| Konu: | Birleşmiş Milletlerin Mali ve Orta Afrika Cumhuriyeti'nde icra ettiği harekât ve misyonlar kapsamında hudut, şümul, miktar ve zamanı Cumhurbaşkanınca takdir ve tespit edilmek üzere, Türk Silahlı Kuvvetlerinin yurt dışına gönderilmesi ve Cumhurbaşkanınca verilecek izin ve belirlenecek esaslar çerçevesinde bu kuvvetlerin kullanılması için Türkiye Büyük Millet Meclisinin son olarak 19/10/2021 tarihli ve 1309 sayılı Kararı'yla uzatılan izin süresinin Anayasa'nın 92'nci maddesi uyarınca 31/10/2022 tarihinden itibaren bir yıl uzatılmasına ilişkin Cumhurbaşkanlığı tezkeresi münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 6 |
| Birleşim: | 12 |
| Tarih: | 26.10.2022 |
AK PARTİ GRUBU ADINA AHMET BERAT ÇONKAR (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Birleşmiş Milletlerin Mali ve Orta Afrika Cumhuriyeti'nde yürüttüğü MINUSMA ve MINUSCA misyonları çerçevesinde görev süremizi bir yıl daha uzatmaya imkân verecek Cumhurbaşkanlığı tezkeresi üzerinde AK PARTİ Grubu adına söz aldım. Yüce Meclisi ve aziz milletimizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, sözlerime başlarken geçtiğimiz günlerde Amasra'da meydana gelen maden kazansında hayatlarını kaybeden madenci kardeşlerimize Yüce Allah'tan rahmet diliyorum. Acılı ailelerine, yakınlarına ve tüm milletimize başsağlığı diliyorum. Yaralılarımıza acil şifalar diliyorum. Temennimiz ve gayretimiz odur ki bir daha bu acılar yaşanmasın, yürekler yanmasın.
Yine, sözlerimin başında bu topraklar için, ülkesi için, milleti için, inancı ve değerleri uğruna yurt içinde ve dışında canlarını feda eden kahraman asker, polis, devlet görevlisi tüm şehitlerimizi rahmet ve minnetle yâd ediyorum, gazilerimize acil şifalar diliyorum.
Yine, 18 Ekimde 31'inci yıl dönümünü kutladığımız Azerbaycan'ın Bağımsızlık Günü'nü buradan bir kez daha tebrik ediyorum. Neredeyse otuz yıldır işgal altında kalan Karabağ, Türkiye'mizin sağladığı kritik siyasi ve askerî destekle birlikte 10 Kasım 2020'de Azerbaycan tarafından özgürlüğüne kavuşturulmuştur.
Birkaç gün önce Azerbaycan Devlet Başkanı Sayın İlham Aliyev ve Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan'ın birlikte açılışını gerçekleştirdiği Zengilan Uluslararası Havalimanı açılış merasimi sebebiyle bulundukları Azerbaycan'da trafik kazası geçiren ve tedavileri devam eden AK PARTİ Genel Başkan Vekilimiz Sayın Binali Yıldırım Bey'e, İstanbul Milletvekilimiz Sayın Şamil Ayrım Bey'e ve beraberlerindeki görevli arkadaşlarımıza acil şifalar diliyor, geçmiş olsun dileklerimi iletiyorum.
Değerli milletvekilleri, Türkiye'miz, Hükûmetimiz Azerbaycan'da da gönül coğrafyamızın her köşesinde de kardeşlik hukukunun gereğini her alanda yapmaya bundan sonra da devam edecektir.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bugün, dünyada her geçen gün belirsizlikler artıyor, güvensizlik ortamı daha da büyüyor. Batılı yönetimler, geçmişte de olduğu gibi, maalesef, bugün de kendi çıkarlarının dışında hiçbir değer tanımıyor, savundukları sözde değerleri rahatlıkla ayaklar altına alabiliyorlar. Batılı ülkelerin barış, kardeşlik, demokrasi, insan hakları, hukukun üstünlüğü, ekonomik kalkınma diyerek gittikleri hiçbir coğrafyada bugüne kadar huzur ve refah olmadı; aksine, bu coğrafyaların insanları ve zenginlikleri sömürüldü, acımasızca istismar edildi.
