GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Gelir Vergisi Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi münasebetiyle
Yasama Yılı:6
Birleşim:13
Tarih:27.10.2022

NESLİHAN HANCIOĞLU (Samsun) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; teklifin 19'uncu maddesi üzerine söz aldım, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Bu maddede az önce görüştüğümüz 17'nci maddenin uzantısı olarak da niteleyebileceğimiz bir düzenleme görüyoruz. Her 2 maddeyi birlikte irdelediğimizde düzenlemenin öznesi dijital bankacılık yani şubesiz bankacılık sistemi. Bu maddeyle hedeflenen, faaliyet izin sınırı ihlallerini engellemek, cezai müeyyideyi caydırıcı kılmak. Tıpkı konvansiyonel bankalar gibi dijital bankaların da kuruluş izinleri, faaliyet izinleri, faaliyet sınırlarının belirlenmesi konusunda bütün yetki Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kuruluna verilmiş. Aslında sınırlar geçen yıl aralık ayında yayınlanan yönetmelikle çizilmiş, arkasından dijital banka kuruluş başvuruları gelmeye başlamış, nisan ayından bu yana 3'ü katılım 1 tanesi mevduat bankası olmak üzere toplam 4 başvuru onaylanmış, sonra kanun ile yönetmelik arasında bir uyumsuzluk görülmüş, bir muğlaklık olduğu fark edilmiş, şimdi de yasayı o yönetmeliğe uydurmaya çalışıyoruz.

Değerli milletvekilleri, dijital dönüşüm, internet ve teknoloji üçgeni, finans sektörü ve özellikle de bankalar açısından bakıldığında büyük avantajlar sağladığı gibi büyük bir baskı da yaratıyor. Hızlı, yoğun bir değişim ve dijitalleşme baskısı özellikle bankacılık dünyasını evrime zorluyor. Şubesiz dijital bankacılık ise bu evrimin kaçınılmaz bir sonucudur. Konvansiyonel bankalar bir yandan dijital dönüşümü, ilerlemeyi sağlayıp rekabet gücünü de korumaya çalışırken öte yandan bankacılık sektörü kaynaklı bilinmezlikleri, riskleri ve kurumsal sorumlulukları yönetmek gibi çetin bir savaşın içinde.

Bankaların çok yakın bir geçmişe kadar, planlamalarını yaparken ve strateji oluştururken uzun dönemli bir yol haritaları vardı. Teknolojinin değişim ve gelişim hızı, sektörün hizmet kalitesi, beklentiler, yeterlilikler, ihtiyaçlar ve daha birçok parametre artık bankaların uzun dönem stratejilerini geçersiz kılıyor. Bu durum güvenlik riski, likidite riski, operasyonel risk gibi birçok risk faktörünü tetikliyor. Fakat risk faktörleri arasında özellikle bu dönemde en belirleyici unsur siyaset olmuştur. Bankaların temel faaliyet alanı olan mevduat, kredi ve döviz piyasalarında kaos yaratan siyasi manevralardan söz ediyorum. Tabela faizi güya yüzde 10,5'a kadar indirildi. Gidin isteyin bakalım, hangi bankadan bu oranda kredi çekebileceksiniz. Sanayici, KOBİ'ler yatırım yapacak, üretim yapacak krediye erişemiyor; bankalar istese de kredi veremiyor, kredi veremeyen bankalar dolayısıyla mevduat da toplamak istemez.

Değerli milletvekilleri, hiperenflasyon dönemini yaşıyoruz, uzun vadeli kredi ve mevduat sistemi fiilen rafa kalkmış durumda. Derecelendirme kuruluşları Türk bankalarının riskinin arttığını raporluyor; kamu bankaları, tıpkı diğer bütün kamu kurumları gibi bir siyasi partinin arka bahçesi, finansal operasyon merkezi hâline dönüştürülmüş.

Dahası da var ne yazık ki: Yabancı yatırımcılar, Türk bankalarındaki halka açık hisselerini hızla elden çıkarıyor. Merkez Bankası verilerine göre 14 Ekim haftasında yabancı yatırımcı, borsada 169,2 milyon dolarlık daha satış yaptı. Satışların büyük çoğunluğunu bankaların halka açık hisseleri oluşturuyor.

İşte, bu tabloyu doğru okuyamazsanız, iktisat bilimiyle inatlaşırsanız, ülkenin ekonomisini, milletin cebindeki parayı, kursağından geçen lokmayı siyasi ihtiraslarınıza yem ederseniz işte o zaman yeni felaketlere davetiye çıkarırsınız. Ne ülke ekonomisinin ne bankacılık sektörünün ne de vatandaşımızın böyle bir sorumsuzluğu kaldıracak tahammülü ve gücü kalmadı.

Teşekkür ediyorum. (CHP ve İYİ Parti sıralarından alkışlar)