GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Polis Yüksek Öğretim Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi münasebetiyle
Yasama Yılı:6
Birleşim:21
Tarih:16.11.2022

HDP GRUBU ADINA OYA ERSOY (İstanbul) - Sayın Başkan, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Evet, 8 ayrı kanunda değişiklik yapan yeni bir torba yasayla karşı karşıyayız ve ilk bölümü üzerinde söz almış bulunmaktayım.

Bu bölümün ilk 3 maddesinde korucuların disiplin cezalarına yönelik düzenlemeler yapılıyor. Ne bu koruculuk sistemi? Evet, 1985 yılında Özal tarafından "geçici" sıfatıyla getirilen bir sistem ve otuz yedi yıldır devletin güvenlikçi politikalarının bir sonucu olarak da uygulanmaya devam ediliyor. Şimdi, korucuların özellikle 1990-2000 yılları arasında köy yakma, köy boşaltma, zorla köyden göç ettirme uygulamalarının başat aktörleri olduğuna dair ciddi anlamda suç dosyası var ve bu dönemde en az 3.688 yerleşim yeri boşaltıldı, yaklaşık 2,5 milyon yurttaş da yerinden göç ettirildi.

İnsan Hakları Derneğinin raporu var, özellikle Ocak 1990 ve Mart 2009 döneminde köy korucuları tarafından gerçekleştirilen suçları tespit eden. Buna göre, 38 köy yakma, 14 köy boşaltma, 12 taciz ve tecavüz, 22 kaçırma, 294 silahlı saldırı, 183 öldürme, 259 yaralama, 2 kayıp olayı, 50 infaz, 70 gasp, 562 işkence ve kötü muamele, 59 gözaltı, 9 intihara sebebiyet verme ve 19 ormanlık alan yakma suçlarına bu korucuların karıştığı tespit edilmiş.

Sadece İnsan Hakları Derneği ve sivil toplum kuruluşları değil, aynı zamanda, 2004 yılında Genelkurmayın da bu konuda bir raporu var ve orada da suçlar tespit ediliyor. Tabii, bu dönemi özellikle sonra konuşacağız. Gasp, soygun, öldürme, mesken ve araçlara saldırı, patlayıcı madde kullanma, kasten ev ve ot yangını, ev, iş yeri, banka ve otodan hırsızlık, yankesicilik, boru hattına saldırı, zorla çek senet tahsilatı, ormanlarda yangın çıkarma, dolandırıcılık; aklınıza adli olarak gelen ne suç varsa hepsi var burada; fuhuş dâhil, kadın ticareti dâhil, kumar oynamak, oynatmak, mesken masuniyetini ihlal dâhil. Sadece bu raporda bile bu korucuların bizzat şahsi çıkarları doğrultusunda bütün bu imkânları, devletin kendilerine verdiği, sunduğu imkânları kullandığı tespit edilmiş.

Yine, AKP iktidarının "Kürt sorununda açılım, çözüm." dediği süreçlerde koruculuğun kademeli olarak kaldırılması gerektiği, koruculuğun giderek bir sosyal sorun hâline geldiği, devletin silahının ve gücünün kişisel ve ailesel husumetlerin çözümünde kullanıldığı, Avrupa Birliğinin de koruculuğun kaldırılması görüşünde olduğu ve korucuların tarım ve hayvancılık alanlarında istihdam edilmesi gerektiği cümleleri AKP iktidarının bütün kademelerinin dilinden düşmüyordu ama tabii, o dönem AKP Genel Başkanının "Kürt sorunu, bu milletin sadece bir parçasının değil herkesin sorunudur, benim de sorunumdur." dediği dönemdi. Demokrasi, AKP için zamanı geldiğinde inilecek bir tramvaydı ve indiniz. 2016 yılında bir kanun hükmünde kararnameyle de koruculuğu kalıcı hâle getirdiniz, adını da "güvenlik korucusu" olarak değiştirdiniz. Evet, yapılması gereken tek bir düzenleme var bu ülkede, korucuların karıştığı suçların ve neden oldukları hak ihlallerini ortaya çıkarılması ve etkin bir yüzleşme ve yargılamadan sonra da sistemin lağvedilmesidir.

Çözüm, açılım süreçlerinde korucuların suçları bol bol dile getirildi, şimdi sizler unutmuş olabilirsiniz ama ben, özellikle, size bir aileden bahsedeceğim. Korucuların baskısı nedeniyle köyleri yakılan, köyünden göç etmek zorunda kalan; evet, Tosun ailesi. Tosun ailesi, Lice Çavundur köyünde yaşıyordu ve 91 yılında Fehmi Tosun gözaltına alınıp köyde tutuklandı, üç sene cezaevinde yattı. Bu arada, Hanım Tosun çocuklarıyla beraber göç etmek zorunda kaldı ve Diyarbakır'a göçtü. Diyarbakır'a göçerken tek bir niyeti vardı: Köyüne yeniden geri dönebilmek ama ne oldu? Köyü yakıldı, korucu baskısı nedeniyle köydekilerin hepsi göç etti yani köy boşaltıldı ve aile de Fehmi Tosun cezaevinden çıktıktan sonra İstanbul'a göç etti.

İstanbul'da ne oldu biliyor musunuz? Aileye yapılan zulüm bitmedi. 93 yılında İstanbul'a göçen aile 95 yılında babalarını kaybetti. Evet, Fehmi Tosun evinin önünden kaçırıldı; kaçırıldı ve bugüne kadar kayıptan haber yok, hâlâ baba kayıp, kayıplar arasında.

