| Konu: | Türkiye Cumhuriyeti ve Avrupa Komisyonu Arasında Katılım Öncesi Yardım Aracı (IPA III) Çerçevesinde Türkiye Cumhuriyeti'ne Yapılacak Birlik Mali Yardımının Uygulanmasına İlişkin Özel Düzenlemeler Hakkında Mali Çerçeve Ortaklık Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 6 |
| Birleşim: | 28 |
| Tarih: | 01.12.2022 |
FİKRET ŞAHİN (Balıkesir) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Avrupa Birliği mali katılım fonlarıyla ilgili görüşmelerimizi yapıyoruz. Tabii, Avrupa Birliği üyelik sürecimiz, cumhuriyetimizden sonraki en güçlü çağdaşlaşma hamlemiz. Altmış yılı aşkın zamandan bu yana bir emek var, bir birikim var, maalesef son yıllarda izlenen yanlış politikalar nedeniyle bu altmış yıllık birikimi heba etmek üzereyiz.
Devamlı suretle ilerleme raporları... Adı "ilerleme" ama en fazla tekrarlanan kelime "gerileme" oluyor. Evet, uygulama ve politika yanlışlıkları nedeniyle Avrupa Birliği değil, âdeta bir Orta Doğu ülkesi hâline gelmiş durumdayız ve yine bu yıl da 2022 yılı raporunda herhangi bir ilerleme göremiyoruz; ne gümrük birliği güncellemesi var ne vize serbestliği var, bulunduğumuz noktada duruyoruz. Özellikle bu yaz, vizeyle ilgili sorunlar bir hayli yoğun şekilde yaşandı hatta öğrencilerimiz kendi eğitimlerini dahi bu sebeple devam ettiremediler. Ve yine 2015 yılından bu yana yayınlanan tüm raporlarda Türkiye'nin demokrasiyle ilgili, temel haklar ve hürriyetlerle ilgili, hukukun üstünlüğü, yargının bağımsızlığı, düşünce ve ifade özgürlüğü ve basın özgürlüğüyle ilgili sorunlar devamlı surette tekrarlanıyor ve vurgulanıyor ama herhangi bir ilerleme, iyi yönde bir çaba göremiyoruz. Biraz önce ifade ettiğim üzere, raporlarda devamlı suretle gerileme yani bırakın ilerlemeyi devamlı gerilemeden bahsediliyor. Bu yılki raporda da yine demokratik gerilemenin devam ettiği ifade ediliyor. Tabii, bu, ülkemiz açısından bir hayli acı bir durum.
Yine, raporda, Avrupa Konseyi Yolsuzluğa Karşı Devletler Grubunun yani GRECO'nun vermiş olduğu tavsiyeler var. Bu tavsiyelerin hiçbirinin yerine getirilmediği tespiti var. Dolayısıyla, yolsuzluk hâlâ ülkemizin en önemli gündemi ve hâlen insanlarımızın da en fazla endişe ettiği noktalardan biri. Yine, tabii ki efendim, AKP de iktidara gelirken "Yolsuzlukla mücadele edeceğiz." dedi ama Avrupa Birliği raporlarında dahi yolsuzluğun bir hayli arttığı vurgulanıyor, herhangi bir mücadele burada görülemiyor.
Yine, izlenen yanlış politikalar sebebiyle ülkemiz âdeta bir mülteci kampına dönmüş durumda, nüfusuna oranla dünyanın en fazla göçmenini barındırır hâldeyiz, resmî istatistiklerde 4 milyona yakın ama gayriresmî olarak 5-6 milyonu aşkın mülteciyi barındırıyoruz. Yapılmış olan 18 Mart Mutabakatı'yla âdeta bir bilgisayarın geri dönüşüm kutusu gibi Türkiye, Avrupa Birliğinin göçmenler konusunda, özellikle Suriyeli göçmenler konusunda geri dönüşüm noktası, ülkesi hâline gelmiş durumdadır. Tabii, bu, yanlış bir uygulamaydı, askıya alındı ama şu anda geldiğimiz nokta itibarıyla Türkiye lehine güncellenmesi gereken bir noktadayız, bu noktada da hâlen bekliyoruz.
Yine, Avrupa Birliği-Türkiye arasındaki diğer bir sorun da özellikle Kıbrıs ve Doğu Akdeniz konuları. Tabii, hem Türkiye'nin hem Kıbrıs'taki Türk vatandaşlarımızın haklı talepleri var, bunların Avrupa Birliğine kabul ettirilmesi gerekir. Ama bunda da yeteri kadar bir ilerleme sağladık mı derseniz bunda da yeteri kadar bir ilerleme sağlayamıyoruz. Buradaki en önemli noktanın da şu olduğunu tespit etmek istiyorum: Özellikle Genel Başkanımızın ifadesi üzerine dış politika millî olmalıdır. AK PARTİ'nin dış politikası olamaz, Türkiye'nin dış politikası olmak durumundadır. Burada da Kıbrıs gibi, Doğu Akdeniz gibi, Yunanistan gibi diğer noktalardaki dış politikayla ilgili önemli sorunlarda mutlaka bu sorunların çözüm noktasında muhalefet partisini, özellikle de ana muhalefet partisini ortaklaştırmanız gerekiyor. AK PARTİ iktidarının en büyük eksiği burasıdır. Dış politikada savunmayla ilgili noktalarda, ulusal güvenlikle ilgili noktalarda kesinlikle ortaklaşmıyor; âdeta AK PARTİ, bir tek parti hükûmeti şeklinde devam ediyor bu uygulamalarına. Eğer bu yapılmış olsaydı, dış politika konusunda ana muhalefet partisi bilgilendirilmiş, onun da onayı alınmış olsaydı, bu, dünyada daha güçlü ve haklı olduğumuzun en önemli ispatı olurdu. Bundan dolayı da işte Avrupa Birliğine bu haklılığımızı kabul ettiremiyoruz.
