| Konu: | Tütün, Tütün Mamulleri ve Alkol Piyasasının Düzenlenmesine Dair Kanun ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 6 |
| Birleşim: | 27 |
| Tarih: | 30.11.2022 |
HDP GRUBU ADINA ÖMER ÖCALAN (Şanlıurfa) - Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Evet, bir düzenleme yapılıyor; küçük ölçekli tarım çiftçisi tekrar hedeftedir. Adıyaman bizim yanı dibimizdedir; arazisi küçük olan, birkaç dönüm arazisi olan insanlar temel geçimini tütün üretmekten sağlıyor. Yerli tütün bundan yirmi yıl önce ülkenin yüzde 40 ihtiyacını karşılıyordu, şimdi yüzde 10 ihtiyacını dahi karşılamıyor. Sebep ne? Alanları daralttılar, kartelleştirdiler, çiftçilikte de bir kartel durumu oluşturdular. Yerli, küçük çiftçi artık çiftçilik yapamaz durumda. Sadece Adıyaman'da değil; Adıyaman, Malatya'nın Çelikhan ilçesi, Batman'ın Sason ilçesi, Bitlis, Mardin Kızıltepe Gurs köyü, Muş; birçok insan geçimini bundan sağlıyor. Biz, birkaç ay önce, sonbaharda gittik, Adıyaman'da tütün çiftçisini ziyaret ettik. Orada genç bir kadının söylediği şunlardır: "Biz bu tütünle doğduk, biz bu tütünle okuduk, evlenince gelinliğimiz bu tütünle alındı, çocuklarımızı bu tütünle okutacağız, ölürsek de kefenimizi bu tütünle alacaklar." Mesele biraz budur. AKP zihniyeti, her yerde bir kartelleşme, nerede bir gelir kaynağı varsa kontrol altına alma...
Şimdi, bu kanunla ne yapılıyor? Bu kanunda Tarım Bakanlığından izin alacakmış birkaç dönüm tütün eken çiftçi, eğer bu izni almazsa iki yıl ile beş yıl arasında ceza öngörülüyor. Yerli tütün üreticileri Urfa'dan tütününü çıkarıp Antep'e götürüp satmak isterken yolda yakalanırsa üç yıl ile sekiz yıl arasında ceza öngörülüyor. Şimdi biz bunu nasıl kabul edelim? Bu, Adıyaman çiftçisine ihanet değil midir, hakaret değil midir?
Siz alışmışsınız her şeye vergi koymaya, her şeye vergi koymaya. Şimdi bu paketin içine de konulmuş, yedi yıl sinyal alınmayan bir telefonun kapatılmasını bir yıla düşürüyorlar. İnsan biraz utanır, Gürcistan sınır kapısında, Batum'da insanlar kuyruğa girmiş; dünyanın 20 bin TL'ye kullandığı telefonu bu ülkenin vatandaşları 60 bine kullanıyor, değerli vekiller, 60 bine kullanıyor. Bu ülkenin halkı keriz yerine konulmuş. Dünyada 20 bin avroya binilen arabaya bu ülkede insanlar 60 bin avroya biniyor. Bu ülkede âdeta soygun düzeni oluşturdunuz, soygun. "Vergi" adı altında şimdi de gariban Adıyaman çiftçisinin ektiği 2 dönümlük arazide diyor ki "Vereceksin kardeşim." Eskiden haraç alınıyordu; yollarda, dağlarda böyle eşkıya meşkıyalar yol keserdi, zenginden alırdı, fakire verirdi; şimdiki devlet mekanizması diyor "Sen ekeceksin; 1 sana, 2 bana; 1 sana, 2 bana." Şimdi, bu anlayış çökmek zorundadır, buna da halk müdahale etmelidir, bu zalimane anlayışa karşı halk müdahale etmelidir, tabii ki biz de. Ben sigara içen biri değilim bu noktada ama içenler var. Cumhurbaşkanı her gördüğü insanın cebinden paketi çıkarıyor yani sembolik bir hâle dönmüş, diyor ki: 1 paket sana, 2 paket bana. Vergi alacağım senden. Bu işler böyle olmaz.
Bakınız, siz sigara tüketimini azalttığınızı söylüyorsunuz ama ülke esrar, eroin, uyuşturucu, metamfetamin merkezine dönmüş. Uluslararası ticaretini yapıyorlar, mafyaların merkezi hâline gelmiş. İçişleri Bakanlığında yok yok, çetebaşı, eroincisi, mafyası hepsi fotoğraf albümü çıkarmış; bu mesele böyle. (AK PARTİ sıralarından gürültüler) Bu halka ihanet etmeyin, bu önemlidir, bu konu tabii ki önemlidir. Biz bu maddeye "ret" vereceğiz, bunu böyle söyleyeyim.
Diğer konu önemli bir konu değerli arkadaşlar, önemli bir konu. Bir haftadır Rojava bombalanıyor, Kobani bombalanıyor, Tel Rıfat bombalanıyor, Derbesiye bombalanıyor. Bu hırçınlık, bu öfke, bu savaş, bu düşmanlık nereye kadar gidecek? Atmosfer kan kokuyor değerli arkadaşlar, kan kokuyor; seçime böyle gidecekler. İnsanlar ölecek, tabutlar gelecek, birileri gidip o tabutların başında siyaset yapacak, bunun zeminini hazırlıyorlar.
