| Konu: | Gelir Vergisi Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 6 |
| Birleşim: | 11 |
| Tarih: | 25.10.2022 |
İYİ PARTİ GRUBU ADINA ERHAN USTA (Samsun) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 361 sıra sayılı Kanun Teklifi üzerinde İYİ Parti Grubu adına söz aldım. Hepinizi saygıyla selamlarım.
Bu, gerçekten bir torba kanun. Yani burada 53 madde var; 53 madde, 21 ayrı kanun ve 3 ayrı kanun hükmünde kararnamede düzenleme yapılıyor; tam bir torba. Maalesef, her zaman olduğu gibi -bunlarla çok fazla vakit kaybetmek istemiyorum çünkü çok önemli konular var- yine bir etki analizi yok yani burada mali konular var, bunlara ilişkin hiçbir şekilde bir etki analizi yapılmamış, mali boyutuna ilişkin bir fikrimiz yok. Tali komisyonlarda görüşülmesi gerekiyordu, en az 5 tali komisyonda, yaklaşık o 39 tane maddenin tali komisyonlarda görüşülmesi gerekiyordu, oralara gitmesi lazımdı, oralarda görüşülüp Plan ve Bütçe Komisyonuna gelmesi lazımdı; yine bunlar yapılmadı. Dolayısıyla, kanun yapma tekniği açısından, yine o kötü kanun yapma tekniğini AK PARTİ Grubu maalesef devam ettiriyor.
Şimdi, peki, burada bir kısım bizim de onayladığımız maddeler var elbette. Peki, bunlar toplumdaki meseleleri çözecek nitelikte maddeler mi? Maalesef değil. Bunlar bir pansuman, hatta bunların biraz daha tuhaf olanı, hatta çirkin olan yanı da bunları bizim uzun süre gündemde tutmamıza rağmen... Şimdi, örneklerini vereceğim. Mesela nedir bunlar? Öğrencilerin kredi borçları veya ısınma yardımı, hacizler, icralar. Ya, bunlar, hemen hemen muhalefetteki bütün siyasi partilerin 2018 yılındaki seçim beyannamelerinde olan konulardı; bunların hepsine kulak tıkandı, hiçbir şey yapılmadı, şimdi, seçim öncesinde bu feryadı bastırmaya yönelik, kalıcı hiçbir çözüm getirmeksizin, yapıyormuş gibi görünerek bir kısım meseleler burada yapılmaya çalışılıyor. Bu kadar yapılana, tabii ki onay veriyoruz ama biz bunun daha fazla yapılmasını istiyorduk. Vaktim olduğu müddetçe onların detaylarına biraz gireceğim, maddelere gelindiğinde de her biriyle ilgili grubumuz adına konuşma yapan arkadaşlarımız da orada esas önerinin, esas çözümün, gerçek çözümün ne olduğunu ayrıca ifade edecekler.
Şimdi, kaynak konusuna ilişkin hiçbir şey söylenmedi. Tabii, bir kısım AK PARTİ'li milletvekili, Komisyondaki milletvekili arkadaşlarımız "Ya, kaynakla ilgili herhangi bir sorun yok." dediler. Nasıl sorun yok arkadaşlar? "Efendim, bizim bütçemiz fazla veriyor." Şimdi, değerli arkadaşlar, hakikaten ocak-ağustos merkezî yönetim bütçe sonuçlarına baktığımızda bütçenin sekiz ayda, ocak-ağustos döneminde 33 milyar lira fazla verdiğini görüyoruz. Şimdi, bu nasıl bir rakamdır; birazdan söylediklerimi görünce bunu sizin insafınıza ve takdirinize bırakıyorum. Eylül ayı geliyor, bir anda bütçe açık vermeye başlıyor; tek ayda, eylül ayında 78,6 milyar lira açık veriliyor, o zamana kadar fazla veren bütçe bir anda açık veriyor. Dolayısıyla ocak-eylül döneminde net olarak açık 45,5 milyar lira oluyor ama daha kötüsü, şu anda önümüze getirdikleri orta vadeli programda ne deniliyor? Hani "Fazla veriliyor, kaynak var." filan diyen arkadaşlara söylüyorum "Yıl sonu açık 461 milyar liraya ulaşacak." deniliyor yani "Son üç ayda 416 milyar lira açık olacak." diyorlar bu bütçede. Şimdi, siz bu bütçeye nasıl güvenirsiniz? Siz piyasada bir yatırımcı olun, bir piyasa oyuncusu olun veya ne bileyim, bir vatandaş olun, Türkiye'ye yatırım yapacak bir yabancı olun fazla veren bütçenin bir anda astronomik bir açık vermesiyle karşılaşıyorsunuz. Dolayısıyla rakamların güvenirliliği kalmamış yani hem demek ki rakamlar doğru verilmiyor veya bir kısım harcamalar bekletiliyor veya gereğinden fazla bir kısım gelir tahsilatı yapılıyor gibi durumlarla karşı karşıyayız; bu, ancak bu şeklide izah edilebilir.
