| Konu: | 2023 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Teklifi ile 2021 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifinin 1'inci Tur Görüşmeleri münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 6 |
| Birleşim: | 30 |
| Tarih: | 06.12.2022 |
HDP GRUBU ADINA MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisi ve Kamu Denetçiliği Kurumu bütçesi üzerine partim adına söz aldım. Bu vesileyle Genel Kurulu, Genel Kurulun sevgili emekçilerini ve ekranları başında bizleri izleyen sevgili yurttaşlarımızı öncelikle saygıyla selamlıyorum.
Meclis olarak yaklaşık yirmi beş gün Komisyon aşamasında bütçe görüşmeleri gerçekleştirildi. Şimdi ise on iki günlük Genel Kurul bütçe görüşmelerini sürdürüyoruz fakat tek adam rejimiyle birlikte Parlamentonun bütçe yapma hakkının tamamen elinden alındığının altını özellikle çizmek gerekiyor çünkü merkezî bütçeler Cumhurbaşkanlığı Strateji ve Bütçe Başkanlığınca hazırlanıyor ve biz de Meclis olarak bütçenin virgülünü dahi değiştirmeden prosedürel demokrasi oyunu sergilemekten başka bir şey yapamaz durumdayız. Aslında geldiğimiz aşamada bütçe görüşmesi, maalesef, sadece bir ritüel hâlinde devam ediyor.
Sayın Başkan, sayın vekiller; mevcut tek adam rejimiyle birlikte Meclis denetim ve yasama yetkilerinden mahrum bırakıldı. Tek adam rejimi orantısız ve denetimsiz bir şekilde güçlenirken Meclis gün geçtikçe işlevsizleştirildi; deyim yerindeyse tek adam rejimi Türkiye Büyük Millet Meclisi yasama yetkisini gasbetti. Türkiye Büyük Millet Meclisinin yasama yetkisinin gasbedilmesine başta Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı olarak karşı çıkması gereken Sayın Şentop, bu konuda maalesef tek bir adım atmadı. Meclis halkın sorunlarını gündeme getirmek ve çözmekle yükümlüdür. Ne zaman yaşanan sorunlara ilişkin Meclise araştırma önergesi sunsak ya da çözüm önerilerinde bulunsak iktidar olarak buna engel oluyorsunuz. Sizce muhalefet hiçbir doğru öneri getirmiyor mu? Bu Meclis sadece iktidar milletvekillerinden mi oluşuyor? Farkında mısınız, sarayın istediği yasalar dışında Meclisten hiçbir yasa geçmiyor. Meclis işlevsizleştirildi ve iktidarın politikalarını yasama yoluyla noterleyen bir büroya dönüştü. Bakın, 27'nci Dönemde yaklaşık 270 kanun teklifi kabul edilmiş, sadece 1 kanun teklifinde muhalefetle ortaklaşılmış.
Sayın Başkan, diğer bir yandan, Parlamento yasama denetiminin yapıldığı bir yerdir. Başkanlık rejimiyle Meclisin bu yetkisi elinden alındı; gensoru verilemiyor, yürütmeden hesap sorulamıyor, yasama yoluyla iktidarı denetlemek demokrasinin temel ilkelerinden biri olmasına rağmen bu denetim hakkı Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından engelleniyor, hatta bizzat Meclis Başkanının eliyle engelleniyor. En önemli denetim yollarından biri olan yazılı soru önergelerinin büyük bir kısmına ilgili bakanlıklar tarafından cevap verilmiyor, birçoğu da genellikle Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğü gerekçe gösterilerek iade ediliyor. Bu, Meclisin yaşanan en büyük ayıbı; bir an önce son verilmesi gerekiyor. En çok cevap vermeyen de -şu anda gerçi kendileri meşgul- Adalet Bakanı maalesef. Bakınız, 27'nci Dönem Beşinci Yasama Yılında 73.779 yazılı soru önergesinin 71.248'i işleme alınmış; işleme alınan önergelerden sadece 9.847'si süresi içerisinde, 35.723'ü ise süresi geçtikten sonra olmak üzere toplam 45.570'i cevaplanmış, 21.929'u yanıtsız bırakılmış ve 1.319 önerge genelde bizim gruba ait ve sizin, Meclis Başkanının absürt nedenlerinden dolayı iade edilmiş. Absürt diyorum çünkü gerçekten absürt. Bakın, şimdi, burada, sizin, Genel Kurulun huzurunda Sayın Şentop'a sormak istiyorum: İade ettiğiniz önergelerde... "Asimilasyon" demeyelim, peki, ne diyelim? "İşkence" demeyelim, ne diyelim? "Sivillere yönelik hak ihlalleri" demeyelim, ne diyelim? "Maraş, Roboski, Ankara Gar ve Suruç katliamı" demeyelim, peki, ne diyelim? "Cinsel şiddet ve yargısız infaz" demeyelim, ne diyelim? Şimdi, bu önergeleri neden geri iade ediyorsunuz? Bir açıklama yapın. İktidarınızın istediği dille yazılmadığı için ya da sorulmasını istemediğiniz alanlardan sorulduğu için mi iade ediyorsunuz?
