GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Gelir Vergisi Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi münasebetiyle
Yasama Yılı:6
Birleşim:15
Tarih:02.11.2022

ŞEVİN COŞKUN (Muş) - Teşekkürler Sayın Başkan.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 34'üncü madde üzerine söz aldım. Genel Kurulu selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, seçimler yaklaştıkça iktidar, demokratik işleyişe aykırı yöntemlerle Parlamentoya halkın taleplerinden uzak yasa tekliflerini getirmektedir. Bu yasa teklifi de tıpkı sansür yasası gibi, sadece iktidarın ömrünü uzatmaya dönüktür.

İktidar, ekim ayında Meclis açılır açılmaz toplumun, gazeteci meslek örgütlerinin itirazına rağmen, sansür yasa teklifini getirmiş ve yasalaştıktan hemen sonra, hakikati yazan gazetecilere ve gerçekleri dile getiren muhaliflere yönelik bir operasyon başlatmıştır. 25 Ekimde Ankara, İstanbul, Van, Diyarbakır, Mersin ve Urfa'da gazetecilerin evlerine ve Mezopotamya Ajansının Ankara şubesine baskın yapılmış.

Mezopotamya Ajansı Yazı İşleri Müdürü Diren Yurtsever; muhabirler Deniz Nazlım, Selman Güzelyüz, Zemo Ağgöz, Berivan Altan, Hakan Yalçın, Emrullah Acar, Ceylan Şahinli ile JINNEWS muhabirleri Derya Ren, Habibe Eren ve Öznur Değer gözaltına alınmıştır. Gazetecilere ters kelepçe takılmış, başları eğdirilmeye çalışılmış, darbedilmiş, küfür ve tehditlere maruz bırakılmışlardır. Gözaltına alınanlar arasında kırk beş günlük bebeği bulunan Zemo Ağgöz beş saat sonra bebeğini emzirebilmiştir. Gazeteci Derya Ren 25 Ekimde tutuklanırken 5'i kadın 9 gazeteci 29 Ekimde tutuklanmıştı. Şu an cezaevinde 88 gazeteci bulunuyor ve bunların 26'sı son beş ayda tutuklanmıştır. Bu tutuklamalar başka ülkelerde olsa skandaldır ama Türkiye'de basına yönelik saldırılar sıradanlaştırılmaya çalışılıyor ancak her defasında bu hukuksuzluklarınızı yüzünüze söylemeye devam edeceğiz.

16 Haziranda Diyarbakır'da gözaltına alınan gazetecilerin kameraları, fotoğraf makineleri suç gibi gösterilirken son alınan gazetecilere yaptıkları haberler, çalıştıkları ajanslar suçmuş gibi soruldu. Bu da iktidarın özgür basın karşısında düştüğü âcizliğin bir göstergesidir çünkü gazetecilere sorulan sorularda bu ortaya çıkıyor. Örneğin, Mezopotamya Ajansı Yazı İşleri Müdürü Diren Yurtsever'e ajans logolu mikrofonuyla çektiği fotoğrafı, birlikte çalıştığı gazetecileri tanıyıp tanımadığı sorulmuş. Oysaki çalıştığı ajansın logosunun bulunduğu mikrofonu kullanmak ne zamandan beri suç olmuştur ya da çalıştığı ajansı ve çalışma arkadaşlarını tanımaması gibi bir durum söz konusu olabilir mi? Bir diğer soru gazetecilere, 170'i aşkın üyesi bulunan Dicle Fırat Gazeteciler Derneğine neden üye olduklarıdır. Bu dernek, gazetecilerin maruz kaldıkları hak ihlallerine dair her ay rapor hazırlayıp kamuoyuna açıklıyor; biz de zaman zaman basına yönelik hak ihlallerini konuştuğumuzda verilerini paylaşıyoruz. Bir diğer soru, Konya Meram'da aynı aileden 7 kişinin katledildiği Dedeoğulları ailesine yönelik katliama dair neden haber yaptıkları yönündedir.

Değerli milletvekilleri, gazetecilere yönelik bu tutuklamalar, yargılamalar keyfîdir, hukuksuzdur; halkın haber alma hakkını engellemektir. Ancak, özgür basın çalışanları olmasaydı, bu ülkede yaşanan birçok hukuksuzluk da öğrenilmeyecekti. Birkaç örnek vermek istiyorum: 2017 Amed Nevroz'una giderken polis kurşunuyla katledilen Kemal Kurkut'un ölümüne dair gerçeği; Uzman Çavuş Musa Orhan tarafından tecavüze uğrayan ve ardından intihara sürüklenen İpek Er'e yaşatılanlar; yine, Van'da Servet Turgut, Osman Şiban'ın işkence görmesi ve helikopterden atılması; yine, hiçbir dinde, vicdanda, ahlakta yeri olmayan bir zihniyetin uygulamasıyla, Ali Rıza amcaya oğlunun cenazesinin torba içerisinde verilmesi; Halise Aksoy'a oğlunun kemiklerinin kargoyla gönderilmesi kamuoyu tarafından öğrenilmeyecekti. İşte, bu ve buna benzer birçok gerçek haber gerekçesiyle, bugün, gazeteciler yargılanıyor ve tutuklanıyor.

Değerli milletvekilleri, iktidarın ve aynı zihniyettekilerin üstünü örtmeye çalıştıkları tam da bu gerçeklerdir ancak özgür basın, bu zihniyet ve devamlı saldırılarıyla ilk kez karşılaşmıyor; 1994'te Özgür Ülke gazetesi bombalandı, gazete ertesi sabah "Bu ateş sizi de yakacak." manşetiyle hakikatleri yazmaktan vazgeçmedi ve yoluna devam etti. Tüm bu hukuksuzluklara, baskılara, saldırılara, kirliliklere karşı özgür basının mesajı, o gün olduğu gibi bugün de aynı kararlılıkla asla geri adım atmayacaklarıdır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Tamamlayın sözlerinizi.

ŞEVİN COŞKUN (Devamla) - Tamamlıyorum Başkanım.

Evet, buradan bir kez daha söylüyoruz: Özgür basın dün olduğu gibi bugün de hakikatleri yazmaya, görünmeyeni görünür kılmaya, duyulmayanı duyurmaya devam edecektir. Bunu engellemeye hiçbir baskının, saldırının, sansür yasasının, faşist zihniyetin gücü yetmedi, yetmeyecektir.

Buradan cezaevlerindeki tüm tutuklu gazetecilere selamlarımı gönderiyorum ve mahkeme koridorlarında cezaevine giderken başı dik dedikleri gibi özgür basın susturulamaz!

Genel Kurulu selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)