| Konu: | Gelir Vergisi Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 6 |
| Birleşim: | 12 |
| Tarih: | 26.10.2022 |
İYİ PARTİ GRUBU ADINA MUHAMMET NACİ CİNİSLİ (Erzurum) - Sayın Başkanım, değerli milletvekilleri; aziz milletimizi ve Genel Kurulumuzu saygıyla selamlarım.
Gelir Vergisi Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair -torba- Kanun Teklifi gündemimizde. 53 maddelik torba kanunda yer alan teklifler milyonlarca vatandaşımızı ilgilendiren düzenlemeler içeriyor. Teklifin birçok maddesinde çeşitli küçük borçların terkini veya affı söz konusu. Bu affedilen, terkin edilen borçların miktarına ve etkilediği nüfusun sayısına baktığımız zaman, yirmi yıllık AK PARTİ döneminde halkımızın inanılmaz fakirleştirildiği ve hatta muhtaç hâle getirildiği görülüyor. İYİ Parti olarak, AK PARTİ fakirliği yönetiyor iddiamızı üzülerek dile getiriyorduk. Bu teklifte, maalesef, görüyoruz ki AK PARTİ fakirliği değil, artık muhtaçlığı yönetir hâle gelmiş. Muhtaçlıktan da oy devşirme istikametine yönelmiş. Bu hiç hayırlı bir davranış değil. Tabii ki muhtaçlara devlet olarak el uzatacağız fakat böylesine kasıtlı şekilde muhtaç bırakıp, bilinçli oy devşirme operasyonu yapmak iyi niyetli bir iş değil.
Diğer yandan, teklif edilen terkin ve aflara nereden kaynak sağlanacağı net olarak belirtilmiyor, muğlak bırakılıyor. Kaynak muhtemelen meşhur enflasyon vergisinden sağlanacak yani yüksek enflasyonla pahalılaştırılan ürünlerden alınan yüksek dolaylı vergilerden. Merkezî yönetim bütçesinin ilk sekiz ayda 33 milyar lira fazla veriyor olması AK PARTİ tarafından referans gösteriliyor. Ancak, açıklanan orta vadeli programda yıl sonu bütçe açığının 460 milyar lira olacağı kaydediliyor. Sadece, eylül ayında 78,6 milyar lira açık verilmiş durumda. Aslında, yapılan bu terkinler, aflar enflasyon vergisiyle karşılanıyor. Milletimizin bir cebinden hortumla alınıyor, diğer cebine damla damla bırakılıyor. Bütçe, enflasyon vergisiyle fonlanıyor. Başka bir deyişle, AK PARTİ seçim yatırımlarını milletten aldığı enflasyon vergisiyle finanse ediyor. Devletin görevi tabii ki muhtaca el uzatmaktır ama siyasi iktidarın görevi milletin refahını her dönem yüksek tutmaktır, muhtaç sayısını artırmak değil, aksine düşürmektir. Milletimizin muhtaç hâle getirilmesinden İYİ Parti olarak büyük endişe ve üzüntü duyuyoruz. Milletimizin refah düzeyini yükselten projelerin ve devlet aklının köklü yapısal tedbirlerle, ciddi, işini bilen bir heyetle İYİ Parti iktidarında gerçekleşeceğini ifade etmek isterim.