Sayın Başkan, yönetimdeki bu Mecliste yaşanan tek ayıp bununla da sınırlı değil. Bakın, bu Meclis Kürtçeye yönelik yaklaşımıyla da bir ayrımcılık yapıyor; milyonlarca yurttaşın ana dili olan Kürtçenin Meclis kürsüsünde dahi duyulmasına tahammül edilemiyor, bu coğrafyada en çok konuşulan ikinci dil ya "x" ya da "bilinmeyen dil" olarak kayıtlara geçiyor. Bakın, milletvekillerimiz Meral Danış Beştaş ve Feleknas Uca'nın Kürtçe yapmış olduğu konuşmaları Meclis tutanaklarına "x" olarak yansıdı; bu, utanç verici bir durum. Yine, Sayın Ayşe Sürücü'nün 8 Aralık 2021 Meclis konuşmasında, konuştuğu sırada mikrofonu kapatıldı. Örnekler çoğaltılabilir ancak bir örnek bile bin yıldır bu topraklarda yaşayan kadim bir halka yapılan saygısızlığa dikkat çekmek için yeterlidir diye düşünüyorum. İktidarınız işine geldiği zaman Kürtlerin yoğun yaşadığı bölgelerde pankartlar asıp "Kürt kardeşlerim" söylemlerinde bulunabiliyor. Hani Kürtçe bilinmeyen bir dildi, hani Kürtçe bilinmeyen bir dildi? Biz Kürtler bunu bir hakaret olarak kabul ediyoruz, bunu bilmenizi istiyoruz.
Sayın milletvekilleri, bu Meclisin bir diğer ayıbı ise milletvekillerinin itibarının, haysiyetinin yerlerde sürüklendiği bir döneme tanıklık ediyoruz. 27'nci Dönem, milletvekillerinin kolluk kuvvetleri tarafından saldırıya ve şiddete maruz kalmasıyla rekor kırılan bir dönem oldu. Musa Piroğlu Vekilimiz tekerlekli sandalyeden düşürüldü, Ayşe Acar Başaran'a bir polis memuru "Seni duvara çivilerim." diyebildi, Semra Güzel polisler tarafından gözaltına alınırken işkenceye varan şiddete maruz kaldı ve en vahimi ise Habip Eksik ile Sait Dede kolluk tarafından darbedildi, Habip Eksik arkadaşımızın bacağı 3 yerinden kırıldı. Kırılan aslında Meclisin onurudur, itibarıdır; kırılan, halkın iradesidir. Meclis Başkanı Şentop'tan Meclisin haysiyetini korumak için tek kelime duymadık, hatta, daha da ötesi, bu, işkenceye varan şiddeti sanki haklıymış gibi gerekçelendirdi. Başkanlık Divanında gündeme getirdiğimizde "Ben sizin sözünüze mi güveneyim yoksa devlet birimlerinden gelen söze mi güveneyim?" Devlet birimleri Habip Eksik Vekilimizin algı oluşturmak için yere düştüğünü ve bacağının 3 yerinden kırıldığını iddia etti. İçişleri Bakanı "Kendisi kırmış." dedi. Şimdi, size devletin bu bilgileri sağlıklı geliyorsa Şentop, siz de bu Meclisi yönetmeye devam edin.
