| Konu: | Tütün, Tütün Mamulleri ve Alkol Piyasasının Düzenlenmesine Dair Kanun ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 6 |
| Birleşim: | 27 |
| Tarih: | 30.11.2022 |
OYA ERSOY (İstanbul) - Sayın Başkan, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
25 Kasım 2022, gerçekten kulaklarınızı açarak dinleyin çünkü bu ülkede bir milattır bu tarih. Biz çok fazla polis şiddetine maruz kaldık ama bu 25 Kasımda yaşanan polis şiddeti bu ülkede herhangi bir polis şiddeti değildir. Evet, önce valilik kararlarıyla, kaymakamlık kararlarıyla kadınların eylem yapması yasaklanmaya çalışıldı ve Türkiye çapında yaklaşık olarak 300'den fazla kadın gözaltına alındı. Taksim'de, İstanbul'da, Taksim Meydanı dâhil olmak üzere, İstiklal Caddesi'ne giren çıkan bütün sokaklar artı tünel, artı Karaköy, her taraf -öyle böyle değil- tamamen bir polis ablukasındaydı, turistlerin bile İstiklal Caddesi'ne giremediği bir gün olarak yaşandı 25 Kasım. Polis nerede kadın görse, 2 kişi, 3 kişi, etraflarını tamamen barikatlarla ve kalkanlarla çevirip, etraflarından basını uzaklaştırıp itekleyerek ve küfrederek, ardından çember içindeki kadınları darbederek gözaltına aldı. Darbetti, saçlarını çekti, yüzlerine gözlerine yumruk attı, cinsiyetçi küfürler ve tehditlerle o abluka içinde ters kelepçe takarak ve bunun da işkence olmadığını, normal uygulama olduğunu iddia ederek gözaltına aldı.
Basın çalışanları, evet, polis şiddetine maruz kaldı. Birgün gazetesi muhabiri Yaren Çolak, kimliğini bile göstermesine fırsat verilmeden ters kelepçe takılarak gözaltına alındı. Hukuk adına ne varsa o gün askıya alındı. O, bir dönem övündüğünüz Gözaltı Yönetmeliği var ya, o Gözaltı Yönetmeliği çöpe atıldı. Uzun süre avukatların karakollara girişi engellendi ve ifadelere katılımları zorlaştırıldı, gözaltına alınmakla tehdit edildi avukatlar ve polisin fiziki şiddetine maruz kaldılar, bunu da tutanaklarla belgelediler. Hastanelerde polis eşliğinde doktor muayeneleri yapılmaya çalışıldı, hatta gözaltı aracına girip o Adli Tıp muayenesini geçiştirmek, savuşturmak isteyen doktorlara tanık olduk biz.
Evet, 25 Kasımda Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü'nde kadınlara yaşatılanlar herhangi bir polis şiddeti değildir, altını çizerek söylüyorum. O gün orada bulunan kadınlar şiddete maruz kalmıştır. Sadece iki tane örnek vereceğim: Bir tanesi, Sinbo direnişçisi Dilbent Türker eyleme gelmek üzereyken 2 arkadaşıyla beraber, polis kalkanlarıyla etrafı çevrildi ve polis tarafından bizzat, kasten bacakları kırıldı.
Yine, içinde avukat arkadaşlarımızın da olduğu bir grup kadın Haliç Metro İstasyonu'na inerken yine polis kalkanlarıyla etrafları çevrildi ve basın iteklenerek uzaklaştırıldı ve hiçbir kameranın olmadığı yerde, sadece polis kamerasının olduğu yerde kadınlar darbedilerek gözaltı aracına götürülmeye çalışıldı. Oradaki avukat arkadaşlarımız duruma müdahale ettiği için, işkence yapmadan gözaltına alınmaları gerektiğini söylediği için yani polise görevini söylediği için orada darbedildi, özellikle Fulya Dağlı arkadaşımız, avukat arkadaşımız.
Bu fotoğrafa iyi bakın. Bu fotoğraftaki, Fulya Dağlı'yı kadınların arasından ayırıp, 4-5 polisin arasına koyup bizzat Fulya'nın linç edilmesinin emrini veren, talimatını veren polis memurudur; evet, bu adam. Bu adam tarafından Fulya linç edilmeye kalkıldı, herhangi bir şiddet değil. Onun ifadesiyle: "Yüzüme ve kafama çok fazla yumruk, tekme, diz darbesi aldım. Burnum bu darbelerden birinin ardından yoğun şekilde kanamaya başladı. Yerde darbedilirken bir polis ayağı ya da diziyle kafama ve boynuma bastı, ezmeye çalıştı." Bu şekilde, nefes alamayacak şekilde dakikalarca işkence görüyor ve diğer kadınlar buna tanık. Evet, bugün kadınlar bu konuda suç duyurusunda bulundular.
Şunu hatırlatmak istiyorum: 25 Kasımdaki bu polis şiddetini, biz, iki sene önce ABD'de ırkçı, beyaz üstünlükçü, Trump yanlısı polislerin kafasına basarak öldürdükleri George Floyd vakasından biliyoruz. Evet, o gün yaşatılan aynen George Floyd vakasıdır, açıkça cana kasttır. Doğrudan doğruya kadınları düşman olarak gören...
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum.
OYA ERSOY (Devamla) - Bir dakika uzatmıyor musunuz?
BAŞKAN - Hayır, ek süre vermiyoruz.
OYA ERSOY (Devamla) - Peki. (HDP sıralarından alkışlar)