GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Türkiye Cumhuriyeti ve Avrupa Komisyonu Arasında Katılım Öncesi Yardım Aracı (IPA III) Çerçevesinde Türkiye Cumhuriyeti'ne Yapılacak Birlik Mali Yardımının Uygulanmasına İlişkin Özel Düzenlemeler Hakkında Mali Çerçeve Ortaklık Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi münasebetiyle
Yasama Yılı:6
Birleşim:28
Tarih:01.12.2022

CHP GRUBU ADINA UĞUR BAYRAKTUTAN (Artvin) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Öncelikle, şunu belirtmek istiyorum: 367 sıra sayılı Avrupa Komisyonuyla mali anlaşmaya ilişkin herhangi bir muhalefetimiz yok, buna ilişkin bir söyleyeceğimiz yok ama ülke olarak bize verilen bazı dersler var; bunlar nedir, buradan çıkan sonuçlar nedir? Yargı bağımsızlığı, kuvvetler ayrılığı, AİHM kararlarının tanınması; buna ilişkin bazı dersler veriyor bize Avrupa Konseyi "Bu konuda ne yaptınız?" diye.

Bakın, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin yargı yetkisini tanımıyoruz; aynı şekilde, Anayasa'nın 90'ıncı maddesinin milletlerarası sözleşmelerin iç hukuk normuna ilişkin "İç hukuk hükmüdür." şeklindeki hükmünü tanımıyoruz değerli arkadaşlarım.

Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine son yıllarda 46 ülkeden hak ihlalleri konusunda 75 bin dosya gelmiş, Türkiye'nin sadece kendi başına 20 bin dosyası var. Bu ne demektir? Demek ki en çok hak ihlalini biz yapıyoruz, bir yandan da gidiyoruz, Avrupa'nın kapılarına dayanıyoruz "Bizi alın." diye. Avrupa da diyor ki: "Benim normlarıma uyun." Bunlardan bir tanesi nedir? Kuvvetler ayrılığı. Biz Anayasa değişiklikleriyle iki büyük travma yarattık Türkiye'de. Bunlardan biri 12 Eylül 2010; hani sizin ısrarla istemiş olduğunuz, bizim de Yargıtaya 160 militan atadınız dediğimiz, kuvvetler ayrılığını yok ettiniz dediğimiz, 15 Temmuz 2016 akşamı 4.500 hâkim ve savcıyı bir gecede ihraç ettiniz dediğimiz... Ama onun temeli 12 Eylül 2010'daki halk oylamasında atıldı. Bir diğeri de 2017'deki halk oylaması değerli arkadaşlarım, Anayasa değişikliği. Bu da nedir: "Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemi" dediğiniz, bize hukuk fakültelerinde öğretilmeyen bir ucube sistemi getirip dayattınız. Bütün kuralları ne yazık ki bir adama verdik. En azından dersi geçmek için bu konudaki kuralları tam uygulamamız, hukukun üstünlüğü, yargı bağımsızlığı, kuvvet ayrılığına ilişkin bütün normlarla ilgili üzerimize düşeni yapmamız gerekiyor. (CHP sıralarından alkışlar) Avrupa Birliği diyor ki: "Bunları yapmazsan seni sınıfta bırakacağım." Avrupa Komisyonu diyor ki: "Buradan geçemezsin." AİHM "Benim yargı kararlarımı tanımazsan, Anayasa'nın 90'ıncı maddesini bir biblo gibi orada tutarsan gereğini yapmam." diyor değerli arkadaşlarım. Öncelikle bu yasaya ilişkin bunları paylaşmak istiyorum.

Şimdi, ilginç bir şey geldi buraya konuşmadan evvel. Beni Yusufeli'de dinliyorlar. Seçim bölgeme ilişkin de birkaç şey söylemek istiyorum. Bakın, ben bundan önce yaptığım konuşmada dedim ki: Bir baraj yapıldı, o baraj hayırlı uğurlu olsun, o baraj hepimizin barajı. Bu ilin 2 milletvekilinden biriydim, bir davetiye gönderme lütfunda bile bulunmadınız. Sanki başka bir yer açıyorsunuz. Yani ayakkabı kutusu açmıyorsunuz arkadaşlar, baraj açıyorsunuz ya. Bana haber verin dedim, bana haber vermediniz. (CHP sıralarından alkışlar)

Bakın, Yusufeli'nin Meşecik köyünde, köylülere Meşecik köyüne ilişkin bir ihtarname çıkarıyorlar -daha yeni bu, şimdi çıkarken öğrendim- diyorlar ki: "Bir an önce yerleri boşaltın ve yeni yerleşim yerine çıkın." Allah'tan, Meşecik köylüleri bu talimatı dinlemiyorlar. Daha önce dilekçe veriyorlar Özgür Başkanım, çok ilginç "Bakın, biz yeni yerleşim yerine çıkarsak -orada heyelan gelecek, patlatmalar yapıyorlar, orada inşaat çalışması var- bizim, binalarımızda, kalacağımız yerde can güvenliğimiz tehlike altında, evlerimiz taşlar altında kalır." diyorlar; hiç tık yok. Duvardan ses var, yetkililerden ses yok. Bugün 2 tane ev heyelanın altında kaldı. Ben bugün buradan başsağlığı konuşması da yapabilirdim, başsağlığı da dileyebilirdim; Allah korudu. Birçok ev de taşların altında kaldı -ben size bu fotoğrafları göstereceğim- taş deyince bir kamyon kadar, tır kadar taşlar. Değerli arkadaşlarım, böyle vahim bir tabloyla karşı karşıyayız.

