| Konu: | ORMAN KÖYLÜLERİNİN KALKINMALARININ DESTEKLENMESİ VE HAZİNE ADINA ORMAN SINIRLARI DIŞINA ÇIKARILAN YERLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ İLE HAZİNEYE AİT TARIM ARAZİLERİNİN SATIŞI HAKKINDA KANUN İLE ORMAN KANUNUNDA DEĞİŞİKLİK YAPILMASINA DAİR KANUN (S.S: 428) |
| Yasama Yılı: | 3 |
| Birleşim: | 73 |
| Tarih: | 05.03.2013 |
MHP GRUBU ADINA SÜMER ORAL (Manisa) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 428 sıra sayılı Kanun Teklifi'nin 1'inci maddesi üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi adına söz aldım, hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Bugün görüşmekte olduğumuz 5 maddeden oluşan kanun teklifi, dokuz ay kadar önce, 19 Nisan 2012 günü burada görüşülüp kabul ettiğimiz, kısaca 2/B diye isimlendirilen kanunda yeni bir değişiklik öngörüyor. Böylece, dokuz ay gibi uzunca olmayan bir süre içinde yapılan ikinci bir kanuni değişiklik.
30 Ocak 2013 tarihinde yani otuz üç gün kadar önce gene aynı konuda ve aynı kanunda rayiç bedel ile ilgili bir değişiklik daha gerçekleştirildi. Neticede, Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurulu, dokuz ay içinde yirmi sekiz gün ara ile aynı konuda ikinci değişikliği görüşme durumuyla karşı karşıya kalıyor. Haklı ve doğru olarak bugün ele alınan değişikliğin, aynı konuyla ilgili bir ay kadar önce kanunlaştırdığımız düzenleme içinde niçin düşünülmediğini anlamak güç. Aynı kanunda ve aynı konuda bu kadar kısa aralıklarla değişikliğe gidilmesi, bizim Parlamento geleneğimizde fazlaca rastlanan bir uygulama değil, hele hele Maliye Bakanlığı tatbikatında hiç değil. Kaldı ki bir ay ara ile yapılan her iki değişikliğin de 19 Nisan 2012 tarihli 2/B'ye ilişkin ana kanunda yer alması gerekirdi. Gecikmeyle gelen bu tür değişiklikler, kuşkusuz, bazı yurttaşlarımızı ekonomik açıdan mağduriyete düşürmüş olabilir, hatta olabilir değil olmuştur.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; daha önce bazı değerli milletvekili arkadaşlarımızın da dile getirdiği gibi 2/B olayı hayli uzun geçmişe sahiptir. Esasen bu konu, 2001 ve 2002 yıllarında kapsamlı biçimde ele alındı, hazırlıkları yapıldı, ancak Anayasa'da mevcut hükümler karşısında Meclise sunulamamış idi. Hatırlanacağı üzere, aynı dönemde hazine taşınmazlarının satışına sürat ve kolaylık kazandırmak amacıyla 29 Haziran 2001 tarihinde 4706 sayılı Kanun çıkarıldı. Taksitli satış, KDV muafiyeti gibi daha bir kısım kolaylıklar ve imkânlar sağlanmıştı.
Değerli Başkan, sayın milletvekilleri; 2/B olarak adlandırdığımız hazineye ait taşınmazları; bir, üzerinde yapılaşma olan ve/veya imar planı içinde kalanlar; iki, imar planları dışında tarım alanında kalanlar olmak üzere iki grup altında ele alıp satış şartlarının buna göre belirlenmesi gerekirdi. Yapılan uyarılara rağmen satış şartları belirlenirken üzerinde yapılaşma olan ve imar planı içinde kalan taşınmazlar ve tarım alanı vasfında olan taşınmazlar ayrımı yapılmamıştır. Oysa 2/B alanları ayrıma tabi tutularak, tarım alanlarının daha uygun şartlarda çiftçilere satılması için bazı düzenlemelerin yapılması gerekirdi.
Hazine arazilerinin satışına yönelik olarak daha önce çıkarılmış bulunan kanunlarda bu ayrım hep yapılmıştır. Tarım arazisi için neden özel şartlar getirilmedi bunun sebebini anlamak gerçekten mümkün değil. Bu yetmezmiş gibi, 6292 sayılı Kanun'da değişiklik yapılarak 30 Ocak 2013 gün ve 6412 sayılı Kanun yine tarım alanı-yapılaşmış alan ayrımı yapılmaksızın satışı yapılacak taşınmazın 400 metrekareye kadar kısmı için rayiç bedelin yüzde 50'sinin alınması esası getirilmiştir. Şimdi, yanlışlığın farkına varıldı ve tarım alanlarını da rayiç bedelin yarısı üzerinden satmak için kanun teklifi getiriliyor ama maalesef geç kalındı. Rayiç değerin yüzde 70'ini ödeyerek tarlasını satın alamayacağını anlayan birçok çiftçi ellerindeki arazileri âdeta yok pahasına noter senediyle devretmek zorunda kaldı. Şimdi 2/B vasfındaki bu tarlaların bir kısmı için satın alma hakkı kanuni tabirle "akdi halef" denilen bazı kişilerin eline geçti.
