GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Endüstri Bölgeleri Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi münasebetiyle
Yasama Yılı:6
Birleşim:10
Tarih:20.10.2022

İBRAHİM ÖZDEN KABOĞLU (İstanbul) - Sayın Başkan, Divan, değerli milletvekilleri; bir ironiyle başlamak istiyorum. Bugün Türkiye Barolar Birliğinde dünya çapında bir toplantıda idim, anayasacılık, çevre ve iklim krizi. Orada konuştuklarımız ile burada konuştuklarımız arasında o kadar büyük fark var ki acaba orada konuştuklarım mı gerçek dışı diyorum; yoksa buradaki konuştuklarımız mı gerçek dışı diye kendime sormadan edemiyorum. Zira sayın vekiller, orada yaptığım giriş konuşmasında, 5 kıtadan anayasacıların katıldığı, çevre hukukçularının katıldığı toplantıda Türkiye'ye ilişkin şöyle bir değerlendirmeyle sonuçlandırdım: Anayasa'mızın 2'nci maddesinde "hukuk devleti ve sosyal devlet" diyor ama Anayasa'mızın çevreyle ilgili maddelerini bütün olarak değerlendirdiğimiz zaman Türkiye Cumhuriyeti'ni "çevre devleti" olarak da nitelendirebiliriz diye bir sonuca ulaştım ama şimdi, buraya geliyoruz, bakıyoruz ki bu yasa önerisinde çevreye ilişkin, ülkeye ilişkin, tarım arazilerine ilişkin birçok Anayasa maddesinin açıkça, bilinerek ve istenerek ihlal edildiğini görmekteyiz; ironik durum budur.

İkinci çelişki ise şu: Amasra'da hepimizin bağrını yakan büyük cinayet aslında düzenleme, denetim ve yaptırım zincirinin bir türlü oluşturulmamış olmasından kaynaklanıyor. Nedir ironik durum? Aynı hafta sansür yasası yürürlüğe girdi yani belki oradaki sorumlular hapse girmeyecek ama o sorumluları teşhir eden kişiler sansür yasasına takılarak özgürlüğünden alıkonulabilecek. Bu kapitalizm falan değil, bu bir kaptıkaçtı düzenidir. Kaptıkaçtı düzeninin aşılması için bu yasa hakkında konuşmak gerekiyor. Şimdi, bir, Sevgili Özgür Özel biraz önce Anayasa'nın 153 ve 138'inci maddelerini zikrederek benzer bir düzenlemenin Anayasa Mahkemesi tarafından iptal edildiğini ve buna benzeyen bir düzenlemenin yapılmasının Anayasa'nın ilgili maddelerini ihlal edeceği için iptal riskinin çok büyük olduğunu belirtti ama ben çifte Anayasa'ya aykırılığın ikinci yelpazesini, ikinci boyutunu ele alacağım; aslında bunlar birkaç kalemde toplanabilir. Birincisi, ÇED yani Çevresel Etki Değerlendirmesi ya da Anayasa'mızın çevreyle ilgili hükümlerinin ihlal edilmesi söz konusu; bunların başında da Anayasa -özellikle teklifin 2'nci ve 3'üncü maddeleri- 56 gelmektedir. Anayasa madde 56'nın devlete yüklediği üçlü yükümlülük: Bir, çevre kirliliğinin önlenmesi; iki, korunması; üç, geliştirilmesi. İşte, Çevresel Etki Değerlendirmesi tam da bu üçlü yükümlülük halkasında yer almaktadır. Bu nedenle, böyle bir düzenleme, ÇED'i aşan bir düzenleme açıkça ve kesinlikle Anayasa'ya aykırıdır; bunu belirtmek istiyorum.

