GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: ORMAN KÖYLÜLERİNİN KALKINMALARININ DESTEKLENMESİ VE HAZİNE ADINA ORMAN SINIRLARI DIŞINA ÇIKARILAN YERLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ İLE HAZİNEYE AİT TARIM ARAZİLERİNİN SATIŞI HAKKINDA KANUN İLE ORMAN KANUNUNDA DEĞİŞİKLİK YAPILMASINA DAİR KANUN (S.S: 428)
Yasama Yılı:3
Birleşim:73
Tarih:05.03.2013

RAMAZAN KERİM ÖZKAN (Devamla) - Engelleme diye bir şey söz konusu değil.

Yıllardır, ancak Adalet ve Kalkınma Partisi kasaptaki ete soğan doğrar gibi 2002 yılında 25 milyar dolar bu çiftçilerden, bu üreten insanlardan, 2/B arazilerinden bir gelir elde edeceğini sandı, bir kanun teklifi getirdi. Ancak Cumhuriyet Halk Partisinin o gün de, bugün de söylediği söylemi, o "41 Söz"de dile getirdiklerini sizlerle paylaşmak isterim: "2/B arazilerinin mülkiyet sorunu çözülecek, kullandıkları araziler orman köylüsüne bedelsiz verilecek." Bunu söylemişiz, akabinde "Uzun yıllardır kentsel yerleşim alanına dönüşmüş veya turizm amaçlı kullanıma açılmış olan 2/B alanlarıyla ilgili mülkiyet sorunları hızla çözülecek, sağlanacak kaynak yeni orman alanlarının yaratılmasında kullanılacaktır. Orman köylümüzün yaşadığı yerde işi, aşı ve huzuru olacaktır. Sosyoekonomik tedbirler alınarak ormandan usulsüz faydalanmanın ve her türlü işgalin önüne geçilecektir." dedik ama on bir yıllık süreçte Adalet ve Kalkınma Partisini bir türlü ikna edemedik. Komisyonlara geldi, gruplara geldi; harcadığımız efor vatandaşı mutlu etmedi. Vatandaş infial hâlinde, İzmir'de Manisa yolunu kesiyor infial hâlinde, Antalya'da defterdarlık basıyor infial hâlinde. Bugün, şu anda serasında çalışması gereken, domates toplaması gereken, biber toplaması gereken, patlıcan toplaması gereken insanlar işini gücünü bırakmış gelmiş, Hükûmetten, Türkiye Büyük Millet Meclisinden bir şeyler bekliyor. (CHP sıralarından alkışlar) Attığımız taş, ürküttüğümüz kurbağaya değmedi arkadaşlar.

Bugün yine yanlış yapıyoruz. Biz ne diyoruz: Emlak değeri üzerinden bu çiftçilerimizi bu toprakla buluşturalım. Toprakla koyun, gerisi oyun. Toprağa sahip çıkalım, üretime sahip çıkalım, hayvancılığa sahip çıkalım diyoruz ama ne yazık ki rakamlarla oyalanmaya devam ediyorsunuz. Bakın, 25 milyar dolardan başladık, en sonunda 5 milyar dolara kadar indik, geldik. Ne olurdu sanki bunu 2002'de bizim dediğimiz gibi halletmiş olsaydık, o vatandaşlarımız o topraklarla buluşmuş olsaydı? Ama ne yazık ki dediklerimizi bir anlamda değerlendirmediniz.

Seçim bildirgelerimizde yer aldı bu konular değerli arkadaşlarım, sizin de aldı, bizim de aldı. Yıl 2002, Milliyetçi Hareket Partisinin de programında vardı, Adalet ve Kalkınma Partisinin de programında vardı, Cumhuriyet Halk Partisinin de programında vardı: "Sorun 2/B çözülecek." Ve o günlerde dediğimizde "Hayır, biz o aradan kazanacağımız parayı ekonomide kullanırız." dediniz. Hayır, bu ormanlar hepimizin, ortak değerimiz. Gelin, bu parayı tekrar ağaçlandırmada, orman alanlarını yaşatmada kullanalım. dedik ama kabul etmediniz. Anayasa Mahkemesinden döndü. Kanun geldi, "Rayiç değerin yüzde 70'i dediniz. Bugün, o feryat eden üreticileri dinledim dışarıda; o anneleri, o teyzeleri, o amcaları dinledim. Diyorlar ki: "İki köy yan yana?" Toprak bütünlüğünüz var da, aradan yol geçiyor? "Hayır, yan yana, alanlarımız beraber." diyor. Bir milletvekilinin veya imtiyazlı kişinin alanına farklı? İmtiyazlı insana, dönümü 60 lira; imtiyazsız çiftçiye, üreten insana 340 lira. Bu olmaz.