Şimdi, başka bir şey daha var. Şimdi, biz, Artvin sınır kapısında... Burada daha önce milletlerarası anlaşmayla da bazı şeyler yaptık. Bunlardan bir tanesi de neydi? Gürcistan ile Türkiye arasında milletlerarası anlaşma yaptık, Muratlı Sınır Kapısı'nı açacaktık, burada onayladık yasaları; Muratlı Sınır Kapısı'nı açamadık. Ne yazık ki Sarp Sınır Kapısı'yla ilişkili olarak -oraya yolu düşenler olur- ciddi bir kuyruk var. Biz Sarp Sınır Kapısı'ndaki kuyruğu bugüne kadar yaptığımız bütün çabalara rağmen engelleyemedik; bir hafta süren tır kuyrukları var değerli arkadaşlarım. Ne yazık ki sınırda da ciddi sorunlar var. Öbür tarafa geçen kamyonlara ilişkin, tırlarımıza ilişkin özellikle Sovyet tarafından gelen, bizim "dozvola" dediğimiz... Şoförler bir hafta bekliyorlar, geçemiyorlar karşı tarafa doğru yani şu anda sınır ticareti de ne yazık ki çok büyük bir bataklık hâlinde; bunun bir an önce önlenmesi gerekiyor, buna ilişkin önleyici tedbirlerin alınması gerekiyor değerli arkadaşlarım.

Özellikle, tırlarımız öbür tarafa geçiyorken ciddi anlamda park ücretleri alınıyor. Hiçbir ülkenin tırından alınmıyor; bize, Türk tırlarına VIP uygulamalar yapılıyor. Bizim Türk tırlarımız, Türk plakalı tırlar sırf bunları aşabilelim diye -iktidar partisi yetkilileri- plakalarını Gürcü plakalarla değiştiriyorlar, muvazaa yapıyorlar karşı ülkeye doğru, muvazaa işlemi yapıyorlar değerli arkadaşlarım. Böyle bir şey olabilir mi? Bunun altından kalkmak mümkün mü? Bunu kabul etmek mümkün değil.

Özellikle giriş çıkışlarda uygulanan problemler... Özellikle, Gürcistan polisinin Türk tırlarına uygulamış olduğu birtakım olumsuz muamelelere ilişkin olarak mutlaka Türk Dışişleri nezdinde girişimlerin yapılması gerekiyor. Bu kapıda ciddi anlamda sorunlar var. Bu sorunların halledilebilmesi için Muratlı'nın mutlaka ve mutlaka açılması gerekiyor. Biz, buna ilişkin -Erkan Bey de beni dinliyor- geçen aylarda Gürcistan'a yapmış olduğumuz ziyarette Meclis Başkanıyla, Başbakanla, Cumhurbaşkanıyla görüşmeler yaptık; ne yazık ki karşı taraftan birtakım yetkililerin bu kapıdan haberi yok. Yani bu konuda belki de bu eksiklik bizden kaynaklanıyor. Yani Muratlı Kapısı açılacak diye... Gürcistan yetkililerinin Muratlı Kapısı nerededir diye -hepsiyle alakalı demiyorum- bu konuda herhangi bir ibareleri yok, herhangi bir bilgileri yok değerli arkadaşlarım. O nedenle bu mağduriyetler devam ediyor.

Özellikle birçok yerde Türk tırlarının bekletilmesine ilişkin sorunlar da var; hem bir yandan otopark göstermiyorlar bize, bir yandan da bu dozvolalara ilişkin olarak da bir hafta bekletiyorlar. Karşı tarafta da özellikle Türk tırlarını bir yerde bekletiyorlar, ayda 4 kere dönecekse bir tır bizim Türk tırları 1 kere dönüyor. Buna ilişkin Ticaret Bakanı geldi, Artvin'de incelemeler yaptı, ona da sesleniyorum. Yani bu Türk tırlarının bir sahibi yok mu değerli arkadaşlarım? Bu nakliye sektörünün bir sahibi yok mu? Bunu yaşamak için... Ben her Artvin'e girdiğimde ana yolun kenarında sağ tarafta 30 kilometrelik, 20 kilometrelik -belki şimdi 5 kilometre, 10 kilometre ama- bir kuyruk var. Bu kuyruğu niye engelleyemiyoruz? Yani bu Parlamentoda ben bunları konuşmak zorundayım.

