GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: 2023 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Teklifi ile 2021 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifinin 1'inci Tur Görüşmeleri münasebetiyle
Yasama Yılı:6
Birleşim:30
Tarih:06.12.2022

İYİ PARTİ GRUBU ADINA ÜMİT BEYAZ (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Gençlik ve Spor Bakanlığı bütçesi üzerine söz almış bulunuyorum. Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.

Sözlerime başlamadan önce, 1907 Fenerbahçe Derneği Başkanı olan arkadaşımızın Fenerbahçe Stadı'nın adına "Atatürk" isminin verilmesiyle alakalı bir teklifi olduğunu öğrenmiştim; buradan özellikle teşekkür ediyorum bir milletvekili olarak hem Fenerbahçe Kulübüne hem Ali Koç'a.

Değerli milletvekilleri, ülkemizin sportif alanda yaşadığı başarısı da herkesin malumudur. Karşımızda 2020 Olimpiyat Oyunları'nı alamayan, 2022 Dünya Kupası'na katılamayan, futbolda çöküş yaşayan, sporda başarı umudunu Türkiye'den yetişmeyen ama Türkiye'de adına yarışan sporculara bağlayan bir anlayış var. İşte, geçmiş karnesi başarısızlıklarla dolu bu anlayışın Gençlik ve Spor Bakanlığı bütçesi üzerine konuşuyoruz.

Siyasallaştırdığınız sporla, işgal ettiğiniz federasyonlarla, spor dünyasını boğduğunuz nepotizmle, mali borç batağında kulüpleriyle, sürekli tartışılan hakemleriyle, yetersiz spor tesisleriyle, çıkarılmayan spor kulüpleri ve federasyon yasasıyla Türk sporunun hâli içler acısı durumdadır. Türk sporu liyakatsizliğin gölgesinde can çekişmektedir. Bu başarısızlığın altında yatan sebep bellidir. Başta futbol olmak üzere voleybol, basketbol, halter, atletizm gibi spor dallarının üzerine düşen siyasetin gölgesi Türk sporunun beklediği çıkışın önünde set olmuştur.

Spor federasyonlarını, partinizin önde gelenleri, akrabalarınız, kardeşlerinizle dolduran sizler, sporu siyasetin gündemine sokan sizler Türk sporunu başarıya taşıyamadınız. Gençlik ve Spor Bakanlığına kariyer uzmanı olarak aldığınız ve Bakanlığın hizmeti ve faaliyetleriyle hiç ilgisi olmayan isimleri görevde tuttuğunuz sürece de bu anlayışı değiştiremezsiniz, değiştiremediğiniz sürece de herhangi bir başarı sağlamanız mümkün gözükmemektedir

Değerli milletvekilleri, amatör spor kulüplerimiz ağır sorunlarla boğuşmaktadır. UEFA ve FIFA sıralamasında gerek kulüp futbolunda gerekse millî takım futbolunda 2000'li yılların gerisine düştük. Oysa spor kulüplerimiz ülkemizde gençlerin daha sağlıklı bir geleceğe yönlendirilmesinde ve spor altyapısının gelişmesinde büyük rol oynamaktadır. Amatör spor, gençlerimizi kötü alışkanlıklardan uzak tutmakta, gençlerin spora yönlendirilmesinde en önemli taban birlikleridir fakat böylesi önemli bir rol oynamasına rağmen ülkemizde ve İstanbul'da amatör spor dallarıyla uğraşan kulüplerimiz birçok sorunla boğuşmaktadır. Tesis sayısı gerilemektedir. Yeni kurulan birçok amatör spor kulübümüzün antrenman yapacak sahası bile bulunmamaktadır. İstanbul'da son yıllarda tesis yapılmadığı gibi, birçok spor tesisi de kentsel dönüşüm denen canavara kurban edilmektedir. Kulüplerimizin gelir eksikliği, tesis ve malzeme yoksunluğu, oyuncu yetersizliği, antrenör şartlarının yetersizliği, lisans, transfer, lige katılım ücretleri gibi sayısız sorunları vardır. Bu kulüplerimiz belediyelerin yetersiz desteğiyle yaşamaya çalışmaktadır. Oysa bir devletin öncelikli rolü, halkın spor yapması için gerekli tedbirleri almak, bir açıdan amatör kulüplere destek vererek çeşitli branşlarda sporu tabana yaymaktır. Bizim gençliğimizde her semtte bir mahalle takımı, her mahalle takımının bir sahası vardı. Siz, o güzelim semt sahalarını taş binalarla doldurdunuz, çocuklarımıza top koşturacak alan bile bırakmadınız.