Bu Meclisin milletvekillerinin itibarının korunmaması konusundaki bir diğer uygulaması ise milletvekilliklerinin düşürülme meselesidir. Meclis Başkanı olarak konunun teknik bir konu olduğu söyleminde bile bulunuldu. 2020 yılına kadar Mecliste beklemekte olan mahkeme kararları bir anda okundu çünkü talimat öyle gelmişti, çünkü Meclis Başkanlığı tarafsızlıktan çıkıp siyasi partilerin mücadelesinde bir taraf hâline geldi, Meclis Başkanı açıkça tarafgirlik yapıyor. O kadar taraf tuttu ki seçilmiş bir milletvekilini Meclisten çıkarmak için sahte tutanak düzenlemekten çekinmedi; o kadar ileriye gitti ki yine, İç Tüzük'e aykırı, kişiye özel yoklama yaptırarak bir milletvekilimizin vekilliğinin düşürülmesi için bir çaba içine girdi.
Bu Mecliste yaşanan bir diğer sorun ise Meclis çalışanlarının sorunudur. Dört yıldır bütçe konuşmalarında söylüyoruz ve artık dilimizde tüy bitti ama siz başta Meclis Başkanı olarak bu sorunlara çözüm üretmediniz. Meclise ayrılan bütçenin en büyük kısmını personel giderleri oluşturuyor. Sözleşmeli personelin kıdem tazminatı hakkı gasbediliyor. Evrak dolaşımı, temizlik, büro araç ve gereçlerin temini, taşıması gibi hizmetlerin sunulduğu birimde çalışan emekçiler Meclis çatısı altında esnek ve güvencesiz çalıştırılıyorlar. Yine, aynı şekilde, çay ocağında çalışan emekçiler, personel eksikliği nedeniyle, artan iş yükünün altında her geçen gün daha da eziliyor. Meclis çalışanlarının kıdem tazminatı hakkı tanınarak özlük hakları ve sosyal güvenceleri garanti altına alınmalı, sendikal hakları korunmalı ve desteklenmelidir.
Bu arada, Meclis bir müşavirler meclisine dönmüş. Soruyorum Sayın Başkan: Bu Mecliste kaç tane müşavir var, kaç tane sadece bankamatik müşaviri var?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Tamamlayalım lütfen.
MAHMUT TOĞRUL (Devamla) - Bunun cevaplanmasını istiyorum.
Yine, Kamu Denetçiliği Kurumuyla ilgili birkaç cümle etmek istiyorum Sayın Başkan. Mahkeme kararlarına uyulması yönünde tavsiyede bulunma yetkisi olmasına rağmen, bugüne kadar Kobani davası, Demirtaş davası başta olmak üzere, AİHM'in ihlal kararı verdiği birçok davayla ilgili kararın uygulanması yönünde Sayın Başkan bir tavsiyeniz olmadı.
Yine, diğer yandan, cezaevlerinde binlerce mahpusun, görevli personel tarafından, işkence ve kötü muameleye maruz kaldığı, ağır hasta mahpusların hastane hizmetlerinden neredeyse hiç faydalanmadıkları dönemde kurum yalnızca bir sevk başvurusu için bile tavsiye kararı vermedi, kılını dahi kıpırdatmadı. Bunun dışında, kolluk güçleri tarafından kaçırılan yurttaşlara Emniyette ve karakolda işkencelere ilişkin incelenemezlik kararı vermesi utanç vericidir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
MAHMUT TOĞRUL (Devamla) - Sonuç olarak, Kamu Denetçiliği Kurumu toplumsal sorunların, hak ihlallerinin büyük bir çoğunluğunu görmezden gelmiştir, dolayısıyla kuruluş amacını yerine getirmiyor maalesef.
Teşekkür ediyorum, saygılar sunuyorum. (HDP sıralarından alkışlar)