Konuştu arkadaşlar birkaç saat önce. İstiklal Caddesi'ndeki patlamanın nasıl dizayn edildiğini, nasıl organize bir iş olduğunu aklı başında olan, IQ seviyesi ortalamanın üzerinde olan görür, bilir. Emin olun, bu patlama Kürt örgütler tarafından yapılmış olsaydı, kıyameti koparırlardı, kıyameti. Ama onlar da biliyor, ellerine yüzlerine bulaştırdılar. Yaklaşan bir seçim var ve bu seçimin kazanılması için büyük bir öfke, büyük bir hınç, büyük bir düşmanlık vardır; seçime de bu koşullarda gitmek istiyorlar. Ama bu savaşı sadece seçimle de ilişkilendirmemek lazım, seçimi aşan bir durumdur. Ne istiyorsunuz? Ne istiyorsunuz? Kobanili çocuklardan ne istiyorsunuz? Kamışlı'nın milyonlarca nüfusu var; ne istiyorsunuz? Haseke'de göreceli bir güven ortamı sağlanmış; ne istiyorsunuz, açıkça söyleyin bunu. Ama büyük düşünenin, büyük inşa edenin bu zeminden kaçması gerekirdi ama öyle değil, bir gecede onlarca F-16 kalkıyor, yerleşim yerlerini bombalıyor. Dünyanın hangi ülkesinde bu var? Hangi devletine bu yapılıyor? Her gün onlarca uçak her tarafı bombalıyor. Derin bir Kürt düşmanlığı, şaşkına çevirmiş bir güç zehirlenmesi var. Kürtçede bir laf vardır: "..."(*) Kürt'e de onuruyla şerefiyle bu zalimane politikaların karşısında direnmekten, mücadele etmekten başka bir yol kalmıyor.
Söylüyorlar, açıklama yapıyorlar. İstiklal'de bombayı oraya yerleştiren kadının 3 kardeşi IŞİD'de ölmüş, 1 kardeşi ÖSO komutanıdır; her şey açıkta ama zemin böyle... Cumhurbaşkanı, Birleşmiş Milletler Genel Kuruluna gidiyor, eline bir harita almış, her gün söylüyor "Biz, 30 kilometre derinliğine Kürtleri süreceğiz". diyor. "30 kilometre derinliğine, Türkiye sınırlarının aşağısına süreceğiz." diyor. Bunu hangi dünya ülkesi kabul eder? Hangi insanlık kabul eder? Bunu kaybedeceksiniz, büyük acıları da bu ülkeye yaşatacaksınız. Burada Türk halkının da yapması gerekenler var. Türk halkı bu savaşın karşısında durmalıdır, kendi evlatlarına sahip çıkmalıdır, birilerinin gelip tabut siyaseti yapmasının karşısında durmalıdır, birilerinin gelip burada taziyede bulunmasının karşısında durmalıdır. Ölüm siyasetine karşı yaşam siyasetini, yaşama siyasetini savunmalıdır. Yüz yıldır devam ediyor, kırk yıldır düşük ve orta yoğunluklu, bazen de dozajı artan bir savaş var; buna çözüm geliştirin. Her gelen iktidar bunu kendi çıkarları için kullanmaya çalışıyor. Şimdi de seçimi alet edecekler. Davutoğlu zamanında açıkladı: "Kasım ve haziran arasındaki dönemde yaşanan patlamalarda bizim oylarımız arttı." dedi. Şimdi çıkıp konuşmuyor ama. Her ne kadar kısmi bir muhalefet de yapsa çıkıp konuşması lazım. Nereye kadar gidecek bu? Bu kan kokusu nereye kadar gidecek? Vampir gibi birileri köşede durmuş, "Bu kandan biz nasıl nemalanırız, bu kandan nasıl iktidar devşiririz?"
Bize de düşen demokratik siyasette ısrar, mücadeleyi büyütme; halklara da düşen bu zalimane anlayışa karşı mücadeleden başka bir şey değildir. Kobani'yi herkes savundu. Uluslararası bir enternasyonal şehir hâline geldi, DAİŞ'i orada mahkûm ettiler Kürtler öncülüğünde. Buradan Türk halkının evlatları da oraya gitti, o zalim uluslararası örgüte karşı savaştı. Kobani'nin düşmesi için elinden geleni yapanlar, DAİŞ ortaklığını yapanlar kaybetti ama şu an bu öfkeyi Kobani'den almaya çalışıyorlar, Rojava'dan almaya çalışıyorlar. İran'a iyi bakın, 21'inci yüzyılda kimse özgürlüğün karşısında duramaz. Bir halk kararını vermiştir, "..."(*) diyor; "Direnmek yaşamaktır." Başka da yol bırakmıyorsunuz bize. Tabii ki halkımız da direnecektir. Bu yüzyılda da Kürtler nerede yaşıyorsa statüsünü de alacaktır, bunda da ısrar edecekler.
Halkımızı selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)