| Konu: | Polis Yüksek Öğretim Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 6 |
| Birleşim: | 23 |
| Tarih: | 22.11.2022 |
MURAT ÇEPNİ (İzmir) - Teşekkürler Başkan.
Genel Kurul ve değerli halkımız, bugün günlerden Uğur Kaymaz; 2014 yılında Mardin Kızıltepe'de evinin önünde babasıyla birlikte polis kurşunlarına maruz kalarak katledilen Uğur Kaymaz, 12 yaşında 13 kurşunla katledilen Uğur Kaymaz. Ve aradan bunca sene geçmesine rağmen katiller hâlâ serbest, beraat ettiler, AİHM'nin verdiği ihlal kararına rağmen dava kapanmış durumda.
Buradan Uğur Kaymaz, Kemal Kurkut gibi nicelerinin anıları önünde saygıyla eğiliyorum. Onların hesabını sorma mücadelesini mutlaka yükselteceğiz.
Evet, bu coğrafyada iktidarın kendisinin ayakta kalabilmesi için başvurduğu temel yöntemlerden bir tanesi kolluk şiddeti. Açık, çıplak bir şiddet dışında iktidar politikasından bahsedilemez. İktidar politikası şunu söylüyor: "Ya bendensiniz; eğer değilseniz ve de itiraz ediyorsanız her türlü şiddete maruz kalabilirsiniz."
Geçtiğimiz günlerde Konya'da bir aileden 7 kişi katledilmişti; Dedeoğulları ailesi. Dedeoğulları ailesi mahkemesinin karar duruşması vardı ve katile 7 kez müebbet hapis verildi. 7 kez değil 700 kez bile verseniz burada hukuk tecelli etmiş olmuyor. Katil ırkçı saiklerle Kürt aileyi bilinçli bir biçimde katletti. Öncesinde de buna benzer girişimler olmuştu fakat mahkeme aşamasında bu katliamın bir kişi tarafından öylesine işlenmiş bir katliam, cinayet olduğunu anlatmaya çalıştı mahkeme süreci. Arkasında ne var, kim var, ırkçı katliam mıdır değil midir; buna benzer onlarca delil olmasına rağmen hiçbir araştırmada bulunmadılar ve 7 kez müebbet verip davayı kapattılar. Burada katilin bazı tipik özelikleri var, tıpkı Deniz Poyraz katliamındaki katilin özelliklerinde olduğu gibi. Bu katil de öncesinde ırkçı, faşist bir kimliğe sahip, biliniyor. Kürt düşmanı kimliği biliniyor, bunu kendisi ifade ediyor. Ve katil, cinayet öncesinde lüks otellerde kalıyor, fazlasıyla para yiyor bir geliri olmamasına rağmen. Ve polis aşamasında da Emniyette tek bir soru sorulmuyor, tıpkı İzmir'de olduğu gibi, "Adın ne ağabeyciğim?" mealinde karşılanıyor.
Aynı şey, bakın, aynı şey İzmir'de de yaşandı. İzmir'deki katil de aynı şekilde, yine cinayet öncesinde lüks otellerde kalıyor, fazlasıyla para harcıyor, nereden geldiği belli olmayan paralar bunlar. Aynı zamanda, defalarca kez parti binamızın önünde keşiflerde bulunuyor, sosyal medyasında katliam yapacağına dair, HDP'ye dair çok sayıda paylaşımda bulunuyor fakat her ne hikmetse uçan kuştan haberi olan Emniyet, istihbarat vesaire bu katili takip etmiyorlar. Ve cinayet sonrasında, parti binamızın önünde polis tarafından "Adın ne ağabeyciğim?" diye karşılanıyor. Ve bu katile de Emniyette tek bir soru sorulmuyor. "Bu cinayeti nasıl işledin?" "Kim vardı, yanında yörende kim vardı?" Buna benzer tek bir soru sorulmuyor. Ortaya çıkan bütün veriler, HTS kayıtları vesaire hepsi avukat arkadaşlarımızın çok titiz çalışmaları sonucunda ortaya çıkıyor.
2 katliamda da bir organizasyon olduğu çok net. Örneğin, Deniz Poyraz'ın katili Suriye'ye götürülmüş, oraya sağlık memuru olarak götürülmüş, muhtemelen SADAT eliyle götürülmüş ama orada askerî kamuflajlarla fotoğrafları yayınlanıyor, kendisi yayınlıyor yani orada cihatçı çetelerle birlikte çalışma yürütüyor, belki katliamlar örgütlüyor. Aynı katil Türkiye'ye dönüyor ve burada kendisine verilen görev gereği Deniz Poyraz yoldaşımızı katlediyor.
Şimdi, burada ne hukuk var ne bir devlet işleyişi var ne de adalet var ve polis ve kolluk güçleri aldıkları emirlere bağlı olarak bir katliam politikasının doğrudan parçası hâline geliyorlar ve daha da kötüsü, mahkemeler ise ortadaki onlarca veriye rağmen yani bir hukuk dersi biçiminde okunabilecek verilere rağmen hiçbirini görmüyor, duymuyor; tam tersine, bizlere saldırıyor, izleyicileri mahkeme salonundan çıkarmaya çalışıyor, avukat arkadaşlarımızın savunma yapmasını engelliyor ve buna benzer daha neler neler.
Evet, burada bu katliam siyasetinin karşısında elbette demokrasi ve özgürlük mücadelesini yükselteceğiz; buna da hiçbir şüphemiz yok ama şunun bilinmesi lazım: Bakın, 3 tane davadan bahsettim, 3'ü de Kürt, 3'ü de Kürt.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun.
MURAT ÇEPNİ (Devamla) - Evet, 3'ü de Kürt; bu bir tesadüf değil ama aynı kolluk güçleri Karadeniz'deki köylüye de saldırıyor, Ege'deki köylüye de saldırıyor, kadına da saldırıyor, gence de saldırıyor; nerede bir muhalif varsa orada devletin ve iktidarın sopası olarak devreye giriyor. Bunun karşısında biz HDP olarak hem bu şiddet davalarının devamında adaleti arama mücadelesini devam ettireceğiz hem de tüm halkımızla birlikte bunun mücadelesini yükseltmeye devam edeceğiz. (HDP sıralarından alkışlar)