GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: 25 Kasım Edirne'nin kurtuluş gününe ilişkin gündem dışı konuşması
Yasama Yılı:6
Birleşim:28
Tarih:01.12.2022

ORHAN ÇAKIRLAR (Edirne) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Edirne'nin ve Doğu Trakya'nın kurtuluşunun 100'üncü yılını kutlamak münasebetiyle söz almış bulunuyorum. Hepinize saygılar sunuyorum.

Edirne, dünyada başına çok problemler gelmiş, çok eziyetler çekmiş, çok zulümler görmüş bir şehirdir ve aynı zamanda aksi de olmuştur; büyük bir imparatorluğun başkentliğini yapmış ve dünyaya hükmetmiş bir şehirdir. Kültürüyle, sanatıyla Türkiye'de Edirne kadar zulme uğramış, baskıya uğramış başka bir şehir olmadığını biliyorum.

Edirne'den bahsederken öncelikle 1361 yılında bütün Doğu Trakya fethedilirken Edirne de I. Murad Hüdavendigâr tarafından fethedilmiş, kısa bir süre sonra da Fetret Devri'ni yaşamış, bu çalkantılı dönemden sonra II. Murad Han Edirne'yi imar etmiş, Fatih Sultan Mehmet Han Edirne'de doğmuş ve İstanbul'un fethinin planlarını ve İstanbul'u fethedecek olan topları Edirne'de dökmüştür.

1361 ile 1453 arasında Edirne, resmen Osmanlı İmparatorluğu'nun başkentidir ama 1611 ile 1703'deki Edirne Vakası'na kadar da fiilî olarak başkenttir. Bu manada bakıldığında, şehir çok çeşitli isimlerle anılır; darülmülk yani payitaht, mutluluk kapısı, büyük şehir, yardım kapısı, ordu şehri, arzın sırrı gibi isimler almış.

Edirne'nin katilleri o kadar çoktur ki Türkiye'de hiçbir şehir Edirne kadar katledilmemiştir; buna rağmen, bugün dünya üzerinde bu kadar zulüm, bu kadar işkence, bu kadar yıkım olmasına rağmen, Floransa'dan sonra dünyada büyük sanat eserlerinin bulunduğu 2'nci şehirdir. Yılmaz Öztuna bir makalesinde şöyle diyor: "Türklüğün Balkanlardaki göstergesi Edirne'dir." Büyük Edirne, Balkanlardaki Türk hâkimiyetinin mükemmelliğini, küçülmüş Edirne ise en dar sınırlara itilmiş sembollüğünü gösterir. O dönemde yani 1669 yılında Edirne'den bahsedilirken Edirne, 160 mahalle, 300 cami ve mescit, 24 medrese ki bunların birçoğu yüksek mektep niteliğinde, 220 mektep, 6 bin dükkân, 28 kütüphane, 32 hamam, 53 kervansaray, 53 ticaret hanı, 8 kâgir ve 5 ahşap köprüden oluşmaktadır. Edirne'nin o dönemdeki nüfusu 350 bindir; Avrupa'da İstanbul, Paris ve Londra'dan sonra 4'üncü şehirdir. 1825'e gelindiğinde bu nüfus 300 bine düşmüş, 1829'daki ilk Rus işgaliyle beraber de 200 bine kadar düşmüştür. 1850 yılına gelindiğinde Avrupa'da 4'üncülükten bu şehrin nüfusu 23'üncülüğe kadar düşmüştür. 1829'da Rusların, 1877-78'de tekrar Rusların yani 93 Harbi'nde Rusların işgaline uğramış ve Edirne Sarayı, Topkapı Sarayının 3 katı büyüklüğünde olmasına rağmen tahrip edilmiş. 1912-13'te Bulgarlar Edirne'yi işgal etmiş, 1920-22'de de Yunanlılar tarafından işgal edilmiştir. Özellikle İşkodra, Yanya ve Edirne'nin savunması; Balkan Savaşı'nda çok önemli savunma hatları kurulmuştur. Bu dönemde Edirne'yi savunan Şükrü Paşa, askerlere zor günler için şu sözlerle hitap etmiştir: "Düşman, hatlarına geçtikten sonra ölürsem kendimi şehit kabul etmiyorum, beni mezara koymayın; etimi itler, kuşlar çeke çeke yesinler fakat müdafaa hattımız bozulmadan şehit olursam kefenim, lifim ve sabunum çantamdadır. Beni bu mahale gömeceksiniz ve gelen nesiller üzerime abide dikecek." Ve abide dikilmiş, restorasyon beklemektedir.

Kurtuluş Savaşı sırasında Paşaeli Müdâfaa-i Hukuk Cemiyetini kurarak Kurtuluş Savaşı'na katkıda bulunmuş, Anadolu Müdâfaa-i Hukuk Cemiyetiyle birleşen ve Rumeli Müdâfaa-i Hukuk Cemiyetini kuran Şevket Dağdeviren, Kasım Yolageldili, Şeref Aykut, Faik Kaltakkıran ve cumhuriyetimizin kurucusu, banisi Gazi Mustafa Kemal Atatürk ve silah arkadaşlarına Edirne'nin kurtuluşunda katkı sağladıkları için sonsuz şükranlarımı sunuyor, hepinize saygılar sunuyorum. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)