| Konu: | ORMAN KÖYLÜLERİNİN KALKINMALARININ DESTEKLENMESİ VE HAZİNE ADINA ORMAN SINIRLARI DIŞINA ÇIKARILAN YERLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ İLE HAZİNEYE AİT TARIM ARAZİLERİNİN SATIŞI HAKKINDA KANUN İLE ORMAN KANUNUNDA DEĞİŞİKLİK YAPILMASINA DAİR KANUN (S.S: 428) |
| Yasama Yılı: | 3 |
| Birleşim: | 73 |
| Tarih: | 05.03.2013 |
MUHARREM VARLI (Adana) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 2/B yasa tasarısının 1'inci maddesi üzerinde şahsım adına söz aldım. Bu vesileyle hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Bu "2/B" diye bilinen yasanın içerisinde hazine arazilerinin satışı da var. Tabii, o zaman komisyonda görüşülürken de -Değerli Komisyon Başkanımız da burada, kendisi de gayet iyi bilirler- ben, komisyonda da bu rayiç bedelin yüzde 70'inin çok yüksek olacağını, yüzde 50 olması gerektiğini özellikle söylemiştim. Komisyondan da yüzde 50 olarak geçti ama daha sonra Genel Kurulda, Maliye Bakanlığının ve Sayın Başbakanın talimatıyla yüzde 70'e çekildi. Ama şimdi, tepkiler oluşunca, vatandaşta sıkıntı oluşunca yeniden yüzde 50'ye çekilerek iyi bir şey -aslında çiftçinin faydasına- ama yeterli olmayan bir düzenleme yapılıyor.
Şimdi, bir defa 2/B yasası içerisinde İstanbul'un içerisindeki arsalar da var, Bodrum'daki arsalar da var, Adana'da çiftçinin ekip diktiği tarlalar da var. Şimdi, bunları birbirinden ayırt etmek lazım. Elbette ki İstanbul'daki, İstanbul'un içerisindeki arsanın rayiç bedeli, ödeme imkânları çiftçinin ödeme imkânlarıyla bir olacak diye bir şey yok. Orayı satın alacak olan insanların elbette ki çiftçiden çok daha fazla parası var ki böyle bir yatırıma yönelmek istiyor.
Şimdi, oradaki arsayla siz çiftçinin alacağı tarlayı aynı kategoriye koyar, aynı düzenlemeyi yaparsanız burada hata yaparsınız. Bir defa, Bodrum'daki tatil köyleri, İstanbul'un merkezindeki arsalarla çiftçinin işlediği tarlaları birbirinden ayırt etmemiz lazım. Eğer biz gerçekten bu arazileri köylünün almasını, çiftçinin almasını istiyorsak, bu manada da kolaylıklar sağlamamız lazım.
Nasıl kolaylıklar sağlamamız lazım? Şimdi, bir defa, rayiç bedel ne kadar olacak bu belli değil. Rayiç bedeli kimin vicdanına, kimin insafına bırakacağız; bu da belli değil. Burada önemli bir komisyon kurmak lazım. Bu komisyonun içerisinde çiftçinin mutlak olması lazım, ziraat odasının temsilcisinin olması lazım, belediyelerin yetkililerinin olması lazım; kaymakamlığın, ilçe tarım müdürlüğünün yetkililerinin olması lazım ve orada söz sahibi insanların olması lazım. Eğer bu kapsamda rayiç bedel belirlenirse adaletli ve güzel bir rayiç bedel belirlenmiş olur. Köylünün, çiftçinin lehine bir rayiç bedel belirlenmiş olur. Ama siz bunu "Sadece bakanlık yetkilileri belirleyecek." derseniz, burada olumsuz şeyler çıkabilir. O zaman bu tarlaları köylü ve çiftçi alamaz. Dolayısıyla -ardından, hemen bir hafta sonra, bu yasayı çıkardıktan bir hafta sonra yabancılara mülk satışı yasasını çıkardınız- köylünün, çiftçinin alamadığı araziyi bir başkası alır. Bu da hiç hoş olmaz arkadaşlar, hiç doğru olmaz. Yani biz, bu tarlayı yıllardan beri eken, babasından, dedesinden, ondan miras kalmış, yıllardan beri ekip süren insanların bu tarlaları almasını arzu ediyoruz. Onun için gayret gösteriyoruz. Bizim buradaki bakış açımız bu.
Şimdi, işte, rayiç bedelin yüzde 50'si, altı yıl, 12 taksit, hazine arazileri için bu; belediyenin mücavir alanı içerisinde değil ise eğer, altı yıl, 12 taksit. Bana göre yeterli değil. Hem yıl sayısı hem taksit sayısı uzatılmalı. Şimdi, 30 dönüm, 40 dönüm, 50 dönüm tarlası olan gariban bir köylünün bu şartlarda bu tarlayı alması mümkün değil. O köylü o tarlayı alamazsa, para sahipleri, mülk sahipleri gidip o tarlayı satın alır, o zaman da hır çıkar arkadaşlar, hır çıkar. Yani bu hiç iyi bir sonuç doğurmaz. Memleketimiz açısından da, orada yaşayan insanlar açısından da çok iyi bir şey ortaya çıkmaz.
Bizim, köylünün ve çiftçinin bu tarlaları alabilmesi için burada en asgariden düzenleme yapmamız lazım. Gelin, on yıla çıkartalım, taksit sayısını yirmiye çıkartalım. Gelin, bunu köylü alsın, çiftçi alsın arkadaşlar. Niye korkuyoruz bundan? Yani bu tarlaları yıllardan beri bu insanlar sahiplenmiş, ekmişler, ecri mislini gidip devlete ödemişler, parasını tıkır tıkır ödemişler. Niye bundan korkuyoruz? Gelin bunu daha da arttıralım. Tamam, geçmişe göre, bir öncekine göre iyi bir düzenleme ama yeterli bir düzenleme değil. Bunu daha da geliştirmemiz, daha da arttırmamız lazım yoksa her hâlükârda -bakın göreceksiniz- bu tarlaları çiftçilerimiz satın alamayacaklar. Ama Bodrum'daki birinci sınıf, efendim, tatil beldesindeki arsayı ne kadar bedelle satıyorsan sat kardeşim, bu beni ilgilendirmiyor. İstanbul'un göbeğindeki arsayı da hangi bedelle satıyorsan sat, bu da beni ilgilendirmiyor. Beni ilgilendiren kısmı, çiftçi alsın, köylü alsın. Eken, diken, bu tarlayı yıllardan beri sahiplenen insanlar bu tarlaları alsınlar. Zaten çiftçinin durumu ortada -mazot fiyatları, gübre fiyatları- ektiğinden para kazanamıyor.
Dolayısıyla, daha iyi bir düzenleme yapmayı umuyor, hepinize saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)