Şimdi, dolayısıyla, günü kurtarma şeyleri var burada, birkaç madde var, o da günü kurtarmaya yönelik. Niye günü kurtarmaya yönelik? Çünkü sorunları kalıcı bir şekilde çözecek bir bütçe maalesef yok. Bütçe o kadar açık veriyor ki birazdan bu bütçenin nasıl bir faiz ve yandaş bütçesi hâline geldiğini rakam rakam size anlatmaya çalışacağım. Dolayısıyla, sadece böyle bir parmak bal çalmak kabîlinden işler yapılıyor.
Şimdi, bu torba yasa, aynı zamanda milletin feryat ettiğini, milletin ne kadar zor durumda olduğunu göstermesi açısından çok manidardır. Şimdi, burada öğrencilerin kredi borcuna ilişkin bir kısım düzenlemeler var yani onları erteleyen birtakım düzenlemeler var. Şimdi, peki, iş bulamayan bir öğrenci, hâlâ şu anda atıl iş gücünün Türkiye'de yüzde 20 olduğunu düşündüğümüzde, gençlerde işsizlik oranlarının yüzde 25'leri aştığı bir ortamda yani hadi iki yıl erteledik, iki yıl sonra bu çocuk bu parayı nasıl ödeyecek, bu gencimiz nasıl ödeyecek? Oysa bizim burada İYİ Parti olarak bütün detaylarını paylaştığımız bir önerimiz vardı: Bu gençlerin sosyal sorumluluk projelerinde çalıştırılması. Bakın, bütün dünya bunu böyle yapıyor. Yani iş bulursa işi bulanlar parasını ödesin ama iş bulamayanlar, iş bulmakta zorlananlar, ne bileyim ben, bir güçsüzler yurduna gitsin, hayvanları korumakla görevli olan bir yere gitsin, oralarda hayvanlara birtakım şeyler versin, çocuklara hikâye okusun, efendim, yaşlılarla, onlarla vakit geçirsin gibi bir sürü sosyal sorumluluk projeleri var. Buralarda yer alması şeklinde biz bu ödemelerin yapılmasını söylüyoruz. Bu hem gençlerimizi rahatlatacak hem onları topluma hazırlayacak hem de işte, dezavantajlı olan bir kısım grupların daha güzel vakit geçirmesini sağlayacak. Ama bu yapılmıyor, yine çözüm değil, iki yıl erteleniyor "Seçim sonrası ne olursa olsun." anlayışıyla birtakım şeyler getiriliyor.
Yani sicil affı konusu uzun süredir gündemde fakat bunlarda işte, yine seçim bekletildi.
Hacizler, ya icra meseleleri; bakın, son 2 seçimin beyannamelerine bakın, bütün siyasi partiler "Bu icralar artık had safhaya gelmiş, icraları çözeceğiz." diye feryat etti, söz verdi, bunlar konuşuldu, toplumda böyle bir feryat vardı. Şimdi, bekletildi, bekletildi, yine bir çözüm değil, sadece 2 bin liranın altındaki bir kısım icralık meseleleri çözmeye yönelik olarak -güya sorarsan "Çözdük." diyecekler- burada bir kısım kanun teklifleri var.
