| Konu: | Antalya Diplomasi Forumu Vakfı Kanunu Teklifi münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 6 |
| Birleşim: | 28 |
| Tarih: | 01.12.2022 |
İYİ PARTİ GRUBU ADINA FERİDUN BAHŞİ (Antalya) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Antalya Diplomasi Forumu Vakfı Kanunu Teklifi'nin tümü üzerine söz aldım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, Antalya Diploması Forumu'yla ilgili bugüne kadar gerçekleştirilen faaliyetleri olumlu olarak görüyor ve değerlendiriyoruz. Forum güzel bir girişimdir ve ses getirmiştir. Esas itibarıyla bu tür forumlar sorun çözme, mesele halletme zeminleri değildir; bu tür zeminler belirli girişimlerde bulunulmasına ve belirli siyasi hamlelerin yapılmasına vesile olmaktadır. Bugüne kadarki deneyimler doğrultusunda birtakım olumlu değerlendirmeler yapmaya layık gördüğümüz forum, maalesef, bu düzenlemeyle âdeta Sayın Cumhurbaşkanının vakfına dönüşmektedir. Forumun çok daha esnek, çok daha bağımsız, Türkiye'nin bütününü temsil ettiği izlenimi veren bir yapıya kavuşturulması beklenirken iktidar bir geriye gidiş yani kazanımların kaybedilmesi, mevcut değerin ve kapasitelerin aşındırılıp daraltılmasını tercih etmiştir. Aslında, bu bir zihniyet meselesidir. İktidarın her konudaki tercihi gibi bu konudaki tercihi de mücadele ettiğimiz zihniyetiyle tutarlıdır. Uluslararası dünyaya hitap eden bu kurumun vitrin mahiyetine yakışır şekilde yönetiminin başka birtakım kurumlar için yapıldığı gibi bazı üyelerinin Mecliste seçilmesi gerekirdi. İktidar parlamenter diplomasi meselesini sıklıkla gündeme getirmektedir ancak iktidarın bundan anladığı, tamamen kendi kontrolünde olan ihtisas komisyonları ve dostluk grupları vasıtasıyla yurt dışında kendi kamuoyunu oluşturmaya çalışmaktan ibaret kalmaktadır. Meclisimizin dış ilişkilerimizde önemli bir konumu olmalıdır. Bunu sonuna kadar destekliyoruz. Bunun için atılabilecek adımlardan biri, Antalya Diplomasi Forumu için kurulacak vakfın yönetimine Meclisten yani iktidar partisinden ve muhalefet partilerinden de üye seçilmesiydi. Bu kadar önemsenen bir inisiyatifin daha sağlam bir şekilde kurumsallaşabilmesi için buna millî bir boyut kazandırmak gerekiyordu; bari bu konuda millî olabilseydiniz. Meclisin ve muhalefet partilerinin bu vakıftan dışlanmasını, millî iradenin bu oluşuma yansıtılmamasını büyük bir yanlış olarak görüyoruz. Kaldı ki besbelli bu vakfa devletin bütçesinden de kaynak aktarılacaktır. İktidar, maalesef, Türk dış politikasına bakış, tasarlama ve uygulama safhalarına bu şekilde yaklaşmaktadır. Ne Dışişleri Bakanlığının ne başka bakanlıkların ne de Türkiye Büyük Millet Meclisinin vakfın mütevelli heyetinin belirlenmesinde hiçbir yetkisi yoktur. Dışişleri Bakanlığının rolü göstermelik bir düzeye getirilmiştir.
Komisyondaki düzenlemeyle daimî üye sıfatı verilen tabii üyelerin kimler olacağı teklifte belirtilmemiştir. Ayrıca, daimî üyelerin görev süreleri de belli değildir. Mütevelli heyeti üyeliği beş yıl olarak belirlenmiştir. Benzer yapılarda üç yıl olan üyelik süresinin beş yıl olarak belirlenmesi soru işaretlerine neden olmaktadır. Üyelerin seçiminde tüm yetki doğrudan ya da dolaylı olarak Sayın Cumhurbaşkanına aittir. Oysa işinize geldiğinde millî iradenin tecelligâhı olarak Türkiye Büyük Millet Meclisini zikredersiniz.
