GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Başbuğ Atatürk'ün ebediyete uğurlanışının 84'üncü yıl dönümüne, Anıtkabir ziyaretinde karşılaştıkları sıkıntıya, şehit ve gazi yakınlarına verilen kadrolara, yaz saati uygulamasına ve Ekmek Üreticileri Sendikası Başkanı Cihan Kolivar'ın tutuklanmasına ilişkin açıklaması
Yasama Yılı:6
Birleşim:19
Tarih:10.11.2022

ERHAN USTA (Samsun) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Bugün 10 Kasım. Türkiye Cumhuriyeti devletinin demokrasi ve özgürlük mimarı, Türk milletinin yiğit evladı, ortak hüznümüz Başbuğ Atatürk'ü ebediyete uğurlayışımızın 84'üncü yıl dönümünde minnet, saygı ve şükranla yâd ediyorum. Çökmekte olan bir imparatorluktan, işgal edilmiş bir memleketten ve fakruzaruret içindeki bir milletten genç bir cumhuriyet çıkaran büyük devlet adamı Ulu Önder Gazi Mustafa Kemal Atatürk sadece Türk tarihinin değil, dünya tarihinin istisna şahsiyetlerinden birisi olarak gönüllerde saygın bir yer edinmiştir.

Yapılan türlü hakaretlere ve izleri silmek için gösterilen ahlaksız gayretlere rağmen, Büyük Atatürk'ü hayatını vakfettiği bu aziz milletin kalbinden silmeyi başaramadılar; başaramadıkları gibi, yapılan tüm nankörlükler Atatürk'ü daha iyi anlamamıza ve ona olan sevgi ve saygının katlanarak büyümesine vesile olmaktadır. İlelebet payidar kalacak cumhuriyetimizi muasır medeniyetler seviyesine ulaştırma hedefi İYİ Parti olarak kuruluş felsefemizdir.

Bu düşüncelerle, Türkiye Cumhuriyeti'nin kurucusu Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ü bir kez daha saygıyla anıyorum; Allah onu rahmetiyle kucaklasın, Peygamber Efendimiz'e komşu eylesin, ruhu şad, mekânı cennet olsun.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bu vesileyle, sabahleyin Anıtkabir ziyaretinde karşılaştığımız bir sıkıntıyı da bir kez daha burada ifade etmek istiyorum; bununla değişik toplantılarda, değişik zamanlarda karşılaşıyoruz. Şimdi, toplumların -bu, en ilkel toplumda da vardır, en modern toplumda da- örfleri vardır, âdetleri vardır, gelenekleri vardır, nezaket kuralları vardır; asgari bir nezaket kuralı olur. Şimdi, bu devlet sisteminde de buna "protokol kuralları" diyoruz. Şimdi, bu yeni sisteme geçtikten sonra... Bir defa şunu söyleyeyim: Şu anda, Cumhurbaşkanlığı hükûmet sisteminde devletin bir protokol listesi yok. Bakın, her şeyin hızlı yapılacağını söylediğimiz bu sistemde, dört yıl oldu -ben bunu Plan ve Bütçe Komisyonunda Dışişleri bütçesinde hep soruyorum- bir protokol listesi yayınlanamadı. Bunun niye yayınlanamadığını ben bilmiyorum. Bir nedeni şu olabilir: Bir kişinin zaten protokoldeki yeri belli, sistem de tek adam rejimi. Dolayısıyla, kalanın bir önemi yok olabilir veya o kadar çarpık işler yapıldı ki bir protokol listesi dahi oluşturulamıyor olabilir. Ama nedeni her neyse, devletin bir protokol listesi olur.

Şimdi, bugün ne oldu? Bugün Sayın Genel Başkanların önünde, milletvekillerinin, Grup Başkan Vekillerinin önünde sarayın, Cumhurbaşkanlığının memurları vardı, oradaki başkanlar. Yani "memur" derken atanmış olan Cumhurbaşkanı Yardımcısı veya Bakanları da kastetmiyorum. Onların olup olmaması da ayrıca tartışılacak bir konudur ama oraya girmiyorum. Ya, memur, bildiğimiz, oradaki başkan, Strateji Başkanı, İdari İşler Başkanı, bilmem ne başkanı; ikaz edilmelerine rağmen geriye durmadılar. Sayın Genel Başkanların ve milletvekillerinin önünde protokolde, kortejde yürüdüler. Ya, böyle bir şey olabilir mi? Böyle bir devlet anlayışı olabilir mi? Ne yapmaya çalışıyorlar, ben anlamıyorum. Yani bunda ben artık kasıt arıyorum, bu ihmal olamaz. Hani, insan bunu fark etmeyebilir ama söylendiği zaman, ikaz edildiği zaman geri çekilir, utanır. Öyle bir şey yok.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Buyurun.

ERHAN USTA (Samsun) - Sanki Türkiye Cumhuriyeti devletinden intikam alırcasına, cumhuriyetten intikam alırcasına bir tavır içerisindedir bir kısım insanlar. Buradan, tekrar, Türkiye Büyük Millet Meclisinden bu arkadaşları ve bunlara vesile olanları, bunlara göz yumanları ikaz ediyorum. Bu yapılamaz, bu yapılmamalı. Yani böyle bir şeyi kabul etmek mümkün değildir, bunu da buradan ikaz etmek istiyorum.