Batı'nın belli başlı ülkelerindeki maddi refahın arkasında maalesef ki zulüm, kan ve gözyaşı vardır. Bu zulmü geçmişte de bugün de en ağır şekilde yaşayan coğrafya ise Afrika'dır. Bu kıtayı sömürdüler ve nifak tohumları ektiler. Bugün, Afrika'da ve diğer birçok coğrafyada yaşananlar maalesef, birbirine çok benzer. Mali-Orta Afrika Tezkeresi'nde de Irak-Suriye Tezkeresi'nde de Afganistan Tezkeresi'nde de karşımıza çıkan ve ele alınan sorunların çıkış noktasında aynı durumları görüyoruz. Libya, Suriye, Yemen, Somali ve daha birçok ülke egemen güçlerin mücadele alanı olmaya devam ediyor. Kendi çıkarları gerektirdiği zaman 10 bin kilometre ötedeki bir ülkeye müdahale etmeyi kendine hak görenler Türkiye'nin kendi sınır güvenliğine yönelik yaptığı operasyonlara itiraz edebiliyor; işlerine geldiği zaman, tutarsız ve kimsenin inanmadığı gerekçelerle terör örgütlerini destekleyebiliyor; ikiyüzlü bir tavırla, sözde "müttefikimiz" dedikleri NATO müttefiki olan ülkemize vermedikleri silah, mühimmat ve teçhizatı PYD/YPG gibi terör örgütlerine verebiliyorlar. Ama ne yaparlarsa yapsınlar amaçlarına ulaşamayacaklar, taşeron terör örgütlerine yaptıkları tüm yatırımlar boşa gidecek.
Tabii, bugün, vekâlet savaşları ön plana çıktı, maşalar kullanılıyor. Son zamanlarda teslim aldıkları Yunanistan'ı da maşa olarak bizlere karşı kışkırtıyorlar. Bu noktada, Yunanistan'ın dikkatli olması ve düşünerek hareket etmesinin kendi menfaatlerine olduğunu bir kez de ben buradan ifade etmek isterim. Hakikatten kopuk, şımarıkça atacağı adımlarının sonu çok büyük hüsran olur, Yunanistan bunu unutmamalıdır. Rusya-Ukrayna ihtilafında ve savaşa evrilen süreçte de Batı'nın kışkırtıcı bir vekâlet mücadelesi yürüttüğüne şahitlik etmekteyiz.
Değerli arkadaşlar, Türkiye'mizin millî güvenliği ve her çeşit terörle mücadelesi söz konusu olduğunda iktidar ve muhalefet olarak ortak duruş sergilememiz milletimizin bizden en büyük beklentisidir. Türkiye düşmanlarının millî güvenliğimizle ilgili meselelerde psikolojik harp konsepti içinde, siyasi partilerimizin ve toplumsal grupların içinde aykırı duruşlar oluşturma plan ve çabalarını üzülerek müşahede etmekteyiz. Özellikle bu Gazi Meclisin çatısı altındaki milletimizi temsil eden bizlerin çok dikkatli ve sorumlu davranması gereken bir sürecin içerisindeyiz. Ama maalesef, terör örgütünün sözcülüğünü yapanların, onlarla ortak hareket etmekte bir beis görmeyenlerin, siyasi sebeplerle teröre ve teröriste gerektiği gibi tavır koyamayanların, ülkemizi hedef alanlara ve onların iş birlikçilerine laf edemeyenlerin, ülkemize ve milletimize karşı taşeron olarak kullanılan PKK ve YPG'nin hak ettiği cezaya çarptırıldığı operasyonlardan rahatsız olanlarla yol yürüyenlerin ve hatta onları sevindirenlerin de olduğunu üzülerek görüyoruz.