Yine, bankaların alacaklarıyla ilgili, kredi kartlarıyla ilgili sadece 2.500 lira ve altında olanlar için birtakım işlemler, kolaylaştırmalar yapılıyor. Bunun çok daha ötesi yapılmalıydı, çok daha önce yapılmalıydı. Dolayısıyla burada hiçbir samimiyet yok ve biz, bu yapılanların, bu anlamda elbette daha fazlası yapılması gerekir diyoruz. Yani bu kadarını bile destekliyoruz ancak bu tavrı da kınamak gerekir diye düşünüyorum.
Şimdi, dolayısıyla bu torba, yoksulluğun, fakirliğin ne boyuta geldiğini gösteriyor; aylardır milletin feryadına kulak tıkayanların, seçim öncesinde kalıcı çözümler yerine, pansuman tedbirlerle uğraştığını gösteriyor.
Bu bütçe niye faiz ve yandaş bütçesi olmuştur dedim? Değerli arkadaşlar, şu Meclisten 2022 yılı bütçesi geçerken faiz giderlerinin, genel giderler dâhil, 242 milyar lira olacağına ilişkin Hükûmetin bir hesabı vardı, tahmini vardı, 242 milyar lira. Şimdi, bunu en son revize ettiler, en son orta vadeli programda bu, 341 milyar liraya çıkarıldı, 100 milyar lira arttı. Şimdi, sadece bununla kalsa iyi, tabii bir de "kur korumalı mevduat" diye bir şey ortaya çıktı; başlangıçta bütçede bununla ilgili hiçbir ödenek yoktu, oradan da "Biz, şu anda en az 300 milyar geliyor." diyoruz, birazdan detaylarını vereceğim ama 300 milyarı da aşacak. Dolayısıyla "242 milyar lira" denilerek yola çıkılan faiz giderleri bütçesinin bu dönem sonunda en az 640 milyar lira olacağını görüyoruz. Bakın, 400 milyar lira artış. Bu ne demek biliyor musunuz? Tarım bütçesinin 10 katı kadar sadece faiz giderlerinde artış var yani milyonlarca çiftçiye 2022 ödeneği -ödeneği değil de en son yıl sonu tahmini, ödeneğin biraz üzerinde harcanacak- 39 milyar lira. 40 milyar deyin, 400 milyar lira faizlerde artış var, onun 10 katı kadar yani o yüzden bu bütçe bir faiz bütçesidir diyoruz.
Daha kötüsü ne biliyor musunuz değerli arkadaşlar? Bu Hükûmet bazı şeyleri iyi beceriyor, onu takdir etmek lazım, onu gerçekten söylemek lazım. Şimdi, birçok şey hep seçim sonrasına atılmış yani seçim takvimi sonrasına. Hazine ve Maliye Bakan Yardımcısı da geldi buraya şimdi, Hazine ve Maliye Bakanlığı sayfasına girerseniz ay ay borç faiz ödemeleri var. Şimdi, buraya, projeksiyonlarına baktığınızda, iç borç ödemelerinde, mesela, önümüzdeki aylarda borç anapara, faiz ödemelerinin böyle 30-40 milyar lira civarında gittiğini görüyoruz, ortalaması da 33 milyar lira. Nereye kadar? Mayıs ayına kadar. Mayıs ayından sonra harcamalar patlıyor. Bakın, ne oluyor? 94 milyar, 54 milyar, 112 milyar, 113 milyar. Her şey seçim sonrasına sarkıtılmış durumda, böyle bir şey yapılıyor. Daha perişanı da nedir, onu da söyleyeyim: Bu, aylık olarak yapılan ama daha da kötüsü, önümüzdeki döneme sarkıtılıyor önemli bir faiz yükü.
Yine, Hazine ve Maliye Bakanlığı sayfasına giren arkadaşlar çok net bir şekilde görecektir, bunu ben buradan daha önce de söyledim ama bunu defalarca söylemek durumundayız. Türkiye Cumhuriyeti tarihinde ilk defa bir şey oldu, Adalet ve Kalkınma Partisi bunu becerdi, bu Hükûmet bunu becerdi, Sayın Erdoğan ve kabinesi bunu becerdi. İlk kez ne oldu biliyor musunuz? İç borçlarda faiz ödemesi tutarı, ödenecek faiz yükümlülüğü anaparayı geçti yani bu faizin anaparaya geçmesi ancak bir tefeci eline düşerseniz olur. Bir vatandaşı düşünün... İşte, devleti tefecinin eline düşüren bir iktidar bugün Türkiye Cumhuriyeti devletini yönetiyor değerli arkadaşlar. Bu, nisan ayından itibaren gerçekleşmeye başladı; bugün için baktığımızda, 2,3 trilyon lira yani eski parayla söylersek -nasıl söyleyelim anlaşılması için- 2.300 katrilyon lira veya 2,3 kentilyon lira faiz ödeyecek bütçe önümüzdeki dönemde, anaparası 1,7 trilyon lira. Düşünebiliyor musunuz?
