açılması önemlidir. Kalkınma ve istihdamın yolu da buradan geçer ancak sanayi bölgelerinin çevremize, insanımıza vereceği zarar kalkınmadan da istihdamdan da önemlidir. Yaşayacak bir dünyamız olmazsa ne yapalım kalkınmayı ve ne yapalım istihdamı?
Kıymetli milletvekilleri, Ankara'dan bir örnek vermek istiyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurunuz efendim.
İBRAHİM HALİL ORAL (Devamla) - Çok teşekkür ederim.
Mamak ve Çankaya ilçelerimizin mahallelerinin bazılarında taş ocakları mevcuttur. Özellikle Kutludüğün, Kıbrısköy ve çevresi bu tesislerden muzdariptir. Hava kirliliği, toz yoğunluğu, suların kirlenmesi, patlamaların verdiği zararlar, niceleri çevreyi ve insan sağlığını tehdit etmektedir. Bu tesislerin ÇED projelerinde taş çıkarımı biten alanları ıslah etmesi yükümlülüğü bulunmaktadır. Gelin, hep beraber Kutludüğün'e ve Kıbrısköy'e gidelim. Bir tane dikilmiş ağaç var mı? Bir tane doğru düzgün kapatılmış bir ocak bulabilir miyiz? Asla bulamayız. İşte, gerçek budur ancak maalesef yetkililerin gözleri görmüyor, kulakları duymuyor. "Kalkınma." diyerek çevre talan edilmekte hem de bu Türkiye Büyük Millet Meclisinden çıplak gözle bakılıp görülebildiği bir mesafede, başkentte yapılmaktadır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
İBRAHİM HALİL ORAL (Devamla) - Sayın Başkanım, son cümlelerim, lütfen bitirebilir miyim?
BAŞKAN - Buyurunuz.
İBRAHİM HALİL ORAL (Devamla) - Çok teşekkür ederim.
Şimdi, siz bunu bile bile "ÇED Gerekli Değildir" hükmünü içeren düzenlemeler getiriyorsunuz. İşte bu iş Türkiye'ye ve Türk insanına düşmanlıktan başka bir şey değildir.
Bu düşüncelerle teşekkür ediyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (İYİ Parti sıralarından "Bravo" sesleri, alkışlar)