| Konu: | 2023 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Teklifi ile 2021 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifinin 1'inci Tur Görüşmeleri münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 6 |
| Birleşim: | 30 |
| Tarih: | 06.12.2022 |
MHP GRUBU ADINA METİN NURULLAH SAZAK (Eskişehir) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bugün Kişisel Verileri Koruma Kurumu ile Türkiye İnsan Hakları ve Eşitlik Kurumu bütçelerini değerlendirmek üzere Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum. Muhterem heyetinizi ve aziz milletimizi saygıyla selamlıyorum.
Öncelikle, şehit evladımız Binbaşı Mehmet Duman'a Allah'tan rahmet, ailesine sabır, necip milletimize de başsağlığı diliyorum.
Sözlerime başlamadan önce, Genel Başkanımız Sayın Devlet Bahçeli'nin liderliğinde Milliyetçi Hareket Partisi olarak Türkiye Cumhuriyeti devletinin 2023 yılı bütçesine verdiğimiz olumlu desteği hatırlatarak 100'üncü yılında Türkiye Cumhuriyeti devletine hayırlı olmasını diliyorum.
Sayın milletvekilleri, gelişen teknolojiyle birlikte sosyal medya kullanımının yaygınlaşması, perakendeden bankacılığa tüm ihtiyaçların dijital ortamda karşılanması gündelik hayatımızın bir gerçeğidir. Günümüzde insanın kimlik tanımlamasının ana hatları dijital kimlik üzerine şekillenmeye başlamıştır. Bundan kısa bir süre öncesinde oturduğu bölge, aile, yaptığı meslekle kabaca tanımlanabilen insan modeli şu anda dijital veri sistemleriyle ve sosyal medya aracılığıyla soy kütüğü, arkadaşlık ve eğitim ağından yemek tercihleri dâhil bakış açıları ve psikolojik durumları hakkında bile fikir elde edebilecek verilere dakikalar içinde ulaşılabilir olmuştur. Mahallenin tek televizyonunu hep beraber topluca izleyen komşulardan aynı evde 3 ayrı tablette farklı içerikler izleyen hane halkına geçen, pandemi sonrası daha da yaygınlaşan yeni normal süreci yönetmeye çalışmaktayız.
Teknoloji ve dijital dönüşümü yakalamak ülkelerin birincil hedefidir. Gelişen çağda devletin bekası ve öncü olabilmek adına toplumu ayakta tutan değerleri ve normları koruyarak yeni çağa adapte olmak şarttır. İnsanlığın gelişimi hiç şüphesiz teknoloji ve bilimsel ilerlemelerle mümkündür ama gelişen dünyayı ayakta tutacak olan bilimin ve teknolojinin en son noktasına hizmet edeceği esas amaç insan ve insanlığın tekâmülüdür. Burada, üzerine basarak söylüyorum ki 100'üncü yılında Türk devletinin, Türk yüzyılındaki ana hedefi çağa adapte olmak değil, kendi yüksek kültür ve medeniyetimizin değerlerine sıkıca tutunarak yeni bir çağ başlatmaktır; teknolojiyi, bilgiyi, veriyi ve sanatı insan için en yüksek sınırlara binlerce yıldır oluşan insani değerlerimiz temelinde yükseltebilmektir.
Dijital dünya, yapay zekâ ve veri analizlerinin temel basamağını oluşturan algoritma 9'uncu yüzyılda Türkmenistan'da Harezmi tarafından ilk defa ortaya konmuş, "algoritma" kelimesi de "el-Harezmi" isminden türetilmiştir. Bugün dünyaya hükmeden bilgi ve teknolojinin ışığı 9'uncu yüzyılda en kuvvetli hâliyle Doğu'dan yakılmış ancak yüzyıllardır emperyallerin kirli amaçları uğruna durdurulmuştur. Yükseliş için artık vakit gelmiş, Türkiye Cumhuriyeti devleti bilimin ve ilmin ışığını 100'üncü yılında yeniden harlamıştır. Kimliğine ve kuvvetli medeni birikimine inanarak yetişen her Türk çocuğu damarlarındaki asil kan ve zihnindeki cevherle Türkiye Yüzyılı'nda insanlık vasıflarını koruyarak insanlığın yeni çağını oluşturacaktır.