Sonra göstermelik? Burada söylemler dile getirdi arkadaşlar, o söylemlerden sonra rayiç değeri yüzde 10 oranında o köylerde artırmışlar. Olmaz değerli arkadaşlarım, vatandaşımızı eşit tutmak zorundayız.

Milletvekilinin imtiyazı, memurun imtiyazı, defterdarın imtiyazı, polisin imtiyazı olmaz, köyün imtiyazı olmaz. Bütün atalarımız bu ülke için ulusal Kurtuluş Savaşı'nda hep beraber aynı hedefe kurşun sıktılar. Bu insanlar arasında ayrım yapamayız ama günümüz koşullarında rayiç değer üzerinde bu ayrım yapılmış, bunu düzeltin diyoruz, Hükûmet yetkililerini uyarıyoruz. O emlak dairelerinde, Millî Emlakta çalışan insanlarımız fedakârca çalışmışlar. Bakın, onların da alın terlerini vermemişsiniz. Ek mesai yapmışlar, ek mesai ücretlerini takdim etmemişsiniz, onlar da feryat ediyor çiftçiler gibi. Bu konunun çözülmesi gerekiyor.

Önergelerimiz var, bu önergelerimizi, gelin, hep beraber değerlendirelim,  bu çiftçilerimizi emlak değeri üzerinden bu topraklarla buluşturalım, orman köylülerine bedelsiz verelim. Orman köylüleri o dağlarda, o orman arazilerinde isimsiz kahramanlardır. Doğduğumuz topraklarda doymak istiyoruz.

Değerli arkadaşlarım, bakın -ben o coğrafyada o çok çalıştım- bu insanlar, bundan otuz sene kırk sene önce, bir kürek iki yürek, karı-koca, ellerinde sadece gaz ocağı var. O zaman Aygaz, Milangaz, İpragaz yoktu, sadece gaz ocağı? Gazlı bir ocak, bir yatak, bir yorgan, bir de kürekle bu alanlara indiler. Bu alanlar taşlıktı, bu alanlar tarım arazisi değildi, çadırını kurdu, bu süreçte üretim yaptı. Bu süreçte ne yaptı? Çocuklarını okuttu; yetmedi, bu çocuklarını memur yaptı, düğünleri yaptı bu gelir ve getiriyle, ancak -o araziye verecek parayı toplayamadı- hayatını idame ettirdi. Bu, Alanya'da böyle, Manavgat'ta böyle, Burdur'da böyle, Muğla'da böyle, İzmir'de böyle, Mersin'de böyle, Türkiye coğrafyasında böyle ne yazık ki. Bu insanlar, evlatlarıyla, düğünlerinde borçlarıyla gark oldular bu süreç içerisinde, buraya ayrıca bir artırım yapamadılar. Onun için feryat ediyorlar "Elimizde yok bu para." diyorlar. "Olmuş olsa biz bunu alırız çünkü yıllardır bizim en ücra köşelerde ürettiğimiz domates para etmedi; biz dünyanın en pahalı mazotunu kullandık, dünyanın en pahalı elektriğini kullandık, dünyanın en pahalı ilacını kullandık, en pahalı tohumunu kullandık ama bizim üzerimizden geçinenler rant sahibi oldular, kat sahibi oldular, zengin oldular ama bizler olduğumuz yerde sayıyoruz. Bizim çocuklarımız, sizin çocuklarınız gibi imtiyaz sahibi değil, onlar hem çalıştılar hem okudular." diyorlar.