Değerli milletvekilleri, Türkiye olarak bulunduğumuz coğrafyanın zorunluluğu ve diğer birçok sebeple doğuyla da batıyla da uzak coğrafyalarla da ilişkilerimizi yürütüyor ve geliştirmek için gayret gösteriyoruz ancak bağımsızlığımızı, ulusal güvenliğimizi, çıkarlarımızı ve değerlerimizi hedef alan, iyi niyetli olmayan, samimiyetsiz ve adil hareket etmeyen yönetimlerle de sorun yaşıyoruz; yaşamaya da devam edeceğiz. Türkiye olarak biz barıştan yanayız; Sayın Cumhurbaşkanımızın da ifade ettiği gibi, dostlarımızın sayısını artırma, düşmanlarımızın sayısını azaltma arzusu ve gayretindeyiz. Ancak bizim anladığımız barışçı dış politika her ne şart altında olursa olsun sınırlarımıza çekilmek, her şekilde çatışmalardan uzak durmak anlamına gelmemektedir. Bir devletin başka bir devletle barış eksenli bir ilişki kurabilmesi ancak karşı tarafın da aynı düşünce ve isteğe sahip olmasıyla mümkündür. Ayrıca, bölgesel ve küresel konjonktür de bu ilişkinin mahiyetinde belirleyicidir.
Değerli arkadaşlar, Türkiye'nin kendi güvenliğini sadece sınırlarının içinde değil, sınırlarının ötesinde de sağlama hakkı ve zorunluluğu vardır ve bizler bu hakkı gerektiği zaman hiç çekinmeden kullandık, bundan sonra da gerek sınırlarımıza yakın bölgelerde gerekirse de uzak bölgelerde kullanacağız. Bizi hedef alan terörün ve teröristin imhasını sağlayacak, vekâlet mücadelesi veren arka plandaki organizasyonların ve devletlerin tezgâhlarını boşa çıkaracağız.
Değerli milletvekilleri, Türkiye olarak doğuyu da batıyı da uzakları da yakından takip ediyoruz. Amerika'nın, Avrupa'nın, Rusya'nın, Çin'in neyin peşinde koştuğunu, bu noktada neler yaptıklarını, dostluklarının ve düşmanlıklarının çerçevesini görüyoruz ve çok iyi biliyoruz. Bu çerçevede biz de ülkemizin menfaatlerini her şeyin üzerinde tutuyoruz ama biraz önce eleştirdiğimiz ülkelerden farklı olarak bizim sahip olduğumuz ahlaki ve insani değerlerimiz de var ve bizler bu değerleri önemsiyoruz. Ne geçmişte ecdadımız ne de bugün bizler Afrika'ya da başka coğrafyalara da sömürgeci bir gözle bakmadık, bakmıyoruz. Her türlü zulme ve haksızlığa karşı çıkıyoruz, dostluklara önem veriyoruz. Ülke ve millet olarak zor zamanlarda yanımızda olanları ve sergiledikleri dostça yaklaşımları hiçbir zaman unutamayız, zor zamanlarında ülke ve millet olarak biz de onların yanında oluruz. Her zaman söylediğimiz bir şey var: Bizim dostluğumuz kıymetlidir, Türkiye'nin dostluğu paha biçilmezdir.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bugün görüştüğümüz Cumhurbaşkanlığı tezkeresini de biraz önce ifade ettiğimiz çerçevede değerlendirmemiz, ele almamız gerekiyor. Türkiye olarak dünyanın bir parçasıyız ve bu çerçevede uluslararası organizasyonlarda önemli inisiyatifler almaktayız. Bizim yurt dışında görev alan askerimiz, polisimiz, sağlıkçımız, akademisyenimiz, eğitmenimiz, hülasa devletimiz ve milletimiz adına görev yapanlar, o ülke halklarının aradığı, sevdiği ve gönüllerini açtığı kimselerdir. Tezkereye konu coğrafyalar bizim gönül coğrafyamızdır. Bu noktada, bizim oradaki dört yüz yılı aşkın tarihî geçmişimiz de üzerimize ayrıca bir sorumluluk yüklemektedir.