Sayın Başkan, uzun süredir kamuoyunun gündeminde bulunan 2/B sorununun çözümünden esas itibarıyla beklenen şudur:
Birincisi: Bin bir mahrumiyet içinde çoluk çocuğu ile geçim mücadelesi veren orman köylüsüne imkân sağlamak, ona daha iyi şartlar sunmak.
İkincisi: Yıllarca üzerinde yaşadığı, çalıştığı, hayatını kazandığı taşınmazları uygun şartlarla ona devretmek. Temel amaç bu idi. Peki, bu amaçla çıkarılan kanun uygulamasına bugün baktığımızda, gösterilen gayretlere baktığımızda bu amaca paralel bir seyir görülüyor mu? Ne yazık ki bunlara olumlu cevap verme imkânı yok.
Tarım alanlarının satışında yaşanan başka bir sıkıntıyı gündeme getirmek istiyorum. Hatırlarsak 2/B arazilerinin satışı gündeme geldiğinde, Hükûmet, satışlara hazırlık olmak ve satışları kolaylaştırmak için 2009 yılında bazı kanunlarda değişiklik tasarılarını Türkiye Büyük Millet Meclisine sevk etti ve bu tasarılar kanunlaştı. Bunlardan biri de Kadastro Kanunu'na eklenen "Hazine Adına Orman Sınırları Dışına Çıkarılan Yerlerin Kadastrosu ve Tescili" başlıklı ek madde 4'tür. Bu maddenin beşinci fıkrasında, bu madde kapsamındaki kadastro ifraz ve tescil işlemlerinin 3194 sayılı Kanun ile 5403 sayılı Toprak Koruma ve Arazi Kullanımı Kanunu'ndaki kısıtlamalara tabi olmaksızın yapılacağı öngörülmüştür. Bu değişiklikle Hükûmet, 2/B arazilerinin satışında İmar Kanunu'ndan ve Toprak Koruma ve Arazi Kullanımı Kanunu'ndan gelen kısıtlamaları ortadan kaldırarak satışları kolaylaştırmak istiyordu. Ancak, 4'üncü maddenin beşinci fıkrası bilahare Anayasa Mahkemesi tarafından iptal edildi.
Tarım arazilerinin parçalara bölünerek verimliliğinin düşmesi uygun değil ama ortaya çıkan sorun da çözülmeli. Çözülmediği takdirde 20 bin metrekarenin altındaki 2/B arazilerinin çiftçilere satışı mümkün olamayacak. Bu konuda, Anayasa'ya uygun düşecek bir çözüm bulmak ve geliştirmek gerekecek.
Önemle belirtmek gerekir ki 2/B vasfındaki tarım arazilerinin çok büyük bir bölümünün esas hak sahipleri bugün hayatta değiller. Bu yerler hayatta olmayan hak sahiplerinin mirasçıları tarafından satın alınacaktır. Bu sorun çözüme kavuşturulmadığı takdirde 2/B tarım arazilerinin büyük bölümü satılamayacaktır. Güncelleme yapılarak bu sorunu çözmek de mümkün değil. Sorun çözülmediği takdirde binlerce dava ile mahkemeler uğraşmak zorunda kalacak. Bilindiği gibi, güncelleme çalışmaları yapılırken iptal kararı olmadığından hisseli tespit yapıldı. Bu çalışmalara göre tapudan hisseli tescil istendiğinde bu tescil işlemi yapılamaz, yapılsa da kanuna aykırı olur. Anayasa Mahkemesi kararı tescilden sonra yayımlanmış olsaydı sorun çıkmazdı ama şimdi çıkar.
Satılması planlanan 2/B tarım arazilerinin adet olarak yüzde kaçı 20 dönümün üzerinde, yüzde kaçı 20 dönümün altında, bunun oranını bilmiyoruz ama tahmin, 20 dönümün altındaki arazi sayısının daha fazla olduğudur. Öyle görülüyor ki bu kanun uygulamasında ciddi sorunlarla karşı karşıyayız.
Sayın Başkan, teşekkür eder, değerli arkadaşlarıma saygılar sunarım. (MHP sıralarından alkışlar)