HAYDAR AKAR (Kocaeli) - Gemiyi de söyle, gemiyi!

RAMAZAN KERİM ÖZKAN (Devamla) - O zorluğu sizin aranızda görenler de var, bizim aramızda görenler de var. O zorlukları görenlerden biri de kardeşiniz. Kolay olmadı buralara gelmek yani "Buraya gelinceye kadar çok çektik zoru, Allah'ım cümlenle koru." diyoruz. Bu vatandaşlar da aynı şeyi söylüyor, kapısına yazmış, seranın kapısına. Seranın kapısına şunu yazmış: "Allah'ım, bunu kuruncaya kadar çok çektim zoru, cümlenle koru." diyor. Ne demek bu? Serası onun ekmeği, ekmek teknesine sahip çıkıyor.

Onun için, bu 2/B'yle ilgili söylemlerinizi değiştirmeniz, önergelerimizi kabul etmeniz gerekiyor. O, iştahınızı kabartan, kasaptaki ete soğan doğramaktan vazgeçmeniz gerekiyor. Bundan vazgeçersek, bugün o binlerce insanı mutlu edersek, aynı şekilde İstanbul'da bir göz evi olmuş bu insanlar da bu kanunun çıkmasını bekliyor. Beykoz'da, Sultanbeyli'de, İstanbul'un değişik, Avcılar'ında, bu kanunun çıkmasını bekleyen milyonlarımız var. Bunların istemlerine göre bu Meclisin hareket etmesini talep ediyoruz.

Yine aynı şekilde, elinde tapusu olan vatandaşlarımız var. Ormanla mahkemeye düşmüş, mahkeme, tapusu olduğu hâlde elinde mülkiyeti elinden almış, ormana çıkarmış ama o insanlar hâlâ orada ekip dikip, bir şeyler üretiyorlar. Onların da haklarının korunması gerekiyor, onlar da feryat ediyor "Benim atamdan kaldı." diyor. 10 dönüm, 15 dönüm, 20 dönüm, yerine göre 60 dönüm, 40 dönüm. "Bu yer benim atamdan kaldı, dedelerimden kaldı, yıllardır biz burada tarım yapıyorduk ama elimizden alınmış, ormana geçmiş, haberimiz yok. Bu konuda bir düzenleme istiyoruz, bu yerler bizim, bizim namusumuz bu topraklar." diye feryat ediyorlar. Bunların da söylemlerini, isteklerini kabul etmeniz gerekiyor.

Daha önce, bakın, değerli arkadaşlarım, bunlar olurken katkı payı aldınız. Benim Burdur'umda, Elsazı'nda metrekareye 3 bin lira değer biçmişiz, rayiç değer. Vatandaş şu anda 500 liraya alıp satıyor bunları. 500 liraya; 3 bin lira değer biçmişisiniz. 500 liraya alıp satarken, siz 3 bin lira değer biçiyorsunuz ve bunun da "güzellik" olduğunu söylüyorsunuz. Bu, güzellik değil arkadaşlarım. "Gelin, bunları emlak değeri üzerinden bir değerlendirmeye tabi tutun." diye feryat ediyoruz.

Yine, aynı şekilde, bu süre 26 Nisanda bitti, bundan sonra da bir uzatma talepleri var. Bu uzatmayı da bu Meclis olarak bugün, burada, yapmamız gerekiyor. Bakana soruyoruz: "Sayın Bakan, bu konuda bir uzatmanız olacak mı?" Cevap yok ama on binler, yüz binler bu sorunun cevabını bekliyor. Bu konuda, bu değerlerin tespiti konusunda bir cevap vermesini de Sayın Bakandan rica ediyorum.

Değerli arkadaşlarım, vatandaşlarımız dertli, sorun çok. Emeklilerde dert var, işçilerde dert var, öğrencilerde dert var, şoförlerde dert var; dert, dert, dert, dert? Bu derdin çözüm yeri de Türkiye Büyük Millet Meclisi. Onları da, inşallah vereceğiniz oylarla bu sorunu bugün çözeceğiz.

Bu duygularla hepinize saygılar, sevgiler sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)