Değerli milletvekilleri, amatör spor kulüplerimiz sportif yaşamın en temel unsurlarından biri, spora başlangıçta en temel yapı taşıdır. Burada yaşanacak bir bozulma bütün spor yaşamını etkileyecek, amatör spor kulüplerinin sorunlarına duyarsız kalmak gençlerimizi spor dışındaki unsurların kucağına atacaktır. Özellikle finansal, örgütsel, hukuksal ve yöresel sorunların üstesinden gelmeye çalışan amatör spor kulüplerimiz, İstanbul'da özellikle gelir oluşturmakta zorlanmakta; mevcut Spor Yasası'nın uygulamada yarattığı eksiklikler yüzünden sponsor bulmakta sıkıntı yaşamaktadır. Gelir bulmakta zorlanan spor kulüplerimiz yüksek vergilendirme oranlarından da şikâyetçidir. Malzeme temini, tesis ve ulaşım masrafları yine kulüplerimizin en büyük sorunları arasındadır. Ayrıca İstanbul'da ciddi anlamda tesis sorunu yaşanmaktadır, birçok amatör spor kulübümüzün tesisi maalesef yoktur. Var olan tesislerin kullanılmasında yaşanan çarpık tablo amatör spor kulüpleri arasında dostluk ve barışı zedelemektedir. Bu durum, haksız rekabet ortamı yarattığı gibi eşitlik ilkesine de aykırıdır.

Kulüplerimizin yaşadığı bir başka zorluk spor malzemeleri teminidir. Spor malzemeleri kulüplerimizin en büyük giderleri arasındadır. Birçok kulübümüz bu malzemeleri temin edemediği için belediyelerin kapısında yatmaktadır.

Değerli milletvekilleri, Gençlik ve Spor Bakanlığı bütçesi üzerine konuşuyoruz; sporumuzun hâlini özetlemeye çalıştım. Ya gençlerimizin durumu nedir? Biraz ondan bahsetmek istiyorum. Üniversiteli gençlerimizin hâli nedir, üniversitelerimizin hâli nedir? Üzülerek söylemek zorundayım ki AKP iktidarı döneminde üniversiteler bilim üreten mekânlar olmaktan uzaklaştı; üniversite öğretim üyelerinin mesleki donanımları maalesef yetersiz; genel üniversite eğitimimiz kalitesiz; devlet üniversiteleri yeterli ekonomik imkânlara sahip değil. Vakıf üniversitelerine baktığımızda, üniversiteler sadece binalardan ibaret, öğrenciler sosyalleşme ortamından yoksun, bazılarının maalesef açık alanı bile yok. Bu üniversitelerimizden mezun olan gençlerimiz alanlarında iş bulamadığı için diplomalı işsiz konumundalar. Düşük ücretlerle iş bulabilen gençlerimiz de ayrıca diplomalarıyla yurt dışında denklik almak istediklerinde denklik oranının düşüklüğü engeliyle karşı karşıya kalmaktalar.

Değerli milletvekilleri, üniversitelerden mezun olan gençlerimizin büyük çoğunluğu başlangıçta asgari ücretle veya daha düşük ücretle iş bulabiliyor. İşletme mezunlarının yüzde 66,3'ü, iktisat mezunlarının yüzde 68'i asgari ücret ayarında ücretle iş hayatına atılabiliyorlar.

Değerli arkadaşlar, sözüm ona dindar bir gençlik yaşatacaktınız. Gelin, görün ki hiç de dindar bir gençlik yetiştiremediklerini söyleyebiliriz. "Dindar bir nesil" parolasıyla çıktıkları yolda gençlerimizin geldiği nokta, dinden uzaklaşma, ateizm, deizm gibi akımlara kapılma, uyuşturucu kullanma noktasındadır. Yani adını "Yeni Türkiye" koyduğunuz ülkemizde gençlerimizin yarısı ömrünü iş aramakla geçiriyor. 10 gençten 8'i yurt dışına çıkmayı planlıyor. İş arayan gençlerimizin yüzde 53'ü, çalışan gençlerimizin yüzde 35'i hayatından memnun değil. Gençlerimizin yüzde 66'sı aldığı eğitimden memnun değil. Öyle bir gençlik yarattınız ki yüzde 47'si kira, elektrik, su gibi temel harcamalarını karşılayamıyor; yüzde 31'i bankadan aldığı kredilerle veya tanıdıklarından aldığı borçlarla hayatını sürdürüyor; yine yüzde 31'i bir başka ülkeye yerleşmeyi düşünüyor; yüzde 57'si daha iyi iş koşulları için uğraşıyor; yüzde 7,5'u kişisel özgürlük alanını yetersiz gördüğü için ülkeyi terk etmek istiyor. Böyle bir tabloda mühendis ihraç etmekle övünen bakanlar gördü bu ülke. Görevi bu gençleri ülkemizde tutmak olan şuursuz bir bakan, ülkesini terk etmek zorunda kalan pırıl pırıl beyinleri ihraç malı olarak gördüğünü saklamadı; tabii ki şaşırmadık. Elbette, doktorlara "Defolup gidin." diyen bir Cumhurbaşkanının olduğu ülkede, ülkesini terk eden gençlere üzülecek bir bakan tabii ki beklemiyoruz. Gençlerimizin hayallerini özgürce gerçekleştireceği bir ülke sunma sorumluluğu taşıması gerekenler, beyin göçünü durdurmak zorunda olanlar, gençler bu ülkeden gitsin diye ellerinden ne geliyorsa maalesef yapıyorlar. İhracatta durumumuz bu. Peki, ithalatta ne durumdasınız? Şampiyonlar şampiyonusunuz. Sığınmacı ithalatında kimse sizinle yarışamaz, kimse elinize su dökemez. Parlak Türk gençlerini ihraç ediyor, yarattığınız zenginler için ucuz iş gücü gördüğünüz sığınmacıları ithal ediyorsunuz; doktor ihraç edip çoban ithal ediyorsunuz. Kendi gençlerinizi yoksulluğa mahkûm edip ülkemizi mülteci kampına çeviriyorsunuz.