Şimdi, diğer bir husus, yine, içimizi yakan bir husus: Şehit ve gazi yakınlarımız var. Devletimiz, biliyorsunuz, yakınlarına kadro veriyor, iş veriyor. Bunlara kadro verilirken de elbette o günkü eğitim durumuna göre bir yere atanıyorlar fakat daha sonra bunlar, zaman içerisinde kendilerini geliştiriyorlar ve bir üst kadroya geçmek istiyorlar. Şimdi, bu 2018 yılına kadar yapılabiliyordu. 2018 yılında bir genelge çıktı fakat sonrasında, 2018'den sonra genelgeye rağmen, şu anda bu terfilere, daha doğrusu, bu yani hizmetliler sınıfından daha üst sınıflara, genel idare kadrosu sınıflarına geçiş yapılmıyor, hiçbir kurum bunu yapmıyor. Ya, şehit, gazi yakını diyoruz değil mi? Yani eğitim almış, lise bitirmiş, üniversite bitirmiş...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Buyurun.

ERHAN USTA (Samsun) - Eğer buna inanmıyorlarsa fotoğrafları var -bugün buraya getirmedim- tuvalet temizlettiğimiz şehit annesi var bu memlekette arkadaş; bu kabul edilemez, bu kabul edilemez; tuvalet temizlettiriliyor. Kötü bir şey değildir yani elbette tuvaleti birisi temizleyecek. Ben işi küçümsemiyorum ama şehit, gazi yakını diyoruz; başımızın üzerine koyuyorsak ve eğitim almış yani niye bu insanların kadrolarını bir üst sınıf... Bu şekilde mağdur 8 bin insan var. Aziz milletimizin bize emanetidir şehit, gazi yakınları ve Türkiye Büyük Millet Meclisi buna sahip çıkmak zorundadır, ivedilikle bir kanun çıkartıp bu işi çözmek lazım. Kurumlar onu diyormuş "Biz genelge takmayız, kanun çıkartın kardeşim." şeklinde birtakım şeyler söylüyorlar. Bu hiçbir şekilde olamaz, bu da bizim vazifemizdir, bunu da bütün parti gruplarına da bu şekilde ifade etmek istiyorum.

Şimdi, diğer bir husus, Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bu yaz-kış saati uygulaması var. Tabii, yine, şimdi kış geldi; anneler, çocuklar feryat etmeye başladı. Biliyorsunuz, 2016 yılından itibaren yaz saati uygulaması yapılıyor, 2018 yılında da bu Resmî Gazete'de yayınlanarak kalıcı hâle geldi.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Toparlayalım lütfen.

ERHAN USTA (Samsun) - Toparlayacağım.

Şimdi, bir defa aileler şunu söylüyor, çocukları için şunu söylüyor: "Çok erken saatte çocuklarımız kalkmak durumunda kalıyorlar ve psikolojik durumları bozuluyor ve bu derslerine de yansıyor." Bunu bilim insanları filan da söylüyor ama bunun karşısında Hükûmet de diyor ki: "Efendim, buradan bir enerji tasarrufu sağlıyoruz." Ya, o zaman bunu hakikaten yani herkesin ikna olacağı bilimsel, güzel bir çalışma hâline getirip toplumun önüne koyun. Böyle bir şey de yok. Böyle sanki bir inatlaşma gibi bir şey oldu. Tabii, bu etki analizi yapılırken de sadece buna bir ışık, elektrik gideri olarak bakmamak lazım. İnsanların psikolojisi bozuluyorsa yani "sosyal fayda, sosyal maliyet" dediğimiz birtakım meseleler de vardır. Bu sosyal ve psikolojik maliyetleri de dikkate alarak bir etki analizi çalışması yapılsın, toplumun önüne konulsun. Eğer değilse bu inattan vazgeçilsin, biz bunu bu şekilde talep ediyoruz.

Son konu olarak da Sayın Başkan, bu Ekmek Üreticileri Sendikası Başkanı Cihan Kolivar dün tutuklanarak Silivri Cezaevine gönderildi. Ben bu arkadaşı tanımam; kimdir, nedir, onu da bilmem. Yalnız, Türk milletini aşağılamak suçundan gözaltına alınan Kolivar hâkim karşısına çıktı ve bu konuda hakkında tutuklama gerektirecek hüküm bulunmadığına hükmedildi.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Tamamlayalım lütfen.

ERHAN USTA (Samsun) - Hemen bitireceğim.

Ama bunun alınması gerekiyordu çünkü söylediği bir kısım meseleler -yani hakaret olma anlamında değil- Hükûmetin hoşuna gitmedi ve tutuklanması gerekiyordu. Ne yapıldı? İşte, Cumhurbaşkanlığı hükûmet sisteminin getirdiği tek adam anlayışı yargı üzerinde tahakküm kurarak Cihan Kolivar'ı, eski "tweet"lerini öne sürerek Cumhurbaşkanına hakaretten tutuklamıştır. Hükûmet, muhalif gördüğü kişileri keyfî uygulamalarla tutuklatarak toplum üzerinde tahakküm kurmaya ve korku iklimi oluşturmaya devam etmektedir. Hukuk normları ve adalet askıya alınmış, yargı terazisi siyasi saiklerle hareket edilerek keyfî uygulamalara maruz bırakılmıştır. Bu bağlamda davranılarak kamuoyunda yargı bağımsızlığına olan güven azalmakta, uluslararası arenada ise Türkiye'nin itibarı zarar görmektedir. Unutulmamalıdır ki adalet bir gün herkese lazım olacaktır.

Çok teşekkür ediyorum.

Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.