Ailenin kızı, kızlarından biri Jiyan -avukat arkadaşımız, meslektaşımız- geçtiğimiz günlerde İstiklal Caddesi'nde yaşanan o bombalı saldırı, terör eyleminden sonra hedef gösterildi. Sadece Jiyan değil, ailenin tamamı, aile de değil, sülalenin tamamının nüfus bilgileri, nerede oturdukları, ikametgâh adresleri Telegram kanallarından yayıldı.

Öncelikle bunu sormak istiyorum: Bunu yayan el kimdir? Bu koruculuk sistemiyle sonrasında ailenin başına gelenlerin hepsi bir sistemin parçasıdır. Bu ülkede Kürt sorunu vardır ve Kürt sorununun demokratik çözümü şarttır. Evet, o nedenle, koruculuk da bu çözüm için başta lağvedilmesi gereken kurumlardan bir tanesidir.

Teklifin 6'ncı maddesine geleyim; Sahil Güvenlik Komutanlığı... 8'inci maddede, Jandarma Genel Komutanlığı bünyesinde görev yapan personelin hak ve sorumluluklarıyla davranış kurallarının yönetmelikle belirlenmesi... Şimdi, bir hukukçu olarak bunu demekten bile zül duyuyorum ama kamu görevi yürüten kişilerin hak, ödev ve sorumlulukları yönetmelikle belirlenmez. Bu, kanunilik ilkesine ve Anayasa'ya aykırıdır. Normal şartlar altında bir hukuk devletinde İçişleri Bakanlığının önceliği personelin görevi başında ve görevi dışında insan hakları ve demokrasiye uygun hareket etmesini sağlayacak yönetmelikler çıkarmaktır ve kendi personelini de bu konuda eğitime zorlamaktır ama bu beklenti ne sizin iktidarınız ne de kameralar önünde personeline işkence talimatı veren, gazetecisinden sanatçısına hakaret etmediği kimse kalmayan, birlikte fotoğraf çektirmediği de mafya lideri ya da uyuşturucu kaçakçısı olmayan bir bakan için geçerli değil.

Evet, 5'inci maddeye gelelim, 5'inci maddeye gelelim; 5'inci madde, burada ve Komisyonda da herkes tarafından övülerek dile getirilen bir madde ama bizim için bu -hele bir kadın olarak- bireysel silahlandırmayı artıran bir düzenleme getiren madde. Şehit yakınlarına verilen silah ruhsatlarında beş yıllık süre sınırını kaldırıyor bu madde. Şunu hatırlatmak istiyorum bu Meclise: Ülkemizde her yıl ortalama 4.500 kişi bireysel silahlarla ölüyor ve Dünya Sağlık Örgütü Şiddeti Önlemi Programı'nda özellikle bir öneride bulunuyor, diyor ki: "Öncelikli olarak ateşli silahlara erişimin önlenmesi gerekir." Silahlanmaya sınırlama getirecek yasalar yapılması gerekirken bu Mecliste, önerilen yasa teklifinde şehitlerin ana, baba, eş ve çocuklarına intikal eden veya intikal eden yoksa edinecekleri ruhsatlarında süre kaybının aranmayacağı düzenleniyor. Oysa ruhsatlı silahların ortalama suça karışma süresi altı yıl ve unutmayın, kendini ve yakınlarını korumak için alınan o silahlar var ya, o silahların yüzde 57'si sevdiklerinizi öldürmek için kullanılıyor ve maalesef, Türkiye, silahlanma konusunda 178 ülke arasında 14'üncü sırada ve 90 yılından bu yana silahlanma kolaylaştırılarak artırılıyor ve silahlı şiddet olayları da yüzde 20'den bugün itibarıyla yüzde 85'e çıkmış durumda.

Evet, çok fazla veri veremeyeceğim, çok zamanım kalmadı ama, silahın, özellikle sosyal olaylarda, boşanma aşamasında kadınlara karşı, borç-alacak ilişkilerinde karşılıklı ve trafik olaylarında yoğunlukla kullanıldığını sizlere hatırlatmak istiyorum; bu, istatistiklerde net. Silahlı yaralama ve öldürmelerin de yüzde 90'ı tanıdıkları arasında ve ailede yaşanıyor. Kadına yönelik şiddette yüzde 20 civarında bizzat ateşli silah kullanılıyor ve bu teklif Komisyonda görüşülürken bile 34 yaşında bir kadın İstanbul Fatih ilçesinde boşanma aşamasında bulunduğu bir erkek tarafından sokak ortasında katledildi.

Yine, Urfa Viranşehir'de öğrencilerin okul çıkış saatinde lise önünde iki grup arasında silahlı kavga çıktı. Bu silahlı kavga sırasında yanlarından geçmekte olan öğrenci servisindeki 16 yaşında 2 öğrenci yaşamını yitirdi, 13 öğrenci de yaralandı. Yapılması gereken, bireysel silahlanmayı artırıcı değil, azaltıcı önlemlerin hayata geçirilmesidir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

OYA ERSOY (Devamla) - Son cümlem Başkan.

BAŞKAN - Buyurunuz efendim.

OYA ERSOY (Devamla) - Ruhsatlı silah almanın yasal tedbirlerle daha fazla zorlaştırılması gerekirken miras yoluyla devri asla kabul edilemez.

Teşekkür ediyorum. (HDP sıralarından alkışlar)