Özellikle şunu söylüyorum: Bakın, geçtiğimiz dönemde "yol geçiş ücreti" adı altında her tırdan 200 lari para alıyorlardı, her tırdan 200 lari değerli arkadaşlarım. Şimdi bunu şu ay itibarıyla artırdılar, 350 lariye çıkarttılar. Bu nereden çıktı, bu nereden çıktı? Bakın, biz, ilk kapı açıldığı zaman -Mahmut Tanal iyi dinlesin- 100 lira veriyorduk, 140 lari alıyorduk, -yani Gürcistan'ın para birimi lari- şimdi 100 lira veriyoruz 14 lari alıyoruz değerli arkadaşlarım. Yani başka türlü nasıl anlatayım? Boş verin doları, boş verin euroyu, boş verin sterlini, o beğenmediğimiz küçük ülke Gürcistan bizim paramızı 7 kat katladı değerli arkadaşlarım, 7 kat katladı. (CHP sıralarından alkışlar) Bu gidişin bir an önce düzeltilmesi gerekiyor.

Daha ilginç bir olay var: Bir gelin bizim tarafa doğru; hafta sonları, hafta içerisinde -şu "AVM'ler" diyoruz ya üç harfliler- üç harflerin önünde bir Gürcü kuyruğu var çünkü bizim paramız değersiz; aynı Bulgaristan'da olduğu gibi, adamlar gelmişler; tavuğu onlar alıyor, sucuğu onlar alıyor, eti onlar götürüyor, pastırmayı onlar götürüyor; biz de -bizim bir lafımız var- onlara bakıp Hemşin horonu oynuyoruz. Böyle bir şey yok değerli arkadaşlarım; bu gidişatın bir an önce düzeltilmesi gerekiyor, Muratlı Sınır Kapısı'na ilişkin düzenlemelerin bir evvel yapılması gerekiyor.

Daha önce yaptığım konuşmada da söyledim. Bir havaalanımız var; onu burada anlatmıştım; bir havaalanımız nedir? Rize-Artvin Havaalanı. Sayın Başkan, biz bu havaalanını kullanmadan önce Batum Havaalanı'nı kullanıyorduk. Bu neydi? Batum Havaalanı'nı "iç hatlar", "dış hatlar" diye kullanıyorduk; Batum'a inen yolcu gelip Hopa'dan aynı Trabzon'daki Havaalanı gibi, Ordu-Giresun Havaalanı gibi iniyordu. Şimdi, Artvin-Rize Havaalanı açılınca bizim Artvinliler, bizim hemşehrilerimiz orayı kullanmıyorlar, Artvin-Rize Havaalanı'nı kullanıyorlar ama bir eksiğimiz var; adı "Rize-Artvin" yani "53-08". Artvinliler şundan şikâyetçiler değerli arkadaşlarım: 08 plakalı araçları, taksileri o havaalanına almıyorlar. Kim emir verdi, kim talimat verdi bilmiyoruz; 08 plakalı araçlar... Yani ben Rize Havaalanı'nda indiğim zaman, "08 T" plakalı taksiye binip Artvin'e gitmek istiyorum, diyorlar ki: "Yasak kardeşim, burası sadece Rizelilerin, Artvinlilerin değil." Ya, böyle bir şey var mı? (CHP sıralarından alkışlar) Silin adını. Onu söylüyoruz, o zaman, diyoruz ki: Tamam, sizin dediğiniz doğruysa havaalanının adı "Rize" olsun "Artvin"i çıkartın. 08 plakasından niye korkuyorsunuz? "Rize-Artvin"se tamam, başımızın tacı; biz 53 plakadan rahatsız değiliz, eğer adı böyleyse "fifty fifty" olur; yüzde 50 oradan olur, yüzde 50 bu taraftan olur. Yani niye "hep bana" diyorsunuz, niye "Rabbena" diyorsunuz değerli arkadaşlarım?

Buna ilişkin olarak Sayın Erdoğan'ın vermiş olduğu talimat olduğunu biliyoruz, Cumhurbaşkanı Sayın Erdoğan buna ilişkin talimat vermiş, bu Cumhurbaşkanının talimatını yerine getirmeyen yetkililer kimlerdir, onları merak ediyorum; Rize Valisi mi yerine getirmiyor, Artvin Valisi mi yerine getirmiyor, gümrük müdürü mü yerine getirmiyor, kim yerine getirmiyor bu talimatı? Niye 08 plakalı araçları oraya sokmuyorsunuz? Ben Türkiye Cumhuriyetinin Parlamentosundan Artvinlilere Rize-Artvin Havaalanı'na ilişkin bu sübjektif işlemi şikâyet ediyorum. Bir an önce bu yanlıştan dönün diyorum değerli arkadaşlarım. Eğer orada o havaalanının adında "Artvin" adı yazıyorsa başımızın tacı, Artvin de o havaalanının nimetlerinden yararlansın. Yok, Artvin'in plakalarını oraya sokmayacaksanız o zaman Artvin'in adını kirletmeyin. (CHP sıralarından alkışlar) "Bu havaalanı bizim havaalanımız." diyorsanız Artvin'in ismini oraya koymayın diyorum değerli arkadaşlarım. Bu anlamda sorunlar çok, sorunları anlatacağımız mecra da çok bu anlamda.

Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)