Etkinlik katılımcılarının ücret ve harcırahları için belirli bir matrah belirlenmemiş, belirleme yetkisi ise mütevelli heyetine bırakılmıştır. Bu durum istismarın da önünü açmaktadır. Vakfın gelirleri, Cumhurbaşkanı kararıyla genel bütçeden ve ilgili kamu kurum ve kuruluşlarından aktarılacak miktarlar olarak tanımlanmaktadır ancak bu kurumların hangileri olduğu, aktarılacak tutarın ne olduğu belirtilmemiştir. Muğlaklığa ek olarak, Cumhurbaşkanına verilen bu geniş yetki de sakıncalıdır. Uluslararası ilişkilerimizde son yıllarda yapılan nadir olumlu işlerden biri olan bu foruma yazık edilmektedir. Vakfın, seçimden sonra iktidarı kaybedecek olan Cumhurbaşkanı ve belirli bir zümrenin etkisinde kalmaya devam etmesi için bu adımların atıldığı açıkça ortadadır. Böylelikle, iyi olabilecek, hepimizin destekleyebileceği, hatta iftihar edeceği bu proje Putin'in Valdai Tartışma Kulübü düzeyine düşürülmüştür. Yani bu vakıf ve çerçeve, bir otoriter rejim inisiyatifi niteliğinde tasarlanmıştır.
Yunus Emre Enstitüsü, TİKA gibi önemli ve değerli kurumsal yapıların da iktidar tarafından nasıl yozlaştırıldığına daha önce şahit olmuştuk. Zaman içinde bu kurumlar, maalesef, aleni şekilde bir ideolojik aygıta dönüşmüştür. Demokratik ülkelerde benzer kurumların hiçbirinde, enstitü yönetimi siyasi iktidarın bu kadar denetimi ve baskısı, kontrolü altında değildir. Bu durum, elde edilmesi amaçlanan hedeflerin tesirini zayıflatmakta, bazı durumlarda ülkemizin imajına, kurumlarına bile zarar vermektedir.
Değerli milletvekilleri, şimdi, AK PARTİ iktidarının en büyük başarısızlıklarını saymaya kalkarsak hiç kuşkusuz ilk sırada tarım gelmektedir. Önce genel tarım politikalarının yanlışlarından söz edeceğim, sonra da doğal olarak Antalya ölçeğinde yanlışlardan söz edeceğim.
İYİ Parti olarak tarımı bir millî güvenlik meselesi olarak görüyoruz ve tarım, bir millî güvenlik sorunudur diyoruz. İzlediğiniz bu tarım politikaları yüzünden 2002 yılında mazot 1 lira 10 kuruşken bugün 25 liraya çıkmıştır. Üre gübresinin tonu 261 lirayken bugün 20.980 lira olmuştur. Tek tek saymayacağım ama tüm tarımsal girdiler bu durumdadır. Çiftçi için suyu, elektriği kullanılamaz hâle getirdiniz. Siz, girdileri yani mazotu, gübreyi ne kadar desteklerseniz destekleyin, çiftçi ürünü mal ettiği fiyatın üstünde bir fiyata satamazsa verdiğiniz desteklerin hiçbir anlamı yoktur. Her şeyden önce çiftçimizin ayağa kalkması gerekmektedir, bu da öyle ürün değerinin yüzde 3'ü, yüzde 4'ü desteklerle olmaz.
Peki, biz İYİ Parti olarak ne yapacağız? Öncelikle, tarımsal ürünlerde girdileri destekleyeceğiz. Bugün, iktidar sadece lüks yat ve kotralara yüzde 1'lik katma değerle mazot satmaktadır. Çiftçinin traktörü bile Ziraat Bankasından aldığı krediyi ödeyemediği için haczedilmekte, çiftçiler için kurulan Ziraat Bankası ise spor kulüplerini kurtarma, yandaş iş adamlarının televizyon, gazete alımları için krediler vermektedir. Biz, altı ay sonra iktidara geldiğimizde önce Ziraat Bankasını asıl görevine çekeceğiz ve mazot, gübre, ilaç gibi girdilerde katma değer vergisini kaldıracağız. Mazottaki indirim çiftçinin sadece tarlada kullandığı makinelerde değil, sebze ve meyve taşımacılığında kullanılan nakliye araçlarına da uygulanacaktır. Tüm üreticilerimize bedelsiz olarak beş yıl süreyle tohum ve fide desteği sağlayacağız ki yirmi yıldır gerileyen Türk tarımı hak ettiği yere gelebilsin. Ürün destek primi ise tapu sahibine değil, ürünü kaldıran kişiye verilecektir. Çiftçinin ürününün hak ettiği değeri bulmasını sağlayacağız. Tohumculuk Kanunu'nu hızla değiştirip yerli tohumun rehabilite edilmesini ve yerli firmalar aracılığıyla hem ülkemizde hem dünya piyasasında yaygınlaşmasını sağlayacak sistemi kuracağız. TARSİM sigortası primlerinde çiftçimize destek olacağız. Tabii ki tarımla ilgili yapacaklarımız bunlarla sınırlı değil, tarım sektöründe yapacaklarımızı burada saatlerce anlatabiliriz ancak bildiğiniz gibi zaman sınırlı. Ama tekrar edecek olursak tarım bizim için bir millî güvenlik meselesidir ve iktidarımızda hak ettiği yeri alacaktır.