Daha da enteresanı şu: Bakın, değerli arkadaşlar, buna... Hazine ve Maliye Bakan Yardımcısı buradaydı, herhâlde kayboldu şimdi. Hah, burada. Cevap versinler yani kendilerinden cevap istiyoruz Hükûmet adına konuşanlardan; onun söz hakkı yok ama işte, AK PARTİ Grubu burada. Ocak-eylülde toplanan vergi ne kadar biliyor musunuz? 1 trilyon 648 milyar lira. Yani 85 milyondan, ekmeğinden suyuna, otomobilinden cep telefonuna, kurumlar vergisinden bilmem ne vergisine kadar bütün vergilerden elde ettiğimiz para 1 trilyon 648 milyar lira. Ocak-eylül döneminde, yine aynı dönemde iç borç faizi ve anaparasındaki bu kötü yönetim... Birazdan detaylarını söyleyeceğiz, hani "Kur korumalı mevduat çok iyi oldu." falan diyorlar ya, iyi oldu işte "İyi oldu."su bu! Kur korumalı mevduat veya geçmişte yapılan hatalı borçlanmalar nedeniyle ocak-eylül döneminde faiz ve anapara yükümlülüğünün toplamı değil bakın, yükümlülüğündeki artış yani geçen yılın aralık ayına göre eylül sonuna geldiğimizde buradaki artış 1 trilyon 879 milyar lira. Yani şunu söylemeye çalışıyorum: Dokuz ayda topladığımız vergi, 85 milyondan topladığımız vergi dokuz ayda faiz ve anapara yükümlülüğümüzdeki artışı karşılamaya yetmiyor, tamamını değil, artan miktarı dahi karşılayamıyor. Bu, iflas bütçesidir, o yüzden milletin derdine çözüm getirilmiyor ama yandaşlar kayrılmaya devam ediliyor. Mesela, bakıyorsunuz, kamu-özel iş birliği projeleri... 2022 yılında bütçeye 42 milyar lira konulmuştu, şimdi önümüze getirilen dokümanda bunun 53 milyar lira olacağı söyleniyor, yine Tarım bütçesinden fazla. 5 tane müteahhide verilecek kamu-özel iş birliği projeleri çerçevesindeki para Tarım bütçesinden fazla değerli arkadaşlar. Bakın, daha da kötüsü "42 milyar liralık bütçe 2023'te -2023 bütçesi de önümüze geldi- ne olacak?" diyorlar biliyor musunuz? "103 milyar lira olacak." diyorlar. 42 milyar liradan 103 milyar liraya çıkıyor kamu-özel iş birliği projeleri kapsamında yandaşlara ödenecek para; Tarım bütçesinin 2 katından fazla.
Hani Erdoğan ne demişti bu projelere: "Bunlar bir şeyden anlamıyor, bunlar bu işi bilmez. 5 kuruş ödemeden yapacağız, bütçeden 5 kuruş çıkmaz." dediği projeler için gelecek yıl bu millet 103 milyar TL ödeyecek değerli arkadaşlar.(İYİ Parti sıralarından alkışlar) Yani işte bunu artık... AK PARTİ Grubundan kimse yok, milletimize şikâyet edeyim, tek 1 arkadaş var şu anda, kimse de yok.
HÜSEYİN YILDIZ (Aydın) - Allah'tan Ramazan var, Ramazan olmasa...