Değerli milletvekilleri, ülke ekonomisinin âdeta bir millî güvenlik sorunu hâline geldiği bir ortamda kanun teklifinin görüşmelerini yapıyoruz. Allah esirgesin, devletimizin siyasi tavizler vermeye zorlanabileceği ekonomik çöküş hâlindeyiz. SPK gibi çok önemli bir kurumun yoldan çıktığı, oradaki rezaletlerin kasten soruşturulmadığı, borsada soygun yapıldığı, çok ciddi yolsuzlukların gündemde olduğu bir dönemde kanun teklifi görüşmeleri gerçekleştiriliyor. Borsa soygunuyla ilgili olarak sorumlu kurum olan şüpheli SPK'nin kılını kıpırdatamadığı, Sayın Hazine ve Maliye Bakanının âdeta ateşe benzin döktüğü günleri yaşadık. Sayın Bakan temmuz başından eylül ortasına kadar olan süreçte gerek demeçleriyle gerek "tweet"leriyle bu soygunu âdeta teşvik etti. Kamu borcu her geçen gün artarken seçime yönelik menfaat sağlama amacıyla mali dengelerin bozulmasına da göz yumulmaya, sebep olunmaya devam ediliyor. Sorumsuzluktan öte, kasta varan böylesine davranışlar devlet terbiyesine ve millet sevgisine sığmıyor. Artık dilimize pelesenk olan 128 milyar doları bile bir kenara bırakın, 128 milyar doların harcanmasının üzerine milyar milyar dolarların tabiri caizse âdeta ezildiği bir dönemden geçiyoruz. Üstelik Merkez Bankası net hata ve noksan hesabında 28 milyar dolara ulaşan kaynağı gösterilemeyen bir meblağ var, bu bir yüz karasıdır. Türk devlet tarihimizde böylesine hesabı ve sahibi bilinmeyen yüksek bir tutar hiç olmamıştır. Bu 28 milyar dolar kimin parasıdır? Soruyorum. Kimlerin çalıp çırptığı parayla Türkiye Cumhuriyeti devleti fonlanıyor? Bunu ben kendime yediremiyorum bir Türkiye Cumhuriyeti devleti vatandaşı olarak. SPK'nin görmediği, duymadığı döviz vurgunu ve borsadaki soygun, yolsuzluklar, yandaşların affedilen vergi borçları, vurgunlar, hesabı verilemeyen 28 milyar dolar, kaşla göz arasında buharlaştırılan 128 milyar dolar; bunların hepsinin toplamı teklif maddelerinde büyük oy beklentisiyle önerilen küçük afların toplamıyla kıyaslandığında oran nasıl olur hiç merak eden var mı aranızda? Ben bu sorunun yanıtını çok merak ediyorum. İnsan hesap etmeye utanır. Değer miydi insanımızı fakirleştirmeye, muhtaç hâle getirmeye değer miydi?
Sayın milletvekilleri, politika faizinin düşürülmesiyle hazinemiz âdeta yağmalanıyor. Politika faizini düşürüyoruz, evet, keşke faiz sıfır olsa fakat içinde bulunduğumuz ekonomik şartlar buna şimdilik el vermiyor. Üzülerek acı bir gerçeği ifade ediyorum: Politika faizi düşürüldüğünde diğer faizler maalesef düşmüyor. Politika faizi düşürüldüğünde piyasa bu durumu kabul edip diğer faizlerin oranına yansıtmıyor çünkü piyasa şartlarında oluşan faiz çok farklı bir değerlendirmeye sahip. Yani aslında piyasa iktidarın sözünü, rakamını umursamıyor, iktidara inanmıyor. Bu durumla sadece bankaların fahiş kârlar elde etmesine aracılık ediliyor. Diğer bir deyişle servet transferine neden olunuyor, faizciler zengin ediliyor. Klasik AK PARTİ tarzı; milleti kandırmak için ağzından doğru söz çıkıyor, elleri yanlışa uzanıyor; amel ile kelam birbirini tutmuyor.
Günümüzde politika faizinin düşürülmesi demek devletin hazinesinin yağmalanması, Merkez Bankasının yağmalanması manasına geliyor. Hazinenin ve Merkez Bankasının yağmalanmasında kur korumalı mevduat sisteminin de payı büyük. Kanun teklifinde yer alan 23'üncü maddeyle KKM için uygulanan vergi istisnası 2023 yıl sonuna kadar bir yıl daha uzatılıyor. KKM şu an dahi ekonomi üzerinde büyük yük ve büyük tehlike. Merkez Bankası tarafından yüklenilen miktar açıklanmıyor. Yapılan hesaplamalarda devlete olan toplam yükün yıl sonuna kadar 400 milyar liraya ulaşacağı ifade ediliyor. Plan ve Bütçe Komisyonunda kanun teklifinin görüşmeleri sırasında Merkez Bankasını temsil eden bir yetkili yoktu. Talep üzerine İstanbul'dan saatler sonra gelen Merkez Bankası yetkilisi ise KKM'ye ilişkin sorulara kasten yanıt vermedi, "Bilançolarımız günlük olarak yayınlanmakta." açıklaması dışına çıkmadı. Maalesef, Merkez Bankasını temsilen görüşmelere katılan yetkili KKM'yle ilgili sorulara gizlilik gerekçesiyle cevap vermedi. Türkiye Büyük Millet Meclisinin itibarı ve iki görevinden biri olan denetim yetkisi hiçe sayıldı. Bu bir küstahlıktır, saray aklının milletin Meclisine meydan okumasıdır, aşağılama çabasıdır ama beyhude, ilk seçimde millet tekrar egemen olacaktır, çok az kaldı.