İşte, bu noktada, Birleşmiş Milletlerin başlattığı MINUSMA ve MINUSCA Harekâtlarına Türkiye olarak destek veriyoruz. Son yıllarda yakından takip edilen ve özellikle bazı Batılı ülkelerin durumdan rahatsızlıklarını çok açık ettikleri Türkiye-Afrika ilişkileri gelişmeye devam edecektir. Çok önemli ilişkiler kurduğumuz Afrika'nın çıkarları bizim de çıkarlarımızdır. On yıllarca sömürülen Afrika'nın o sömürgeci zihniyetten kurtulup kendi halklarına dayanan barışçıl, istikrarlı, refah toplumları hâline gelmesi Türkiye'nin arzusudur. Çünkü bu sayede iyi ilişkilere sahip olan Türkiye ve Afrika ülkeleri bu durumda birlikte kazanacaklardır.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Mali, 2012 yılı Mart ayından itibaren ülke coğrafyasının ötesinde ve hâlihazırda Gine Körfezi ülkelerine yayılacak şekilde Sahel bölgesi ve kıta güvenliğini olumsuz yönde etkileyen ve küresel gündemde öne çıkan bir istikrarsızlık sürecinden geçmektedir. Bu dönemde, Mali'nin kuzeyinde çeşitli grupların ayaklanmaları, askerî darbe, terör örgütü El Kaide'yle bağlantılı grupların bazı bölgelerde bağımsızlık ilanı gibi gerek Mali'de gerekse terör oluşumlarının komşu ülkelerde saldırılar gerçekleştirmesiyle Sahra Altı Afrika'da geniş bir coğrafyayı istikrarsızlığa sürükleyen olaylar yaşanmıştır.
Söz konusu gelişmeler bağlamında ilk olarak 6 Aralık 2012 tarihinde Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyinde kabul edilen kararla onay verilen Afrika liderliğinde Mali Uluslararası Destek Misyonu, Mali ordusunun kapasitesinin geliştirilmesi ve ülkenin kuzeyinde yeniden istikrarın tesisine destek sağlamak amacıyla Mali'de konuşlandırılmaya başlanmış ancak isyancı grupların ülkenin güneyine ilerlemesi üzerine önce Fransız birlikleri Mali'de askerî müdahalede bulunmuş, sonrasında da BM Güvenlik Konseyinin 25 Nisan 2013 tarihinde aldığı 2100 sayılı Karar'la Mali'de BM Çok Boyutlu Entegre İstikrar Misyonu'nun kurulması oy birliğiyle kabul edilmiştir.
Mali Hükûmeti ile silahlı muhalif gruplardan bazılarının katılımıyla Barış ve Uzlaşı Anlaşması 2015 tarihinde Bamako'da imzalanmış, bilahare bahse konu anlaşma tüm taraflarca imzalanmış ancak bununla birlikte, takip eden dönemde anlaşmanın uygulanmasında ilerleme sağlanamamıştır. Mali Silahlı Kuvvetleri içinde bir grup, Ağustos 2020'de, ülkenin karşı karşıya bulunduğu etnik çatışma, terör ve ekonomik sorunlar ile milletvekili seçimlerine hile karıştırıldığını gerekçe göstererek Cumhurbaşkanı İbrahim Keita'ya karşı darbe gerçekleştirmiş, bilahare sivil idareye geçiş hükûmeti kurulmuş ama yeni devlet başkanına da darbe yapılmıştır. Süreç içerisinde, Dışişleri Bakanımız Sayın Mevlüt Çavuşoğlu darbe sonrası Mali'yi 9 Eylül 2020 tarihinde ziyaret etmiş, bu ziyaret sırasında, Türkiye'nin Mali'nin istikrarını, güvenliğini ve ekonomik kalkınmasını önemsediğini, bir an önce anayasal düzenin tesis edilmesi ve demokratik seçimlerin yapılmasının kritik bir önemi haiz olduğunu ve Türkiye'nin dost ve kardeş Mali halkının her zaman yanında olacağını vurgulamıştır.
Yine, ülkemiz, Mali halkının 9 Ocak 2022 tarihli ECOWAS kararlarıyla karşı karşıya kaldığı uluslararası izolasyona karşı olarak Mali'ye desteğini sürdürmüştür. Örnek olarak, tüm uluslararası hava yolu şirketleri Bamako'ya seferlerini durdururken Türk Hava Yolları söz konusu dönemde haftalık uçuş sayısını 7'den 14'e çıkarmıştır. Bu çerçevede, temel görevleri Mali'de istikrarın sağlanması, barış ve uzlaşı anlaşmasının uygulanması, ülkenin merkezinde devlet otoritesinin tekrar tesisinin desteklenmesi, sivillerin teröre karşı korunması, insan haklarının desteklenmesi ve korunması, insani yardım sağlanması olarak sıralanan MINUSMA'nın faaliyetleri Türkiye'miz açısından da önem taşımaya devam etmektedir.
