GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: 7 Kasım 1982 tarihinde oylanan 1982 Anayasası'nın 40'ıncı yılına ilişkin gündem dışı konuşması
Yasama Yılı:6
Birleşim:20
Tarih:15.11.2022

İBRAHİM ÖZDEN KABOĞLU (İstanbul) - Sayın Başkan, Divan, vekiller, bizleri izleyen değerli yurttaşlar ve konuklarımız; hepinizi saygı ve sevgiyle selamlıyorum.

Bugün, 1982 Anayasası'nın 40'ıncı yıl dönümü vesilesiyle kısa bir konuşma yapacağım. Ama ilkin, Taksim'de meydana gelen terör eylemini lanetliyor, yaşamını yitiren yurttaşlarımıza rahmet, yakınlarına sabır ve yaralılara şifa diliyorum.

İkinci ve üçüncü değineceğim husus, ön sorun olarak, Anayasa'ya saygı sorunu; Anayasa Mahkemesinin, önünde bulunan Öğretmenlik Meslek Kanunu üzerine bir an önce karar vermesi ve 19 Kasımda yapılacak olan öğretmenlik sınavının yol açacağı kaosu önlemesi; ikincisi; burada görüşmekte olduğumuz yasa teklifinden cemevlerinin çıkarılması ve ilgililerle birlikte bunun yeni bir şekle büründürülmesi.

Sayın vekiller, bilindiği üzere, Anayasa, bir toplumsal uzlaşma ve barış belgesidir, hukuk kurallarının en üst düzeyinde yer alan normlardır, en kapsayıcı kavramlarla yazılan edebî bir metindir, genelliği ve kapsayıcılığı ölçüsünde toplumsal yaşam bakımından çeşitlilik içinde birlik güvencesidir. Bütün bunlar bizim tarihimizde de mevcuttur. Eğer Senedi İttifak'ı başlangıç olarak alırsak iki yüz yıl, 1876 Kanun-ı Esasi'yi başlangıç alırsak yüz elli yıl, cumhuriyet dönemini başlangıç alırsak yüz yıllık anayasal birikimimiz bulunmaktadır.

7 Kasım 1982'de kabul edilen yürürlükteki Anayasa 40'ıncı yılında nasıl okunmalıdır? Başlangıçta en çok eleştirilen yönü; sınırlı iktidar ve güvenceli özgürlük ikileminde iktidarın yürütme ekseninde hayli güçlendirilmiş olması, özgürlüklerin de ölçüsüz bir biçimde sınırlandırılmış olmasıydı.

Gerçekten 1982 Anayasası'nda, 1987'den 2017'ye kadar otuz yıl süreyle yaklaşık 20 kez değişik yapıldı ve bu değişiklikler birbiriyle çelişen iki ana eksene yöneldi: Birincisi, anayasacılıkta iyileştirme yönünde oldu; ikincisi ise anayasacılıktan kopma şeklinde oldu. İyileştirme, 1987-2004 değişiklikleriyle özellikle siyasal uzlaşma yoluyla özgürlükleri pekiştirme ve iktidarı elden geldiğince sınırlama yönünde oldu. Buna karşılık, kopuş ise 2007-2017 ekseninde yapılan Anayasa değişiklikleriyle halk oylaması araçsallaştırılarak kişisel iktidar eşiğine varan değişiklikler toplamı oldu.

Anayasa, kırılma ve kopuş açısından 1982 Anayasası her ikisini de yansıtmaktadır. Daha önceki, darbe dönemi sonrası Anayasaları da dâhil olmak üzere, darbe ve darbe girişimleri ile muhtıra ve müdahaleler Türkiye'de anayasal ve siyasal demokrasinin düzenli bir biçimde gelişmesine büyük zararlar vermiştir. Ancak bu kırılmalar ile 2017'de tanık olunan kopma arasında nitelik farkı bulunmaktadır. Zira, darbe sonrası Anayasalar genellikle darbeciler tarafından, darbecilerin güdümünde yapılmıştır. Buna karşılık, 2017 Anayasa değişikliği ise 2016 darbe girişimini bastıran ve seçimle gelen iktidar tarafından gerçekleştirilen, siyasal aktörler tarafından gerçekleştirilen bir Anayasa değişikliği oldu. Bu değişiklik yani 16 Nisan 2017'de oylanan bu değişiklik, kurumlar, kurallar ve ilkeler bütünlüğü bakımından Osmanlı Devleti, Türkiye Cumhuriyeti anayasacılık çizgisinden kopma veya ayrılmayı ifade etmektedir. Nasıl? Hükûmet lağvedildi, bir; iki, parlamenter rejim sonlandırıldı; yasama yetkisinin devredilmezliği ilkesi delindi; yargı bağımsızlığının kurumsal güvencesi kaldırıldı; kişiselleştirilen iktidar hesap vermekten bağışık tutuldu. Dahası, devlet, parti, kişi birleşmesi, demokratik siyasal yarışmanın serbest ve eşit işleyişini engelleyerek iktidarın el değiştirme ortam ve koşullarını da zedeledi.

Özetle, zorlayıcı toplumsal ihtiyaçlar bulunmadığı hâlde, OHAL ortam ve koşullarında istismarcı anayasa değişikliği, anayasa bilimi ve anayasacılık çizgisinde oluşan anayasal kurumlar ve kuralları yürürlükten kaldırdı, Türkiye Cumhuriyeti'nin demokratik hukuk devleti niteliğini zedeledi.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Buyurunuz Sayın Kaboğlu.

İBRAHİM ÖZDEN KABOĞLU (Devamla) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Ne var ki uygulamada bugün geldiğimiz eşik, Anayasa'nın bizzat 2017'de konulan kurallarına bile saygı duyulmuyor olmasıdır.

Sayın vekiller, bu saptamalar ışığında, anayasacılık geleneğinden koparılan yürürlükteki Anayasa 40'ıncı yılında ve seçimler öncesinde fırsatçı değişiklik riskiyle karşı karşıya bulunmaktadır. Bu itibarla, bugün Türkiye'nin anayasa gündemi, demokratik hukuk devletinin gerekliliğini sağlamaya yönelik bir anayasa değişikliği yoluyla demokratik hukuk devletinin parlamenter rejim ekseninde yapılandırılmasıdır. Bu amaçla, Cumhuriyet Halk Partisi öncülüğünde kurulan millet masası ağır bir tarihsel sorumluluk taşımaktadır. Bu sorumluluk demokrasi mi yoksa monokrasi mi ayrımında cumhuriyetin 2'nci yüzyılını biçimlendirecektir. Unutmayalım, Anayasa, siyasal hâkimiyet veya çatışma belgesi değil; ülkesel, toplumsal ve siyasal bir barış sözleşmesidir.

Teşekkür ederim. (CHP sıralarından alkışlar)