Unutmayalım ki geçtiğimiz yüzyılda bilim, insani normları bir kenara bırakarak dünya nüfusunun rakamlarıyla uğraşmış, insanlık üzerinde milyar dolarlık deneyler yapmış, ezoterik öğretilerinin kehanetlerini gerçekleştirmek için milyonlarca mazlum insanın ve mazlum coğrafyanın kaderiyle oynamıştır. Bu kirli güçler, dijital verilerle insanları sınıflandırıp manipüle ederek insanı insan yapan vasıflarını, özelliklerini, muhteşemliğini, duygularını, toplumların bir arada olmasını sağlayan ahlaksal ve toplumsal normlarını yok ettikten sonra, belli gruplara hizmet eden, tekdüze, robotik insan türü üzerinden nüfuslara, kültürlere ve toplumlara hükmetmeye çalışmıştır. Biz bunları görüp Harezmi'den aldığımız bayrağı Türk'ün önderliğinde, Türkiye Yüzyılı'nda insana hizmet edecek hâle getirmeyi hedefliyoruz. Özellikle gençlerimizi ve çocuklarımızı dijitalizasyon ve yapay zekâ öncülüğünde oluşturulan yalnız, tekdüze, değersiz ve kimliksiz toplum modelinden kurtarmayı amaçlıyoruz. Bu kapsamda, ülkemiz ve yeni neslimiz üzerinden toplanan veriler işlenerek, gençliğimizin ve geleceğimizin yapay zekâyla şekillendirilerek birilerinin hizmetine sunulmasına izin vermiyoruz. Bütün bu değerler ve çok daha fazlası göz önüne alındığında, Kişisel Verileri Koruma Kurumunun belli dosyaların güvenliğini sağlamakla yükümlü bir kurum olmasının çok ötesinde bir misyona sahip olduğunun da altını çizmek istiyorum.
Dijital dünyada veriler ve bu verilerin analizleri üzerinden toplumlar kolayca yönetilmektedir. Artık düşmanın zahmet edip Truva atı göndermesine gerek kalmamıştır, her kalenin içi gecenin sessizliğinde bekleyen milyonlarca atla doludur. Kültürel mirasımız, bizi biz yapan değerlerimiz ve toplumsal gerçekliğimiz gençlerimize işlenecek, neslimiz birilerinin yönlendirmeleriyle özgür köleler olmaktan kurtarılacaktır. Kişisel Verileri Koruma Kurumu yüksek güvenlik önlemleri, veri koruyuculuğu görevinin yanı sıra veri güvenliği ve öneminin derecesini yetişen nesil başta olmak üzere toplumun bilincine kazımalıdır. Ayrılan bütçe doğrultusunda stratejik olarak çok önemli olan görevlerinde hayırlı işler yapmalarını diliyorum.
Değerli milletvekilleri, bilindiği üzere bu hafta 10 Aralıkta İnsan Hakları Günü kutlanacaktır. Bu çerçevede, Türkiye Büyük Millet Meclisi İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu üyesi olarak, detaylıca ulusal ve uluslararası alanda yapmış olduğumuz değerlendirmeleri ve gözlemleri de ekleyerek insan haklarına da değinmek isterim.
Herkese insan hakları dersi vermemiz gereken, geçmişi tertemiz bir medeniyet olan bizlerin bu konuda hak ettiğimiz otorite konumuna ulaşamamış olmamız çok acı vericidir. Orhun Yazıtları'ndan Peygamber Efendimiz'in Veda Hutbesi'ne Türk-İslam medeniyetinin her karışında insan kıymeti ve hakkı üzerinde binlerce yıldır var olan bir medeniyet olduğumuzu unutmayalım. 10 Aralık 1948 tarihinde Birlemiş Milletler Genel Kurulunda kabul edilen İnsan Hakları Evrensel Bildirisi'yle konuya giriş yapan sözde insan hakları duayeni ve otoritesi Batı, Karabağ'ın işgali sırasında, Hocalı katliamı sırasında sessiz kalmış; bir avuç kömürlü maden için Afrika'nın sömürgeleşmesine göz yummuş, bir damla petrol uğruna Orta Doğu'yu savaş alanına çevirerek İslamofobinin dünya genelinde körüklenmesine ve toplumsal dalgalanmanın etkili olmasına sebep olmuştur. Hafızalarımızdan silinmeyen Srebrenitsa katliamı, ülkemize ve dünyaya insan hakları dersi vermeye kalkan Batı'nın gözleri önünde gerçekleşmiştir. Genel Başkanımız Sayın Devlet Bahçeli'nin "İnsan haklarını sözde değil özde ve samimiyetle savunan ülke Türkiye'dir. Batılı ülkeler insani değerlerin siyasetini ve ticaretini yaparken Türkiye, vicdan seferberleriyle yardım yolu gözleyenlere koşmaktadır." sözlerini hatırlatmak isterim. Kişi suyu baktığı kabın renginde görür. Batı'nın insan hakları üzerindeki hassasiyetinin temeli kabının kirliliğinden kaynaklanmaktadır. Büyük Türk tasavvuf ehli Yunus Emre'nin içinde büyüdüğü Anadolu topraklarında "Yaratılanı severiz Yaradan'dan ötürü." anlayışı vardır.
