| Konu: | Gelir Vergisi Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 6 |
| Birleşim: | 13 |
| Tarih: | 27.10.2022 |
GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Muş) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Evet, iki gündür konuşuyoruz ve torba yasa teklifinin aslında birbirine hiç benzemeyen, bir yanda KYK borçlarını sıfırlayan, diğer yanda Millî Piyangoda düzenleme yapan, diğer tarafta sermaye artırımı, azaltımıyla ilgili düzenleme yapan yani her bir farklı kulvarda düzenleme yapan bir torba kanun teklifiyle karşı karşıyayız ve böyle olduğu için de aslında gerçek anlamda toptan muhalefet etmenin de üzerine söz söylemenin de ve burada nitelikli bir yasama faaliyeti yürütmenin de aslında koşulları oluşmamış bulunuyor. Bunu defaatle ifade ettik ama ne yazık ki AKP için bir klasik hâline gelen torba yasa uygulamasından vazgeçmiyorsunuz fakat ben bunu artık ifade etmek istemiyorum.
Siz hatırlarsınız, Abdulhamit Gül döneminde -geçmiş dönem Adalet Bakanı- İnsan Hakları Eylem Planı'nı ilan ettiniz ve büyük, şatafatlı gösteriler yaptınız ve "hukukun üstünlüğü" "evrensel değerler" gibi bazı vizyoner kavramlar da kullandınız ama bugün geldiğimiz sonuç ne? Bugün geldiğimiz sonuç: Bu ülkenin Türkiye Tabipleri Birliği Merkez Konseyi Başkanını tutukladınız; üstelik niçin? Sadece bilimsel olarak kendi görüşünü ifade ettiği için. Yani sizin her gün o yandaş kanallarınızda, her gün o havuz medyanızda aynı kişilerin Covid'den tutalım da aşı meselesine kadar, işte, bankadan tutalım da dış politikaya kadar, kimyasal silahtan tutalım da her konuya kadar konuşmasının hiçbir sakıncası yok ama gerçekten, bu ülkede, kendi uzmanlık alanında konuşmak, bilimsel verilerle konuşmak, yorum yapmak bugün sizin iktidarınızda cezalandırıldı. Daha kötüsü var, hadi, daha kötüsü var: Siz, buna giden yolların taşlarını döşediniz, Sayın Fincancı'yı hedef gösterdiniz; o da yetmedi, hâlâ burada bu sürece alkış tutuyorsunuz. Ya, Allah aşkına, hani, biz burada üç beş muhalif milletvekili -diyelim ki- belirli kesim insanlar bu ülkede bu süreci söylüyorduk, dillendiriyorduk, değil mi; eğer böyle bir süreç varsa bilimsel kurumlar gelsin, araştırsın, bulsun kimyasal silah kullanılmış mı, kullanılmamış mı; ispatla mükellef değil mi yani? Eğer öz güveniniz varsa ne dersiniz? "Buyurun, gelin, hodri meydan!" dersiniz. Şimdi, hani, bir kavram var ya "Yarası olan gocunur." diye. Yaranız yoksa çok net; envanteriniz de yok, aç envanterini, zaten yok, almıyorsun, tedarikçin yok, sana el altından veren yok, resmî veren yok, şu yok, bu yok. Peki, sıkıntı ne? Demek ki bir yerde bir sorun var ki meseleyi bu kadar kaşıdınız.
Ve şimdi ne oldu? Siz kendi ellerinizle dünyanın gündemine koydunuz, biliyor musunuz? Bütün uluslararası kuruluşlar, Avrupa Konseyi, Birleşmiş Milletler, bütün insan hakları kurumları bugün bu meseleyi konuşuyor. Neyi konuşuyor? Diyorlar ki: "Türkiye'de bir örgüt var, Türk Tabipleri Birliği, tabiplerin bir örgütü ve onun Başkanı bir iddia, daha doğrusu bir görüş ifade etti, bilimsel bir görüş ve Türkiye bu görüşe tahammül edemedi, bir mizansen kurdu." Oysaki daha geçen haftalarda dezenformasyon yasası çıkarmıştınız. Tam da dezenformasyona uygun olarak bir kitaptan, antikadan bir katil yaratmaya, bir -tırnak içerisinde- "suçlu" yaratmaya çalıştınız ve bugün Sayın Şebnem Korur Fincancı'yı tutuklattınız. Gerçekten merak ediyorum ya, inanıyor musunuz buna? Hiç mi vicdanınız sızlamıyor ya? Ben sabah da adliyedeydim, öğleden sonra da gittim yanına; gülüyor, biliyor musunuz ama bir taraftan da çok üzülüyor ya! Bu ülkeye emek vermiş, bu ülkenin tıbbına emek vermiş, bu ülkenin her bir şeyi için canıyla başıyla çalışan emektar bir insanı siz şu anda, bu gece cezaevinin hücresinde yatırıyorsunuz. Size ne söyleyelim biz ya, ne söyleyelim? Ya, söyleyecek söz bırakmıyorsunuz ki insana, gerçekten bırakmıyoruz. İnsanlıktan, etikten, bilimden, doğruluktan, dürüstlükten bu kadar uzaklaşabilir mi insan ya? İnsanın bir kılavuzu vardır ya, bir duruşu olur yani sağda olursun, solda olursun, ortada olursun ama etik değerlere, evrensel değerlere bir hürmetin olur ya! Böyle olur mu? Siz bunu gerçekten kendinize yakıştırıyor musunuz, çok merak ediyorum. Bir de bunun üzerine kalkıp daha karalama kampanyasına da devam ediyorsunuz.
Ben uzatmayacağım, sadece Adnan Yücel'in bir şiiri var; buradan, bu geceyi hücrede geçirecek, cezaevinde geçirecek olan Şebnem Hocayı ve tutsak olan bütün yoldaşlarımızı, bütün arkadaşlarımızı, bütün demokrasi güçlerini selamlıyorum:
"Saraylar saltanatlar çöker
kan susar birgün
zulüm biter.
menekşelerde açılır üstümüzde
leylaklarda güler.
bugünlerden geriye,
bir yarına gidenler kalır
bir de yarınlar için direnenler..."
Biz güzel, eşit, özgür, demokratik Türkiye için direnmeye, söz söylemeye devam edeceğiz. Bedel ödemek mi, baş göz üstüne; bir canımız var, gerekirse onu da veririz.
Genel Kurulu selamlarım. (HDP sıralarından alkışlar)