Değerli milletvekilleri, Antalya'nın Toros Dağları'nda Yörüklerin geçim kaynağı ise hayvancılıktır. AK PARTİ iktidarından önce dünyaya et ve et ürünleri ihraç eden ülkemiz, bugün sadece et, süt ve bunların ürünlerini değil, samanı bile dışarıdan ithal eder duruma gelmiştir, bu da AK PARTİ'nin yanlış politikalarının, yanlış yönetiminin ve liyakatsiz kadroları işbaşına getirmesinin sonucudur.
Şimdi, bu ülkede geçmişte yaşanmış bir diyaloğu aktaracağım sizlere. Vatandaş hayvanlarını besleyemediğini, zira kepeğin fiyatının çok arttığını söylüyor. Elcevap: "Kepek ekin." Bu cevabı veren kişi bu ülkede Tarım Bakanlığı yaptı ve bu cevabı da Tarım Bakanıyken verdi. İşin başına, kepeğin ekilebilir bir ürün olduğunu sanan kişiyi Tarım Bakanı yaparsanız elbette sonuç da bugünkü gibi olur ama artık çok az kaldı, geliyoruz.
Değerli milletvekilleri, AK PARTİ hükûmetleri cumhuriyet dönemi eserlerini "özelleştirme" adı altında, sadece arsa ve binaları peşkeş çekebilmek adına yok pahasına yandaşlara satmıştır. Ülkede arazi fiyatları artmış; plazalar, gökdelenler, adımbaşı alışveriş merkezleri her yanımızı sarmıştır. Köydeki toprağını terk eden, hayvanlarını satıp şehirlerde asgari ücretle çalışmaya başlayan vatandaşlar artık üretemez durumdadır. Bugün, Türkiye'de, resmî verilere göre kayıtlı çiftçi sayısı son on yılda yüzde 55 civarında azalmıştır.
Bildiğiniz gibi, tarımda çeşitlilik bakımından dünyada eşsiz bir yeri vardır Antalya'nın. Antalya'daki tarım hareketi Türkiye'deki enflasyonu direkt etkileyebilecek büyüklüktedir. Tarımın sorunlarının çözülmesi hâlinde Antalya'nın refah düzeyinin önemli oranda artacağı, Türkiye'nin de aynı oranda büyüyeceği bir gerçektir. Bunun için tarımın Türkiye'de ve Antalya'da desteklenmesi gerekir. Bu çerçevede, yukarıda da açıkladığımız gibi, üreticiye tohum, ilaç, gübre ve fide desteği sağlanmalı; özellikle fideler ücretsiz dağıtılmalıdır. Sosyal hayatı, hayat kalitesini kırsalda sağlayamazsanız kırsaldan kente göçü önleyemezsiniz. Bundan dolayı, kırsalı güçlendirerek tarımı daha güçlü hâle getirebilirsiniz. Tarımda özel sosyal güvenlik sistemi mutlaka hayata geçirilmelidir. Bu kadar önemli bir sektörün sorunları hep tartışıldığı hâlde nedense çözüme kavuşturulamamıştır. İktidardakiler ya sorunları tespit edememiş ya da çözüm konusunda istekli davranmamıştır; yoksa bu kadar verimli bir coğrafyada, böylesi mükemmel bir iklimde zenginliklerin içinde yokluk yaşamamalıydık ama sizin için artık çok geç; bunları yapmak bizlere kısmet olacak, az kaldı.
Değerli milletvekilleri, turizm sektörü ise bu dönemde bile büyüyen, istihdam yaratan, tarihî ve kültür değerleri bakımından köklü bir geçmişe sahip her ülkenin kıskanacağı zenginliktedir ama sektörde yaşanan sıkıntılar AK PARTİ iktidarında giderek büyümüş, turizmci ülkemize gelen bu kadar turiste ve sağlanan bu kadar gelire rağmen kâr edememektedir. Ülke ekonomisine en büyük katkıyı sağlamasına karşın turizm sektörü ve Antalya şehri hak ettiği değeri görebilmekte midir? Tabii ki hayır. Esas olan turizmde kalitenin yükseltilmesi gerekliliğidir. Antalya ilimiz turizmde marka şehir olmalıdır. Zira yüksek vergilerden dolayı tesisler kalifiye olmayan ucuz eleman çalıştırmak zorunda bırakılmış, alkollü içki üzerinde yüksek vergi uygulanarak insanlar kaçak içki üretmeye âdeta teşvik edilmiştir. Gıda ürünlerindeki fiyat artışları tesisleri kalitesiz ürün kullanarak maliyet düşürme çabasına sokmuştur; bu anlamda Türk turizmi "SOS" vermektedir. Bunlarla birlikte, kış aylarında kapanan otellerde çalışan yaklaşık 200 bin personelin durumu mutlaka ele alınmalı, bu konuda çalışmalar yapılmalıdır. Kaçak işçi sorununa mutlaka çözüm bulunmalıdır; turizm meslek yasaları sektörün istediği düzenlemelerle bir an önce çıkarılmalıdır. Altyapı, arıtma tesisi, çöp imha, elektrik, ulaşım ve sorunlara yerel yönetimlerle iş birliği yapmak suretiyle çözümler bulunmalıdır.