ERHAN USTA (Devamla) - Tabii, onların tuzu kuru, onlar milletin feryadını duymuyor, millet adına feryat edenleri de dinleme ihtiyacı duymuyorlar. 2 kişi oldular şu anda, AK PARTİ Grubundaki 280 milletvekilinden sadece 2 kişi var Meclis Genel Kurulunda. Bunu da vatandaşa buradan şikâyet ediyorum.
Şimdi, kur korumalı mevduata gelelim arkadaşlar. Bu bütçede -yani burada birkaç havuç filan var ama- esas, 23'üncü maddede kur korumalı mevduat çerçevesinde yapılan bir şey var. Şimdi, AK PARTİ Grubu burada yok ama tutanaklara baksınlar. Burada milletin huzurunda onlara soruyorum: Plan Bütçe Komisyonunda kur korumalı mevduat maddesinde el kaldırdınız. Neye el kaldırdınız biliyor musunuz değerli arkadaşlar? Orada muhalefet milletvekilleri, İYİ Parti milletvekilleri dâhil muhalefetin bütün milletvekilleri sordu ki "Ya, bir düzenleme yapıyorsunuz, bu düzenleme çerçevesinde getirilecek yük ne kadardır?" Şimdi, 2022 sonunda biten kur korumalı mevduat, 2023 sonuna kadar uzatılmak isteniyor. Güzel, uzatın yani güzel değil de getirdiniz milletin başına bu felaketi koydunuz, uzatıyorsunuz "Peki, ne kadar maliyeti var?" denildi. Burada Maliye Bakanlığının gelecek projeksiyonu yok zaten, Maliye Bakanlığının öyle bir özelliği filan kalmadı, onu yapacak durumları yok. Sayın Bakan Yardımcısı burada -kendisinin kişiliğiyle ilgili bir şey değil, kurumsal bir eleştiri yapıyorum- varsa söylesin "Gelecek yıl için ödeme projeksiyonumuz şudur." diye. Şu anda Maliye Bakanlığında bu çalışmayı yapacak üst düzey bir bürokrat kalmadı -çok yakından tanıdığım için, otuz yıldır bildiğim bir kurum olduğu için söylüyorum- çünkü hepsinin üzerinden silindir gibi geçtiler.
Şimdi, kur korumalı mevduat... Dedi ki Maliye Bakanlığı: "Ya, biz bugüne kadar 88 milyar lira civarında hazineden bu kapsamda ödeme yaptık." Hani "Faiz değil." dedikleri bal gibi faiz. Sınırsız faiz oranları çerçevesinde, ilk taksitin de faiz oranları yüzde 109 olarak gerçekleşti. Bakın, Erdoğan "Faiz indireceğim." diyor, kur korumalı mevduata ilk üç ay için müracaat edenler, yıllık bazda yüzde 109 faiz geliri elde ettiler arkadaşlar. Hani faizler düşürülecekti, nas vardı?
Şimdi "Ne kadar maliyeti oldu?" dedik. Hazine ve Maliye Bakanı "88 milyar lira." dedi; o söylemek durumunda çünkü zaten bütçede açıklanıyor. Peki, Merkez Bankası ayağı var "Orada ne kadar maliyet var?" denildi. Merkez Bankası temsilcisi bu toplantıya gelmemiş, İstanbul'dan çağrıldı. Bu da işte bir şey, hep dedik ya "Merkez Bankası Ankara'da olmalı kardeşim, Merkez Bankası Hükûmetle çalışacak banka, Parlamentoyla çalışacak yer. Merkez Bankasının İstanbul'da ne işi var?" Neyse apar topar bir Genel Müdür getirildi ve Genel Müdür dedi ki: "Size rakam veremem." Bütün Komisyon bekledi ve Genel Müdür en son "Rakam veremem." dedi. İşte "bürokratik oligarşi" dedikleri, "vesayet" dedikleri bu olsa gerek. Plan ve Bütçe Komisyonu Başkanı, onu sıkıştırmak yerine ona yol verdi böyle. Yani o yaptığının da doğru olduğunu söyleyecek çünkü bir korkuyla hareket edildiği ortada zaten.
