GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Endüstri Bölgeleri Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi münasebetiyle
Yasama Yılı:6
Birleşim:10
Tarih:20.10.2022

İYİ PARTİ GRUBU ADINA BEHİÇ ÇELİK (Mersin) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Bildiğiniz gibi geçtiğimiz gün yani 17 Ekimde Bartın'ın Amasra ilçesinde meydana gelen maden kazasında 41 vatandaşımızı maalesef kaybettik, Allah rahmet eylesin. Bu kayıplar milletçe içimizi yaraladı. Cenazeler toprağa verilirken feryatlar göğe yükseldi ancak bakanların ve Sayın Cumhurbaşkanının bölgeye ziyareti ve sarf ettikleri sözler acımızı katmerledi. Hiç kimse ortada can kayıpları varken bunu kaderle, tevekkülle, sabırla izah etmeye cüret etmemelidir. Devlet yetkililerine düşen, devlet çarkını hızla çalıştırarak suç faillerinin asli ve ferî sorumlularını ortaya çıkarmaktır.

Değerli arkadaşlar, bugüne kadar ne Karadon faciasında ne Kozlu'da ne Soma'da ne Ermenek'te verilen sözler hakkıyla yerine getirilmemiştir. Soruşturmalar usulen yapılmış ve sonuç alıcı bir iş ortaya çıkarılamamıştır. Dikkat ediniz, Amasra'daki Türkiye Kömür İşletmeleri işletmesinin bir uzantısı olarak buraya atanmış olan kişinin yani Genel Müdürün geçmişte yine Kozlu'daki maden kazasındaki sorumluluğu nedeniyle hapis cezasına çarptırılan bir kişi olduğu ortaya çıktı. Bunları kim, niye himaye ediyor? Para, güç ve imkân peşinde koşan, kendi vatandaşını sömürülecek bir meta hâlinde gören bir zihniyet aynılarını yapmaya devam etmeyecek mi? Bu durumda Ermenek ve Soma olaylarından çıkarılan ders uyarınca AKP'den farklı bir sonuç beklemiyoruz. Einstein ne diyor? "Aynı şeyleri yapıp farklı sonuçlar beklemek aptallıktır." Binaenaleyh değerli arkadaşlar, AKP tükenmiştir, AKP bitmiştir; hâlâ kadere vurgu yapmaları bunun açık bir kanıtıdır.

Şimdi bize sorabilirsiniz: Ne yapmak gerekir? Öncelikle iş idari bir soruşturma konusudur; teftiş kurulları harekete geçirilebilir, hiyerarşik denetim işletilebilir, il yönetimi mekanizması çalıştırılabilir ancak bütün bunlar yüzeysel değil gerçek anlamda yerine getirilmelidir. Diğer taraftan idari soruşturmalar tamamlandıktan sonra konu yargıya intikal ettirilmelidir. Şu anda idari soruşturma devam ederken alanda adli soruşturma ve kovuşturma devreye girerse bu işten sağlıklı bir sonuç almak mümkün değildir. Gerçi AKP'nin her işi karmakarışıktır; şova, reklama, göz boyamaya dönük birtakım faaliyetlerden ibarettir. Orman yangınları, seller, depremler, geniş çaplı yangınlar ve büyük trafik kazaları, tren kazaları bunlara birer örnektir. "Devleti fethetme, ele geçirme" saikiyle hareket eden bu cenahta kendilerinden olmadıklarını düşündükleri her kişi ve gruba karşı bir husumet, bir ötekileştirme, bir dışlama anlayışı vardır; bunu yirmi yıldır yenemediler, ne diyelim, Allah ıslah etsin.

Şimdi, sizinle bir söz paylaşacağım. Söz şöyle, diyor ki: "Tatbik eden, icra eden karar verenden daima daha kuvvetlidir." Bu söz devletimizin kurucusu ve kurtarıcısı Gazi Mustafa Kemal Atatürk'e aittir. Peki, bu söze dayalı olarak Amasra olayına nasıl bakmalıyız? Bartın ilinin il kriz merkezi yok mu, kriz merkezi ne gibi işler yapmıştır, bunları biliyor muyuz? Hayır. Karar vericiler olay mahalline yığılmışlar, tüm medya karar vericilerin mesajını veriyor ama tatbik ve icra eden ne yapıyor belli değil. Zannediyorum, devlet büyüklerini koruma planına göre ağırlıyorlar ve uğurluyorlar. Ezcümle, bu devlet yönetilmiyor arkadaşlar, sadece yönetiliyormuş gibi yapılıyor.