Aynı tarihlerde, insan hakları savunucularının memleketlerinde cadı avı, engizisyon ve ruhban sınıf mücadelesi içerisinde yüzlerce yıl sonra gelişecek hümanizmin ışığının karanlıkta beklemekte olduğunu hatırlatırım. Bunu kime hatırlatıyorum? İçimizde insan haklarını en çok savunanlara hatırlatıyorum. Batı'nın bu büyük oyununu kendi mikro çevrelerini teşmil eden, canlı bomba, intihar saldırısı, terör eylemlerini mağdur ve ezilmişlerin meşru hak ve savunma yöntemi gösterirken, toplumsal düzeni sağlamakla yükümlü devletin güvenlik güçlerinin ve memurlarının görevlerini yerine getirirken, her hareketlerinde insan hakları çığlıkları atan yetiştirilmiş, beslenmiş, dersine çok iyi çalıştırılmış ve ne yazık ki bu çatı altında temsil edilebilen birilerinin uzantılarına söylüyorum: Devletin ve milletin güvenliğini, geleceğini, birliğini tehdit eden hain terörist güçlere güllerle muamele edilmesi beklentisinde olanlar, bu oyunlarınızdan vazgeçin. Bu coğrafyada, bu millete bu maya tutmuyor; sahiplerinize iletin.
İnsanın fıtratında cemal de celal de mevcuttur, insani olarak, kimseyi yargılamak, hor görmek kültürümüzde yoktur ancak toplumların, devletlerin yönetiminde kurallar ve yasalar vardır. Bunların uygulanması nesillerimizin ve devletimizin güvenliği ve geleceği için şarttır. Türk devleti, insan hakları şemsiyesiyle teröristlere yer açmaya çalışanlara fırsat vermemiştir, vermeyecektir.
Şunu da eklemek isterim ki: Dağlardaki piyon teröristlerin, insan haklarını, evlerinden zorla kaçırılıp beyinleri yıkanıp dağlarda kalleşçe, zorla ve rezil hayat sürmelerine sebep olduğunda savunmayı aklından geçirmeyenler yakalanıp devlete teslim olup saklandığı inlerden binaya terfi ettiklerinde hangi hakkı büyük bir hevesle savunmaktadır? İnsan hakları, hukuktan ve demokrasiden dem vuranların ihanet içerisinde devletin varlığına pusu kurmuş terör örgütü üyelerinin affedilmesi değildir. İnsan hakları, zaferleri ve mazisi insanlık tarihiyle başlayan her zaman zaferle beraber medeniyet nurları taşıyan kahraman Türk ordusu ve şerefli mensuplarına iftira atarak yaşam hakkından bahsetmek değildir. İnsan hakları, Millî Mücadele'mizin temel unsuru Kuvayımilliye ruhuyla kurulan Gazi Meclisimizin kürsüsünden kudretli Türkiye Cumhuriyeti devletine meydan okunarak terörün meşrulaştırılmaya çalışılması da değildir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Tamamlayalım lütfen.
METİN NURULLAH SAZAK (Devamla) - Bölücü terör örgütünü bir türlü kınayamayan ve Meclis kürsüsünü çarpık amaçları doğrultusunda fırsata çevirerek sufle aldıklarına yaranmaya çalışanların demokrasi ve insan hakları adına söyleyebilecekleri tek bir söz yoktur.
Bu duygu ve düşüncelerimle sözlerime son verirken bütçemizin milletimize ve devletimize hayırlı olmasını temenni eder, sizleri ve büyük necip Türk milletini saygıyla selamlarım.
Ne mutlu Türk'üm diyene! (MHP ve AK PARTİ sıralarından alkışlar)