Değerli milletvekilleri, iktidarın Gençlik ve Spor Bakanlığı bütçesinden öğrencilerimiz de nasibini alıyor. KYK burs ve kredi ödemeleri düşük artırılarak ihtiyaç sahibi öğrencilerimiz de mağdur ediliyor. 2022 yılında yüzde 85 enflasyona karşı, öğrenci burs ve kredisi sadece yüzde 30 oranında artırılıyor. İşte Türk gençliğine verdiğiniz önem, işte gençlik politikalarınız. Oysa liderimiz, Genel Başkanımız Sayın Meral Akşener şöyle uyarmıştı sizleri: "Siz bugün ayrıcalıklı bir sınıf yarattınız. Enesler, Furkanlar, Haticeler ağlarken siz pudra şekerleri çeken, acayip arabalara binen, tuhaf pantolonlar giyen, tuhaf ceketler giyen, kocaman zevksiz kolyeler takan, tuhaf tıraşlı gençler yarattınız." Hiçbir söze kulak vermediğiniz gibi, bu değerli uyarıyı da kulak arkası ettiniz. Oysa gençler bir milletin hazinesi, gençlik de gelecekteki gücü, ufku ve umuduydu. Gençlik bir milletin en büyük güvencesiydi. Ufkumuzu daralttınız, umutları yok ettiniz. Yapmayın, etmeyin, gençliğimize yazık etmeyin; gelin, gençlik politikalarınızı gözden geçirin. İşe doğru insan kaynağı planlamasından başlayıp gençlerimizi toplumun ihtiyaçlarına göre eğitelim; böylece iş gücü verimliliğini artıralım, eğitim kurumlarımızın teknolojik ve ekonomik yeterliliklerini yükseltelim, müfredatımızı çağımızın gerekliliklerine göre şekillendirelim, okullar arası altyapı ve imkân farklılıklarını ortadan kaldıralım, ara eleman eksikliği için meslek liselerinin eğitim kalitesini yükseltelim.

Değerli milletvekilleri, başarıyı sadece kazanmak sayan Bakanlığınız günlük düşündüğü ve topraklarına tohum ekmediği için başarısızlık çukurunda debeleniyor, günü kurtarmaya çalışıyor. Bu sebeple, Türk sporunda ekol ve kültür de yaratamıyoruz. Bu sebeple, kurumsal hafıza ile devamlılık da oluşamıyor. Basketbol, futbol, atletizm ya da başka branşta dünyada "Türk ekolü" diye adlandırılan bir branşa pek rastlamıyoruz. Sadece güreşte ve halterde yetişen sporcular başarı ve devamlılık yaratsa da bu branş da ülke genelinde yayılıp bir talep oluşturmuyor.

Değerli milletvekilleri, ciddi ve gerçekçi bir spor politikasına, akademik ve bilimsel bir planlamaya ihtiyacımız var. Spor felsefemizi ve politikalarımızı bilimsel ölçütlere göre oluşturmalı, spor eğitimimizi ayrı anlayışla yeniden yapılandırmalıyız. Sporda kültür ve ekol yaratmış ülkeler, sporu sadece kazanmak ve maddi bir kazanç için araç değil, bir kamu yararı olarak öngörüyor. Çocukların temelden sporla tanışmasını, gelişmesini ve yeteneğini uygun alanda kullanmasını sağlarken onları sistem içine bir paydaş olarak alıyor.

Değerli milletvekilleri, sonuç itibarıyla, iktidar, Türk sporunu kalkındıramamış, Türk gençliğinin taleplerini karşılayamamış. Sporda yaşanan gelişmeleri iyi okuyamayan, sporu ileriye taşıyan stratejileri üretemeyen, stratejik bakış açısına sahip olmayan bu spor anlayışı yüzünden Türk sporu ekonomik, mali ve sportif anlamda çökmüş durumdadır. Bugünkü spor yapısı da gençlerimizi ve sporumuzu başarıya taşıyabilecek yetkinliğe sahip değildir. Bu spor anlayışı sorunlara çare üretemez, gençliğe bu bakış gençlerimizi ümitlendiremez. Siyasetin spor üzerindeki gölgesi kalkmadan Türk sporunun başarıya ulaşması mümkün değildir. Yaşamın her alanında baskıcı rejim arzusu duyanlara "Kahrolsun istibdat, yaşasın hürriyet!" diye burada haykırıyorum.

Hepinize saygılar sunuyorum. (İYİ Parti ve CHP sıralarından alkışlar)