Şimdi, tabii, rakam söyleyemezler çünkü rakam Merkez Bankası tarafında çok daha büyük. Maliye Bakan Yardımcısı burada, şimdi ben kanun teklifini veren arkadaşlara -onlar bilgilendirilsin- soruyorum: Ne kadar vergi nedeniyle buradan bizim kaybımız var? Öyle ya, vergi avantajları vardı. Şimdi Maliye Bakanının "88 milyar." dediği, sadece doğrudan kur korumalı mevduat çerçevesinde hazinenin yaptığı harcama. Şimdi, biz bunun daha fazlasının Merkez Bankası tarafından yapıldığını biliyoruz. Nihayetinde bir çalışma var bununla ilgili, o çalışmada 278 milyar lira olduğu ifade ediliyor. Bunu reddeden olmadı, yalanlayan olmadı; değerli arkadaşlar, 88 milyarı hazineden olmak üzere şu ana kadar kur korumalı mevduatın millete maliyeti 278 milyar lira. Ben bunu burada iddia ediyorum o çalışmayı referans göstererek; varsa çalışmaları kendileri ifade etsinler, aykırı bir şey varsa yani tersini söyleyecek durumları varsa söylesinler. Biz "Dönem sonunda 300 milyarı aşacak." diye bir süredir ifade ediyoruz, hesaplamalarımız o şekildeydi ama öyle görünüyor ki 2022 sonunda 300 milyarı gerçekten çok fazla aşacak. 2023 için bütçeye de daha bir kuruş konuşmuş değil. Ya, arkadaş, yani siz bu milletle dalga mı geçiyorsunuz? Böyle bir şey olabilir mi? Bir yandan kanun çıkarıyorsun, 2023'e uzatıyorsun ama öbür taraftan bütçeye bununla ilgili bir kuruş para koymuyorsun. Böyle bir şey olabilir mi? Böyle bir bütçe anlayışı olabilir mi? Parlamentoya bu kadar saygısızlık yapmaya kimin ne hakkı var? Bunları anlamak mümkün değil. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)
Şimdi, bugün, çok sevdiğim değerli bir ağabeyim bana şunu sordu "Ya, bu kur korumalı mevduat olmasaydı dolar ne olurdu?" dedi. Valla onu tahmin etmek zor dedim ama ben şunu biliyorum: Bu yaptıkları saçmalıklar olmasaydı dolar bugün 9 lira olurdu. (İYİ Parti sıralarından alkışlar) Yani siz, eylül ayından itibaren doları şahlandıracaksınız, bu memlekette istikrarı bozacaksınız, dolar 18'lere kadar çıkacak, ondan sonra sen bunu aman dizginleyeyim diye Türkiye'nin elli yıl önce geride bıraktığı bir enstrümanı Türkiye'ye takdim edeceksin, şu anda da 300 milyar lira maliyete katlanacaksın, bu milletin ekmeğinden artırdığı parayı, midesinden artırdığı parayı alacaksın, bu kur korumalı mevduat çerçevesinde onlara vereceksin; ondan sonra 18 liralık dolar işte bir miktar düştü, şimdi geldi tekrar 18 liraya. Hazine ve Maliye Bakanı da diyor ki: "Efendim, o gün enflasyon daha azdı, bugün enflasyon çok, reel olarak o 18 aynı 18 değil." Ya, sen bu açıklamaları yapmak durumunda olan insan değilsin kardeşim. Yani siz bu istikrarı bozacaksınız, evi yakacaksınız, ondan sonra "İşte, eve müdahale edilmese ne olurdu? Müdahale edilmeseydi komşu evler de yanardı." Ama kardeşim, evi yakmayın dedik biz ya. Evi bile bile yakıyorsunuz, ondan sonra da "Müdahale etmeseydik mahalle yanacaktı." diyorsunuz. Böyle bir saçmalık olabilir mi?
