| Konu: | Polis Yüksek Öğretim Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 6 |
| Birleşim: | 24 |
| Tarih: | 23.11.2022 |
SERPİL KEMALBAY PEKGÖZEGÜ (İzmir) - Sayın Başkan, sayın vekiller; merkez üssü Düzce'de olan 5,9 büyüklüğündeki depremden dolayı yaralananlara buradan geçmiş olsun diyoruz.
Bugüne kadar deprem vergileri yağmalandı, kentsel dönüşüm rantsal dönüşüm oldu. Depremlerin yol açabildiği büyük yıkımlar, can kayıpları karşısında hiçbir hazırlık yok. Pandomim tatbikatlarıyla depreme çözüm bulunamaz. "Savaşa değil, depreme bütçe." diyoruz, "Dikey değil, yatay kentler." diyoruz, "Rant değil, yaşam güvencesi." diyoruz; bunun için hep beraber sesimizi yükseltmeliyiz ve acilen deprem önlemleri alınmalıdır.
Sayın vekiller, AKP iktidarı resmî beyanlarında "İşkenceye sıfır tolerans." söylemini dilinden düşürmüyor ancak iktidarın fiiliyatta işkenceyi sistematik bir yöntem olarak uyguladığını gösteren sayısız örnek var; burada anlatmaya kalksam günler, haftalar sürer. Öncelikle altını çizmeliyiz ki Türkiye'de emniyet yetkilileri gücünü Anayasa'dan, yasalardan, uluslararası sözleşmelerden almıyor; suçlularla poz poz resim verdiği için adı "suç işleri bakanı"na çıkmış olan bir zattan alıyor, bir de "Kadın da olsa, çocuk da olsa gereği yapılacak." diyen Erdoğan'dan alıyor. Kolluk kuvvetlerinin asimetrik güç gösterileri, şiddet ve keyfî uygulamaları, yaptıkları ev baskınları çok sayıda yurttaşın yaşamını yitirmesine, başta çocuklar olmak üzere, basılan evlerde yaşayanların psikolojik travma geçirmesine, maddi ve manevi kayıplar yaşamasına sebep oluyor. Kolluk tarafından her gün her yerde demokratik, barışçıl eylem ve etkinliklere keyfî müdahale ve işkence yapılıyor. Suruç ailelerinin seksen sekiz aydır sürdürdükleri oturma eylemine saldırılıyor, insanlar gözaltına alınıyor.
Dün, Kadına Yönelik Şiddete Karşı Mücadele ve Uluslararası Dayanışma Günü sebebiyle Avcılar'da Avcılar Kadın Platformunun gerçekleştirdiği eyleme polis saldırdı ve kadınları gözaltına aldı. Buradan "Susmuyoruz, korkmuyoruz, itaat etmiyoruz." diyen, sokaklara çıkan kadınları selamlıyorum.
Sayın vekiller, Türkiye, seçimlere yaklaşırken beklendiği gibi, halka sunacak hiçbir şeyi kalmayan AKP iktidarı eliyle çatışmaya ve savaşa sürüklenmektedir. Gabriel Garcia Marquez'in Kırmızı Pazartesi kitabı vardır, okumuşsunuzdur; tıpkı oradaki gibi.
İstiklal Caddesi'nde beklenen katliam, patlama gerçekleşti ve karanlık bomba saldırısıyla sivil yurttaşlarımız yaşamlarını yitirmiştir. Ardından gelen operasyon ve savaş uygulamalarıyla 1'i öğretmen, 1'i çocuk olmak üzere can kayıpları yaşandı. Yaşamını yitiren yurttaşlarımız nedeniyle son derece üzgünüz, ailelerine sabır ve başsağlığı diliyoruz. Ancak bizim görevimiz sadece taziye bildirmek değil elbette, bizim görevimiz savaş çığırtkanlığıyla hizaya çekilmeye karşı itirazlarımızı yükseltmektir. Savaşa ve işgale gerekçe yaratan bu karanlık eylemlerle yapılmak istenenin ortaya çıkmasını sağlamaktır. Toplumu sindirmeye, susturmaya çalışanlara karşı hamasetin, yalanın, puslu havanın etrafı sardığı ortamda "kral çıplak" diyebilmektir, hakikati ortaya koyabilmektir. İşte, insan hakları savunucusu Türk Tabipleri Birliği Başkanı Şebnem Korur Fincancı da kimyasal silahla ilgili yaptığı açıklamada hakikati aramak için özveride bulunmuştu, kendisini burada selamlıyorum.
İki gün önce Diyarbakır'daki hakikati dillendiren partililerimiz, basın açıklamasında polisin keyfî saldırısına maruz kaldılar. AKP-MHP blokunun bekası için savaş politikalarına sarıldığını söylemek neden suç oluyor? Hakikati dillendirmek kriminalize edilse de bizler hakikati dillendirmeye devam edeceğiz, halkımıza karşı sorumluluğumuzu yerine getirmekten asla vazgeçmeyeceğiz. Kırk yıldır bayat senaryolarla devlet politikası hâline gelmiş savaş politikalarınızda ısrar ediyorsunuz; biz gerçekleri ifade etmekten geri durmayacağız. AKP devlet hâline geldiğine göre, bu savaş çığırtkanlığının da sorumlusu sizlersiniz. Bizler HDP olarak hakikatleri dillendirmeye devam edeceğiz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun, toparlayın.
SERPİL KEMALBAY PEKGÖZEGÜ (Devamla) - Savaş ve hamasetle kırk yıldır sonuç alınamadı, bugün de sonuç alınamayacak. Çözüm savaşta, ölümde değil; çözüm İmralı'daki tecridin kaldırılmasında, çözüm diyalogda, çözüm konuşmakta, müzakere etmektedir, çözüm barıştadır. İktidarın savaş tuzağına düşen ve destek veren herkes, Türkiye'nin sürüklenmekte olduğu yıkımın bir parçası olacaktır. Seçimler yaklaşırken Türkiye'yi Sefalet Endeksi'nde dünya 1'incisi yapan AKP saray iktidarının savaşa sarılmaktan başka çıkar yolu görünmemektedir. Peki, muhalefete ne olmaktadır?
Erdoğan da IŞİD saldırdığında sevinçle "Kobani düştü düşecek." demişti. Kobani düşmedi, düşmeyecek ama Erdoğan iktidarı düşecektir. (HDP sıralarından alkışlar)