Değerli milletvekilleri, turizmci salgın döneminde devletten beklediği desteği görememiş, ekonomik kriz ve salgınlarla birlikte iflasın eşiğine gelmiştir. Türkiye'nin dört bir yanında çok sayıda turizm işletmesinin kapısına kilit vuruldu. Beş yıldızlı otellerin satışa çıkarıldığı artık herkesin malumudur. Evet, turizmcilerin borçları da diğer bazı sektörlerdeki gibi ertelenmiştir ancak bunun hiçbir faydası olmamıştır; zira, ertelemeler hiç kimseyi borç yükünden kurtarmamıştır; aksine, sektörü daha da zor durumda bırakmıştır. Borçlarını ödeyebilmek, sezona hazırlanmak ve salgın sürecinde ayakta kalabilmek için bankalardan kredi alan esnaf kredilerini ödeyememiş, kredi notları düşmüş ve sicilleri bozulmuştur. Kredi ve kefalet kooperatiflerimiz aracılığıyla esnaf kredisine başvuran esnafımız, daha önce özel bankalardan çektiği kredileri ödeyemediği için yeni kredi de çekememiştir.
Hükûmet orta vadeli program açıklamıştı. Bu programda birçok sektörle ilgili hedefler yer almıştı, bunlardan biri de turizm sektörüydü. Buraya kadar her şey iyi ve güzeldi. Turizm sektörü temsilcileri bu programa heyecanla bakmış ama ne yazık ki 2021-2024 dönemine ait hedeflerde kendisine herhangi bir yol haritası bulamamıştı. Turizm konusundaki sıkıntıları giderme de İYİ Parti iktidarına kalmıştır.
Değerli milletvekilleri, yine, birkaç gün önce Genel Kurulda dile getirdiğim Antalya'ya yabancı göç sorunu büyük sıkıntı yaratmaktadır. Bildiğiniz gibi, yabancıların en çok tercih ettiği şehir Antalya'dır ve Antalya'da yabancıların ağırlığı gittikçe artmaktadır. Özellikle bu yılın başından itibaren başlayan Rusya-Ukrayna savaşı ve Türk lirasının aşırı değer kaybetmesi nedeniyle, yurt dışından gelen insanlar Antalya'da ev almaktadırlar. TÜİK'in Eylül 2022 tarihinde açıkladığı Konut Satış İstatistikleri Ağustos 2022 verilerine bakıldığında, Türkiye'de yabancı konut satışında 1.814 satışla lider şehir Antalya olmuştur. Yabancıların Antalya'yı tercih nedenleri vatandaşımızda sıkıntı yaratmaktadır ve durum öyle bir hâl almıştır ki özellikle Konyaaltı ilçesinde yasal sınırlamalara rağmen yabancıların konut alım oranı yüzde 40'lara ulaşmış, bazı emlakçılar sadece yabancıya emlak satışı yaptıklarını ifade eder hâle gelmiştir. Konut fiyatları da son bir yılda 5 hatta 10 kat artmıştır. Ayrıca, son bir yılda ülke genelindeki kiralar yüzde 100 artarken Antalya'da en az yüzde 500 artmıştır. Bu da şehirde yaşayanların başka şehirlere göç etmesini hızlandırmıştır. Bırakın asgari ücretliyi, normal memuru, doktorlar, öğretim üyeleri, hatta hâkimler, savcılar bile konut kiralarını karşılayamadıkları için Antalya'dan atama talebinde bulunma telaşına düşmüşlerdir.
Yine, kira artışlarından etkilenen ve kalifiye elemanlarını kaybetme tehlikesiyle karşı karşıya kalan başka bir sektör de turizm sektörüdür. Turizm sektöründe çalışan elemanların bu durumda kirayla ev tutması imkânsız hâle gelmiştir. Otel sahipleri gelecek sezonda ne yapacaklarını şimdiden kara kara düşünmeye başlamışlardır. Kalifiye eleman bulamayan sektör ise bu açığını kaçak göçmen işçilerle karşılama mecburiyetinde kalacaktır. Bu durum da turizm sektörüne büyük darbe vuracaktır.
Bu düşüncelerle yasa teklifinin Antalya'mıza ve ülkemize hayırlı olmasını diliyor, Gazi Meclisi ve büyük Türk milletini saygıyla selamlıyorum. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)