Değerli milletvekilleri, geçen hafta sansür yasa teklifi Parlamentodan geçirildi. İktidarın sosyal medyayı denetim altına alma girişimi olan sansür yasası sosyal medyanın bütünüyle yandaş medyaya dönüşmesi sonucunu doğuracaktır. Otokrasinin en önemli göstergelerinden biri olan bu uygulama ne AKP'ye ne de Türkiye'ye yarar getirmeyecektir. Baskıyla, dayatmayla, tek seslilikle amaca gitmeye çalışanlar dün olduğu gibi bugün de kesinlikle kaybedeceklerdir. "Kamu düzeni" "genel sağlık" "genel güvenlik" ve "kamu barışı" gibi genel deyimlerin arkasına saklanarak iletişim özgürlüğüne vurulan darbe bumerang gibi dönecek, bunu yapanları çarpacaktır.

Burada bu meseleyi noktalarken seçim sürecine doğru hızla giden Türkiye'mizin sağlıklı, güvenli bir seçim yapma başarısını göstermesi uluslararası toplum açısından Türkiye'nin karnesinde müspet bir puan olarak yansıyacaktır ama seçim hilelerinde ısrar, hele hele iktidar tarafından dayatmayla hileye teşebbüs ve seçimin lekelenmesi asla kabul edilemez. Bir kere, tüm partilerce güvenilir bir seçmen kütüğünün oluşturulmasına dikkat edilmesi oldukça önemlidir. Mükerrer oya dikkat etmek lazım; il ve ilçe seçim kurullarının oluşumu hakkında 298 sayılı Kanun'da değişiklik yapıldığı için olası şaibelere kapı aralanmıştır. Vatandaşlık hukukunu bozmaya da kimsenin hakkı yoktur. Türk vatandaşlığı basite alınacak bir iş değildir. (İYİ Parti sıralarından alkışlar) Önüne gelene vatandaşlık dağıtarak bu yolla oy devşirmek ilkelliktir, âcizliktir. Yurt dışında yaşayan vatandaşlarımızın oy kullanmasına antidemokratik yolla müdahale edilmemelidir; bu aslında aynı zamanda ağır bir suçtur. Evet, Yüksek Seçim Kurulu, Adalet Bakanlığı, İçişleri Bakanlığı ve Cumhurbaşkanlığı, seçimi mevzuata ve hakkaniyete uygun olarak yaptırmakla mükelleftir.

Değerli arkadaşlar, yirmi yıldır endüstri bölgeleri üzerinde hiçbir ilerleme yapmayan AKP'nin bugün endüstri bölgelerine hevesli olmasının anlamını çözmeye çalışıyorum. Bayram değil, seyran değil bu işe niye girildi? Endüstri bölgelerinde acaba yeni bir kaynak, yeni bir para kokusu mu var ki çözüm bekleyen onca sorun varken endüstri bölgeleri gündeme getirildi. 4737 sayılı Endüstri Bölgeleri Kanunu 2002 yılında çıktığı hâlde hala beklemedeydi.

Değerli arkadaşlar, endüstri bölgeleriyle yakın ilişkisi olan serbest bölge uygulaması ve serbest bölgelerin işleyişinde görülen derin aksaklıklar hâlâ çözüm beklemektedir. Örneğin, ısrarla Mersin Serbest Bölgesi hakkında başvurularımız olmasına rağmen hiçbir talep karşılanmamış, hak sahipleri âdeta cezalandırılmıştır; bölgenin vergi, yönetim, mülkiyet sorunları çözüme kavuşturulmamıştır. Dâhilde İşleme Rejimi AKP iktidarının kötü yönetimi nedeniyle istismar konusudur. Evet, bu nedenlerle serbest bölge üzerinde iktidarın keyfî davranışları ve sorunları derinleştirmesi bize endüstri bölgelerinde de aynı duruma yol açacağının ipuçlarını vermektedir.

Kısaca, ortada bir güven bunalımı oluşmuştur. Küresel ve ulusal piyasalar AKP'yi satın almamaktadır yani AKP'nin iktisadi anlamda kredibilitesi tükenmiştir. Bunu nereden anlıyoruz? Verilerden, enflasyondan. Fert başına düşen millî gelir, dış borç stokumuz, dış ticaret dengemiz ve dolarizasyon; bu rakamlardan sonra TÜİK'in sosyal verilerine bakınca zaten paramızın nasıl eridiğini de görüyoruz arkadaşlar.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Buyurunuz efendim.

BEHİÇ ÇELİK (Devamla) - Değerli arkadaşlar, bu bağlamda, Endüstri Bölgeleri Yasası AKP'nin başarabileceği bir iş değildir. Hedefini ve ilkelerini şaşırmış, istikametini kaybetmiş, kurumsal hafızasını yitirmiş bir yapının ne kendi kendine ne de ülkeye bir yararı olmaz.

Bu düşüncelerle, ülkemizin bir an önce yönetimini yenilemesini diliyor, temenni ediyorum.

Hepinize saygılar sunuyorum.