Değerli milletvekilleri, yine, 2013'te Orta Afrika Cumhuriyeti'nde dönemin Devlet Başkanının devrilmesiyle çatışmaların yaşanmaya başlaması da bu ülkeyi krize sürüklemiş, bunun neticesinde, Orta Afrika Cumhuriyeti'nde Müslüman Seleka ile Hristiyanları temsil eden Anti-Balaka grupları arasında bir iç savaş meydana gelmiş ve toplam nüfusun sadece yüzde 15'ini oluşturan Müslüman halkın önemli bir kısmı Anti-Balaka'nın saldırıları üzerine çevre ülkelere sığınmak zorunda kalmıştır. Meydana gelen gelişmeler üzerine, BM Güvenlik Konseyinin kararıyla, Afrika Birliği liderliğinde Orta Afrika Cumhuriyeti Uluslararası Destek Misyonu kurulmuş, bilahare Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi kararıyla MISCA'nın yetkileri Eylül 2014 itibarıyla Çok Boyutlu Entegre İstikrar Misyonu'na devredilmiştir. Maalesef ki ülkede ağır bir insani kriz yaşanmıştır. Her 4 Orta Afrika Cumhuriyeti vatandaşından 1'i evlerini terk etmiş, 688 bin kişi ülke içinde yerinden edilmiş, 568 bin kişi ise komşu ülkelere sığınmak zorunda kalmıştır. Süreç içerisinde, Orta Afrika Cumhurbaşkanı 17-18 Aralık 2021 tarihlerinde İstanbul'da düzenlenen 3. Türkiye-Afrika Ortaklık Zirvesi'ne katılmış ve Sayın Cumhurbaşkanımızla bir görüşme gerçekleştirmiştir.
Değerli milletvekilleri, Sayın Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan'ın ifade ettiği gibi, bizim sınırlarımız dışında görev yapan askerlerimiz ülkemizin de milletimizin de gururudur. Bu askerler, bu birlikler görev yaptıkları yerlerde büyük bir ülkeyi, büyük bir milleti, köklü bir tarihi şanla, şerefle ve kahramanlıkla temsil ediyorlar. Kara hudutlarımızın ve mavi vatanımızın korunmasında, terörle mücadele kapsamında uluslararası anlaşmalar ve misyonlar sebebiyle yurt içinde ve yurt dışında görev icra eden ordumuz ve Mehmetçik'imiz ve devlet görevlilerimiz bizim göz bebeğimizdir; dosta güven, düşmana korku verirler. Son yıllarda savunma sanayisi alanında hükûmetlerimizin kararlılık ve cesaretle geliştirdiği yerli ve millî imkân, kabiliyet ve teknolojiler de ayrıca milletçe gurur vesilemizdir. Ordumuzun sahip olduğu imkânlardan, yurt içinde ve yurt dışında verdiği kahramanca mücadeleden rahatsız olanları milletimiz irfanıyla gayet iyi bilmektedir ve yaptıklarını da hassasiyetle not etmektedir. Bu noktada, Türk Silahlı Kuvvetlerimizin terörle mücadelede kimyasal silah kullandığına yönelik iddiaları tamamen gerçek dışı olarak belirliyoruz ve ifade ediyoruz. Bu haksız ve dayanıksız iddiaları külliyen ve kesin bir dille reddediyoruz.
Değerli arkadaşlar, herkes bilmelidir ki bundan sonra da ay yıldızlı al bayrağımızı dünyanın her köşesinde onurla dalgalandırabilmek için, Türkiye'nin çevresindeki tüm coğrafyalarda millî güvenlik önceliklerimize ve menfaatlerimize dayanan etkin ve sonuç alıcı bir dış politika takip etme hedefimizi tüm yurt dışı temsilciliklerimizle ve kurumlarımızla ve elimizdeki tüm enstrümanlarla kararlılıkla sürdürecek, hedeflerimiz doğrultusunda gece gündüz demeden çalışmaya devam edeceğiz.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ifade etmiş olduğum bu çerçevede, Hükûmetimizin talep ettiği yetkiyi AK PARTİ Grubu olarak destekliyoruz ve tezkereye olumlu oy vereceğimizi şimdiden ifade ediyoruz.
Hepinizi tekrar saygıyla selamlıyorum.
Teşekkür ediyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)