Şimdi, ikinci dizi ise hazine arazilerinin satışı veyahut da hazine arazilerinin aslında tasfiyesi çünkü hepsi parayla olmuyor ve süresiz olarak. Burada Anayasa'ya çok yönlü aykırılıklar söz konusudur. Bir, hazine arazilerinin satışında esasen buna konu olan tarım arazilerinin değerlendirilme tarzı; Sayın Bakan Yardımcısı "Orman da değil, sadece tarım alanı." diyor. Ya, bir de orman mı olacaktı, orman mı olacaktı sayın vekiller? (CHP sıralarından alkışlar) Anayasa madde 44 ve 45 açık; kamu yararına, tarım arazilerini siz satışa çıkaramazsınız, Anayasa çok açık. Çifte Anayasa'ya aykırılık söz konusu. Dolayısıyla Anayasa madde 81 gereği ant içmiş bir bakanın adına konuşan kişinin açıkça bu şekilde beyanda bulunması Anayasa'ya aykırılık ötesinde talihsizliktir.

Bunun yanı sıra ölçütler olarak kamu yararı 46 ve 47'nci maddeleri için de geçerlidir, kamulaştırma ve özelleştirme, devletleştirme açısından.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Buyurunuz efendim.

İBRAHİM ÖZDEN KABOĞLU (Devamla) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Bu 47'nci maddede yer alan özellikle bu konuyla ilgili ölçütlere uyulmamış olması nedeniyle bu bakımdan da Anayasa'ya açıkça aykırıdır. Ama daha fazla aykırılıklar aslında Cumhurbaşkanına tanınan yetkiler ve Cumhurbaşkanına tanınan yetkilerin yanında...

(Uğultular)

İBRAHİM ÖZDEN KABOĞLU (Devamla) - Sayın Başkan, sürekli konuşmalar var, bana bir dakika daha, lütfen rica edeceğim çünkü...

YUSUF BAŞER (Yozgat) - Ne biçim konuşuyor, yok böyle bir şey ya!

İBRAHİM ÖZDEN KABOĞLU (Devamla) - Dolayısıyla Cumhurbaşkanına tanınan aşırı yetkiler; madde 48 özel girişim özgürlüğü, madde 10 eşitlik hakkı, madde 13 ölçülülük ve madde 104/17 Cumhurbaşkanına verilemeyecek yetkilerin, yasayla düzenlenmesi gereken alanların Cumhurbaşkanına verilmiş olması ve tabii ki anayasal, hukuk devleti, madde 2, buna da aykırılık teşkil ediyor.

İşte bu bakımdan, bütün bunlar tarım arazileri ve diğer alanlar alındığı zaman...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Buyurunuz Sayın Hocam, buyurunuz.

YUSUF BAŞER (Yozgat) - Hocam, böyle bir şey yok ya!

RAMAZAN CAN (Kırıkkale) - Anayasa'dan bahsediyor...

RECEP ÖZEL (Isparta) - Hocam, ders bitti.

İBRAHİM ÖZDEN KABOĞLU (Devamla) - Anayasa'mızın çevre hakkı, madde 44 ve 45'le başlayan kamu yararına ilişkin düzenlemeler, yetkisel düzenlemeler göz önüne alındığı zaman, Anayasa, çevre hukuku bir yana, Anayasa'nın bütün olarak ihlal edildiği anlamına geliyor. Şimdi, burada, sayın vekiller, bu belirttiğim hususlar... Tabii ki -127'nci madde- yerel yönetimlerin yetkilerinin merkeze aktarılmasında ayrıca aykırılık söz konusu, bunu da belirtmek gerekiyor.

RECEP ÖZEL (Isparta) - Hocam, ders bitti ya.

İBRAHİM ÖZDEN KABOĞLU (Devamla) - 135'inci madde, kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşlarının yetkileri de tırpanlanıyor; bu da aykırı.

RAMAZAN CAN (Kırıkkale) - Hocam, sana uysak biz hiç kanun çıkaramayız.

RECEP ÖZEL (Isparta) - Hocam, Anayasa'dan geçtik biz ya.

İBRAHİM ÖZDEN KABOĞLU (Devamla) - Sayın vekiller, yarın Barolar Birliğinde sonuç bildirisi yayınlayacağız. Dedim ki: 21'inci yüzyıl anayasalarında önce ülkeyi yazacağız, sonra insanı, sonra devleti. Bunu duysalar bana sorarlar ki: "Hocam, Türkiye'de ülke mi kalır ki Anayasa'ya ilk ülkeyi yazacaksınız?"

Teşekkür ederim. (CHP sıralarından alkışlar)