Şimdi, arkadaşlar, işin kötüsü, bu kur koruma mevduattan bir çıkış stratejisi yok -bakın, bu çok büyük bir risktir önümüzde- hiçbir çıkış stratejisi yok. Ya, nasıl çıkacağız bundan, nasıl olacak bu iş? Tamam, şimdi doları bir miktar tuttular yani tuttukları da işte 18,60 yine yani 18,60; geçen yıl 7,5 lira olan dolar şu anda 18,60. 300-400 milyar lira maliyete katlanıyorsun, bütçe faiz yükün 3 kentilyon lira artıyor, bu kadar maliyetler geliyor, millet tepeden tırnağa fakirleşiyor, bu maliyetlere katlanıyorsun, geldiğin yerde dolar hâlâ 18 lira 60 kuruş. Böyle bir beceriksizlik olabilir mi? Ve bununla övünülen bir şey var ortada, bir akılsızlık var yani "Kur korumalı mevduatı iyi ki yaptık." diye iktidar tarafından da sürekli övünülüyor. Tabii, bu çok net bir servet transferdir yani kur korumalı mevduat ve onun etrafında dönen diğer meselelerin tamamı çok ciddi bir servet transferidir. Kimden kime transfer ediliyor? Fakirden, fukaradan, çalışanlardan zenginlere transfer ediliyor, bankacılığa transfer ediliyor. "Nas var." diyeceksin, "Faiz haramdır." diyeceksin, tarihinde görülmemiş bir şekilde bankaları zengin edeceksin. Ya, bu anlayış da yakışırsa AK PARTİ'ye yakışır. (İYİ Parti sıralarından alkışlar) Böyle bir şeyi kabul etmek mümkün değil. Hiçbir şekilde tarihinde böyle bir kârı görmedi bankalar yani 7-8 katına çıktı, yüzde 700-800 arttı bankaların kârı. Yazık günah değil mi? Artmasın demiyoruz, elbette faaliyet gösteriyor ama kârı böyle fahiş artacak ortamı yaratırsanız siz... Yani böyle bir şey olabilir mi? Şimdi bunun detaylarını burada anlatma imkânım olmayacak, artık bunu inşallah yarınki Plan ve Bütçe Komisyonuna bırakacağım.
Bu yapılan politikaların gelir adaletsizliğinde yarattığı etki çok büyük arkadaşlar. Sadece şu kadarını söyleyeyim: Ücretlilerin millî gelirden aldığı pay, bakın, bu çeyrekte 10 puanın üzerinde düşüyor, 10 puan yani öyle bir şey ki tarihin... Bak, elimizde -merak eden arkadaşlara verebilirim- 1998 yılından itibaren TÜİK'in verisi var. İkinci çeyrekte ücretlilerin GSYH içerisindeki payı -mevsimsel düzeltilmişinden söyleyeyim veya normalinden söyleyeyim- 25, 26, 27'lerdeymiş, hatta sonradan 32, 33'lere kadar çıkmış. Bu, 2022'nin son çeyreğinde 22,7'ye düşmüş arkadaşlar, ücretlilerin millî gelirden aldığı pay 10 puandan fazla düşmüş. Bunun 1 puanlık kaybının ücretliler açısından maliyeti ne biliyor musunuz?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun.
ERHAN USTA (Devamla) - Bu millî gelirde ücretlilerin payının 1 puan düşmesinin maliyeti 125 milyar TL yani bırakın onlara bir ilave vermeyi, 125 milyar lirayı işte bu politikalarla AK PARTİ Hükûmeti, çalışanların cebinden çalmış, birilerinin cebine aktarmış; 1 puanın etkisi (İYİ Parti ve CHP sıralarından alkışlar). Düşüş ne kadar? 10,2 puan; büyüklüğünü siz hesap edin. Yani 1 puanın maliyeti 125 milyar lirayken 10 puanı tek bir çeyrekte, daha doğrusu 2022'nin ikinci çeyreğine göre iki yıllık bir dönemde ücretlilerden çalmış bir iktidar bugün Türkiye'yi yönetiyor. İşte, feryat o yüzden fazla. İşte, o yüzden artık en sonunda bu icra micra meselelerine küçük küçük el atmaya başladılar, zorunda kaldılar ama bunların düzeltilmesi lazım. Bunlar düzeltilemeyecek meseleler değil, çözüm önerilerimizi de zaman zaman biz milletimize takdim ediyoruz, onları söylemeye şu anda fırsatım olmadı.
Bu anlamda, kur koruma mevduat etrafında dönen bazı maddelere şiddetle karşı çıkacağız ve İç Tüzük'ten kaynaklanan bütün haklarımızı da burada, Mecliste kullanacağız.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (İYİ Parti ve CHP sıralarından alkışlar)