Efendim, tabii, şimdi, IPA yani katılım öncesi mali destek fonlarıyla, mali destek araçlarıyla ilgili asıl kanun teklifimiz. 2021 ile 2027 yılları arasındaki bir süreyi kapsıyor. Tabii, buradaki fonların kullanımında en fazla fon kullanan ülke olarak demek ki iyi projeler üretiyoruz, bu güzel bir şey fakat burada, gelinen bu noktada, en son gelen IPA fonlarına, sağlıkla ilgili Avrupa Birliği projesine Türkiye'nin katılmadığını görüyoruz. Oysa tüm bütçe görüşmelerinde yapılan açıklamalar da şu ki: Sağlık alanında, özellikle yerli ilaç ve tıbbi cihaz üretimi, aşı üretimi Türkiye açısından stratejik bir öneme sahip oldu. Bu konuların desteklendiği defaatle ifade edilmiş olmasına rağmen ve Avrupa Birliğine aday bir ülke konumunda olan Türkiye'nin birliğin sağlık programına dâhil olmaması kabul edilebilir bir nokta değil. Sağlık programı, Avrupa Birliğinin sınır ötesi sağlık tehditlerinden korunmasını, ilaç ve tıbbi cihazlara ve krizlerle ilgili diğer ürünlere erişilebilirliğinin artırılmasını hedeflemektedir. Özellikle yaşanılan Covid pandemisi sonrası "Artık eski sağlık politikalarına dönmemiz mümkün değil. Covid'ten bir ders çıkarmak durumundayız ve bundan sonra da yine pandemiler devam edecek ve bu gibi sağlık problemlerine hazırlık olmak durumundayız." diye raporları vardır Dünya Sağlık Örgütünün; yine, Avrupa Birliğinde Sağlık ve Gıda Güvenliği Dairesinin de bu yönde çalışmaları vardır. O nedenle Türkiye'nin bu sağlık programına mutlaka girmesi gerektiğine inanıyorum, bu çok büyük bir eksikliktir.
Tabii "Gerekçe nedir?" diye sorduğumuz zaman sebep şu: Efendim, bu programın bütçesi 5,7 milyar dolar; Türkiye için katılım payında istenilen miktar 187 milyon euro yani bütçenin yaklaşık yüzde 3,2'si kadar bir katılım payı isteniyor ve "Bu katılım payının yüksekliği sebebiyle de biz bu sağlık projesine, programına katılmadık." deniliyor. Şimdi, bir rakam vermek istiyorum, madem bu kadar ince bir hesap yapılıyorsa: Efendim, şimdi, 14 tane kamu-özel iş birliği modeliyle yapılmış olan şehir hastanesi var. 2023 yılı bütçesinde bu 14 şehir hastanesi için ödenecek olan kira ve hizmet bedeli yaklaşık 47 milyar lira; 187 milyon euro da 3,6 milyar lira yani 47 milyarın 3,5 milyarını vermiş olsaydınız biz, şimdi, Avrupa Birliğinin bu sağlık projesine girmiş olurduk ve üyelik yolunda da güçlü bir adım atmış olurduk. Bakın, 47 milyar lirayı 14 hastaneye sadece bir yıllık ödüyoruz ve inanın, toplam 5 tane patrona veriyoruz ve 3 bakanlık bütçesidir. Keşke bu 47 milyarın 3 milyarını bu kısma ayırsaydık da Avrupa Birliğinin sağlık projesine dâhil olmuş olsaydık ve bu yönde ilerleme sağlamış olsaydık.
Yine, bu projenin en önemli adımlarından biri, kanseri önlemek üzere olan projelerdir. Buradan da ifade etmek istiyorum: Türkiye'de dünyadaki kanser görülme oranından daha fazla oranda kanser görülmektedir, bunu ben söylemiyorum. Sağlık Bakanlığı en son 2017 yılında kanser istatistiklerini yayınladı. Buradan Bakanlığa söylüyorum, artık bu raporu yayınlasın çünkü beş yıldır kanser istatistik raporu yayınlanmıyor Sağlık Bakanlığınca. Bakanlığın yayınlamış olduğu 2017 yılındaki en son kanser istatistik raporunun özet kısmında şöyle deniliyor: "Türkiye'de kanser insidansı -yani kanser görülme oranı- dünyadakinden biraz daha fazla miktarda." Şimdi daha fazla miktarda. İşte, Avrupa Birliğinin bu sağlık programı da kanseri önlemek üzerine olan projeler üzerine de yoğunlaşmış durumda. Maalesef Türkiye bunun dışında kalmıştır ve dolayısıyla da burada çok büyük bir eksikliğimiz vardır. Eğer giderilme imkânı varsa, bakın, burada bu sağlık projelerine katılalım; hiç olmazsa, tasarruf yapacaksak, evet, şehir hastanelerine, şirketlere verdiğimiz paranın bir kısmını bu kısma ayıralım ve insanımızın sağlığı yönünde gelişme sağlayalım.
Efendim, yine, bu projede diğer bir nokta şu: İlaç ve tıbbi cihaz üretimini destekleyecek. Bizim güçlü girişimci arkadaşlarımız var; bunlar, inanın, katılım payını fazlasıyla bu bütçeden alacaklardır, ben buna güveniyorum.
Bu teklifin ülkemiz, milletimiz için hayırlı olmasını temenni ediyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum efendim. (CHP sıralarından alkışlar)