Çok önemli bir uyarıda bulunmak istiyorum değerli milletvekilleri, KKM'ye devam edilirse 400 milyar liralık maliyet katlanarak altından kalkılmaz bir hâl alır. Üstelik sistemin sonlandırılması durumunda da ortaya çıkacak yaklaşık 1 trilyon 500 milyar liralık bir geri dönüşün nasıl sağlanacağına yönelik bir çalışma da bulunmuyor. Bu çalışmayla ilgili sorduğumuz sorular da yanıtsız bırakılıyor. Aslında seçimden önce bu kara tablonun ortaya çıkması istenmiyor, KKM'nin uzatılmasının bir nedeni de bu. AK PARTİ iktidarını devam ettirebilmek için ülkemiz ekonomisine kara bir delik açmakta sakınca görmüyor. Kirletilen koltuk uğruna ülkemiz ateşe atılıyor.
Değerli milletvekilleri, son zamanlarda katıldığım uluslararası toplantılarda Türkiye'nin yenilenebilir enerji kaynakları çeşitliliğinin ilgi odağı hâline geldiğini memnuniyetle görüyorum; bunun kıymetini bilmemiz lazım. Özellikle güneş enerjisi son derece önemli. Kömür ve doğal gaz gibi fosil yakıtlara bağımlı olmanın ne kadar riskli ve güvenilmez olduğu, son aylarda dünyada yaşanan gelişmelerle iyice ortaya çıktı. Enerji güvenliğinin çözümü yenilenebilir enerjidir. Ülkemizde enerjide dışa bağımlılığı önlemek için 2030 yılına kadar güneş enerjisi kapasitemiz 40 gigavata ulaşmalı. Bunun için her yıl ortalama 4 gigavatlık bir kapasite eklenmesi gerekiyor fakat ülkemizde yılda 1 gigavatlık güneş kapasitesi devreye ancak alınıyor. Türkiye'nin yerli panel üretim kapasitesi tam olarak kullanılmıyor. Çin'den yapılan ithalat yerine kendi üreticimiz tercih edilmeli.
Diğer yandan, geçtiğimiz ağustos ayında, Enerji Piyasası Düzenleme Kurulu tarafından Lisanssız Elektrik Üretimi Yönetmeliği'nde değişiklikler yapıldı, son derece yanlış değişikliklerdi bunlar. 2019 yönetmeliğiyle lisanssız üretimde bireysel tüketim ihtiyacının karşılanması, fazlasının satılarak ucuz elektrik sağlanması amaçlanıyordu. Doğru bir yönetmelikti, yönetmeliğe güvenilerek de yatırımlar yapıldı.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun.
MUHAMMET NACİ CİNİSLİ (Devamla) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Yenilenebilir enerjide en önemli sıkıntımız, yönetmeliklerin devamlı değiştirilmesi ve yatırımcıların ne yapacağını şaşırır hâle gelmesi. Sadece memleketim Erzurum'da son altı ayda GES için kullanılan kredi tutarı 326 milyon lira. Erzurum güneş enerjisinde Türkiye'nin en avantajlı 2'nci şehri; berrak gün sayısı iki yüzden fazla, aldığı güneş açısı mükemmel. EPDK'nin son sürpriz yönetmeliğiyle 2019'daki yönetmelikle yatırım yapan lisanssız güneş enerjisi yatırımcıları iflas etme durumuna geldiler. Kararın gözden geçirilmesini ve yatırımcıların mağduriyetten kurtarılması gerektiğini ifade eder, Genel Kurulumuzu saygıyla selamlarım. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)